• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

91Mümtehine Suresi 10-11




Hatalı Çevrilen Ayetler


91Mümtehine Suresi 10-11

Hatalı Çeviri:
10. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları, imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

11. Eğer eşlerinizden biri, sizi bırakıp kâfirlere kaçar, siz de (onlarla savaşıp) galip gelirseniz, eşleri gitmiş olanlara (ganimetten), harcadıkları kadar verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.



Doğru Çeviri:
10Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınlar göçmenler olarak size geldiği zaman, hemen onları sorgulayın. –Allah onların imanlarını daha iyi bilir.– Artık, eğer siz de onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz, artık onları kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere geri döndürmeyin. Göç eden mü’min kadınlar, onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. İnanmamış eski kocalarına sarfettiklerini verin. Mehirlerini358 kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi/ ödediğiniz mehiri geri isteyin. Onlar da sarfettiklerini/ size harcadıklarını geri istesinler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür. Ki aranızda O hükmeder, Allah, çok bilendir, çok iyi yasa koyandır.

11Eğer eşlerinizden biri, sizden, kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere kaçar da siz de misillemede bulunursanız, eşleri gitmiş olanlara, harcadıkları kadar verin. Ve siz, kendisine inandığınız Allah'ın koruması altına girin.



Allah'ın Müslümanlara, müşrikleri velî edinmeyi yasaklaması, Müslümanların müşriklerin yurdunu bırakıp Müslümanların yurduna hicret etmelerini gerektirdi; bu da birtakım problemlere yol açtı. Bu âyetlerde, mülteci kadınlarla ilgili hükümler ve yurtlarından çıkarılanlara yapılması gereken kamu yardımları yer almaktadır.

Bu âyetlerin iyi anlaşılması için, iniş sebeplerinin göz önünde bulundurulması gerekir:

İbn Abbâs dedi ki: Hûdeybiye'de Kureyş müşrikleri ile (Peygamber), kendisine gelen Mekkelileri onlara geri çevirmek üzere antlaşmış idi. Antlaşmanın yazılışından sonra ve Peygamber (s.a) henüz Hûdeybiye'de bulunuyor iken el-Hâris kızı Eslemli Saîde geldi. Kâfir olan kocası Sayfî b. er-Râhib –adının Musâfir el-Mahzûmî olduğu da söylenmiştir– gelip, "Ey Muhammed!" dedi, "Bana hanımımı geri ver, çünkü sen bu şartla antlaşma yapmış bulunuyorsun. İşte henüz kitabımızın [yazışmamızın] çamuru [mührü] kurumadı." Bunun üzerine yüce Allah, bu âyet-î kerîmeyi indirdi.

Bir diğer görüşe göre, Ukbe b. Ebî Muayt'ın kızı Umm Gülsüm geldi. Yakınları gelip, Rasûlullah'tan (s.a) onu kendilerine geri vermesini istedi.

Bir başka açıklamaya göre, (Umm Gülsüm) kocası Amr b. el-Âs'tan, beraberinde iki kardeşi İmâre ve el-Velîd ile birlikte kaçmıştı. Rasûlullah (s.a) kardeşlerini geri vermekle birlikte Umm Gülsüm'ü alıkoydu. Peygamber'e (s.a), "Antlaşma şartı gereği onu da bize geri ver" dediler. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu: "Antlaşmada koşulan şart, erkekler hakkında idi. Kadınlar hakkında değildi." Bunun üzerine yüce Allah bu âyet-i kerîmeyi indirdi.

Urve'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Süheyl b. Amr'ın Hûdeybiye günü Peygamber'e (s.a) koştuğu şartlar arasında şu da vardı: "Bizden herhangi bir kimse yanına gelecek olursa, senin dinin üzere olsa dahi onu mutlaka bize geri vereceksin." Nihâyet yüce Allah mü’minler hakkında bilinen buyruğunu indirdi.

Yine denildiğine göre gelen kadın Bişr'in kızı Umeyme'dir. O Sâbit b. eş-Şimrâh'ın hanımı idi. O sırada henüz kâfir iken ondan kaçmıştı. Onunla Sehr b. Huneyf evlendi, ondan Abdullah adındaki oğlu dünyaya geldi. Bu açıklamayı da Zeyd b. Habib yapmıştır. el-Maverdî de aynı şekilde Sâbit b. eş-Şimrâh'ın hanımı olan Bişr kızı Umeyme... demiştir.

Mehdevî dedi ki: "İbn Vehb'in Hâlid'den rivâyetine göre bu âyet-i kerîme Amr b. Avfoğulları'ndan Bişr kızı Umeyme hakkında inmiştir. Bu, Hassan b. ed-Dahdah'ın hanımı idi. Hicret ettikten sonra onunla Sehl b. Huneyf evlenmişti."

Mukâtil dedi ki: "Bu kadın, Mekkeli müşriklerden Sayfî b. er-Râhib'in hanımı olup adı Saîde idi."

Ancak ilim ehlinin çoğunluğunun kabul ettiğine göre bu kadın, Ukbe kızı Umm Gülsüm idi. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân]

Kehf sûresi tahlilinde Hûdeybiye Antlaşması'na da değinmiş ve bu anlaşmanın 2. maddesinin, "Mekke'ye iltica eden hiç bir Medîneli Müslüman iade edilmeyecek, fakat Muhammed, kendisine sığınan her Mekkeliyi, bu Mekkelinin velîsinin (köleler için sahibi ya da aile reisi) isteği üzerine geri göndermek zorundadır" şeklinde olduğunu ifade etmiştik. [Tebyînu'l-Kur’ân] Buna göre, Müslümanlara sığınmakla birlikte, şirkini sürdüren kadının (antlaşma gereği) onlara iade edilmesi gerekmekteydi.

İMTİHANIN KONUSU

Âyetten açıkça anlaşıldığına göre, öğrenilmek istenen, kadının gerçek mü’min olup olmadığıdır. Bazıları amacın, çıkarcı olup olmadığının, yani menfaat sağlamak için kaçıp kaçmadığının tesbit edilmesi olduğunu kabul etseler de, âyetin lafzı, amacın, imanlı olup olmadığının tesbiti olduğuna açıkça delâlet etmektedir:

İbn Abbâs dedi ki: İmtihan, o kadına, kocasından nefret ettiği, herhangi bir yeri diğerine daha çok tercih ettiği, dünyalık istediği yahut da bizden bir adama aşık olduğu için hicret etmediğine; aksine sadece Allah ve Rasûlü'nü sevdiği için hicret ettiğine Allah adına yemin ettirilmesinden ibaret idi. Eğer böyle olduğuna dair, Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah'a yemin edecek olursa, Peygamber (s.a) onun eski kocasına mehrini ve (evlilik dolayısıyla) yapmış olduğu harcamaları geri verir, kadını ona iade etmezdi. İşte yüce Allah'ın, Şâyet onların mü’min kadınlar olduğunu görürseniz, onları kâfirlere geri döndürmeyin. Hem bu kadınlar o erkeklere helâl değildir, hem de o erkekler bu kadınlara helâl olmaz buyruğa bunu anlatmaktadır. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

NÜZÛL SEBEBİ

Bu böyledir, zira, Hudeybiye yılındaki anlaşma şu şekilde yapılmıştı: "Müslümanlardan Mekkelilere gelen [iticâ eden], Mekkelilere iade edilir; fakat Mekkelilerden Müslümanlara gelen Mekkelilere geri verilmeyecek." Anlaşmayı aynen böyle yazıp mühürlemişlerdi. Derken Subeya binti'l-Hâris el-Eslemiyye Müslüman olarak geliverdi. Hz. Peygamber (s.a), o sırada Hudeybiye'de idi. Kocası Musâfir el-Mahzûmî de peşinden çıkageldi. Gelenin Sayf b. er-Râhib olduğu da söylenmiştir. Derken, "Ey Muhammed! Hanımımı geri ver. Çünkü sen, bize bizden size gelenleri geri vereceğin şartını kabul ettin. Bu anlaşmanın mürekkebi henüz kurumadı" dedi. İşte bunun üzerine bu âyet, bir izah olarak indi. Çünkü geri verme şartı, kadınlar için değil, erkekler için söz konusuydu. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]

Bu âyetlerde şu hükümler yer almaktadır:

• İltica eden kadınlar, imtihan edilecektir.

• Mü’min olduklarına kanat getirilirse, kâfirlere iade edilmeyeceklerdir.

• Hicret/iltica eden mü’min kadınlar, kâfir olan eski kocalarına helâl olmazlar.

• Kâfir kocalarına, onların eski eşlerine verdikleri mehir ve yaptıkları masraf mü’min toplum tarafından ödenecektir.

• İltica eden mü’min kadınlar ile mehirleri verilerek evlenilebilir, eski kâfir kocasının varlığı dikkate alınmaz. Aralarındaki nikâh akdi bitmiştir.

• Müslümanlar, kâfir kadınları nikâhlarında tutmamalıdır, onlara verilen mehiri ve yapılan masrafı istemelidirler. Onlara da sarfettikleri verilmelidir.

• Eşi kâfirlere kaçan mü’mine, toplum destek olmalı, kaçan eşine ödediği mehir ve masrafı mü’mine ödemelidir.*




358 Kur’ân'a göre mehir; kadının “geçim sigortası”dır. Bu kural, kadının zayıflığından değil, onun –sosyal ve kültürel yönden önemine binaen– korunması gerektiğindendir. Dul kalması durumunda “iddet” süresince geçinebileceği bir mal ya da paranın kadına verilmesi, onun geçimini sağlamak için uğraşmasına, yuvasından uzaklaşıp sıkıntılara katlanmasına gerek bırakmayacaktır. Böylece kadın, taciz, tecavüz ve sarkıntıya uğramak riskinden uzak olacaktır. Kısacası Allah, kadını onurlandırmak, korumak ve mağduriyetini engellemek için ona mehir verilmesini emretmiştir. Konunun ayrıntıları için bkz. Tebyîn.




*İşte Kuran, Mümtehine Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim