56Saffat Suresi 19-32
Hatalı Çevrilen Ayetler
56Saffat Suresi 19-32
Hatalı Çeviri:
19. O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.
20. (Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.
21. İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.
22, 23, 24. (Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah'tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. Onlara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!
25. Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?
26. Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir.
27. (İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.
28. (Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler.
29, 30. (Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.»
31. «Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız.»
32. «Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık.»
Doğru Çeviri:
19,20Artık o zorlu bir haykırıştan ibarettir. Bir de bakmışsın ki, onlar karşıda duruverirler. Ve “Eyvah bizlere! İşte bu, Din Günü'dür!” derler.
–“21İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz Ayırma Günü'dür!”–
22,23Toplayın o şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları, eşlerini ve Allah'ın astlarından tapmış oldukları şeyleri. Sonra da onları cehennemin yoluna kılavuzlayın.
24,25Ve durdurun onları, şüphesiz onlar sorguya çekilecekler: “Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?”
26Aksine, bugün onlar selamette olmak isteyenlerdir.
27Ve onların bazısı bazısına dönmüş/ yüzyüze gelmiş, soruşuyorlar/ birbirlerini sorumlu tutuyorlar.
28Onlar: “Şüphesiz siz bize sağ elden/hak yoldan/iyi konumdan/güçten-kuvvetten gelir dururdunuz” derler.
29-32Diğerleri derler ki: “Tam tersine, siz mü’minler olmamıştınız. Bizim size karşı bir gücümüz de yoktu. Tam tersi siz azmış bir toplumdunuz. Onun için üzerimize Rabbimizin Söz'ü231 hak oldu. Şüphesiz biz tadıcılarız. Sonra biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz kışkırtıcılar idik.”
Bu ayet gurubunda, üç ayrı sahne halinde müşriklerin "ahirette çok aşağılanmış olarak haşredilecekleri" tasvir edilmiştir.
BİRİNCİ SAHNE [19- 21. Ayetler]:
19,20Artık o zorlu bir haykırıştan ibarettir. Bir de bakmışsın ki, onlar karşıda duruverirler. Ve "Eyvah bizlere! İşte bu, Din Günü'dür!" derler.
–"21İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz Ayırma Günü'dür!"–
Bu sahnede inkârcılar, inkâr ettiklerinin aksine, kıyameti yaşamışlar ve huzurda dikilmişlerdir. Yanıldıklarını itiraf edip "Eyvah bizlere! İşte bu, Din Günü’dür" diye pişmanlıklarını dile getirmektedirler. Allah da onlara "İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz Ayırma Günü’dür " diyerek gerçeği yüzlerine vurmaktadır.
Yevmü’d-Din
يوم الدّين " Din Günü", "Karşılık Günü" demektir. Bu ifadeyle "herkesin iyi ya da kötü, yaptığı tüm edim ve eylemlerin karşılığını göreceği ahiret günü" kast edilmektedir. Kavramın asıl açılımı bizzat Rabbimiz tarafından İnfitar/15-19’da yapılmaktadır:
14-16Din-iman tanımayıp kötülüğe batmış olanlar da kesinlikle cehennemdedirler. Din Günü ondan kaybolmamak üzere oraya yaslanacaklardır.
17Din Günü'nün ne olduğunu sana ne bildirdi? 18Sonra bir kere daha, Din Günü'nün ne olduğunu sana ne bildirdi? 19Din Günü, kimse kimseye efendilik yapamaz. Ve o gün; İnşikak 1-5gök yarıldığı, Rabbine kulak verdiği ve gerçekleştirildiği zaman; yeryüzü de dümdüz olduğu, içinde ne varsa attığı, boşaldığı ve Rabbine kulak verdiği ve gerçekleştirildiği zaman 19buyruk, Allah'a aittir. [İnfitar/14-19]
Müşrikler, yaşadıkları mahşer anının "Din Günü" olduğunu itiraf ettikten sonra, Rabbimiz de bu itiraflarını teyit ederek onlara o günün aynı zamanda "Ayırt Etme Günü" olduğunu da ihtar etmektedir.
YEVMÜ'L-FASL [AYIRT ETME GÜNÜ]: يوم [yevm] ve الفصل [el-fasl] sözcüklerinden oluşan bu ifade, "ayırt etme günü" anlamına gelen bir isim tamlamasıdır.
Kıyâmet gününe, Yevmü'l-Fasl [Ayırt Etme Günü] denmesinin sebebi, o gün hakk ile bâtılın, mümin ile kâfirin birbirinden ayrılacak olmasıdır. Bazılarının "karar günü", "hüküm günü" olarak çevirdikleri bu ifadenin yorumsuz olarak sözcük anlamıyla çevrilmesi, bize göre en isabetli olanıdır.
"Yevmü’l-Fasl [Ayırt Etme Günü]" ile ilgili olarak daha evvel Mürselat suresinde açıklama yapıldığından, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.
İKİNCİ SAHNE [22- 25. AYETLER]:
22,23Toplayın o şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları, eşlerini ve Allah'ın astlarından tapmış oldukları şeyleri. Sonra da onları cehennemin yoluna kılavuzlayın.24,25Ve durdurun onları, şüphesiz onlar sorguya çekilecekler: "Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?"
Bu sahnede, mahşerin birinci aşamasından sonraki durum tasvir edilerek cehenneme sevk edilen inkârcılara "Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?" diye sorulacağı, böylece geçmişteki akılsızlıkları hatırlatılıp kendilerine psikolojik yönden de azap edileceği bildirilmektedir.
Daha önce de belirtildiği gibi, Kur’an’da geçen "zulüm", "şirk"; "zulmeden kişiler" de "şirk koşan" kişilerdir.
13Ve hani bir zaman Lokmân oğluna öğüt vererek, "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, hiç şüphesiz ki Allah'a ortak koşmak, kesinlikle büyük bir yanlış davranıştır; kendi zararlarına iş yapmaktır. [Lokman/13]
82Şu iman edenler ve imanlarına yanlış; kendi zararlarına olan iş giydirmeyenler/ortak koşma inancı karıştırmayanlar, işte onlar, güven kendilerinin olanlardır. Kılavuzlandıkları doğru yolu bulanlar da onlardır. [En’am/82]
Konumuz olan ayette zulmedenlerin "eşleri" olarak nitelenenler, müşriklerin "şirk koşan arkadaşları", özellikle de onları şirke götüren "iblisleri" demektir. 29- 32. ayetlerdeki "Bilakis siz müminler olmamıştınız. Bizim size karşı bir gücümüz de yoktu. Bilakis siz azmış bir kavimdiniz. Onun için üzerimize Rabbimizin Söz’ü hak oldu. Şüphesiz biz tadıcılarız. Sonra biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz kışkırtıcılar idik" ifadesi açıkça bunu göstermektedir. Zira bu ifade, birçok yerde geçtiği üzere, İblise ait bir ifadedir.
7. Ayet:
7insanlar inanç ve amellerine göre gruplandığında,
Âyetin orijinalindeki ifadenin lafzî anlamı, "nefisler eşleştirildiğinde" şeklindedir. Vâkıa/7'ye (127. necm) göre buradaki eşleştirme, "sağcılar, solcular ve öncüler" şeklinde insanların kendi aralarındaki eşleştirmedir, birleştirmedir, yani grup grup toplamadır.
Tekvir suresinin bu ayetinde de mahşer sahnelendiğine göre, Vakıa suresinin 7. ve sonraki ayetleri bu ayetin detayı olarak düşünülebilir. Bu durumda, ayette geçen eşleştirmenin Vakıa suresindeki "sağcılar, solcular ve öncüler" şeklinde kendi aralarındaki eşleştirme ile aynı olduğu söylenebilir.
Vakıa
وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
22Ve iş bitince şeytan [İblis/düşünce yetisi] onlara, "Şüphesiz ki Allah size gerçek vaadi vaat etti, ben de size vaat ettim, hemen de caydım. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi çağırdım siz de bana karşılık verdiniz. O nedenle beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ben sizi kurtaramam, siz de benim kurtarıcım değilsiniz! Şüphesiz ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim" dedi. –Şüphesiz şirk koşarak yanlış;kendi zararlarına iş yapanlar, kendileri için acı bir azap olanlardır!23İman eden vedüzeltmeye yönelik işler yapanlar da, Rablerinin izniyle/bilgisiyle içinde sürekli kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere girdirilirler. Oradaki selâmlaşma karşılamaları, "Selâm"dır.– [İbrahim/22, 23]
82,83İblis, "Öyle ise en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan; mutlak galip oluşuna yemin ederim ki ben onların hepsini; –içlerinden arıtılmış kulların hariç– kesinlikle azdıracağım" dedi.
84Allah dedi ki: "Gerçek budur. Ben de şu gerçeği söylüyorum: "85Andolsun ki cehennemi kesinlikle senden ve onların sana uyanlarından; hepinizden dolduracağım." [Sad/82- 85]
39,40İblis dedi ki: "Rabbim! Sen beni, insanları azdırmam için yarattığın nedenle kesinlikle ben de yeryüzünde, her şeyi onlara süsleyeceğim ve arıtılmış kulların hariç onların hepsini kesinlikle azdıracağım!"
41-44Allah dedi ki: "İşte bu Benim üzerime aldığım dosdoğru bir yoldur. Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Şüphesiz ki onların hepsine vaat edilen yer de cehennemdir. Onun için yedi kapı vardır. O kapıların her biri için onlardan bir parça ayrılmıştır." [Hıcr/39- 44]
Ayetteki "zulmedenlerin eşleri" ifadesini Ömer b. el-Hattab gibi "Zinakâr zinakâr ile birlikte, içki içen içkici ile birlikte, hırsızlık yapan hırsızlık yapanla birlikte [hasredilir]" şeklinde yorumlamak Kur’an’a aykırı olur. Zira imanlı ama suç işlemiş, sonra da tevbe etmiş kişilerin cehenneme gitmesi söz konusu değildir.
ÜÇÜNCÜ SAHNE [26- 32. AYETLER]:
26Aksine, bugün onlar teslim olmuşlardır.
27Ve onların bazısı bazısına dönmüş/yüzyüze gelmiş, soruşuyorlar/birbirlerini sorumlu tutuyorlar.
28Onlar: "Şüphesiz siz bize sağ elden/hak yoldan/iyi konumdan/güçten-kuvvetten gelir dururdunuz" derler.
29-32Diğerleri derler ki: "Tam tersine, siz mü’minler olmamıştınız. Bizim size karşı bir gücümüz de yoktu. Tam tersi siz azmış bir toplumdunuz. Onun için üzerimize Rabbimizin Söz'ü hak oldu. Şüphesiz biz tadıcılarız. Sonra biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz kışkırtıcılar idik."
Bu sahnede müşriklerin hiçbir mazerete, itiraza güçlerinin kalmadığı; havlu attıkları, tamamen tükendikleri ve birbiriyle tartışmaları görülmektedir.
28. ayette, cehennemliklerden bazılarının diğer bazılarına "Şüphesiz siz bize yeminden [sağ elden/hak yoldan/iyi konumdan/güçten kuvvetten] gelir dururdunuz" dedikleri görülmektedir. Bu ifade genellikle "sağdan gelirdiniz" şeklinde yüzeysel olarak anlamlandırılagelmiştir. Böylece ayetin işaret ettiği incelik anlaşılmamıştır. Bu nedenle, ayetteki "yemin" ve "yeminden gelme, yaklaşma" terkibini tahlil etmenin yararlı olacağını düşünüyoruz.
YEMİN: " اليمينYemin" aslında bir organın adı olup "sağ el" demektir. [Rağıp el-İsfehani; el Müfredat; ymn" mad.]
Ebu Mansur da " اليمينyemin" sözcüğü eş anlamlıdır. Sağ ele "yemin" derler. Yemin kuvvettir, kudrettir. Yemin "iyi konum"dur, demiştir. [Lisanü’l-Arab; c: 9, s: 466-468]
Gerek lügatlerdeki bu bilgilerden, gerekse sözcüğün Kur’an’daki kullanımından "yemin" sözcüğünün güç, kuvvet, insanın en çok değer verdiği, en şerefli şey olduğu anlaşılmaktadır. Sağ ele "yemin" denmesi de, hem sağ elin sol ele göre daha güçlü olması, hem de sol ele göre sağ ele daha fazla değer verilmesindendir. İnsanın kendisine güç veren, destek olan birisine "o benim sağ kolumdur" demesi de buradan gelmiştir.
YEMİNDEN GELME: Bu ifade Türkçemizde "sağdan yaklaşma" olarak kullanılmaktadır. Anlamı "ahlâkî olarak yararlı bir tavsiyede bulunuyor görünmek" demektir.
Ayetin geçtiği pasaj dikkate alındığında, bu sözü söyleyen cehennemliklerin, muhataplarına şöyle demek istedikleri anlaşılmaktadır:
"Siz bize hak yoldan geldiniz. Bizi en çok değer verdiğimiz şeylerle kandırdınız. Allah’ı, Peygamberi, dini, imanı, ahlâkı malzeme yaparak bizi aldatıp müşrik duruma düşürdünüz. Demek ki, Allah ve Peygamber hakkında yalanlar düzmüşsünüz. Biz de size güvenmiştik."
Muhatapları olan ileri gelenlerin de cehennemliklerin bu ithamlarına "Bilakis, siz müminler olmamıştınız. Bizim size karşı bir gücümüz de yoktu. Bilakissiz azmış bir kavimdiniz. Onun için üzerimize Rabbimizin Söz’ü hak oldu. Şüphesiz biz tadıcılarız. Sonra biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz kışkırtıcılar idik" diye karşılık verdikleri ve suçlamaları kabul etmedikleri görülmektedir.
Düşmanın "sağdan" gelerek yaklaşması bize Araf suresinde geçen şu sahneyi hatırlatmalıdır:
16,17İblis, "Öyleyse, beni azgınlığa itmene karşılık, andolsun ki ben, onlar için Senin dosdoğru yoluna oturacağım, sonra yine andolsun ki onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve Sen, çoklarını kendilerine verilen nimetlerin karşılığını ödeyenler bulmayacaksın" dedi. [A’raf/16, 17]
Bu ayetten anlaşılacağı üzere, düşmanın insanı aldatmak için kullanacağı zemin, "Allah’ın dosdoğru yolu"dur. Yani, Allah, peygamber, ahlak gibi yüce değerlerdir. Düşmanlar, bu değerleri kullanarak insanı Allah ile yani Allah’ı malzeme yaparak, O’nun adına yalan, iftira düzerek aldatırlar.
Ayette konu edilen "Hak Söz" de Rabbimizin müşrikler, münafıklar, inkarcılar için aldığı "Bütün insanlar ve cinlerden [herkesten] cehennemi elbette tamamen dolduracağım" ilke kararıdır.
13Ve eğer Biz, dileseydik her kişiye doğru yolu verirdik. Velâkin Benden: "Bütün bilinen, bilinmeyen, geçmişten, gelecekten herkesten cehennemi elbette tamamen dolduracağım" sözü hak olmuştur. [Secde/13]
84Allah dedi ki: "Gerçek budur. Ben de şu gerçeği söylüyorum: "85Andolsun ki cehennemi kesinlikle senden ve onların sana uyanlarından; hepinizden dolduracağım." [Sad/84, 85]
"Rabbimizin Sözünün Hakk olması" konusu Kaf Suresi’nde işlendiğinden, ilgili bölümün oradan okunmasını öneriyoruz.
Üçüncü sahnenin de verilmesiyle, başta belirttiğimiz üç sahne de tahlil edilmiş olmaktadır. Cehennemdeki bu tartışma sahneleri değişik surelerde de tekrarlanmıştır:
47Ve onlar, ateş içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Şüphesiz bizler size uyan kimseler idik. Şimdi siz bizden, ateşten bir bölümü savabiliyor musunuz?" derler.
48Büyüklük taslayanlar: "Şüphesiz hep onun içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında hükmünü vermiştir" dediler.(Mümin 47-48)
31Ve şu kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden şu kimseler, "Biz kesin olarak, bu Kur’ân'a inanmayız, ondan öncekine de..." dediler. Sen şirk koşarak, küfrederek yanlış; kendi zararlarına iş yapan o kimseleri Rableri huzurunda tutuklanmış, sözü bazısının bazısına geri çevirdiğini bir görsen! Zaafa uğratılan kimseler, büyüklük taslayan kimselere, "Eğer sizler olmasaydınız, kesinlikle bizler mü’min kimseler olurduk" diyecekler.
32Büyüklük taslayan kimseler, zayıf düşürülen kimselere: "Size kılavuz geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Tam tersi, siz kendiniz suçlular oldunuz" derler.
33O zayıf düşürülen kimseler de o büyüklük taslayan kimselere: "Tam tersi gecenin ve gündüzün tuzağı! Siz bize Allah'a inanmamamızı ve O'na birtakım eşler edinmenizi emrediyordunuz" derler. Bunlar azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını gizleyeceklerdir. Biz de o kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimselerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir. Onlar sadece yapmış olduklarının karşılığını görüyorlar. [Sebe/31- 33]*
231 Burada konu edilen Söz, Sâd/84- 85 ve Secde/5'te konu edilen “cehennemin ins ve cin [herkes] tarafından doldurulması”na yönelik, Rabbimiz tarafından alınmış bir ilke kararıdır. Rabbimizin bu kararı Kur’ân'da bazen el-kavl, bazen de kelimetü Rabbik şeklinde geçer.
*İşte Kuran, Saffat Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz