• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

87Bakara Suresi 111-113




Hatalı Çevrilen Ayetler


87Bakara Suresi 111-113


Hatalı Çeviri:
111. (Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de.

112. Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler.

113. Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. (Kitabı) bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir.



Doğru Çeviri:
111Bir de inananları Yahûdileştirmek, Hristiyanlaştırmak isteyenler, “Yahûdi ve Hristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek” dediler. Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: “Eğer doğru kimseler iseniz, delilinizi getirin.”

112Hayır, aksine kim iyileştiren-güzelleştiren biri olarak kendisini Allah için islâmlaştırırsa, işte onun, Rabbi katında ödülü vardır. Onlara hiçbir korku da yoktur ve onlar üzülmezler de.

113Ve Yahûdiler, “Hristiyanlar, bir şey üzerinde değillerdir/ onların kayda değer bir yanları yoktur” dediler. Hristiyanlar da, “Yahûdiler, bir şey üzerinde değillerdir/ onların kayda değer bir yanları yoktur” dediler. Oysa onlar, kitabı okuyorlar. Bilmeyen kimseler de onların sözü gibisini dediler. Artık içinde anlaşmazlık edip durdukları şeylerde, kıyâmet günü aralarında Allah hüküm verecektir.



Bu âyet grubunda da İsrâîloğulları kâfirlerinin kuruntuları, Yahûdi ve Hristiyanların cenneti kendi tekellerinde gördükleri zikredilip kendilerine gerekli cevaplar verilmiştir.

Onlar [inananları Yahûdişetirmek, Hristiyanlaştırmak isteyenler], herhangi bir kanıta dayanmadan, kuruntularından hareketle, "Yahûdi ve Hristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek" diyorlar.

Hâlbuki, cennete, "iyileştiren-güzelleştiren biri olarak yüzünü [kendisini] Allah için islâmlaştıran kimse" girecek ve onlar orada korkusuz ve üzüntüsüz yaşayacaklardır.

Yahûdiler, "Hristiyanlar bir şey üzerinde değillerdir"; Hristiyanlar da, "Yahûdiler bir şey üzerinde değillerdir" diyerek birbirlerini aşağılamaktadırlar. Oysa onlar kitab'ı okuyorlar. Böyle şeyler dememeleri gerekirdi.

113. âyetteki Hristiyan ve Yahûdilerin birbirleri hakkındaki, Onlar bir şey üzerinde değillerdir ifadeleri, "onlar, değer verilen ve itibar edilen bir şey üzerinde değiller" demektir. Buna göre Yahûdiler, kendilerini doğru yolda olduğunu ve Hristiyanların itibar edilecek, değer verilecek bir dinlerinin olmadığını; Hristiyanlar da Yahûdilerin dininin itibar edilecek bir niteliği olmadığını ileri sürüyorlardı.

Nitekim onlarla ilgili olarak Mâide sûresi'nde şöyle buyurulmuştur:

67Ey Rasûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Ve eğer bunu yapmazsan, o zaman O'nun verdiği elçilik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah da seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler toplumuna kılavuzluk etmez. [Mâide/67]

111. âyette, birbirleri hakkında ithamlarda bulunan, birbirlerini hakktan uzak olmakla suçlayan, cenneti tekellerinde gören her iki gruba da, Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru kimseler iseniz, delilinizi getirin" ifadeleriyle sert bir eleştiri yöneltiliyor. Sonra da, kim iyileştiren-güzelleştiren biri olarak yüzünü [kendisini] Allah için islâmlaştırırsa, işte onun, Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku da yoktur ve onlar üzülmezler de ifadeleriyle hakikat ortaya konuyor. Onların bu kuruntuları, 135-141. âyetlerde de konu edilecektir.

Yüz onbirinci ayetin orijinalinde geçen " Emaniy" sözcüğünün kökü " مm نn ىy" olup asıl anlamı "ölçme, ayarlama" demektir. [Lisanü’l Arab, "مm نn ىy" mad.] Bu kökten türemiş olan " امنيةümniyye" ve " امانىemâniyye" sözcükleri, "herhangi bir belgeye bilgiye dayanmadan kişinin arzuları doğrultusunda çıkarlarına uygun olarak yaptığı ayarlar, ölçümlemeler, beklentiler; inanış/inanışlar" demektir. Biz buna kısaca "kişisel kuruntular" diyebiliriz.

Sözcüğün bu anlamı, Kalem ve Müddessir surelerinde Rabbimiz tarafından ayrıntılı olarak açıklanmıştır:

Kalem/36- 41:
36Neyiniz var, nasıl hükmediyorsunuz? 37,38Yoksa içinde, ders aldığınız şeyler: "Siz bu âlemde neyi seçerseniz/beğenirseniz o kesinlikle sizin olacak" garantisi verilmiş olan size ait bir yazılı belge mi var? 39Ya da size karşı kıyâmet gününe kadar sürecek, "Siz her ne hüküm verirseniz kesinlikle öyle olacak" diye üzerimizde yeminler/taahhütler; üstlenmeler mi var?
40Sor bakalım âhireti yalanlayan o kişilere, içlerinden böyle bir şeyi hangisi garanti etmektedir? 41Yoksa onların ortakları mı var? O hâlde ortaklarını getirsinler, eğer doğrulardan iseler.

Müdessir/15-25:
15Tüm bunlardan sonra hırs ile Benim daha da arttırmamı istiyor. 16Kesinlikle onun düşündüğü gibi değil! Şüphesiz o, Bizim âyetlerimize/alâmetlerimize/göstergelerimize karşı bir inatçı kesildi. 17Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım. 18-25Şüphesiz o, düşündü ve ölçü koydu. –Artık o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu! Yine o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu!– Sonra baktı. Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı. Sonra, arkasını döndü ve böbürlendi de: "Bu, söylenti hâlinde gelen bir büyüden başka bir şey değil. Bu, beşer sözünden başka bir şey değil" dedi.

Bu sözcüğü ileride Bakara/Nisâ/119, 120, 122, 123: Hadîd/14 ve Hacc/52. âyette de göreceğiz.

ÂYETİN NÜZÛL SEBEBİ

Rivâyet edildiğine göre Necran Hristiyanları heyeti Hz. Peygamber'in (s.a) yanına gelince, Yahûdi âlimleri de gelip onlara katılmıştı. Böylece onlar kendi aralarında münâkaşaya tutuştular ve sesleri yükselmeye başladı. Bunun üzerine Yahûdiler Hristiyanlara, "Siz dinî bakımdan, hiçbir hakk üzerine değilsiniz" deyip Hz. İsâ (a.s) ve İncîl'i inkâr ettiler; Hristiyanlar da onlara aynı şeyi söyleyip Hz. Mûsâ (a.s) ve Tevrât'ı inkâr ettiler. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]

Âyetteki, Oysa onlar, kitab'ı okuyorlar. Bilmeyen kimseler de onların sözü gibisini dediler. Artık içinde ihtilaf edip durdukları şeylerde, kıyâmet günü, aralarında, Allah hüküm verecektir ifadeleriyle, kitabı bilenlerin bilmeyenler gibi konuşmaları kınamaktadır. Câhillerin birbirini itham edip küçümsemeleri az da olsa mazur görülebilir, ama bilenlerin birbirine karşı böyle davranmaları asla mazur görülemez.

Paragrafın son cümlesi, bir değerlendirme niteliğindedir. Buna göre, kıyâmet günü, iki grup arasındaki ihtilaflı konular hakkında hükmü bizzat Allah verecektir, ki –Kur’ân'dan öğrendiğimize göre her iki grup da hakktan uzak olduklarından– bunun anlamı, her iki grubun da cezalandırılacağıdır.

Onların ihtilaf etikleri şeylerin neler olduğu ise şu âyetlerde yer almıştır:

159Şüphesiz dinlerini parça parça edip grup grup olan şu kimseler; sen hiçbir şekil ve davranışça onlardan değilsin. Şüphesiz onların işi Allah'adır. Sonra Allah, onlara yapmakta oldukları şeyleri haber verecektir. [En‘âm/159]

213İnsanlar tek bir önderli toplum idi de Allah müjdeciler ve uyarıcılar olmak üzere peygamberler gönderdi ve anlaşmazlık ettikleri konularda insanlar arasında hükmetsinler diye onların beraberinde hak ile kitap indirdi. Ve sırf o Kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra aralarındaki azgınlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, Kendi bilgisi gereği, iman edenlere, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka kılavuz oldu. Ve Allah, dilediği kimseyi/dileyen kimseyi dosdoğru yola kılavuzlar. [Bakara/213]

76Hiç şüphesiz ki, bu Kur’ân İsrâîloğulları'na, hakkında ayrılığa düştükleri şeylerin birçoğunu aktarıp anlatmaktadır. [Neml/76]

64Ve Biz, sana Kur’ân'ı sırf hakkında anlaşmazlığa düştükleri şeyleri onlar için açığa koyasın diye ve iman edecek bir topluma bir kılavuz, bir rahmet olarak indirdik. [Nahl/64]

68De ki: "Ey Kitap Ehli! Tevrât'ı, İncîl'i ve Rabbinizden size indirilen kuralları hayata geçirmedikçe hiçbir şey üzerinde değilsiniz." Şüphesiz ki Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunda azgınlığı ve küfürü; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeyi artırıyor. Öyleyse kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler toplumu için üzülme! [Mâide/68]*




*İşte Kuran, Bakara Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim