• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

74Müminun Suresi 17-22




Hatalı Çevrilen Ayetler


74Müminun Suresi 17-22


Hatalı Çeviri:
17. Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratmaktan habersiz değiliz.

18. Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.

19. Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.

20. Tûr-i Sînâ'da da yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir.

21. Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakinden (sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardır; etlerinden de yersiniz.

22. Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız.



Doğru Çeviri:
17Ve andolsun ki Biz, sizin üstünüzde yedi yol oluşturduk. Ve Biz, oluşturmaya karşı bilgisiz, ilgisiz, duyarsız değiliz.

18Ve Biz gökten bir ölçüde su indirdik de onu yeryüzünde durgunlaştırdık. Ve şüphesiz Biz, onu gidermeye de kesinlikle güç yetirenleriz.

19Sonra da Biz, onun sayesinde sizin için hurmadan ve üzümden bahçeler meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.

20Ve Tûr-ı Seynâ'dan; Güney Doğu Toros Dağları’ndan çıkan, yağ bitiren, yiyenlere katık olan bir ağaç meydana getirdik.

21,22Dört bacaklı, iki tırnaklı geviş getiren ve ot yiyen hayvanlarda da sizin için kesinlikle bir ibret vardır. Onların karınlarındaki şeylerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım yararlar daha vardır. Ve siz, onlardan yersiniz, onların üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız/yüklenirsiniz.




17Ve andolsun ki Biz, sizin üstünüzde yedi yol oluşturduk. Ve Biz, oluşturmaya karşı bilgisiz, ilgisiz, duyarsız değiliz.

18Ve Biz gökten bir ölçüde su indirdik de onu yeryüzünde durgunlaştırdık. Ve şüphesiz Biz, onu gidermeye de kesinlikle güç yetirenleriz.

19Sonra da Biz, onun sayesinde sizin için hurmadan ve üzümden bahçeler meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.

20Ve Tûr-ı Seynâ'dan; Güney Doğu Toros Dağları’ndan çıkan, yağ bitiren, yiyenlere katık olan bir ağaç meydana getirdik.



20. ayette Rabbimiz insanlara lütfettiği zeytin ve zeytinyağına dikkat çekmektedir.

Kadim lügatlerde طور Tur sözcüğünün Süryanice olduğu ve Şam’da (Suriye’de) bir dağın adı olduğu belirtilir. Araştırmalarda Arami dilinde, "طور", dağ demektir. Güneydoğu Toros Dağları, dili Aramice olan Asur İmparatorluğunun kuzeydeki topraklarıdır. Demek oluyor ki, "طور Tur" sözcüğü Toros sözcüğünden gelmektedir. Araplara da Süryanilerden gelmiştir.

İlk sözlüklerin yazılmış olduğu senelerde, bu topraklar Suriyelilere aittir. O zamanlar, Suriye topraklarında olan Güneydoğu Toros Dağları, الطورet-Tur olarak adlandırılmaya devam edilmiştir.

Eski sözlüklere göre, "طور tur", "üzerinde ağaç olan dağ" demektir. Eğer üzerinde ağaç yoksa ona "tur" denmez. Günümüzde, "طور سينا Tur’i Sina" olduğu iddia edilen Sina dağında ağaç, bitki örtüsü yoktur. Oysa Toroslar, ağaç bitki örtüsü ile kaplıdır. Mü’minun/ 20’de Tur-i Seynae’dan zeytinin çıktığı bildirilir. Zeytinin ana vatanı, Türkiye-Suriye sınırı olarak bilinir. Bilimsel verilere göre, zeytininin ana vatanı Kahramanmaraş, Hatay, Mardin üçgenidir. Bu yöre, Güneydoğu Toros Dağları yöresidir. İddia edilen Sina dağında, değil zeytin ağacı, hatta hiç ağaç yoktur.

سيناء SEYNAE - سنين SİNİYNE

ü’minun/20 ve Tin/2’de geçen bu sözcüklerde kıraat karmaşası vardır.

Mü’minun/20 deki resmi Mushaf’taki "سيناء seynae" kelimesi, Nâfi, İbni kesir, Ebu Amr, Ebu Cafer, İbni Muhaysın, Yezidi ve Hasan tarafından "سِيناء Siynae" diye;

Mutavva tarafından "سِناء sinâe" diye, A’meş tarafından "سَيْنا Seynâ" diye okunmuştur.

Tin/2’de Resmi Mushaf’taki "سنينsiniyne" kelimesi, İbn-i ebi İshak, Amr b. Meymun, Ebu Reca tarafından "سينين seyniyne" diye;
Ömer b. Hattap, İbn-i Mesud, Talha ve Hasan tarafından "سيناء siynae" diye;
Ömer b. Hattab, Zeyd b. Ali ve Abdullah b. Mesut tarafından "سَيناء seynae" diye okunmuştur. (Mu’cem’ül Kıraat’il Kur’aniyye)

Buradan anlaşılan o dur ki her iki ayette farklı yazılmış olsa da sözcük, aslında aynı sözcüktür.

Kadim kitaplarda bu sözcüklerin anlamı ile şu bilgiler verilmiştir:

Bu sözcükler çekimli değildir. Arapçaya başka dilden gelmiştir.
Sözcüklerin anlamı hakkında farklı görüşler vardır.

Katade: Güzel demektir, diye açıklamıştır.

Mücahid; mübarek, anlamında­dır, demektedir.

Mukatil der ki: Üzerinde meyveler bulunan her bir dağ seyna'dır, yani gü­zeldir. (Razi, Kurtubi)

Netice olarak "طور tur" ve "سَيْناء seynae" kelimeleri ile kastedilmiş olan, ağacı bol dağlardır, ormanlık alandır. Açıkçası GÜNEY DOĞU TOROS DAĞLARIDIR. BUGÜN "SİNA DAĞI" OLARAK ADLANDIRILAN DAĞ DEĞİLDİR.

Ayette zeytin ağacına dikkat çekilirken zeytinin birçok bölgede yetişmesine rağmen "Tur Dağı; güney doğu Toros dağlarında yetiştiğinin ifade edilmesi, o günün insanlarının bu yöredeki insanların zeytinliği iyi bilmelerinden ve zeytinciliğin ana yurdunun Güney Doğu Toros Dağları olduğunu kabul etmelerinden dolayıdır.

21,22Dört bacaklı, iki tırnaklı geviş getiren ve ot yiyen hayvanlarda da sizin için kesinlikle bir ibret vardır. Onların karınlarındaki şeylerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım yararlar daha vardır. Ve siz, onlardan yersiniz, onların üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız/yüklenirsiniz.

21, 22. ayetlerde Rabbimiz, en’amda [dört bacaklı, iki tırnaklı, geviş getiren ve ot yiyen hayvanlarda] insanlar için ibretlerin ve birçok faydanın olduğunu hatırlatmıştır. Bu husus En’am, Ya Sin ve Nahl surelerinde de detaylı olarak yer almıştı. Burada ilgili ayetleri hatırlatıyoruz: (Nahl/5, Nahl/7, Nahl/66, Nahl/80, Mü’min/79, 80, Ya Sin/71-73.

Bu ayetlerde Rabbimiz, insanlara lütfettiği nimetleri sayıp dökmüştür. Bu nimetler daha evvel de birçok kez hatırlatılmıştı.

17. ayetteki "sizin üstünüzde yedi yol" ifadesi, semanın katmanlarını, uzayı ifade etmektedir. "Yedi" sayısı çokluktan kinaye olup "yedi gök" ifadesi Kur’an’da birçok kez yer almıştır:

* O, yedi göğü, birbiri üzerine uyumlu olarak oluşturandır. Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] oluşturmasında bir çatlaklık-uygunsuzluk görmezsin. Haydi, gözünü döndür, bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha döndür. Gözün, âciz olarak ve çok bitkin olduğu hâlde sana dönecektir. [Mülk/3,4]

* Tüm gökler/uzay, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı noksan sıfatlardan arındırırlar. O'nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır. [İsra/44]

* Allah'ın yedi göğü tabakalar hâlinde nasıl oluşturduğunu ve ay'ı onların içinde bir ışık yaptığını, güneşi de bir lamba yaptığını görmediniz mi? [Nuh/15,16]

* Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını oluşturandır. Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk gökler ve yer arasında iner durur. [Talâk/12]

Ayetin sonundaki "Ve Biz, yaratmaktan gafil değiliz" ifadesiyle Rabbimiz yarattığı her şeyin Kendi kontrolünde olduğunu, her şeyin her halinden haberdar olduğunu ve her şeyin kayıt altında tutulduğunu bildirmiştir.

* Allah, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. Ve O, engin merhamet sahibidir, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır. [Sebe/2]

* O, gökleri ve yeri altı evrede oluşturan sonra en büyük taht üzerinde egemenlik kuran, yeryüzüne gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilendir. Ve nerede olursanız olun O, sizinle beraberdir. Ve Allah yaptıklarınızı en iyi görendir. [Hadid/4]

* Görünmezin, duyulmazın, geçmişin, geleceğin anahtarları da yalnızca O'nun katındadır. O'ndan başka hiç kimse onları bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir O. O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın. [En'âm/59]

18. ve 19. ayetlerde ise gökten belirli ölçüde su indirildiği ve bu suyun yeryüzünde durgunlaştırıldığı [depolandığı]; depolanan bu su sayesinde de meyvelerin ve sebzelerin yetişip insanların onlardan faydalandığı dikkatlere sunulmuştur.

Burada konu edilen "su", evrende ilk yaratıldığı haliyle var olan ve yer ile gök arasında yok olmadan, eksilmeden dönüp duran su olabilir. Bu da büyük bir mucizedir.

* Ve her şeyin hazineleri yalnız Bizim yanımızdadır. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçü ile indiririz. [Hicr/21]

Rabbimiz suyu gökten ölçü ile indirmekte ve onunla hayatın idamesini sağlamaktadır. Bu konuya ait detay daha evvel verilmiştir.

18. ayetin sonunda Rabbimiz "Ve şüphesiz Biz, onu gidermeye de kesinlikle güç yetirenleriz" buyurarak insanları tefekküre ve şükretmeye davet etmektedir.

* De ki: "Hiç düşündünüz mü? Eğer suyunuz yerin dibine çektiriliverse, size kim bir pınar suyu getirebilir?" [Mülk/30]

20. ayette Rabbimiz insanlara lütfettiği zeytin ve zeytinyağına dikkat çekmektedir.

Daha evvel birkaç yerde açıkladığımız gibi, Tur-ı Sina, Şam [bugünkü Suriye, Filistin ve Ürdün toprakları] arazisindendir.

"Tûr" sözcüğü, Kur’an’da yer aldığı ayetlerde [Bakara/63, 93, Nisa/154, Meryem/52, Ta Ha/80, Müminun/20, Kasas/29, 46, Tur/1, Tin/2] Musa peygamberin vahiy aldığı özel dağın adı olarak kullanılmıştır Musa peygambere Allah tarafından ilk hitabın yapıldığı dağın adı olan "Tûr" sözcüğü, "Sina, Sena" gibi sözcüklerle birleştirildiğinde "Sina Dağı" anlamına gelmektedir. Bu konu ile ilgili detay Meryem Suresinin tahlilinde verilmiştir.

Ayette zeytin ağacına dikkat çekilirken zeytinin birçok bölgede yetişmesine rağmen "Tur Dağı"nda yetiştiğinin ifade edilmesi, o günün insanlarının Tur dağındaki zeytinliği iyi bilmelerinden ve zeytinciliğin ana yurdunun Tur dağı olduğunu kabul etmelerinden dolayıdır.*



*İşte Kuran, Müminun Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim