110Cuma Suresi 5-8
Hatalı Çevrilen Ayetler
110Cuma Suresi 5-8
Hatalı Çeviri:
5. Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
6. De ki: Ey yahudiler! Bütün insanlar değil de, yalnız, kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)!
7. Ama onlar, önceden yaptıklarından dolayı ölümü asla temenni etmezler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.
8. De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.
Doğru Çeviri:
5Kendilerine Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan kimselerin durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlayan toplumun örneği ne kötüdür! Ve Allah, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar toplumuna doğru yolu göstermez.
6De ki: “Ey Yahudileşmiş kimseler! Eğer insanlar arasında yalnız kendinizin, Allah'ın yakınları/ yardımcıları olduğuna inanıyorsanız, eğer doğru kimseler iseniz hemen ölümü isteyin.”
7Oysa onlar, ellerinin önden gönderdiği şeyler/ işledikleri suçlar yüzünden, ölümü asla istemezler. Ve Allah, yanlış; kendi zararlarına iş yapanları çok iyi bilendir.
8De ki: “Şüphesiz sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, kesinlikle size kavuşacaktır. Sonra görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği ve algılanabilen her şeyi bilene döndürüleceksiniz. O, size yapmış olduğunuz şeyleri haber verecektir.”
Bu âyetlerde, elçi göndermenin Allah'ın bir lütfu olduğu vurgulanarak, bu hususta hevâları doğrultusunda beklentiye giren Yahûdiler kınanmaktadırlar: Kendilerine Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan kimselerin durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir.Allah'ın âyetlerini yalanlayan toplumun misali ne kötüdür! Ve Allah, zâlimler toplumuna hidâyet etmez.
Âyetlerden anlaşılacağı üzere Allah, Yahûdilere Tevrât'ı indirmiş ve onun içindeki ilkeleri uygulamalarını emretmiş; onlar ise Tevrât'ı uygulamamış; böylece de, içinde ne olduğunu bilmeden kitap taşıyan eşek konumuna düşmüşlerdir.
Bundan sonra da kendilerine,Ey Yahûdileşmiş kimseler! Eğer insanlar arasında yalnız kendinizin Allah'ın velîleri olduğuna inanıyorsanız, eğer doğru kimseler iseniz hemen ölümü isteyin diye meydan okunmuş, onların, ellerinin önden gönderdiği şeyler yüzünden ölümü asla istemeyecekleri beyân edilmiştir. Sonra yine onlar, Şüphesiz sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, mutlaka size kavuşacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O, size yapmış olduğunuz şeyleri haber verecektir diye uyarılmıştır.
Yahûdilerin mesnetsiz iddiaları değişik sûrelerde zikredilmiştir:
Bakara/111, 80, Âl-i İmrân/24-25, Mâide/18.
Onların durumu, eşeklerin durumundan daha kötüdür. Zira, eşeğin akletme ve tefekkür etme gücü yoktur. Bunlara ise Allah akıl, fikir, zeka ve anlayış lütfetmiş, fakat onlar bu nimetleri kullanmamışlardır:
179Ve andolsun ki tanıdıklarınızdan-tanımadıklarınızdan birçoğunu cehennem için türetip ürettik; onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Gözleri vardır, onlarla görmezler. Kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar duyarsızların ta kendileridir. [A‘râf/179]
Bu âyetlerdeki Yahûdi karakteri, Bakara ((Bakara/84-101)), Ahzab (Ahzâb/25) ve Âl-i Imran (Âl-i İmrân/119) sûrelerinde deşifre edilmiş ve Rasûlullah'ın bu kitlenin gerçek yüzünü tanıması sağlanmıştır.
Bu gerçekler karşısında dayatanlara çeşitli âyetlerde meydan okunmuştur:
60Bu gerçek, senin Rabbindendir, öyleyse şüphecilerden olma. 61Sana bilgiden geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışırsa hemen: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da birbirimizi dışlayıp gözden çıkaralım da Allah'ın dışlayıp gözden çıkarmasını yalancılar üzerine kılalım" de. [Âl-i İmrân/60,61]
75De ki: "Kim sapıklık içinde olursa, Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], ona uzattıkça uzatır/süre tanır. Sonunda kendilerine vaat edileni [azabı veya kıyâmetin kopuşunu] gördükleri vakit, artık onlar kimin makamca-mevkice daha şerli ve askerce [destekçe, kuvvetçe] daha zayıf olduğunu bilecektir. [Meryem/75]
77,78Kendilerine, "Elinizi çekin, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin" denilenleri görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Sonra savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, Allah'a duydukları saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti gibi yahut daha şiddetli olarak insanlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyarlar. Ve "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın kazanımı, çok azdır. Âhiret ise Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için daha hayırlıdır ve siz "bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar" bile haksızlığa uğratılmayacaksınız. Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde bulunsanız bile." Ve onlara bir iyilik isabet ederse, "Bu Allah'tandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, "Bu sendendir" derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bunlara rağmen bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hepten söz anlamayacaklar? [Nisâ/77-78]*
*İşte Kuran, Cuma Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz