90Ahzab Suresi 1-3
Hatalı Çevrilen Ayetler
90Ahzab Suresi 1-3
Hatalı Çeviri:
1. Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.
2. Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
3. Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter.
Doğru Çeviri:
1Ey Peygamber! Allah'ın koruması altına gir, kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere ve münâfıklara da itaat etme. Şüphesiz Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır.
2Ve Rabbinden sana vahyedilen şeylere uy. Şüphesiz Allah, sizin ne yapıp durduğunuza çokça bilgi sahibidir.
3Ve Allah'a işin sonucunu havale et, “tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyarak, destekleyerek uygulayan” olarak da Allah yeter.
Sûrenin bu ilk üç âyetinde Rasûlullah direkt olarak muhatap alınıp, Allah'a takvâlı davranması, kâfirlere-münâfıklara itaat etmemesi, sadece vahye uyması ve Allah'a tevekkül etmesi istenmiş olsa da, O'na verilen direktifler, herkese yöneliktir.
Bu âyetlerin indiği dönemde, dışarıdan müşrikler, içeriden münâfıklar var güçleriyle Rasûlullah'ı yıpratmaya, hatta yok etmeye çalışıyorlardı.
Sûrenin başındaki bu emir ve direktifler dikkate alınmadığında, müşriklerin, münâfıkların, kalbi hasta olanların saldırısı karşısında görev yapmak bir yana, hayatta kalmak bile mümkün olmayabilir. Zira toplumda, düzeltilmesi ve değiştirilmesi gereken birçok yanlış gelenek düzeltilemez ve değiştirilemezdi. Söz gelimi, evlâtlığın öz evlât kabul edilmesi geleneğinin kaldırılması, evlâtlığın boşadığı kadınla örfen onun babası kabul edilen kişinin evlenmemesi, zengin ve asil kabul edilen bir kadının azatlı bir köle ile evlenmemesi gibi câhiliye örfünde yerleşik uygulamaların ortadan kaldırılması gerçekleştirilemezdi. O nedenle Rasûlullah, karşılaşacağı olay ve sıkıntılara karşı peşinen hazırlanmaktadır.
Bu âyet grubunun iniş sebebi ile ilgili kaynaklarda şu bilgiler verilmiştir:
Rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a) Medîne'deki Kurayza, Nadîr ve Kaynukaoğulları'nın –ki Yahûdi idiler– İslâm'a girmesini arzu ediyordu. Onlardan bazı kimseler de münâfıklık ederek o'na tâbi olmuşlardı. O da onlara yumuşak davranıyor, küçüklerine ve büyüklerine ikramlarda bulunuyordu. Bir kötülük yapacak olurlarsa, affediyor, onlardan (rahatsız edici pek çok şeyler) işitiyordu. İşte bu buyruklar bunun üzerine nâzil olmuştur.
el-Vâhidî, el-Kuşeyrî, es-Sa‘lebî, el-Maverdî ve başkalarının naklettiklerine göre bu buyruk, Ebû Süfyân b. Harb ile İkrime b. Ebî Cehl ve Ebu'l-A‘ver Amr b. Süfyân hakkında nâzil olmuştur. Bunlar Uhud'dan sonra Medîne'ye gelmiş ve münâfıkların başı Abdullah b. Ubey b. Selul'e misafir olmuşlardı. Peygamber (s.a) onunla konuşmak hususunda kendilerine eman vermişti. Abdullah b. Sa‘d b. Ebî Serh ile Tu’me b. Ubeyrık onlarla birlikte kalktı ve yanında Ömer b. el-Hattâb bulunduğu hâlde Peygamber'e (s.a) şöyle dediler: "Artık ilâhlarımız Lat, Uzza ve Menat aleyhinde konuşmaktan vazgeç. Onların, kendilerine ibâdet eden kimselere şefaat edeceklerini, onları koruyacaklarını söyle, biz de seni Rabbinle başbaşa bırakırız." Onların bu sözleri Peygamber'e (s.a) çok ağır geldi. Bunun üzerine Ömer (r.a), "Ey Allah'ın Rasûlü! Onları öldürmek için bana izin ver" dedi. Peygamber (s.a), "Ben onlara eman verdim" deyince, Ömer (r.a), Allah'ın lânet ve gazabı içerisinde çıkıp gidin" dedi. Peygamber (s.a) Medîne'den çıkmalarını emretti, bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu.
ez-Zemahşerî dedi ki: Rivâyet edildiğine göre Ebû Süfyân b. Harb, İkrime b. Ebî Cehl, Ebu'l-A‘ver es-Sülemî aralarındaki barış antlaşması esnasında Peygamber'in (s.a) yanına gelmişlerdi. Abdullah b. Ubey b. Selul, Muattib b. Kuşeyr ve el-Ced b. Kays da onlarla birlikte gelip Rasûlullah'a (s.a), "İlâhlarımızı diline dolamaktan vazgeç" dediler. Daha sonra ez-Zemahşerî az önce naklettiklerimizle aynı anlamda rivâyeti kaydetmekte ve âyet-i kerîmenin ahdi bozmak ve yapılmış olan antlaşmanın bozulduğunu ilan etmek hakkında nâzil olduğunu bildirmektedir. Yani, "Senden istedikleri şeyler hususunda Mekke ehlinden olan kâfirlere ve Medîne ehlinden olan münâfıklara itaat etme."
Yine rivâyet edildiğine göre Mekkeliler, dininden dönmesi karşılığında Rasûlullah'ı (s.a) mallarının yarısını ve Şeybe b. Rabia da kendisine kızını vermek teklifinde bulundular. Medîne münâfıkları da, eğer dininden dönmeyecek olursa, o'nu öldürmekle tehdit ettiler. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]
2. âyetteki, Ve Rabbinden sana vahyedilen şeylere uy emri, sadece Kur’ân'a uyulmasını istemekte ve insanlığın aleyhine olan câhiliye ilkelerini, törelerini yasaklamaktadır.
Âyetteki, Ve Allah'a tevekkül et, vekîl olarak da Allah yeter ifadesiyle de, Rasûlullah'tan görevini hakkıyla yapıp, gerisini Allah'a bırakması istenmektedir. Tevekkül, "insanın her türlü hazırlığı yaptıktan sonra sonucu Allah'a bırakması"; vekîl de "canlı-cansız tüm varlıkları belirli bir programa göre ayarlayan ve bu programı koruyup destekleyerek uygulayan" demektir.
Âyetlerdeki, Şüphesiz Allah, alîm'dir [en iyi bilendir], hakîm'dir [en iyi yasa koyandır]. Şüphesiz Allah, sizin ne yapıp durduğunuza haberdardır ifadelerinde, iltifat sanatı yapılarak muhatap çoğullaştırılmıştır. Böylece Rasûlullah ve mü’minlere, görevlerini iyi yapmaları hususunda ihtarda bulunulurken, müşrik ve münâfıklara da, karşı koymalarının, engelleme ve saldırılarının Allah tarafından bilindiği, izlenecekleri ve cezalandırılacakları tehdidi yapılmaktadır.*
*İşte Kuran, Ahzab Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz