• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

89Al-i İmran Suresi 140-148




Hatalı Çevrilen Ayetler


89Al-i İmran Suresi 140-148


Hatalı Çeviri:
140. Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.

141. Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helâk etmek ister.

142. Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?

143. Andolsun ki siz, ölümle yüzyüze gelmezden önce onu temenni ederdiniz. İşte şimdi onu karşınızda gördünüz.

144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.

145. Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.

146. Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.

147. Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!

148. Allah da onlara dünya nimetini ve (daha da önemlisi,) ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah, iyi davrananları sever.



Doğru Çeviri:

140,141Eğer size bir yara değmişse, o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu. Ve işte o günler; Biz onları, Allah'ın sizden iman eden kimseleri bildirmesi/ işaretleyip göstermesi ve sizden şâhitler edinmesi, Allah'ın iman eden kimseleri arındırması, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddedenleri de mahvetmesi için insanlar arasında döndürür dururuz. Ve Allah, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları sevmez.

142Yoksa Allah, içinizden çaba harcayanları bildirmeden/ işaretleyip göstermeden, sabredenleri de bildirmeden/ işaretleyip göstermeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

143Andolsun ki siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. İşte bakıp duruyorken onu gerçekten gördünüz.

144Ve Muhammed, ancak bir elçidir. Kesinlikle o'ndan önce elçiler gelip geçmiştir. Şimdi eğer o ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim ki de geri dönerse, bilsin ki Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Ve Allah, sahip olduğu nimetlerin karşılığını ödeyenleri karşılıklandıracaktır.

145Ve herkes sadece Allah'ın bilgisiyle vakitlendirilmiş bir yazgı olarak ölür. Ve kim dünya karşılığını dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de âhiret karşılığını isterse ona da ondan veririz. Ve Biz, sahip olduğu nimetlerin karşılığını ödeyenleri karşılıklandıracağız.

146Nice peygamberler de vardı ki kendileriyle beraber birçok Allah erleri savaştılar; Allah yolunda kendilerine isabet eden şeylerden gevşemediler, zaafa düşmediler ve boyun eğmediler. Ve Allah, sabredenleri sever.

147Onların sözleri de sadece: “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki eksiltmelerimizi bağışla ve ayaklarımızı sabitle, kâfirler; Senin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddedenler toplumuna karşı bize yardım et!” idi.

148Bu yüzden Allah, onlara dünya karşılığını ve âhiret karşılığının güzelliğini verdi. Ve Allah, güzelleştirenleri-iyileştirenleri sever.



Bu âyet grubunda da Allah, Uhud günü öldürülen ve yaralananlar dolayısıyla Müslümanlara tâziyede bulunmakta, onları teselli etmekte; düşmanlarıyla savaşa teşvik etmekte, acze düşüp güç ve kuvvetlerini yitirmemelerini, morallerini bozmamalarını istemektedir. Adeta, "Bedir yenilgisi müşrikleri yıldırmadı, bakın hâlâ mücâdele ediyorlar, siz de yılmayın" diyerek mü’minleri, askerî, siyasî ve idarî konularda yönlendirmekte ve emirler vermektedir.

Yüzkırk ve yüz kırk ikinci ayetteki "ya’leme" ifadesinin tahlili ile ilgili ayrıntılı bilgi Sebe/21. ayetin tahlilinde verilmiştir. [Tebyinulkuran]

144. âyetteki, Ve Muhammed, ancak bir elçidir. Kesinlikle o'ndan önce elçiler gelip geçmiştir ifadesiyle, peygamberlerin kavimleri arasında ebediyyen kalmayacaklarını, bununla birlikte eğer Peygamber ölür veya öldürülecek olursa, peygamberlerin getirdiklerine sımsıkı yapışma gerektiğini anlatmaktadır.
142. âyetteki, Yoksa Allah, içinizden çaba harcayanları bildirmeden ve sabredenleri de bildirmeden cennete gireceğinizi mi sandınız ifadesiyle de, cennetin ucuz olmadığı vurgulanmıştır; ki bu husus daha evvel birçok âyette yer almıştı: Mesela: Ankebût/2-3, Tevbe/16, Bakara/214, Âl-i İmrân/139, Âl-i İmrân/179, Muhammed/31.

Rabbimizin insanları sınaması, öğretmek için değil, dünya ve ahırete tanık oluşturmak içindir. Kimse hakkındaki karara itiraz edemesin. Tıpkı okullardaki öğretmenlerin öğrencilerini sıvav yapma amacının, öğrencilerden öğrenmek olmayıp sınava giren öğrencilerin durumunun belirlenmesi, şahitlendirilmesi olduğu gibi.

Kıyamet gününde insanlar için, kendi nefsi, yakınları, toplumu, elçiler ve vahyler tanıklık edecektir.

Bu konuyla ilgili şu ayetlere de bakılabilir.

Bakara/143, Hacc 78, Fecr/21-23,, Nisa/41, 159, Nahl /84, 89, Kaf/21, Mü’min /51, Hud/18, 19, Kasas/75, Fussılet /20-22, Nur/24, Ya Sin/65, Furkan/30, Maide/116-118.*



*İşte Kuran, Al-i İmran Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim