• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

78Hakka Suresi 38-52




Hatalı Çevrilen Ayetler


78Hakka Suresi 38-52


Hatalı Çeviri:
38, 39. Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki,

40. Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür.

41. Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!

42. Bir kâhin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz!

43. (O), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

44. Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,

45. Elbette onu kıskıvrak yakalardık.

46. Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık).

47. Hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.

48. Doğrusu o (Kur'an), takvâ sahipleri için bir öğüttür.

49. İçinizde (onu) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.

50. Muhakkak o, kâfirler için bir iç yarasıdır.

51. Ve o, gerçekten kat'î bilginin ta kendisidir.

52. O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et.


Doğru Çeviri:
38-43Artık gördüklerinize ve görmediklerinize kasem olsun ki şüphesiz Kur’ân, şerefli bir Söz Elçi’dir. Ve o, herhangi bir şair sözü değildir. –Siz ne az inanıyorsunuz!– Herhangi bir kâhin sözü de değildir. –Siz ne az düşünüyorsunuz/ öğütleniyorsunuz!– Kur’ân, âlemlerin Rabbinden indirilmedir.

44-47Eğer Elçi/Muhammed, bazı sözleri Bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, kesinlikle O'ndan tüm gücünü alırdık. Sonra O'ndan can damarını kesinlikle keserdik. Artık sizden hiçbiriniz O'na siper de olamazdınız.

48Ve şüphesiz Kur’ân, Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için bir öğüttür.

49Ve Biz kesinlikle sizden yalanlayanların varlığını biliyoruz.

50Ve şüphesiz Kur’ân, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler için bir hasrettir.

51Ve şüphesiz Kur’ân, kesin bilginin gerçeğidir.

52O hâlde, çok büyük Rabbinin ismini temize çıkar!



38-43Artık gördüklerinize ve görmediklerinize kasem olsun ki şüphesiz Kur’ân, şerefli bir Söz Elçi’dir. Ve o, herhangi bir şair sözü değildir. –Siz ne az inanıyorsunuz!– Herhangi bir kâhin sözü de değildir. –Siz ne az düşünüyorsunuz/ öğütleniyorsunuz!– Kur’ân, âlemlerin Rabbinden indirilmedir.


Not: Hâkka suresinde 38-52. ayetlerden oluşan bu necm, teknik ve semantik olarak Secde suresinin 1-4. âyetlerinin devamıdır. Kırkıncı âyette yer alan "innehü" ifadesindeki "hüve" zamiri, Secde/2’deki "el Kitab" sözcüğüne râcidir. Aksi halde zamirin mercii mechul kalmaktadır.

"Gördüklerinize ve görmediklerinize kasem olsun ki" ifadesiyle başlayan pasajda, Kur’an’ın Allah tarafından indirilmiş bir kitap olduğuna, o güne kadar ortaya çıkan mucizeler ve ondan sonra çıkacak olanlar kanıt gösterilmektedir. O günün şartlarında Kur’an’ın bir "Beyan" mucizesi [Edebi mucize] olduğu daha evvel birçok kez dile getirilmişti. O günden bugüne Kur’an’ın içeriğinde binlerce mucize daha keşfedilmiş bulunmaktadır.

Kur’an’ın gelecekte de sayısız mucizelerinin ortaya çıkacağı hususunu ise Fussılet suresinin tahlilinde detaylı olarak ele almıştık.

Pasajın kasemle başlaması, Kur’an’ın Allah’ın indirmesi olup Muhammed (as) ile ilgisinin olmadığını kanıtlamaya yöneliktir. Burada Kur’an "elçi sözü" olarak nitelenmiştir. "Elçi sözü", "katışıksız ve elçiye ait olmayan, elçiyi gönderen otoritenin ifadesidir. Elçi buna ekleme, çıkarma yapamaz, kendisine öğretilenleri gizleyemez. Bu konu Tekvir suresinde de geçmiş idi:

* Kur’ân'ı dinlememek için saklananların, kaçanların durumunu, gerçeği örtbas etmenin-cehaletin gidişini, aydınlığın- reşitliğin gelişini kanıt gösteririm ki kuşkusuz bu, güçlü, Arş'in/en büyük tahtın sahibi'nin nezdinde çok değer verilen, itaat edilen, güvenilen değerli bir elçi sözüdür. Arkadaşınız, gizli güçlerce desteklenen/deli bir kişi değildir. Andolsun o, gördüklerini kendisi apaçık ufukta iken; gönlü yalanlamadan, gözü şaşmadan ve azmadan gördü. O kimsenin görmediği, duymadığı, sezmediği, kendisine verilen vahiyler hakkında cimri de değildir. Bu, kendi düşünce yetisinin ürünü olan söz de değildir. [Tekvîr/15-25]

Ayetlerdeki "Siz ne az inanıyorsunuz!", "Siz ne az düşünüyorsunuz/öğütleniyorsunuz!" ifadeleriyle müşriklerin Kur’an’ın içerdiği bunca mucizeyi görmelerine, onun bir şair sözü, kahin sözü olmadığını bilmelerine rağmen inançsızlıkta direndikleri beyan edilmektedir.



44-47Eğer Elçi/Muhammed, bazı sözleri Bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, kesinlikle O'ndan tüm gücünü alırdık. Sonra O'ndan can damarını kesinlikle keserdik. Artık sizden hiçbiriniz O'na siper de olamazdınız.


Bu ayetlerde tüm insanlığa açık bir beyanat vardır: "Eğer Muhammed Kur’an’a dahletmeye; ekleme, çıkarma, değiştirme, saklama yapmaya kalksa, Allah adına laf uydursa, feci şekilde cezalandırılır.

Tüm elçiler, haktan başkasını söyleyemezler; bu kendilerine yasaklanmıştır. Daha evvel A’raf suresinde Musa peygamberin ağzından da öğrenmiştik:

104,105Ve Mûsâ, "Ey Firavun! Ben kesinlikle âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Allah hakkında haktan başkasını söylememek bana bir yükümlülüktür. Gerçekten ben size Rabbinizden apaçık bir delil ile geldim. Bu nedenle İsrâîloğulları'nı gönder benimle" dedi. (A’râf/104, 105)

Bu tehdit, Resulullah’a olduğu kadar tüm zamanların insanlarına da yöneliktir. Hiçbir kimse Allah adına laf üretmemelidir. Din adına verilecek hükümler mutlaka Kur’an’dan olmalıdır.

15Ve âyetlerimiz onlara açıkça okunduğunda, Bize kavuşmayı ummayanlar: "Bundan başka bir Kur’ân getir yahut bunu değiştir!" dediler. De ki: "Onu kendimin öngörmesiyle değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben, sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, kesinlikle büyük bir günün azabından korkarım." [Yunus/15]

73Az kalsın onlar seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan başkasını Bize dayandırarak söyleyesin diye sana yanlış yaptırıp seni ateşte yakacaklardı. İşte o takdirde seni halil/iz bırakan bir önder edinirlerdi.
74Ve eğer Biz, seni sağlamlaştırmamış olsaydık, gerçekten onlara birazcık meylediverecektin.
75O durumda sana hayatın iki katını ve ölümün iki katını tattırırdık. Sonra Bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın. [İsra/73-75]

15,10İşte bunun için sen, davet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol. Onların boş iğreti arzularına uyma ve de ki: "Ben, Allah'ın kitaptan indirdiğine inandım ve ben, aranızda adaleti gerçekleştirme görevi ile emrolundum. Allah, bizim Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız yalnızca bize, sizin yaptıklarınız da yalnızca size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir delile yer yoktur. Allah, bizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de yalnız O'nadır. Ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şey; artık onun hükmü Allah'a aittir. İşte bu, benim Rabbim Allah'tır. Ben, yalnız O'na işin sonucunu havale ettim ve ben, yalnız O'na yöneliyorum." [Şura/15, 10]

18Sonra da seni Allah'ın Kendine özgü işlerinden apaçık bir yol haritası/toplu yaşam ilkeleri sahibi yaptık. Artık sen, ona uy, bilmeyen kimselerin boş-iğreti arzularına uyma. [Casiye/18]

5-8Artık, yakında hak dinden çıkarak kendini ateşe atmış olan hanginizmiş göreceksin, onlar da görecekler. Şüphesiz Rabbindir, yolundan sapanı en iyi bilen. Yine O'dur kılavuzlanarak doğru yola ermiş olanları en iyi bilen. O hâlde âhiret gününü yalanlayan o kişilere itaat etme! [Kalem/5-8]

İnsanların Allah adına neler uydurduklarından değişik ayetlerde bahsedilmiştir:

176İşte bu, şüphesiz Allah'ın Kitab'ı hak ile indirmesi sebebi iledir. Ve şüphesiz Kitap hakkında anlaşmazlığa düşen şu kimseler kesinlikle çok uzak bir parçalanma içindedirler. [Bakara/176]

151De ki: "Geliniz, Rabbinizin size neleri tabulaştırdığını; dokunulmaz kıldığını okuyayım:
‘Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamanızı,
ana babaya iyilik yapmanızı- güzel davranmanızı,
fakirlik endişesiyle /fakirleştiriliriz korkusuyla çocuklarınızı öldürmemenizi, - Sizi ve onları Biz rızklandırıyoruz.-
kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmamanızı,
haksız yere, Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmemenizi, -İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O’nun size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.- [En’am/151]

116Ve kendi dillerinizin yalan nitelemesi ile Allah'a yalan uydurmak için, "Şu helaldir, şu haramdır" demeyin. Şüphesiz Allah'a yalan uyduran kimseler iflah olmazlar. [Nahl/116]


48Ve şüphesiz Kur’ân, Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için bir öğüttür.

49Ve Biz kesinlikle sizden yalanlayanların varlığını biliyoruz.

50Ve şüphesiz Kur’ân, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler için bir hasrettir.

51Ve şüphesiz Kur’ân, kesin bilginin gerçeğidir.



Bu ayetlerde, yukarıdaki kasemin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci cevapları yer almaktadır. Buna göre, paragrafın takdiri şöyledir:

"Artık gördüklerinize ve görmediklerinize kasem olsun ki, şüphesiz o [Kur'ân], şerefli bir elçi sözüdür. Ve o, bir şair sözü değildir. Bir kâhin sözü de değildir. O [Kur’an], âlemlerin Rabbinden indirilmedir. Ve şüphesiz o [Kur’an], takva sahipleri için bir öğüttür. Ve Biz kesinlikle sizden yalanlayanların varlığını biliyoruz. Ve şüphesiz o [Kur'ân], kâfirler için bir hasrettir. Ve şüphesiz o [Kur’an], kesin bilginin gerçeğidir."

Böylece Kur’an’ın takva sahipleri için bir öğüt olduğu kanıtlarla gösterilmiş olmaktadır.

50. ayetteki "Ve şüphesiz o [Kur'ân], kâfirler için bir hasrettir" ifadesiyle, kâfirlerin eninde sonunda "Kur'an’ı niye yalanladık?" diye pişman olacakları gerçeği açıklanmaktadır. Hıcr suresinde de bu anlamda bir pasaj bulunmaktadır:

2Zaman zaman kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan kişiler, ‘Keşke Müslüman olsaydık!’ temennisinde bulunacaklar.

12Böylece Biz Kur’ân'ı, suçluların kalplerine sokarız.

3Bırak onları yesinler, yararlansınlar ve boş umut onları oyalasın. Ama onlar yakında bileceklerdir. [Hicr/2,3]

Şüpheci akılsızlar her ne kadar Kur’an’a ve haber verdiklerine inanmaz görünseler de, kafalarının içinde daima bir "acaba?" taşımaktadırlar. Yani, görünüşte inanmaz bir tavır sergileseler de, içlerinden "Ya doğruysa, ya varsa?" diye şüpheye düşmekte ve huzursuz olmaktadırlar.

Pasaj, o günün zorlu kâfirlerinin gün gelip pişman olacaklarını bildirmektedir. Bu pişmanlıkları ölüm anındaki ve ahiretteki pişmanlıkları değil, dünyadaki pişmanlıklarıdır. Çünkü her ne kadar inanmamış olsalar bile, Allah’ın afak ve enfüsteki ayetlere dikkat çekerek bu mucizeleri Kur’an ile âdeta tüm gözlere sokması karşısında zaman zaman "Keşke ben de müslüman olsaymışım!" diye temennide bulunmaktadırlar.

Gerçekten de Kur’an’ın etkin mesajının ciğerlerine işlemesi sonucu sürekli tedirgin olan Mekkeli müşriklerin birçoğu, hicretten önce veya sonra pişman olmuşlardır.

51. ayetteki "Ve şüphesiz o [Kur’an], kesin bilginin gerçeğidir" ifadesiyle Kur’an’da saçma sapan şeylerin, hakka, adalete aykırı şeylerin bulunmadığı; onda şüpheli, çelişkili bir şey olmadığı, içinde ne varsa hepsinin de kesin bilgi ile sağlamasının yapılabileceği vurgusu yapılmıştır.


52O hâlde, çok büyük Rabbinin ismini temize çıkar!


Tüm bu açıklamalardan sonra Rabbimiz, elçisine görevini sürdürmesi mesajını vererek "O halde, çok büyük Rabbinin ismini tesbih et [temize çıkar]!" demektedir.

Allah’ı doğru tanıma ve doğru tanıtma demek olan "Tesbih" ile ilgili olarak geçmiş surelerin tahlilinde birçok kez açıklama yaptığımızdan, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.*


*İşte Kuran, Hakka Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim