44Meryem Suresi 64-65
Hatalı Çevrilen Ayetler
44Meryem Suresi 64-65
Hatalı Çeviri:
64. (Cebrail, Muhammed'e dedi ki:) “Biz ancak Rabbinin izni ile (yeryüzüne) ineriz. Geleceğimiz, geçmişimiz ve bu ikisi arasındaki tüm olaylar O'nun tasarrufu altındadır. Senin Rabbin (seni) unutmuş değildir.
65. “(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki tüm varlıkların Rabbidir. O halde sırf O'na kulluk et ve bu kulluk için sabırlı ve metanetli ol. Hiç, ismi O'nunla birlikte anılmaya değer bir başkasını tanıyor musun?”
Doğru Çeviri:
64Biz Kur’ân âyetleri, yalnızca Rabbinin emri ile ineriz. Bütün geçmiş ve gelecek şeyler ve bunların arasındakiler yalnızca O'nundur. Ve senin Rabbin unutmuş değildir. 65O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Öyleyse, O'na kulluk et ve O'na kulluk etmekte sabret. Hiç sen O'nun ismiyle isimlenen birini bilir misin?
64Biz Kur’ân âyetleri, yalnızca Rabbinin emri ile ineriz. Bütün geçmiş ve gelecek şeyler ve bunların arasındakiler yalnızca O'nundur. Ve senin Rabbin unutmuş değildir. 65O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Öyleyse, O'na kulluk et ve O'na kulluk etmekte sabret. Hiç sen O'nun ismiyle isimlenen birini bilir misin?
Bu ayetler ile önceki ve sonraki ayetler arasında herhangi bir bağlantı kurulamaması sebebiyle klâsik tefsirlerde 64. ayetteki "Biz ... ineriz" ifadesinin kime ait olduğu konusunda farklı izahlar yapılmıştır. Ancak bu izahlarla ne konuya makul ve mantıklı bir cevap getirilebilmiş, ne de ayetler iyi anlatılabilmiştir.
Kimine göre bu ayetlerin özel bir nüzûl sebebi vardır ve ayetleri anlayabilmek için bu iniş sebebinin bilinmesi gerekmektedir. İniş sebebi olarak kaydedilen olay şöyledir:
"Kureyşliler, Hz. Muhammed (s.a.s)'in sıfatlarını sormaları ve onun, kitaplarında bulunup bulunmadığını öğrenmeleri için Medine Yahudilerine beş kişi göndermişti. Bu hususu Hıristiyanlara sorduklarında Hıristiyanlar onu duymadıklarını iddia ettiler. Yahudiler ise şöyle dediler: "Biz onu kitabımız Tevrat'ta bulmaktayız. İşte şimdi, onun gelme zamanıdır. Biz, kendisine "Rahmanu'l-Yemame" diyen kişiye üç hususu sorduk, ama bilemedi. Binaenaleyh, siz bunları o Muhammed'e sorun. Eğer o, size bunlardan ikisini haber verirse, o zaman ona uyun. Ona, Ashâb-ı Kehf'in delikanlılarını, Zülkarneyn'i ve Nuh’u sorunuz." Ravi sözüne devamla şöyle der: "Onlar geldiler, Hz. Muhammed [s.a.s]'e bunları sordular. Fakat o, nasıl cevap vereceğini bilemedi. Derken onlara daha sonra cevap vereceğini söyledi, fakat burada "inşaallah" demeyi unuttu. İşte bunun üzerine kendisine 40 gün vahiy gelmedi. Bu sürenin 15 gün olduğu da söylenmiştir. Bu kısım, Hz. Peygamber (s.a.s)'e çok ağır geldi. Müşrikler, Rabbinin Hz. Muhammed (s.a.s)'i yalnız bıraktığını ve öfkelendiğini söylemeye başladılar. Bunun üzerine, Cebrail (a.s) indi. Hz. Peygamber (s.a.s) Cebrail (a.s)'e "Geciktin, neredeyse sû-i zanna kapılacaktım. Seni özledim" dedi. Cebrail de: "Ben de seni özledim; ne var ki ben emre uyan bir kulum. Gönderildiğimde geliyorum, alıkonulduğumda da gelemiyorum" diye cevap verdi." [Razi; Mefatihu’l-Gayb]
Kimisi bu ayetleri şöyle açıklamıştır:
Ayetteki "Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz" ifadesi, cennetlikler tarafından söylenmiş bir söz de olabilir. Buna göre ayetin manası: "Biz cennete ancak senin Rabbinin emriyle gelir ve konaklarız. Bizim önümüzde yani gelecekte cennette olanlar ile bizim dünyada iken arkada bıraktığımız şeyler ve bu iki vakit arasında bulunanlar O'na aittir. Rabbin, yarattığı hiçbir şeyi de unutmaz ki, böylece onu yeniden hayata döndürmeyi ihmal etsin. Çünkü O, gaybı bilendir. Zerre dahi ondan gizli kalamaz" demektir. [Ebu Müslim]
Mevdudî gibi kimileri, gerçek manasından hareketle ayetlere aşağıdaki şekilde bir açıklama getirmiş ve bu açıklamalarına İbn-i Cerir, İbn-i Kesir ve Ruhu’l-Meani’de nakledilen bazı zayıf rivayetleri destek göstermiştir:
"Bu konu bitip diğeri başlamadan araya sıkıştırılmış parantez içi bir konudur. Bundan anlaşılacağı üzere bu sure uzun bir aradan sonra nazil olmuştur. O dönemde Hz. Peygamber [s.a] ve ashabı çok zor günler geçiriyor ve kendilerine yol gösterip, teselli edecek bir vahiy gelmesini bekliyorlardı. Cebrail [a.s] bu vahyi meleklerle birlikte getirdiğinde, mesajın sadece çok acilen gerekli olan kısmını aktardı. Daha sonra devam etmeden önce, Allah'ın izni ile vahyin gecikmesinin nedenini onlara açıklamak, Allah tarafından teselli etmek ve sabır tavsiye etmek için, bu sözleri ekledi."
Merhum Elmalılı gibi kimileri de Kur’an’dan onay almayan nakillere dayanarak aşağıdaki şekilde bir açıklama yapmışlardır:
"Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz." Buradaki vav harfi istinafiye vav’ıdır. Yani bir soruya cevaptır ki, bu soru ayetin iniş sebebinden anlaşılıyor. Nitekim İmam Ahmed, Buharî, Tirmizî, Nesaî ve daha birçok kişi rivayet etmiştir ki, "Resulullah (s.a.v): 'Ey Cebrail! Senin bizi [şimdiki mutad] ziyaretinden daha çok ziyaret etmeye engel nedir?' demişti de bu ayet nazil oldu. Demek ki bu ayet Cebrail'in o soruya verdiği cevabı anlatmaktadır. Nüzul sebebi ile ayetin bizzat taşıdığı anlam buna delil olabileceği gibi, surenin baş tarafında [19/17] diye Cibril'in zikri geçmiş olmasından dolayı, biraz önce de hatırlattığımız gibi fasılasının tekrarıyla nazar-ı dikkatin oraya çekilmesi de buna ince bir işaret olmuştur." [Hak dini Kur’an Dili]
64. ayetteki "Biz ... ineriz" ifadesi fetrete, yani vahyin kesildiği bir dönemin varlığına yorularak bu konuda pek çok rivayet uydurulmuştur. Fakat gerek yukarıda örneklerini verdiğimiz türde yapılmış açıklamalar, gerekse bu konuyla ilgili olarak uydurulmuş rivayetler, konumuz olan ayetlerin yapısına ve Kur’an’ın genel anlayışına uymamaktadır.
Bize göre burada bir parantez açılmış ve "İntak" sanatı sergilenmiştir. Bu sanat edebiyatta konuşma yetisi olmayan bir şeyi konuşturmak suretiyle icra edilir. Burada konuşturulan Kur’an ayetleridir; vahydir. Yani, "biz" zamiri ile başlayan ifadeyi Kur’an ayetleri dile getirmiştir. Bu sanat Kur’an’da yüzlerce kez kullanılmış olup Kur’an’ın dile getirilmesinin iki örneği Hud ve Zariyat surelerindedir:
1-4Elif/1, Lâm/30, Râ/200. Bu Kur’ân, Allah'tan başkasına kulluk etmeyin; sadece Allah'a kulluk edin diye, âyetleri,
şirk koşarak yapılan yanlışı; kendi zararlarına işi ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler içertilmiş/bozulması engellenmiş,
bir de en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan, her şeyin iç yüzünü/gizli taraflarını da iyi bilen tarafından ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır: "Şüphesiz ben sizin için O'nun tarafından bir uyarıcı ve bir müjdeciyim. Ve Rabbinizden bağışlanma isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, sizi adı konmuş bir süre sonuna kadar güzelce yararlandırsın. Ve her fazilet sahibine armağanlarını versin. Ve eğer yüz çevirirseniz, ben sizin aleyhinize olan büyük bir günün azabından korkarım. Dönüşünüz yalnızca Allah'adır. Ve O her şeye gücü yetendir." [Hud/1–4]
50Öyleyse Allah'a kaçın, Allah'a kaçın!!! Şüphesiz ki ben, sizin için O'ndan apaçık bir uyarıcıyım.
51Ve Allah ile beraber başka bir tanrı oluşturmayın. Şüphesiz ben, sizin için O'ndan apaçık bir uyarıcıyım. [Zariyat/50, 51]
164-166Ve "Bizden her birimizin kesinlikle belli bir makamı vardır. Ve biz kesinlikle saf saf dizilenlerin/dizenlerin ta kendisiyiz. Biz, Allah'ı noksanlıklardan arındıranların da ta kendisiyiz". [Saffat/164-166]
Sonuç olarak, burada inen, indirilen, uyarıcı ve müjdeci olan, kısacası bunları söyleyen Kur’an ayetleridir.*
*İşte Kuran, Meryem Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz