• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

62Şura Suresi 30-31




Hatalı Çevrilen Ayetler


62Şura Suresi 30-31


Hatalı Çeviri:
30. Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.

31. Yeryüzünde (O'nu) âciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.



Doğru Çeviri:
30Ve size musibetten isabet eden şeyler, işte kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. O da çoğunu affediyor.

31Ve siz yeryüzünde âciz bırakıcılar değilsiniz. Ve sizin, Allah'ın astlarından, bir yakınınız yoktur, yardımcınız da yoktur.



Bu ayetlerde, insanın lehinde veya aleyhinde tecelli eden tüm olayların onun bizzat kendi fiillerinin birer sonucu olduğu; bunlardan bir kısmının Rabbimiz tarafından bertaraf edildiği, affedildiği vurgulanmaktadır.

Daha sonra kimsenin Allah’a karşı duramayacağı, Allah’tan başka gerçek veli’nin [yardım eden, yol, gösteren, aydınlatan ve koruyan bir yakının] olmadığı bir kez daha hatırlatılmaktadır.

"MUSİBET" SÖZCÜĞÜYLE KASTEDİLEN NEDİR?

Ayette geçen "musibet" sözcüğünü dünya ve ahiretteki musibetlerin tümü olarak anlamak mümkündür. Ağrılar, acılar, hastalıklar, kıtlıklar, boğulmalar, yıldırım çarpması, kısaca hoşa gitmeyen her şey dünyadaki musibetlerdendir. Bu musibetlerin insana amellerinin tam karşılığı olarak verilmiş cezalar olduğu düşünülmemelidir. Bunlar uyarı amaçlı olarak tattırılmış nahoş durumlardır.

Ayetteki "kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzünden" ifadesi, her musibetin işlenen kötü bir davranışa karşılık tattırılmış bir ceza olduğu şeklinde değerlendirilebileceği gibi, insan edimlerinin fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasaları harekete geçirdiği; insana acı veren olayların arkasında da yine bu yasaları harekete geçiren insan edimlerinin olduğu şeklinde de değerlendirilebilir. Çünkü Rabbimiz bizi fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasalarla çevrelediği bir dünyada yaşatmaktadır. Bu yasalar, kendilerini harekete geçiren insan edimlerine anında veya belirli bir süre içinde cevap verecek şekilde düzenlenmiştir. Mesela hastalık denen musibet, ille de kula verilmiş bir ceza olarak değil, kulun biyolojik yasaları harekete geçiren kusurlu yaşam tarzının bir sonucu olarak da değerlendirilebilir. Böyle değerlendirildiği takdirde, Rabbimizin insanları musibetlerle sınaması, insanların Rabbimiz tarafından bu musibet türlerini üreten fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasalarla çevrelenmiş olduğu anlamına gelir. Çünkü insana acı veren musibet nitelikli olay ve olgular Allah’ın yaratışındaki kusurlar değildir. Allah dileseydi bütün bu acı veren musibetlerin gerçekleşmeyeceği bir evrensel düzen de kurabilirdi. Bu nedenle, "Allah’ın sınaması" olgusunu, O’nun insanı musibetlerle denemeye elverişli bir dünyada yaşatması olarak da anlayabiliriz. Dolayısıyla, insan bir iş yapar, bu işin karşılığında da evrensel etki-tepki yasası yürürlüğe girer. Buna şöyle bir örnek verilebilir: Bir toplum, kendi içindeki yoksulları koruyup gözetmezse, buna tepki olarak toplumsal yasalar tetiklenir, insanlar arasında kıskançlık, gerginlik, huzursuzluk başlar. Fuhuş, hırsızlık, derbederlik gibi olaylar yaygınlaşarak toplumu tehdit eden bir musibete dönüşür. Böylece bir toplum, kendi elleriyle işlediği bir kusurun karşılığını bir ölçüde tatmış olur.

41İnsanlar dönerler diye; kendilerinin elleriyle kazandıkları şeyler yüzünden, yaptıklarının bir kısmını onlara tattırmak için karada ve denizde kargaşa ortaya çıktı. [Rum/41]

Esas musibet ise amele bire bir denk olacak olan ahiret musibetleridir:

24,25Bu, onların, "Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır" demeleri nedeniyledir. Onların uydurmuş oldukları şeyler de dinlerinde kendilerini aldatmaktadır. Peki, kendisinde hiç şüphe olmayan o günde onları bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandıkları şeyler tamamen ödendiği zaman nasıl olacaktır? [Al-i Imran/25]

123Bu iş, sizin kuruntularınızla ve Kitap Ehlinin kuruntularıyla değildir. Kim kötülük yaparsa onunla cezalandırılır. Ve o kendisi için Allah'ın astlarından bir yol gösterici, koruyucu yakın ve iyi bir yardımcı bulamaz. [Nisa/123]

21Ve iman eden, soyları da iman ile kendilerine uyan kimseler; işte Biz, onların soylarını da kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden bir şey eksiltmedik. Herkes kendi kazandığıyla rehindir. [Tur/21]

160,161Sonra da Yahudileşen kimselerden olan haksız davranışlar, onların birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları hâlde riba almaları [emeksiz, hizmetsiz, risksiz kazanç sağlamaları] ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle kendilerine helâl kılınmış temiz şeyleri haram kıldık. Ve Yahudileşenlerden kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olanlara can yakıcı bir azap hazırladık. [Nisa/160, 161]

32-35Denizde dağlar gibi akıp gidenler de O'nun alâmetlerinden/göstergelerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur da giden gemiler denizin sırtında duruverirler. Şüphesiz bunda tüm çok sabreden ve kendisine verilen nimetlerin karşılığını çok çok ödeyen kimseler için nice alâmetler/göstergeler vardır. Yahut Allah, onların kazandıkları şeyler sebebiyle o gemileri değişime/yıkıma uğratır. Birçoğunu da bağışlar. Ve âyetlerimiz/alâmetlerimiz/göstergelerimiz hakkında mücâdele edenler kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilirler. [Şura/32- 35]

Ayetteki "O da çoğunu affediyor" ifadesinden anlıyoruz ki, Rabbimiz insanların birçok kusurunu da rahmeti gereği dikkate almamakta, yürürlüğe koymamaktadır.

45Ve eğer Allah, kazanmakta oldukları şeyler dolayısıyla insanları sorgulayıp cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde küçük-büyük hiçbir canlıyı bırakmazdı. Velâkin onları, adı konmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda süre sonları geldiği zaman da artık şüphesiz Allah, Kendi kullarını en iyi görendir. [Fatır/45]

72Şüphesiz Biz, emaneti [bütünlüğü, kusursuzluğu, mükemmelliği] göklerin, yerin ve dağların üzerine yaydık, yaygınlaştırdık da, onlar, onu taşımaya yanaşmadılar, bütünlüğün, kusursuzluğun, mükemmelliğin alıp götürülmesinden korktular. Ve onu insan taşıdı [onu aldı götürdü, ona ihanet etti]. Şüphesiz insan, çok yanlış davranan; kendi zararlarına iş yapan ve çok cahildir. [Ahzab/72]*



*İşte Kuran, Şura Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim