67Zariyat Suresi 47-49
Hatalı Çevrilen Ayetler
67Zariyat Suresi 47-49
Hatalı Çeviri:
47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.
48. Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!
49. Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.
Doğru Çeviri:
47Ve sema; Biz onu kudretle/ sağlamca bina ettik. Hiç şüphesiz Biz, evrenin kapasitesini genişleticileriz.
48Ve yeryüzü; onu Biz döşedik. İşte, Biz, her şeyin oluşup büyüdüğü ortamları ne güzel hazırlayanlarız!
49Ve Biz, siz iyice düşünürsünüz/ öğüt alırsınız diye her şeyden iki eş oluşturduk.
47Ve sema; Biz onu kudretle/ sağlamca bina ettik. Hiç şüphesiz Biz, evrenin kapasitesini genişleticileriz.
Bu ayette semanın [uzayın] haşmetine dikkat çekilmektedir. Böyle muazzam bir varlığı ve sistemi yaratanın, sonsuz güç ve irade sahibinden başkasının olamayacağı ve uzay gibi bir varlığı yaratan gücün insanı yeniden yaratmaya da güç yetireceği vurgulanmaktadır. Ayetteki "Hiç şüphesiz Biz, genişleticileriz" ifadesinden, genişletme eyleminin devam ettiği anlaşılmaktadır.
81Gökleri ve yeri oluşturan, onlar gibilerini de oluşturmaya güç yetiren değil midir? Evet, elbette güç yetirendir! Ve O, çok çok mükemmel oluşturandır, çok iyi bilendir. [Ya Sin/81]
27-33Oluşturuluşça siz mi daha çetinsiniz yoksa gök mü? Göğü, Allah yaptı; boyunu yükseltti, sonra da onu düzene koydu, gecesini kararttı ve ışığın parlaklığını çıkarttı. Ve ondan sonra, sizin ve hayvanlarınız için bir yararlanma olmak üzere yeryüzünü döşedi/yeryüzünden suyunu ve otlağını çıkardı, dağları da demirledi/sağlam bir şekilde yerleştirdi. [Naziat/27- 33]
64Allah, sizin için yeryüzünü bir karargâh, göğü de bir bina yapan, size şekil veren, –ki şekillerinizi ne de güzel vermiştir– ve sizi temiz şeylerden rızıklandırandır. İşte O, Rabbiniz Allah'tır. –İşte, âlemlerin Rabbi olan Allah ne cömerttir!– [Mü'min/64]
29Göklerde ve yerde bulunan kimseler, O'ndan istekte bulunurlar. O, her an bir iştedir. [Rahman/29]
" واسعVâsi’- موسعMûsi’
Zâriyât 47. âyette " وانا لموسعونVe inna le musiun" buyurulmaktadır. Sözcüğün anlamını iyi kavramamız için onun kök anlamını ve Allah’ın Esma ül Hüsna’sında " الواسعel VÂSİ’"i ismini iyi bilmemiz gerekir.
" وv سs عa" sözcüğünün kök anlamı, "genişlik; kapasite genişliği"dir. İsm-i fâil kalıbı, " واسعVâsi’", "kapasitesi geniş olan" demektir.
Kur’an’da "وV سS عA" kökünden türeyen kelimeler altı farklı formda 32 kez geçer.
Allah’ın en güzel isimlerinden biri de " الواسعel VÂSİ’"dir. Anlamı, "kapasite genişliği sonsuz, sınırsız olan Allah" demektir.
" واسعVasi’" sözcüğü Kur’an’da dokuz kez geçer.
Bu sözcük, bazı âyetlerde Rabbimizin sıfatlarıyla birlikte yer alır. Bu sözcük Allah’ın sıfatlarına izafe edildiğinde, sıfatlarının kapasitesinin sınırsızlığını, sonsuz genişliğini ifade eder. Örneğin: ilminin kapasite genişliği sonsuz, rahmetinin, mağfiretinin kapasite genişliği sınırsız, sonsuz, İyiliğinin kapasitesi sonsuz, evreni yönetiminde yönetim kapasitesi sınırsız Allah" gibi.
Konumuz âyette bu sözcük, " إفعالif’âl" babının ism-i fâil kalıbının çoğul formu olan " الموسعونel Mûsiûn" şeklinde yer almıştır. Sözcüğün tekilinin anlamı: "kapasite genişleten" demektir. Âyette azamet ifadesiyle "Biz, kapasite genişleticileriz!" diye gelmiştir.
Demek oluyor ki " الموسعel Mûsi’" ismi de Esma-ü Hüsna’dandır.
Âyette neyin genişletileceği açıkça yer almamakla birlikte âyette konu edilen "sema" olduğuna göre genişletilen, semadır. Semanın başındaki lam-ı tarif; belirteç istiğrak için olunca bir sema değil tüm semalar yani tüm evren genişletilmektedir.
Bakara/255’te " وسع كرسيه السماوات والأرضvesia kürsiyyühü es semavatı vel arzı" ifadesinden de bu âyette semaların kapasite genişliğinden bahsedildiğini kolayca anlayabiliriz.
İlk dönem tefsirciler, âyetteki genişleticiliği, Abdullah ibn-i Abbas’a dayandırarak "yağmurla rızık genişleticileriz" anlamıyla ele almış olsalar da bu anlayış isabetli değildir. Allah, rızık genişletmeyi " بسطB s t" fiiliyle " بسط الرزقbesata r rızka/يبسط الرزقyebsütu r rızka" şeklinde ifade etmiştir. (İsra/30; Kasas/82, Sebe/36, Şura/12, 27. âyetlere bakılabilir.) Yine 48. âyete de "Biz ne güzel..." ifadesinde de "Yeryüzünü ne güzel beşik yapanlarız" diye "yeryüzü" kelimesi yer almamıştır. Bu âyetin konusu da "yeryüzü olduğundan âyetten Allah’ın "mutlak beşik yaptığı" değil "Yeryüzünü beşik yaptığı" anlaşılır.
Bu, Kur’ân’ın mucizelerinden biridir.
Evrenin genişlemesi ile ilgili bilim teknik kitaplarında ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. İlk defa 20. asırda gökbilimcileri tarafından (Örneğin HUBBEL) yıldızların uzaklaştığının tespiti ile keşfedilen bu özellik daha sonra yüzlerce gözlemle ispat edilmiştir.
48. âyette Rabbimiz yine zatına ve sıfatlarının yer küre üzerine tecellisine dikkat çekmektedir:
48Ve yeryüzü; onu Biz döşedik. İşte, Biz, her şeyin oluşup büyüdüğü ortamları ne güzel hazırlayanlarız!
Bu ayette yeryüzüne dikkat çekilerek onun üzerinde yaşayan tüm canlıların ihtiyaçları ile uyumluluğu vurgulanmıştır. Bununla yeryüzündeki özelliklerin sadece Allah tarafından yaratılabileceğine işaret edilmiştir.
Yeryüzünü döşek/yaygı yaptığını bildirdikten sonra Kendisinin " ماهدMâhid" oluşuna dikkat çekmektedir.
" ماهدMâhid", " م ه دMHD" kökünden İsm-i fâil olup anlamı "beşik yapan" demektir. (Âyette azamet ifadesiyle "إناBiz" ve " ماهدونMahidun" çoğul gelmiştir.) Âyette açıkça "Yeryüzünü beşik yapanlarız" denilmemektedir. Ama âyetten açıkça yeryüzünün beşik yapıldığı anlaşılır.
Beşik, "Bebekleri yatırmaya ve sallayarak uyutmaya yarayan, tahta veya demirden yapılmış sallanır bir çeşit küçük karyola" demektir, mecazen ise "bir şeyin ilk doğup büyüdüğü yer" demektir. Orası, ilmin beşiği, teknolojinin beşiği vs. ... şunun beşiği, bunun beşiği gibi... kullanılır.
O zaman âyetteki ifadenin meali, "Biz, her şeyin oluşup büyüdüğü ortamları ne güzel hazırlayanlarız" şeklinde olacaktır.
Yeryüzünün bu özellikleri birçok ayette insanlığın dikkatine sunulmuştur:
21,22Ey insanlar! Allah'ın koruması altına giresiniz diye, sizi ve sizden öncekileri oluşturan, yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yapan, gökten su indirip de onunla sizin için rızık olarak ürünlerden çıkaran Rabbinize kulluk edin. Artık siz de, bile bile Allah'a ortaklar koşmayın. [Bakara/22]
52Mûsâ: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz/terk etmez. 53O, yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indirendir" 52dedi. –İşte Biz, o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık.54Yiyiniz ve hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz akıl sahipleri için bunda nice alâmetler/göstergeler vardır!55Biz sizi yeryüzünden oluşturduk, sizi ona döndüreceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.– 56Ve andolsun ki Biz, Firavun'a alâmetlerimizi/göstergelerimizi; hepsini gösterdik de o yalanladı ve dayattı. [Ta Ha/52- 54]
10O Allah ki, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı. Orada kılavuzlandığınız doğru yolda gidesiniz diye birtakım yollar da yaptı. [Zuhruf/10]
Ve Nebe’/6, 7, Naziat/33, Secde/27, Ya Sin/33- 36, Neml/60, 61.
49Ve Biz, siz iyice düşünürsünüz/ öğüt alırsınız diye her şeyden iki eş oluşturduk.
Bu ayette de yeryüzündeki her varlığın çift [eşleme sistemine göre] yaratıldığına dikkat çekilmiş, bunun da yine tek Allah tarafından tasarlanabileceği vurgulanmıştır. Böylece insanların bunlardan öğüt, ibret almaları istenmiştir.
12-14Ve O, bütün eşleri oluşturdu ve siz onların sırtına binip üzerlerine yerleşirsiniz. Sonra onun üzerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak: "Bunları bizim hizmetimize veren/bunları yararlanacağımız özelliklerde yaratan Allah eksikliklerden arınıktır. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz de yalnızca Rabbimize döneceğiz" diyesiniz diye sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti. [Zuhruf/12- 14]
36Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden çiftleri, onun hepsini oluşturan her türlü noksanlıktan arınıktır. [Ya Sin/36]
7,8Ve Biz, Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona öğüt olarak yeri yayıp döşedik ve ona sabit dağlar bıraktık. Orada görünüşü iç açıcı-göz alıcı her çiftten bitkiler bitirdik, [Kaf/7, 8]
Ayetteki "iyice düşünürsünüz/öğüt alırsınız diye" şeklindeki ifadeden "... böylelikle bu çiftleri yaratanın bir ve tek olduğunu bilesiniz" anlamı çıkmaktadır. Zira o tektir, bir tektir, eşi ve benzeri yoktur.
1De ki: "O Rabb, bir tek olan Allah'tır, 2Samed olan Allah'tır, 3doğurmamış ve doğurulmamıştır. 4Ve hiçbir şey O'na denk olmamıştır." [İhlâs suresi]
9Yoksa O'nun astlarından birtakım yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar mı kabulleniyorlar? İşte Allah, yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakının ta kendisidir. Ve O, ölüleri diriltir ve O, her şeye gücü yetendir. 11İşte O, göklerin ve yerin yoktan yaratıcısıdır/parçalayıcısıdır. O sizin için kendinizden eşler ve hayvanlardan çiftler yaratmıştır. O, sizi bu düzenin içerisinde türetip üretiyor. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. Ve O, en iyi işitendir, en iyi görendir. 12Göklerin ve yeryüzünün kilitleri yalnızca O'nundur. O, dilediği kimse için rızkı genişletir ve ayarlar. Şüphesiz ki O, her şeyi en iyi bilendir. [Şura/9- 12]
Allah’ın dışındaki her varlığın aydınlık- karanlık, gizli-açık, erkek-dişi, sema-arz, gece-gündüz, düzlük-dağlık, cinn-ins, hayır-şer, sabah-akşam, tatlı-acı, siyah-beyaz, sağlık-hastalık, hareket-sükûn [hareketsizlik], sevap-günah gibi bir eşi vardır.
Evrendeki tüm varlıkların çift olma özelliği dikkate alındığında, 49. ayet bize şunu düşündürmektedir: Madem her şey çifttir, öyleyse "Dünya Hayatı"nın eşi nedir? Bu sorunun cevabı, zorunlu olarak "Ahıret Hayatı" olmaktadır. Bu da ahıretin kesin olacağının bir başka açıdan kanıtıdır.*
*İşte Kuran, Zariyat Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz