• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

61Fussilet Suresi 30-34




Hatalı Çevrilen Ayetler


61Fussilet Suresi 30-34


Hatalı Çeviri:
30. Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.

31, 32. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Gafûr ve rahîm olan Allah'ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.

33. (İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve «Ben müslümanlardanım» diyenden kimin sözü daha güzeldir?

34. İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.


Doğru Çeviri:
30-32Şüphesiz, “Rabbimiz Allah'tır” deyip sonra dosdoğru olanlar; onların üzerine, haberci âyetler sürekli iner; “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında ve âhirette sizin yol gösterenleriniz, yardımcılarınız, koruyanlarınızız. Cennette, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olan, engin merhamet sahibinden bir ikram olarak sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada istediğiniz şeyler de sizin içindir.”

33,34Ve Allah'a çağırıp/ yakarıp sâlihi işleyen ve “Ben, Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve tüm güzellikler/ tüm iyilikler eşit olmaz; tüm çirkinlikler/ tüm kötülükler de eşit olmaz. Kötülüğü, güzelin/ iyiliğin en güzeli/ en iyisi olanı ile sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır.



30-32Şüphesiz, “Rabbimiz Allah'tır” deyip sonra dosdoğru olanlar; onların üzerine, haberci âyetler sürekli iner; “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında ve âhirette sizin yol gösterenleriniz, yardımcılarınız, koruyanlarınızız. Cennette, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olan, engin merhamet sahibinden bir ikram olarak sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada istediğiniz şeyler de sizin içindir.”


İnkârcılar ile müminlerin durumlarının art arda verilmesi Kur’an’da sıkça rastladığımız bir olgudur. Kâfirlerin ahiretteki durumları açıklandıktan sonra bu ayet grubunda da müminler teşvik ve teselli edilmekte, ahirette ulaşacakları güzel konumla müjdelenmektedir. Bu nedenle, korkmamalı ve üzülmemelidirler. Melekler hem dünyada hem ahirette onlara destek verecek, kendilerine vaat edilen cennete gireceklerdir. Canlarının çektiği her şey Allah’ın ikramı olarak orada kendilerinin olacaktır. Yapmış oldukları hataları da Allah bağışlamıştır.

"... onların üzerine melekler sürekli iner" ayetinde geçen "meleklerin inmesi" ifadesi, Kur’an ayetlerinin sürekli müminlerin hatırına geldiği, Kur’an ayetlerinin hep hatırlarında olduğu anlamındadır. Kur’an ayetleri insanlara müjdeler getirir. Bu durumdaki insanlar, Rabbimizin müjde ayetlerini hatırlarlar ve mutlu olurlar. İstikamet üzere bulunan ve Allah’tan başka Rabb edinmeyenler, Kur’an’daki bu nimetlere nail olurlar. Eskiden ezberlerinde olmaları şart değildir; Rabbimiz o anda onlara hatırlatır, öğretir, onları motive eder. Örneğin:

155,156Ve de kesinlikle Biz, korkudan, açlıktan bir şeylerle ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiklik ile sizi zayıf düşüreceğiz/imtihan edeceğiz. Kendilerine bir musibet geldiği zaman, "Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve yalnız O'na döneceğiz" diyen şu sabredenlere de müjdele! [Bakara/155, 156]

Bu ayetler tüm sıkıntılı insanlara moral verir.

30-32Ve Allah'ın koruması altına girmiş kimselere: "Rabbiniz ne indirdi?" denilince onlar: "Hayır" derler. Bu dünyada güzelleştirenlere-iyileştirenlere iyilik-güzellik vardır. Âhiret yurdu ise kesinlikle daha hayırlıdır. Ve Allah'ın koruması altına girmiş kimselerin yurdu; Adn cennetleri ne güzeldir! Onlar, oraya girecekler. Onun altından ırmaklar akar. Orada, onlar için diledikleri şeyler vardır. Allah, Kendisinin koruması altına girmiş kişileri işte böyle karşılıklandırır. Allah'ın koruması altına girmiş kişiler o kimselerdir ki, melekler onları hoş ve rahat ettirerek onlara geçmişte yaptıklarını ve yapmaları gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırırlar. "Selâm size, yapmış olduğunuz işlerin karşılığı olarak girin cennete!" derler. [Nahl/30- 32]

Melek ve meleklerin inişi konusu daha evvel Kadr suresinin tahlilinde ele alındığından, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.

123-127Ve andolsun, sizler güçsüz iken, Allah, kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödersiniz diye size Bedir'de yardım etti: Hani sen inananlara, "Rabbinizin, indirilen/hulûl ettirilen üç bin haberci âyetle size yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun. Eğersabrederve Allah'ın koruması altına girerseniz, evet sizi Rabbiniz destekler. Ve eğer onlar, ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size işaretlenmiş /eğiten/gönderilmiş beş bin haberci âyetle yardım eder. Ve Allah, bu yardımı size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Ve bu yardım, sırf Allah, kâfirlerden;Kendisinin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmişolan kimselerden bir kısmının kökünü kessin yahut onları perişan etsin de kaybeden kimseler olarak dönüp gitsinler diye, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olan veen iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapanAllah katındandır. Öyleyse Allah'ın koruması altına girin. [Al-i Imran/123- 127]

Meleklerin yardımı konusunda Tövbe/25-26,40 ve Ahzab/9’a da bakılmalıdır.

57Yalnızca onlara, orada meyveler vardır. İsteyecekleri her şey de onlarındır. [Ya Sin/57]

9Hiç şüphesiz iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan şu kimseler; imanlarından dolayı Rableri kendilerine kılavuz olur. Bol nimetli cennetlerinde onların altlarından ırmaklar akar durur.
10Onların oradaki duaları, "Allah'ım! Sen her türlü eksiklikten arınıksın!"dır. Ve onların oradaki selâmlaşmaları, "Selâm"dır [sağlık, esenlik, mutluluktur]! Dualarının sonu da, "Tüm övgülerin, Âlemlerin Rabbi Allah'a olduğu!"dur. [Yunus/9, 10]

198Ama, Rablerinin koruması altına girmiş kişilere gelince, onlar için, Allah katından bir yolcu ikramı olarak, altlarından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Ve Allah katındaki, "iyi adamlar" için daha iyidir. [Al-i Imran/198]


33,34Ve Allah'a çağırıp/ yakarıp sâlihi işleyen ve “Ben, Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve tüm güzellikler/ tüm iyilikler eşit olmaz; tüm çirkinlikler/ tüm kötülükler de eşit olmaz. Kötülüğü, güzelin/ iyiliğin en güzeli/ en iyisi olanı ile sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır.


Bu ayetlerde, "Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanlar"ın nail oldukları nimetlere niçin layık görüldükleri açıklanmıştır. Cesaret verildikten ve cennet müjdelendikten sonra, müminlere İslâm üzerinde sebat göstermeleri için teşvik ve tavsiyede de bulunulmuştur:

"Ve Allah’a çağırıp/yakarıp salihi işleyen ve "Ben müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?"

Bu sorunun cevabı bize bırakılmıştır. Cevap "Elbette kimse yoktur!" şeklinde olacaktır.

Bu ayetin ifade ettiği mesajı iyi anlamak için o günkü Mekke ortamını göz önüne getirmek gerekir. Bu ayetin indiği yıllar Mekke müşriklerinin iyice kudurduğu, müminleri yok edebilmek için ellerinden gelen her şeyi ortaya koyduğu yıllardır. O günlerde ortaya çıkıp Allah’a davet etmek, "ben müslümanım" diye haykırabilmek, fevkalade cesaret ve yürek isteyen bir hareketti. Arenada gözü dönmüş gladyatörlerin veya aç aslanların önüne çıkmak bile o kadar tehlikeli değildi.
Ayetten anlaşılacağı üzere, İslam davetçisinin daveti Allah’a yöneliktir. Kişiye, kişinin kendi kuruntularına değil... Yapılan propaganda Allah ve Kur’an için olmalıdır.

108De ki: "İşte bu, benim yolumdur; aklın, bilginin, sağduyunun gereği olarak Allah'a davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar... Ve Allah arınıktır. Ve ben ortak koşanlardan değilim." [Yusuf/108]

34. ayette Rasülüllah’a "Ve tüm güzellikler/tüm iyilikler eşit olmaz, tüm çirkinlikler/tüm kötülükler de eşit olmaz. Kötülüğü en güzel/en iyi şeyle sav" emri verilmektedir. Burada hem iyiliğin hem de kötülüğün farklı farklı; derece derece olduğu bildirilip kötülüğün iyiliğin en iyisyle savulması emredilmektedir.

Buradaki "iyilik" ve "kötülüğü" paragraf konusuna göre özelleştirecek olursak:

"İyilik", Resulullah’ın hak dine daveti, kâfirlerin cehaletlerine karşı sabrı, intikam almayı düşünmemesi ve onlara iltifat etmemesi; "kötülük" ise o müşriklerin "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü/zırh içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda da bir perde vardır. Artık sen, [yapabileceğini] yap, biz de gerçekten yapıyoruz" ve "Bu Kur’an’ı dinlemeyin, üstün gelmeniz için onda anlamsız şeyler çıkarın [gürültüye getirin]" demeleridir.

Böylece peygamberimize "Onların tutarsızlıklarını, cehaletlerini, en güzel yol ile savuştur! Onlara öfkeyle, sertlikle, kinle karşılık verme! Onlara zarar ve eziyet dokundurma!" denilerek onlardan utanmaları ve akıllarını başlarına almaları beklenmektedir.

Rabbimiz tüm insanlara hatta gözü dönmüş bu vahşilere bile kaba ve haşin davranmayı uygun görmemiştir:

125Rabbinin yoluna, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Şüphesiz Rabbin Kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, kılavuzlandıkları doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
126Ve eğer ceza verecek olursanız da, sizin cezalandırıldığınızın misli ile ceza verin. Ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır. [Nahl/125, 126]

159İşte sen, sırf Allah'ın rahmeti sebebiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a işin sonucunu havale et. Şüphesiz Allah, işin sonucunu Kendisine havale edenleri sever. [Al-i Imran/159]

45Ve Biz, Tevrât'ta onlara, zata zat, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş yazdık. Yaralara kısas vardır. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendisi için kefaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar yanlış; kendi zararlarına iş yapanların ta kendileridir. [Maide/45]

Ve Şura/40, Al-i Imran/134, Furkan/72, Teğabün/14, Nur/22, Maide/100.

34. ayetin son kısmında "O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir Yakın’dır" bilgisi verilmiştir. Bu, kötülüğe iyilikle karşılık vermenin bir sonucu olarak ortaya çıkacak bir durumdur. En kötü, en kaba tavra bile yumuşaklıkla ve afv ile mukabele etmek, en katı düşmanların bile yumuşamasına, onların sıcak birer dost olmasına sebep olmaktadır.

Tarihteki birçok olay da bunun böyle olduğuna şahitlik etmektedir. Şöyle ki: İslam tarihi incelendiğinde, bu ayetle amel edilerek nice iftiracının, harp esirinin, cinayete teşebbüs edenin affedildiğini, bunun da iyi sonuçlar doğurduğunu birçok örnekle göstermek mümkündür.

İlk dönem müfessirlerinden Mukatil b. Süleyman, bu ayetlerin Ebu Süfyan b. Harb hakkında indiğini nakletmiştir:

"Ebu Süfyan Peygamber (sav)'e eziyet eden birisi idi. Önceleri onun düşmanı iken, sonraları kendisi ile Peygamber (sav) arasında meydana gelen sıhriyet sebebiyle -peygamber onun kızı Umm Habibe ile evlenmişti. Bundan dolayı- onun yakın bir dostu olmuştu. Daha sonra İslâm'a girmiş ve İslâm'da da akrabalık sebebiyle candan sıcak bir dost oluvermişti." [mükatil]

Ne var ki, bu ayetler hicretten bile önce inmiştir. Ebu Süfyan ise Mekke’nin fethi sırasında müslüman olmuştur.

19-24Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler;
Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan,
Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren,
Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler,
Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş,
salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmuş, ayakta tutmuş],
kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık Allah yolunda harcamış
ve çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldıran kişiler öğüt alıp düşünürler. İşte onlar, bu yurdun âkıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar Adn cennetlerine gireceklerdir. Görevli güçler/haberci âyetler de her kapıdan yanlarına girerler: "Sabretmiş olduğunuz şeylere karşılık size selâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir!" [Ra’d/21- 24]

103Ve hep birlikte Allah'ın ipine sıkıca sarılın/Allah'ın ipi ile korunun, ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz, birbirinize düşmanlar idiniz de, Allah, kalpleriniz arasında ülfet oluşturdu. Sonra da siz, O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de oradan sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, kılavuzlandığınız doğru yolu bulasınız diye alâmetlerini/göstergelerini sizin için böyle ortaya koyar. [Al-i Imran/103]*




*İşte Kuran, Fussilet Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim