61Fussilet Suresi 13-16
Hatalı Çevrilen Ayetler
61Fussilet Suresi 13-16
Hatalı Çeviri:
13. Eğer onlar yüz çevirirlerse de ki: İşte sizi Âd ve Semûd'un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırgaya karşı uyarıyorum!
14. Peygamberler onlara: Önlerinden ve arkalarından gelerek Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, dedikleri zaman, «Rabbimiz dileseydi elbette melekler indirirdi. Onun için biz sizinle gönderilen şeyleri inkâr ediyoruz» demişlerdi.
15. Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: Bizden daha kuvvetli kim var? dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim âyetlerimizi (mucizelerimizi) inkâr ediyorlardı.
16. Bundan dolayı biz de onlara dünya hayatında zillet azâbını tattırmak için o uğursuz günlerde soğuk bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azabı elbette daha çok rüsvay edicidir. Onlara yardım da edilmez.
Doğru Çeviri:
13Buna rağmen onlar, yine mesafeli dururlarsa hemen de ki: “Ben sizi Âd ve Semûd'un dehşete düşüp bayılmaları benzeri bir aklı baştan alan bir korkunç olaya karşı uyardım.”
14Hani onlara, “Allah'tan başkasına kulluk etmeyin!” diye önlerinden-arkalarından [her yanlarından] elçiler gelmişti. Onlar: “Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz, kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyleri kesinlikle bilerek reddedenleriz/ inanmayanlarız” dediler.
15Âd'a gelince de onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: “Güç bakımından bizden daha çetin kim vardır?” dediler. Onlar şüphesiz kendilerini oluşturan Allah'ın güç olarak kendilerinden daha çetin olduğunu görmediler mi? Ve onlar Bizim ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.
16Bu yüzden Biz de onlara bu EN BASİT DÜNYA HAYATINDA REZİLLİK AZABINI TATTIRMAK için o TOZ- DUMANLI günlerde bir UĞULTULU BİR RÜZGÂR gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha çok rezil edicidir. Onlara yardım da edilmez.
13Buna rağmen onlar, yine mesafeli dururlarsa hemen de ki: “Ben sizi Âd ve Semûd'un dehşete düşüp bayılmaları benzeri bir aklı baştan alan bir korkunç olaya karşı uyardım.”
Rabbimiz müşriklere nasıl bir ilâhı inkâr ettiklerini hatırlattıktan sonra, bu ayette de elçisine "Ben sizi Âd ve Semud'un dehşete düşüp bayılmaları benzeri bir aklı baştan alan bir korkunç olaya karşı uyardım." demesini emretmektedir. Bu emirde müşriklere yöneltilen büyük bir tehdit söz konusudur. Buna rağmen akıllarını başlarına almazlarsa, Ad ve Semud’un başına gelenler onların da başına gelecektir.
Ad ve Semud’un özellikle zikredilmesinin nedeni, o günkü Arapların bu kavimlerin kalıntılarını görmüş olmaları ve onlar hakkında birçok bilgiye sahip bulunmalarıdır.
14Hani onlara, “Allah'tan başkasına kulluk etmeyin!” diye önlerinden-arkalarından [her yanlarından] elçiler gelmişti. Onlar: “Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz, kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyleri kesinlikle bilerek reddedenleriz/ inanmayanlarız” dediler.
15Âd'a gelince de onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: “Güç bakımından bizden daha çetin kim vardır?” dediler. Onlar şüphesiz kendilerini oluşturan Allah'ın güç olarak kendilerinden daha çetin olduğunu görmediler mi? Ve onlar Bizim ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.
16Bu yüzden Biz de onlara bu EN BASİT DÜNYA HAYATINDA REZİLLİK AZABINI TATTIRMAK için o TOZ- DUMANLI günlerde bir UĞULTULU BİR RÜZGÂR gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha çok rezil edicidir. Onlara yardım da edilmez.
Bu ayet gurubunda, daha evvel birçok surede detayı verilen Ad ve Semud kavimleri ile ilgili ayrıntılara işaret edilmiştir. İnkârları, tutarsız itirazları ve meydan okuyuşları hatırlatılarak bu iki kavmin en sonunda nasıl bir akıbete uğradıkları açıklanmaktadır. Bu hatırlatma ve açıklama, Mekkeli nankörlerin uyarılması amacına yöneliktir.
14. ayette konuya giriş yapılırken "önlerinden-arkalarından [her yanlarından] elçiler gelmişti" denilmiştir. Daha evvel, "gece-gündüz", "sabah-akşam" gibi kalıpların kendi anlamları dışında süreklilik anlamı vermek üzere kullanıldıkları ifade edilmişti. Buradaki "önlerinden-arkalarından" ifadesi de "her yanlarından" demektir.
Bunun örneği A’raf suresinin 17. ayetidir.
16,17İblis, "Öyleyse, beni azgınlığa itmene karşılık, andolsun ki ben, onlar için Senin dosdoğru yoluna oturacağım, sonra yine andolsun ki onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve Sen, çoklarını kendilerine verilen nimetlerin karşılığını ödeyenler bulmayacaksın" dedi. [A’raf/16, 17]
Bu ifadenin anlamı, "Kendilerine gönderilen o peygamberler, onlara her taraftan yaklaştılar, ellerinden gelen gayreti sarf ettiler ve onları doğru yola getirmek için her çareye başvurdular" demektir.
16. ayetteki "uğursuz günlerde" ifadesi dikkat çekicidir. Bu ifadeye dayanarak bazı günlerin uğurlu, bazı günlerin de uğursuz olduğunu ileri sürenler olmuştur. Hâlbuki ayette geçen "uğursuz günler" ifadesi nekre [belirtisiz] olarak kullanılmıştır. Gerek nekre oluşu, gerekse bu cezayı çekenlerin belli bir zümre oluşu dikkate alındığında, "uğursuz gün" diye bir günün olmadığı, o günün sadece o kavim için uğursuz [tozlu, topraklı; neredeyse hiçbir şeyin görülmediği, hiçbir işin yapılamadığı gün] olduğu anlamı ortaya çıkar.
Onları perişan eden olay başka ayetlerde şöyle dile getirilmiştir:
6Âd'a gelince; onlar gürültülü ve azgın bir fırtına ile değişime/yıkıma uğratılıverdiler.
7Allah, o fırtınayı üzerlerine yedi gece ve sekiz gün; geceli gündüzlü peşpeşe musallat etmişti. Öyle ki, o toplumu, fırtınanın içinde, içi boş hurma kütükleri gibi yere serilmiş hâlde görürsün.
8Bak şimdi görebilir misin onlara ait herhangi bir kalıntı? [Hakka/6- 8]
21Âd'ın kardeşi Hûd'u da an! Hani o, Ahkâf'ta toplumunu uyarmıştı. –Kesinlikle o'nun önünde ve ardında [her yanında], "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Şüphesiz ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum" diyen uyarıcılar geçmişti.–
22Onlar: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, hadi o bizi tehdit edip durduğun azabı hemen getir" dediler.
23Âd'ın kardeşi; Hûd: " Şüphesiz o azabın ne zaman geleceğine dair bilgi Allah katındadır. Ben ise size benimle gönderileni tebliğ ediyorum. Velâkin ben sizi cahillik edip duran bir toplum olarak görüyorum" dedi.
24,25Sonunda onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut hâlinde gördüklerinde: "Ha işte! Bu, bize yağmur getirecek bir bulut!" dediler, Hayır, aksine o, çabuklaştırmaya çalıştığınız şeyin ta kendisi; Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eden, içinde acıklı bir azap olan rüzgâr... Sonunda o hâle geldiler ki, konutlarından başka hiçbir şey görünmüyordu. Biz, günahkârlar topluluğunu işte böyle cezalandırırız.
26Ve andolsun ki Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık; size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik. Onlara da kulaklar, gözler ve duygular vermiştik. Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir yarar sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi. [Ahkâf/21, 26]
19,20Şüphesiz Biz onların üstüne, uğursuz, uzun bir günde dondurucu/uğultulu, insanları koparıp atan bir rüzgâr gönderdik; sanki onlar kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibiydiler. [Kamer/19,20]
41,42Âd'da da alâmetler/göstergeler vardır. Bir zaman Biz onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayan, sadece onu kül gibi yapan, sonsuz bırakan bir rüzgâr gönderdik. [Zariyat/41, 42]
Kur'an’daki bazı ayetler Mekkeli müşriklerin Ad ve Semud kavimlerini ve başlarına gelen akıbeti bildiklerini göstermektedir. Çünkü Mekkeliler bu kavimlerin yaşadıkları coğrafi bölgelere uğramakta, yaz ve kış mevsimlerinde yaptıkları ticari geziler sırasında o bölgedeki kalıntıları bizzat müşahede etmekteydiler. Bu da Allah'ın oraları nasıl helak ettiğini gördükleri anlamına gelmektedir:
38Âd ve Semûd toplumlarını değişime/yıkıma uğrattık. Onların değişime/yıkıma uğramaları, onların yurtlarından size kesinlikle besbelli olmuştur. Ve şeytan onlara, yaptıklarını süsledi de onları yoldan alıkoydu. Hâlbuki onlar görüp anlayan kimselerdi. [Ankebut/38]
Böylece Allah’ın azabı bu toplumların büyük bir kısmını helak ederek kurdukları medeniyeti ortadan kaldırmış, geride kalanlarını da rezilliğe sürükleyerek daha önce zulmettikleri kavimler önünde zelil etmişti.
Ad kavmi ile ilgili ayrıntılı bilgi, A’raf, Hud, Müminun, Şuara ve Ankebut surelerinde; Semud kavmi ile ilgili ayrıntılı bilgiler ise A'raf, Hud, Hicr, İsra, Şuara ve Neml surelerinde verilmiştir.*
*İşte Kuran, Fussilet Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz