• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

61Fussilet Suresi 19-25




Hatalı Çevrilen Ayetler


61Fussilet Suresi 19-25


Hatalı Çeviri:
19. Allah'ın düşmanları, ateşe sürülmek üzere toplandıkları gün, hepsi bir araya getirilirler.

20. Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.

21. Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O'na döndürülüyorsunuz, derler.

22. Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.

23. Rabbiniz hakkında beslediğiniz zan var ya, işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.

24. Şimdi eğer dayanabilirlerse, onların yeri ateştir. Ve eğer (tekrar dünyaya dönüp Allah'ı) hoşnut etmek isterlerse, memnun edilecek değillerdir.

25. Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cinler ve insanlar için (uygulanan) azap onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi.


Doğru Çeviri:
19Ve Allah'ın düşmanlarının bir araya getirilip toplandıkları gün, artık onlar, ateşe dağıtılırlar.

20Sonunda oraya geldiklerinde, onların işitme, görme duyuları ve derileri yaptıkları şeyler ile ilgili kendi aleyhlerinde şâhitlik ederler.

21-23Ve onlar kendi derilerine, “Niye aleyhimize şâhitlik ettiniz?” dediler. Onlar dediler ki. “Her şeyi konuşturan Allah, bizi konuşturdu ve sizi ilk defa O oluşturdu ve O'na döndürülmektesiniz. Siz, işitme, görme duyularınız ve derileriniz aleyhinize şâhitlik eder diye korkup da gizlenmiyordunuz. Velâkin yapmakta olduklarınızdan birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğine inandınız. İşte sizin bu inancınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz inancınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle zarara, kayba uğrayıp acı çekenlerden oldunuz.”

24Şimdi eğer onlar direterek ortak koşma inancını ve yalanlamayı sürdürürlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer özür bildirmeye çalışsalar, onlar, özrü kabul edilecek kimseler değildirler.

25Ve Biz onlara birtakım yaşdaşlarını/İblislerini kabuk gibi üzerlerine kaplattık, onlar da, önlerinde ve arkalarında [tüm çevrelerinde] olanları kendilerine süslü gösterdiler. Gelmiş geçmiş herkesten, kendilerinden önce gelip-geçmiş ümmetlerde yürürlükte olan “Söz” onların üzerine hak oldu. Şüphesiz onlar, zarara/kayba uğrayıp acı çeken kimseler idiler.



19Ve Allah'ın düşmanlarının bir araya getirilip toplandıkları gün, artık onlar, ateşe dağıtılırlar.

20Sonunda oraya geldiklerinde, onların işitme, görme duyuları ve derileri yaptıkları şeyler ile ilgili kendi aleyhlerinde şâhitlik ederler.

21-23Ve onlar kendi derilerine, “Niye aleyhimize şâhitlik ettiniz?” dediler. Onlar dediler ki. “Her şeyi konuşturan Allah, bizi konuşturdu ve sizi ilk defa O oluşturdu ve O'na döndürülmektesiniz. Siz, işitme, görme duyularınız ve derileriniz aleyhinize şâhitlik eder diye korkup da gizlenmiyordunuz. Velâkin yapmakta olduklarınızdan birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğine inandınız. İşte sizin bu inancınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz inancınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle zarara, kayba uğrayıp acı çekenlerden oldunuz.”



Yalanlayıcıların dünyada nasıl cezalandırıldıkları örnek verilerek anlatıldıktan sonra, bu ayet gurubunda da ahireti yalanlayan müşrikler ile ilgili olarak ahiretten bir sahne sergilenmektedir. Henüz vakti gelmemiş olan bu sahnelerin nakledilmesiyle başta inkârcılar olmak üzere tüm insanlara yeni bir uyarı daha yapılmaktadır.

Söz konusu sahnede inançsızlar bir araya getirilmiştir. Başta göz, kulak ve derileri olmak üzere, inkârcıların bütün organları orada kendi aleyhlerinde konuşup tanıklık ederler. Vücut organlarına "Niye aleyhimize şahitlik ettiniz?" diye sorarlar. Organları da "Her şeyi konuşturan Allah, bizi konuşturdu ve sizi ilk defa O yarattı ve O’na döndürülmektesiniz. Siz, işitme, görme duyularınız ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye korkup da gizlenmiyordunuz. Velâkin yapmakta olduklarınızdan birçoğunu Allah’ın bilmeyeceğine inandınız. İşte sizin bu inancınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz inancınız sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayanlardan oldunuz" diye cevap verirler.

Bu sahneyle her şeyin sevk ve idaresinin her zaman Allah’ta olduğu, Allah’a hiçbir şeyin gizli kalmadığı bir kez daha hatırlatılarak insanlara iyi bir tefekkür dersi verilmektedir.
Rabbimiz tüm insanları, mümin, müşrik, herkesi toplayıp sorguya çekecektir:

85O gün Allah'ın koruması altına girmiş kişileri, Rahmân'a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] binekli heyetler hâlinde toplayacağız.
86Suçluları da susamış olarak cehenneme süreceğiz. [Meryem/85, 86]

83Ve her önderli topluluktan âyetlerimizi/alâmetlerimizi/göstergelerimizi yalan sayanlardan bir grup topladığımız gün, artık onlar tutuklanıp dağıtılırlar. [Neml/83]

17Ve o gün Rabbin, onları ve onların Allah'ın astlarından taptıkları şeyleri toplar da, "Siz mi saptırdınız şu kullarımı, yoksa kendileri mi o yolu kaybettiler?" der. [Furkan/17]

128Ve Allah, onların hepsini topladığı gün: "Ey gizli düşman topluluğu! Kesinlikle bu insanlardan çoğalttınız!..."
İnsanlardan onların yakınları da, "Rabbimiz! Biz birbirimizden kazanç sağladık. Sonunda biz, bizim için vakitlendirdiğin süremizin sonuna ulaştık" derler. Allah, "Ateş, sizin durağınızdır. Orada, Allah'ın dilemesi hariç, sonsuz olarak kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan, en iyi bilendir.
129Ve işte Biz böylece, kazandıkları günahlardan dolayı yanlış; kendi zararlarına iş yapanların bir kısmını, diğer bir kısmına yakınlaştırırız.
130Ey gizli, âşikar, geleceğin, bugünün insan topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız hususunda sizi uyaran kendinizden elçiler gelmedi mi? Onlar, "Kendi aleyhimize şâhitiz" dediler. Basit dünya yaşamı onları aldattı ve onlar kendilerinin kesinlikle kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin ta kendisi olduklarına şâhitlik ettiler. [En’am/128- 130]

Organların mahşerde tanıklık yapacağı başka ayetlerde de bildirilmiştir:

23Şüphesiz hür, evli, hiçbir şeyden haberi olmayan mü’min kadınlara zina isnat eden kimseler, dünya ve âhirette dışlanmışlardır. Ve onlar için çok büyük bir azap vardır.
24O gün onların dilleri, elleri ve ayakları, yapmış oldukları işlere kendi aleyhlerinde şâhitlik edecektir. [Nur/23, 24]

64Bilerek reddettiğiniz/inanmadığınız şeyler nedeniyle hadi bugün yaslanın ona! 65Bugün Biz, onların ağızlarının üzerine mühür vururuz; Bize elleri konuşur, ayakları da kazandıkları şeylere şâhitlik eder. [Ya Sin/64,65]

28,29 Ve her önderli toplumu, diz çökmüş görürsün. Her önderli toplum, kendi kitabına çağrılır: "Bugün, yapmış olduğunuz amellerin karşılığı size verilecektir. İşte bu, yüzünüze karşı hakkı konuşan Bizim kitabımızdır. Şüphesiz Biz, sizin yaptıklarınızı yazdırıyorduk/birebir kopyalatıyorduk." [Casiye/28, 29]

Bu pasajdaki ayetlerin inişi ile ilgili şöyle bir nakil söz konusudur:

"Beytin [Kâbe’nin] yanında üç kişi bir araya geldi. İkisi Kureyşli, birisi Sakifli ya da ikisi Sakifli, birisi Kureyşli idi. Bunların kalplerinin anlayış ve kavrayışı kıt, karınlarının yağı çoktu. Onlardan birisi: "Görüşünüz nedir? Allah bizim söylediğimizi duyar mı?" dedi. Diğeri de: "Eğer yüksek sesle konuşursan duyar, gizli konuşursan duymaz" dedi. Ötekileri de: "Eğer yüksek sesle konuştuğumuzu duyuyor ise, gizli konuştuğumuzu da duyar" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Siz kulaklarınız, gözleriniz, derileriniz aleyhinizde şahitlik eder diye gizlenmiyordunuz" âyetini indirdi." [Razi; el Mefatihu’l Gayb; Kurtubi, el Camiu li Ahkami’l Kur’an]

108Onlar, insanlardan gizlemek isterler de Allah'tan gizlemek istemezler. Hâlbuki Allah, söz olarak/karar olarak Kendisinin razı olmadığı şeyleri onlar gece plânlarlarken kendileriyle beraberdir. Ve Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır. [Nisa/108]

24Şimdi eğer onlar direterek ortak koşma inancını ve yalanlamayı sürdürürlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer özür bildirmeye çalışsalar, onlar, özrü kabul edilecek kimseler değildirler.


Bu ayette, şirk ve yalanlamada ısrarcı olanların yerinin ateş olduğu bildirilmektedir. Ne yapsalar artık çaresi yoktur.

Ayetteki "Şimdi eğer sabrederlerse" ifadesi müşriklere yöneliktir. "Eğer şirkte, küfürde, yalanlamada ısrarcı olurlarsa" demektir. Sabrı biz hep mümin sıfatı olarak anlamaktayız. Hâlbuki sabır, iyi ya da kötü, her ne olursa olsun, ona sebat etme, direnme demektir.

Bu ayetin bir benzeri de Bakara suresindedir:

174Şüphesiz Allah'ın kitaptan indirdiği bir şeyi gizleyen ve gizlediği şeyi çok az bir bedelle satanlar; işte onlar, karınlarına ateşten başka bir şey yemezler. Ve kıyâmet günü Allah, onlara konuşmaz ve kendilerini temize çıkarmaz ve onlara acı veren bir azap vardır.
175İşte onlar, doğru yol karşılığı sapıklığı, bağışlanma karşılığı azap satın alan kimselerdir. Bunlar, ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar! [Bakara/174,175]



25Ve Biz onlara birtakım yaşdaşlarını/İblislerini kabuk gibi üzerlerine kaplattık, onlar da, önlerinde ve arkalarında [tüm çevrelerinde] olanları kendilerine süslü gösterdiler. Gelmiş geçmiş herkesten, kendilerinden önce gelip-geçmiş ümmetlerde yürürlükte olan “Söz” onların üzerine hak oldu. Şüphesiz onlar, zarara/kayba uğrayıp acı çeken kimseler idiler.



Bu ayette cehenneme gidenlerin bu duruma düşmelerinin ana nedenleri açıklanmıştır. Onlar Allah’ın açık uyarılarına rağmen İblis’in, kötü arkadaşların iğvalarına, telkinlerine uymuşlar, tüm kötü şeyleri iyi görmüşler, Allah’ın mesajlarına kulak vermemişlerdir. Her ne yaptılarsa, hepsini de ölçmeden, tartmadan, tefekkür etmeden yapmışlardır.

36,37Ve her kim Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] öğüdünden, anılmasından körleşirse Biz ona bir şeytan musallat ederiz de artık o, onun için akrandır/yandaştır; ve şüphesiz ki yandaşlar/akranlar, körleşenleri Yol'dan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin kılavuzlandıkları doğru yolda olduklarını sanırlar. [Zuhruf/36, 37]

İnsanların bu "karîn"lerden kurtulması şuna bağlıdır:

82,83İblis, "Öyle ise en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan; mutlak galip oluşuna yemin ederim ki ben onların hepsini; –içlerinden arıtılmış kulların hariç– kesinlikle azdıracağım" dedi. [Sad/82, 83]

63-65Allah dedi ki: "Git! Sonra onlardan kim sana uyarsa, bilin ki, şüphesiz ki, cezanız yeterli bir ceza olarak cehennemdir. Onlardan gücünü yetirdiklerini sesinle sars. Ve atlılarınla ve yayalarınla onların üzerine yaygara kopar! Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol! Ve onlara vaatlerde bulun." –Ve şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.– Şüphesiz ki, Benim kullarım, senin için onlar aleyhine hiçbir güç yoktur." –Tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayan" olarak da Rabbin yeter.– [İsra/63- 65]

Ayetteki "Cinn ve insten [herkesten], kendilerinden önce gelip geçmiş ümmetlerde yürürlükte olan Söz onların üzerine hak oldu" ifadesinde konu edilen "Söz", Rabbimizin "Elbette cehennemi insten ve cinden; hepsinden dolduracağım" ilkesidir. Bu konudaki detay daha evvel Kaf ve Ya Sin surelerinin tahlilinde verilmişti.*




256 Burada konu edilen Söz, Sâd/84- 85 ve Secde/5'te konu edilen “cehennemin ins ve cin [herkes] tarafından doldurulması”na yönelik, Rabbimiz tarafından alınmış bir ilke kararıdır. Rabbimizin bu kararı Kur’ân'da bazen el-kavl, bazen de kelimetü Rabbik şeklinde geçer.


*İşte Kuran, Fussilet Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim