• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

102Nur Suresi 47-54




Hatalı Çevrilen Ayetler


102Nur Suresi 47-54


Hatalı Çeviri:
47. (Bazı insanlar:) «Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik» diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.

48. Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler.

49. Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler.

50. Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!

51. Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak «İşittik ve itaat ettik» demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.

52. Her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir.

53. (Münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

54. De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.



Doğru Çeviri:
47Ve onlar, “Allah'a ve Elçi'ye inandık ve itaat ettik” diyorlar. Sonra da onlardan bir grup, arkasından geri duruyorlar ve bunlar, mü’minler değildir.

48Ve aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Elçisi'ne çağrıldıkları zaman, bakarsın ki, onlardan bir grup mesafelenmişler. 49Ama eğer hak kendi lehlerine ise, o'na, gönülden bağlı kimseler olarak gelirler.

50Peki, onların kalplerinde bir hastalık mı var; onların zihniyeti mi bozuk? Yoksa şüpheye mi düştüler? Yoksa Allah ve Elçisi'nin kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Tam tersine onlar, yanlış davrananların; kendi zararlarına iş yapanların ta kendileridir!

51Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Elçisi'ne davet edildiklerinde mü’minlerin sözü ancak “İşittik ve itaat ettik” demeleri oldu. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

52Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne itaat eder, Allah'a saygı, sevgi ve bilgiyle ürperti duyar ve O'nun koruması altına girerse, işte onlar başarıya ulaşanların ta kendileridir.

53Ve o münâfıklar, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde kesinlikle savaşa çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: “Yemin etmeyin. İtaat, örfe uygun/herkesçe iyi olduğu kabul edilen şekildir! Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır.”

54De ki: “Allah'a itaat edin, Elçi'ye de itaat edin.” Artık, eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki o'nun üzerine olan, sadece kendisinin yüklendiğidir. Sizin üzerinize de, size yüklenendir. Eğer Elçi'ye itaat ederseniz, kılavuzlandığınız doğru yola girersiniz. Elçi'nin üzerine olan da, sadece apaçık mesajı iletmektir.



Bu pasajda, önce münâfıkların tavırları ve konumları, sonra da mü’minler konu edilmiştir: Münâfıklar, "Allah'a ve Elçi'ye inandık ve itaat ettik" diyorlar. Sonra da onlardan bir grup, geri duruyor, bunlar mü’min değillerdir. Ve aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Elçisi'ne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup mesafelenip gitmektedir. Ama eğer hakk kendi lehlerine ise, o'na gönülden bağlı kimseler olarak gelmektedirler.
Bunların bu davranışı, kalplerinde bir hastalık olmasından mı, şüpheye düşmelerinden mi, Allah ve Elçisi'nin kendilerine hakksızlık edeceğinden korkmalarından mı? Bilakis onlar, zâlimlerin ta kendileridir!
Rasûlullah emrettiği takdirde savaşa çıkacaklarına dair en ağır yeminleriyle Allah'a yemin eden münâfıklar, yemin etmeyin. İtaat, ma‘rûftur! Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır. Allah'a itaat edin, Elçi'ye de itaat edin. Artık, eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, o'nun üzerine olan, sadece o'nun yüklendiğidir. Sizin üzerinize de, size yüklenendir. Eğer o'na itaat ederseniz, hidâyete erersiniz. Elçi'nin üzerine olan da, sadece apaçık tebliğdir diye uyarılmaktadırlar.
Mü’minler ise –münâfıkların aksine– aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Elçisi'ne davet edildiklerinde ancak "İşittik ve itaat ettik" derler. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Pasajda münâfıklar ve mü’minlerin durumları açıklandıktan sonra kısa ama evrensel bir mesaj verilmektedir: Kim Allah'a ve Elçisi'ne itaat eder, Allah'a haşyet duyar ve O'na takvâlı davranırsa, işte onlar başarıya ulaşanların ta kendileridir.
Bu âyetlerin iniş sebebine dair kaynaklarda şu nakiller bulunmaktadır:
Mukâtil şöyle der: Bu âyet, münâfık Bişr hakkında nâzil olmuştur. O, bir arazi yüzünden bir Yahûdi ile münakaşa etmişti. Yahûdi onu, aralarında hüküm vermesi, için, "Rasûlullah'a gidelim" diye çekiyordu. O münâfık ise, Yahûdiyi (Yahûdî olan) Ka‘b b. el-Eşref'e götürmeye çalışıyor ve, "Muhammed bize zulmeder, hakksızlık yapar" diyordu." Bunların bahsi Nisâ sûresi'nde (âyet 65) geçmişti.
Dahhâk ise şöyle demiştir: Bu âyet, Muğîre b. Vâil hakkında nâzil olmuştur: Muğîre ile Hz. Ali arasında ortak bir arazi vardı. Derken bunu bölüştüler. Hz. Ali'ye, suyun çok zor çıkabileceği yer düştü. Muğîre, Hz. Ali'ye, "Arazini bana sat" dedi. Hz. Ali de onu ona sattı ve el sıkışıp, satışı tamamladılar. Muğîre'ye, "Suyun çıkmayacağı çorak bir yer aldın" denilince, o, Hz. Ali'ye, "Arazini geri al. Çünkü onu, beğenmem şartıyla satın almıştım. Fakat onu beğenmedim, çünkü oraya su çıkmıyor" dedi. Hz. Ali (r.a) de, "Hayır. Sen onu satın aldın, beğendin ve el sıkışıp, bu işi bitirdin. Hem sonra oranın durumunu da biliyordun. Binâenaleyh onu geri almıyorum" dedi ve onu, mahkemeleşmek için, Rasûlullah'a gitmeye davet etti. Bunun üzerine Muğîre, "Muhammed mi, ben o'na gelmem ve o'nun hükmüne başvurmam. Çünkü o bana karşı kızgındır ve bana hakksızlık etmesinden korkarım" dedi. İşte bunun üzerine bu âyet indi. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb; Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

Münâfıkların bu tutumları daha önce de konu edilmişti:

59Ey iman etmiş kimseler! Allah'a itaat edin, Elçi'ye ve sizden olan emir sahiplerine/anayöneticiye itaat edin. Sonra, eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseler iseniz, onu Allah ve Elçi'ye havale edin. Bu, daha iyidir ve en uygun çözümü bulmak bakımından daha güzeldir.
60Kesin olarak, inanmamakla emrolundukları tâğutu aralarında hakem yapmak isteyerek kendilerinin, sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri süren şu kişileri görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Şeytan da onları uzak/geri dönülmez bir sapıklıkla sapıttırmak istiyor.
61Ve onlara: "Allah'ın indirdiğine ve Elçi'ye gelin!" denince, o münâfıkların senden uzaklaştıkça uzaklaştıklarını görürsün.
62Elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman bak nasıl oldu!
63Sonra, "Biz, sadece iyilik etmek ve uzlaştırmak istedik" diye Allah'a yemin ederek sana geldiler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; artık sen, onlardan mesafelen ve onlara öğüt ver. Ve onlara, kendileri hakkında, derinden etkileyecek güzel söz söyle!
64Ve Biz, her elçiyi sadece, Allah'ın izniyle/bilgisi ile itaat olunsun diye gönderdik. Ve eğer onlar şirk koşmak sûretiyle kendilerine haksızlık ettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmalarını isteselerdi, sen de onlar için bağışlanma isteseydin, kesinlikle Allah'ı tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı veren, çok merhamet eden olarak bulurlardı.
65Artık, hayır! Rabbine andolsun ki onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadıkça ve tam bir güvenlikle güvenlik sağlamadıkça iman etmiş olamazlar. [Nisâ/59-65]

Ve Fetih/11, Tevbe/42-43, Tevbe/96, Haşr/11-12, Şûra/52-53.

54. âyetteki, Eğer o'na itaat ederseniz, hidâyete erersiniz. Elçi'nin üzerine olan da, sadece apaçık tebliğdir ifadesinde yer alan Peygamber'in görevi, birçok âyette hatırlatılmıştı:

40Ve onlara vaat ettiğimizin bir bölümünü sana göstersek yahut sana geçmişte yaptıklarını ve yapman gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırsak, şüphesiz yine de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Bize düşen de hesap görmektir. [Ra‘d/40]

21,22Haydi, öğüt ver/hatırlat, şüphesiz sen, sadece bir öğütçüsün/hatırlatıcısın. Sen, onların üzerinde bir zorba değilsin. [Gâşiye/21-22]

48Buna rağmen eğer onlar yüz çevirirlerse bilsinler ki, Biz, seni onların üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir. Ve Biz, şüphesiz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevindi; eğer elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine bir kötülük isabet ederse de, o zaman görürsün ki şüphesiz o insan çok nankördür. [Şûrâ/48]*




*İşte Kuran, Nur Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim