89Al-i İmran Suresi 177-180
Hatalı Çevrilen Ayetler
89Al-i İmran Suresi 177-180
Hatalı Çeviri:
177. Şurası muhakkak ki, imanı verip inkârı alanlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elîm bir azap vardır.
178. İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
179. Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır.
180. Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Doğru Çeviri:
177Şüphesiz iman karşılığında küfrü; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmeyi satın alan kimseler, Allah'a hiçbir şekilde asla zarar vermezler. Ve onlar için çok acıklı bir azap vardır.
178Allah'ın ilâhlığını rabliğini tanımayan şu kimseler, şüphesiz Bizim kendilerine süre tanıyışımızın, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Şüphesiz Biz, onlara daha çok zaman kaybına uğrasınlar/ hayırda ağırdan alsınlar/ zarar versinler/ kusur oluştursunlar diye süre tanıyoruz. Ve onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
179Allah, murdar olanı temiz olandan ayırt edinceye kadar mü’minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz şey üzerinde bırakacak değildir. Allah sizleri görülmeyen, duyulmayan, sezilmeyen, geçmiş, gelecek üzerine bilgilenen biri yapacak da değildir. Velâkin Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse Allah'a ve Elçisi'ne iman edin. Ve eğer iman eder ve Allah'ın koruması altına girerseniz, işte o zaman sizin için çok büyük bir karşılık vardır.
180Ve Allah'ın, kendilerine fazlından verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Tam tersi o kendileri için zarardır. Cimrilik ettikleri şey, kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası yalnızca Allah'a aittir. Ve Allah, yaptıklarınıza bilgi sahibidir.
Bu âyet grubunda muhatap alınan mü’minler, nerelerden ve nasıl zarar geleceği bildirilerek uyanık olmaya davet ediliyor:
• Şüphesiz ki o şeytan, kendi yakınlarını korkutur.
• Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz Benden korkun.
• Küfürde yarışanlar seni üzmesin.
• Onlar, Allah'a hiçbir şeyce asla zarar veremezler. Allah onlara âhirette bir pay kılmamak istiyor.
• Onlar için çok büyük bir azap vardır.
• İman karşılığında inkârı satın alan kimseler, Allah'a hiçbir şeyce asla zarar vermezler.
• Onlar için çok acıklı bir azap vardır.
• Şu küfretmiş kimseler, Bizim kendilerine mühlet verişimizin, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar.
• Biz, onlara günahça artsınlar diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
• Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırt edinceye kadar mü’minleri, sizin üzerinde bulunduğunuz şey üzerinde bırakacak değildir.
• Allah, sizleri ğayba muttali kılacak da değildir. Velâkin Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse Allah'a ve Elçisi'ne iman edin.
• Eğer iman eder ve takvâlı davranırsanız, sizin için çok büyük bir karşılık vardır.
• Allah'ın, kendilerine fazlından verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar.
• Bilakis o, kendileri için şerrdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır.
• Göklerin ve yerin mirası yalnızca Allah'a aittir.
• Ve Allah, yaptıklarınıza bilgi sahibidir.
Görüldüğü üzere âyetler gâyet net ve açıktır. 175. âyetteki, Şüphesiz ki o şeytan, kendi yakınlarını korkutur. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz Benden korkun ifadesi, Medîne'de döndürülen dolaplara işaret etmektedir. Şöyle ki:
Uhud savaşı'nda umduğunu bulamayan Ebû Süfyân, Müslümanları Bedir savaşı'nın ilk yıldönümünde tekrar savaşa davet etmişti. Fakat Mekke'de yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle böyle bir savaşı göze alamadı. Ama psikolojik olarak durumu kurtarmak için birçok hileye başvurdu. Casusları aracılığı ile, mü’minlere, kendilerini yok edecek dünyanın en güçlü ordusunu kurduğu haberini yaydı. Bu yalan haber etkili oldu. Rasûlullah'ın çevresindeki Müslümanlar Bedir'e gidip savaşmaya sıcak bakmadılar. Bunun üzerine Rasûlullah, "Benimle hiç kimse gelmese de, söz verilen savaşa tek başıma gideceğim" diyerek kararlılığını ortaya koydu. Bunun üzerine 1.500 civarında gönüllü Rasûlullah ile birlikte Bedir'e gitti. Ebû Süfyân da 2.000 kişilik bir ordu ile Mekke'den Bedir'e doğru yola çıktı. İki gün yol aldıktan sonra savaş kararından vaz geçip, seneye savaşmalarının daha uygun olacağını söyledi. Daha sonra ordusuyla birlikte Mekke'ye döndü. Rasûlullah ise, Ebû Süfyân liderliğindeki müşrik ordusunu Bedir'de sekiz gün bekledi. Müşriklerin Mekke'ye döndükleri öğrenilince Rasûlullah da mü’minler ile Medîne'ye döndü.
Kaynaklarda bu âyet grubunun iniş sebebi hakkında şu bilgiler yer alır:
Yüce Allah'ın, Küfürde yarışanlar seni üzmesin buyruğunda sözü geçen kimseler, önce İslâm'a giren sonra da müşriklerden korkarak irtidad eden kimselerdir Peygamber (s.a) bundan dolayı üzülünce yüce Allah da, Küfürde yarışanlar seni üzmesin âyet-i kerîmesini indirdi. el-Kelbî der ki: "Bununla yüce Allah münâfıkları ve Yahûdilerin elebaşılarını kasdetmektedir Bunlar Peygamber'in (s.a) kitaptaki niteliklerini gizlediler. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu." [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]
Buradaki şeytan'dan murad, (Ebû Süfyân'a rastlayan) "o topluluk"tur. Bunun, Nu‘aym ibn Mes‘ûd olduğu da söylenmiştir. Nu‘aym kâfirlikte ileri gidip azdığı için, "şeytan" olarak zikredilmiştir. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]
Âlimler, âyetin sebeb-i nüzûlü hakkında ihtilaf edip şu görüşleri beyan etmişlerdir:
1)Bu âyet, Kureyş kâfirleri hakkında nâzil olmuştur. Allah, Peygamber'i Hz. Muhammed'i onların şerrinden emin kılmıştır. Buna göre mana, "seninle savaşmak için ordular toplayarak küfürde yarışanlar seni mahzun etmesin. Çünkü onlar, bu hareketleriyle Allah'a değil, sadece kendilerine zarar verirler" şeklindedir. Bunu, onların Peygamber'e ve ashâbına hiç bir şekilde zarar veremeyecekleri manasına anlamak gerekir. İfade, bu şekilde anlaşıldığında, mutlaka belli bir zarara hamledilmesi gerekir. Çünkü bundan sonra onların, Hz. Peygamber'e (s.a) birtakım zararlar verdikleri meşhurdur. Evlâ olan, bunun, "Kâfirlerin ordular toplamaktan maksatları, bu dini yok etmek ve bu şeriatı silmektir. Onların bu maksatları hiç bir zaman tahakkuk etmeyecek, aksine kendi işleri bozulacak, güçleri gidecek, senin işin yücelip ismin duyulacak" manasına hamledilmesidir.
2) Bu âyet, münâfıklar hakkında nâzil olmuştur. Onların küfürde yarışmaları, mü’minleri Uhud hâdisesi ile korkutmaları ve ilâhî yardım ile muzafferiyetten ümitsiz bırakmaya gayret etmeleridir. Veyahut da onların, "Muhammed, mülk peşinde koşuyor. Bundan dolayı durum bazan lehine, bazan aleyhine oluyor. Eğer o, Allah'ın gönderdiği bir peygamber olsaydı, hiç mağlup olmazdı" demeleridir. Bu da, Müslümanları (nerede ise) İslâm'a karşı soğutuyordu ve Hz. Peygamber (s.a) bundan dolayı üzülüyordu.
3)Bazı âlimler de şöyle demişlerdir: "Bir kısım kâfirler, Müslüman olmuşlar, fakat Kureyş'ten çekindikleri için irtidad etmiş [İslâm'dan çıkmışlardı]. İşte bundan dolayı, Hz. Peygamber'in (s.a) gönlüne bir üzüntü düşmüştü. Çünkü o, onların bu irtidadları ile kendisine bir zarar verebileceklerini sanıyordu. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Allah, onların mürted olmalarının, o'na bir zarar vermeyeceğini beyan buyurmuştur." [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb]
Âyetteki, Şu, küfürde yarışan kişiler de seni üzmesin uyarısı, Rasûlullah'a birçok kez yapılmıştır. Rasûlullah, kavminin küfrü dolayısıyla aşırı derecede üzülürdü:
7Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimseler; onlar için şiddetli bir azap vardır. İman etmiş ve düzeltmeye yönelik işleri yapmış kişiler; onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır. 8Onun için, kötü ameli kendisine süslü gösterilen sonra da onu güzel gören kişi mi? Şüphe yok ki Allah dilediğini/dileyeni şaşırtır, dilediğine/dileyene de kılavuzluk eder. Onun için canın onlara karşı hasretlerle/üzüntülerle sıkılıp gitmesin. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilir. [Fâtır/7,8]
3Onlar; Hıcr 91Kur’ân'ı sihir, şiir, esatir (mitolojik söylentiler), uydurulmuş söz gibi birtakım parçalar, kötü sözler kabul eden kimseler, 3iman edenler olmuyorlar diye sen kendini yıkıma uğratacaksın! [Şu‘arâ/3]
6Sonra da sen onlar bu Kur’ân'a inanmazlarsa, onların yaptıklarından dolayı, üzüntüden neredeyse kendini harap edeceksin! [Kehf/6]*
*İşte Kuran, Al-i İmran Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz