• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

70Nahl Suresi 119-123




Hatalı Çevrilen Ayetler


70Nahl Suresi 119-123


Hatalı Çeviri:
119. Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu düzeltenleri (bağışlayacaktır). Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

120. İbrahim, gerçekten Hakk'a yönelen, Allah'a itaat eden bir önder idi; Allah'a ortak koşanlardan değildi.

121. Allah'ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.

122. Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.

123. Sonra da sana: «Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy! O müşriklerden değildi» diye vahyettik.


Doğru Çeviri:
119Sonra şüphesiz senin Rabbin, bir cahillikle günah işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve düzelten kimseler içindir. Şüphesiz ki senin Rabbin, bundan sonra kesinlikle çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.

120,121Şüphesiz İbrâhîm içtenlikle Allah'a boyun eğen, ortak koşma inancından dönmüş, Allah'ın nimetlerine karşılık ödeyen başlı başına bir ümmet idi. Ve o, ortak koşanlardan olmadı. Ve Allah, o'nu seçti ve dosdoğru yola kılavuzladı.

122Ve Biz İbrâhîm'e dünyada iyilik-güzellik verdik. Ve şüphesiz o, âhirette de kesinlikle sâlihlerdendir.

123Sonra sana: “Küfürden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten, ortak koşmakdan dönmüş bir kişi olan ve ortak koşanlardan olmayan İbrâhîm'in dinine/yaşam tarzına tâbi ol” diye vahyettik.



119Sonra şüphesiz senin Rabbin, bir cahillikle günah işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve düzelten kimseler içindir. Şüphesiz ki senin Rabbin, bundan sonra kesinlikle çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.


Rabbimizin rahmet kapılarını açarak günah işleyen kullarına tövbe ve yanlışları düzeltme imkânı verdiğinin bildirildiği bu ayette, Rabbimiz kullandığı üslupla sanki kullarını affetmeye hazır olduğu mesajını vermektedir. Rabbimiz rahmeti gereği kullarına her zaman tövbe kapılarını açık tutmakta ve onlara ölmeden önce küfürlerinden, günahlarından dönüş fırsatı tanımaktadır.

Bu mesajı içeren başka birçok ayet daha vardır: Nisa/17,18, 48,16, Al-i Imran/90, 91.


120,121Şüphesiz İbrâhîm içtenlikle Allah'a boyun eğen, ortak koşma inancından dönmüş, Allah'ın nimetlerine karşılık ödeyen başlı başına bir ümmet idi. Ve o, ortak koşanlardan olmadı. Ve Allah, o'nu seçti ve dosdoğru yola kılavuzladı.

122Ve Biz İbrâhîm'e dünyada iyilik-güzellik verdik. Ve şüphesiz o, âhirette de kesinlikle sâlihlerdendir.

123Sonra sana: “Küfürden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten, ortak koşmakdan dönmüş bir kişi olan ve ortak koşanlardan olmayan İbrâhîm'in dinine/yaşam tarzına tâbi ol” diye vahyettik.



İbrahim peygamberin konu edildiği bu ayet grubunda, İbrahim’in (as) Allah’a teslim olmuş, O’na yönelmiş [Hanif olmuş], O’nun nimetlerine şükreden biri olduğu hatırlatılarak Mekke müşriklerine, torunu olmakla övündükleri İbrahim (as) gibi olmaları, onun dinine uymaları; yani İbrahim’in dinindeki helal ve haramları dikkate almaları uyarısı yapılmıştır.

Bu mesajda İbrahim peygamber şu niteliklerle tanıtılmıştır:

• İbrahim başlı başına bir ümmettir

• Kanittir

• Haniftir

• Müşriklerden değildir

• Allah’ın verdiği nimetlere şükreden bir kişidir

• Allah’ın elçi olarak seçtiği bir kişidir

• Allah’ın hidayetine mazhar olmuş birisidir

• Allah ona dünyada bile güzellik vermiştir

• Ahırette de salihlerdendir

İbrahim peygamberin burada sayılan sıfatlarıyla ilgili Kur’an’da birçok ayet vardır. Ancak biz bu sıfatlardan sadece üç tanesini tahlil etmekle yetineceğiz:

• İbrahim’in (as) Başlı Başına Bir Ümmet Olması

Daha evvel birkaç kez açıkladığımız gibi, "ümmet" sözcüğü "Kendi iradeleriyle veya bir zorunluluk neticesinde aynı zamanda aynı yerde bulunan; iyi ya da kötü, aynı inanca sahip olan; aynı amacı gütme neticesinde bir arada yaşayan insan topluluğu" demektir. İbrahim peygamberin başlı başına bir ümmet olarak nitelenmesinden, onun sosyal konularda ve işlerde koca bir topluma bedel bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Bir toplumun fertlerindeki faziletlerin hepsi onda mevcuttu.

Buradaki "ümmet" sözcüğünü "imam" anlamında anlamak da mümkündür.

124Ve hani Rabbi İbrâhîm'i, birtakım kelimeler/yaralar, sıkıntılar ile sınamış, o da onları tam olarak yerine getirmişti. Rabbi, "Ben, seni insanlara önder yapanım" demişti. İbrâhîm, "Soyumdan da önderler yap!" dedi. Rabbi, "Benim ahdim/tutulmak üzere verdiğim söz, kendi benliğine haksızlık eden kimselere ulaşmaz!" dedi. [Bakara/124]

• İbrahim’in "Kanit" Olması

"Kanit" sözcüğü "kunut" sözcüğünün etken isim kalıbıdır. "Kunut" sözcüğü "susmak, saygı duruşunda bulunmak" demektir. [Lisan; 7/504 "knt" mad.] Dinî terim olarak "kunut", "Allah’a kullukta mütevazı, saygılı olmak ve bu durumu sürdürmek" demektir. Bu sıfat gerçek müminlerin niteliği olarak Kur’an’da birçok kez yer almıştır. (Ahzab/31,35, Zümer/9, Nisa/34, Tahrim/5, 12, Bakara/116, 238, Rum/26 ve Al-i Imran/17) Kanit sözcüğü özel kişi olarak burada İbrahim Peygamber için, Al-i Imran/43’te de Meryem için kullanılmıştır. Bu niteliğin İbrahim peygamber için kullanılması, onun Allah’a saygılı, saygısında devamlı, saygıda kusur etmeyen biri olduğu anlamındadır.

• Hanif

"Hanefe" sözcüğü "ayak dönmesi, iki ayağın başparmakları karşı karşıya gelecek şekilde dönmesi" anlamındadır. Sözcüğün, ayak tabanının üste gelmesi anlamında olduğunu söyleyenler de vardır. Sözcük daha sonraları "hayırdan şerre, şerden hayra dönme" anlamında kullanılır olmuştur. Zaman içerisinde İbrahim peygamberin önemli bir niteliği olmuş, "şirkten tevhide yönelme" anlamında genelleşmiştir. Kur’an indiği dönemde Mekke’de İbrahim dinine mensup olanlara, dışarıdan Mekke’ye gelip hacc eden ve sünnet olanlara "hanif" denilirdi. Daha sonra bu sözcük "Müslim [Müslüman]" anlamında kullanılır oldu. [Lisanü’l-Arab c: 2, s: 629, 630 "hnf" mad.]

Biz, sözcüğün anlamı ile ilgili yukarıdaki açıklamaları da dikkate alarak sözcüğün "önceleri müşrik iken sonra müşrikliği bırakıp tevhide yönelen" şeklinde değil, "şirk koşmaksızın tevhide yönelen" şeklinde anlaşılması gerektiği kanaatindeyiz. Nitekim aşağıdaki ayetten de bu anlaşılmaktadır:

30,31İşte böyle! Ve kim, Allah'ın dokunulmaz kıldıklarına saygı gösterirse, artık bu, kendisi için Rabbinin katında hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. O hâlde Allah'a yönelmişler olarak, O'na ortak kabul edenler olmayarak o putlardan olan kirlilikten kaçının, yalan sözden de kaçının. Allah'a kim ortak koşarsa artık o kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın kendisini ıssız bir yere sürüklediği şey gibidir. [Hacc/30, 31]

Kur’an’da "حنيف haniyf" sözcüğü ilk kez Yunus suresinde yer almıştır:

104-106De ki: "Ey insanlar! Eğer benim dinimin ne olduğunu kesin ve tam olarak bilmiyorduysanız, iyi bilin ki, Allah'ın astlarından sizin taptıklarınıza ben tapmam. Velâkin sizin canınızı alacak olana/Allah'a taparım. Ve ben mü’minlerden olmamla ve ‘Tüm benliğini ortak koşmaktan, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten Hakk'a dönen biri olarak Din'e döndür ve sakın ortak koşanlardan olma! Ve Allah'ın astlarından sana yarar sağlamayan, zararı da dokunmayacak olan şeylere yalvarma! Buna rağmen eğer yaparsan, o zaman hiç şüphesiz sen şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimselerden olursun’ diye emrolundum." [Yunus/104-106]

İbrahim peygamberin hanifliği ile ilgili Yunus suresinde geniş açıklama yapıldığından, detayın oradan okunmasını öneriyoruz:

Konumuz olan pasajdaki 128. ayette Rabbimiz "Sonra sana ‘Hanif olan ve müşriklerden olmayan İbrahim’in milletine tabi ol’ diye vahyettik" buyurmuştur. Rabbimizin bu beyanından, vahyin özünün [ilahi ilkelerin] ilk peygamberden son peygambere hiç değişmediğini anlıyoruz. İlk peygambere verilen din nimeti ile son peygambere verilen din nimetinin özü aynıdır:

77,78Ey iman etmiş kimseler! Zafer kazanmanız, durumunuzu korumanız için, Allah'ı birleyin, boyun eğip teslimiyet gösterin, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ve Allah uğrunda gerektiği gibi gayret gösterin. O, sizi seçti ve dinde; babanız İbrâhîm'in dininde/yaşam tarzında sizin için bir zorluk oluşturmadı. O, daha önce ve işte Kur’ân'da, Elçi'nin size şâhit olması, sizin de insanlara şâhit olmanız için, sizi "Müslümanlar" olarak isimledi. Öyleyse, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekat'ı; Allah’ın dininin yayılması, ayakta tutulması, salâtın ikame edilebilmesi için müminlerin iman borcu; kulluk görevi olarak içtenlikle verdiği verginizi verin ve Allah'a sarılın. O, sizin mevlânız; yol gösteren, yardım eden, koruyan yakınınızdır. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır! [Hacc/78]

161De ki: "Şüphesiz Rabbim, beni doğru yola kılavuzladı; dimdik ayakta duran bir dine, şirkten, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten dönmüş olan İbrâhîm'in dinine, yaşam tarzına. İbrâhîm, ortak koşanlardan olmamıştı." [En’am/161]*




*İşte Kuran, Nahl Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim