• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

111Fetih Suresi 18-26




Hatalı Çevrilen Ayetler


111Fetih Suresi 18-26


Hatalı Çeviri:
18. Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.

19. Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfalandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.

20. Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vâdetmiştir. (Bu ganimetlerden) işte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.

21. Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah'ın bilgi ve kudreti dahilindedir. Allah, her şeye kadirdir.

22. Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.

23. Allah'ın, ötedenberi süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.

24. O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.

25. Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir. Eğer (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.

26. O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.



Doğru Çeviri:
18,19Andolsun o ağacın altında sana bağlılık yemini ederlerken Allah, mü’minlerden razı olmuştur. İşte kalplerinde olanı bilmiş, onlara kalbi teskin eden, güven ve yatışma duygusu/ moral indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ve alacakları birçok ganimetler ile ödüllendirmiştir. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.

20,21Ve Allah size, alacağınız birçok ganimetleri ve sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı başka şeyleri, siz yararlanasınız ve mü’minlere bir alâmet olsun, Allah sizi dosdoğru yola kılavuzlasın diye vaat etmiştir. İşte Allah, bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.

22,23Ve eğer kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş kimseler, sizinle savaşsalardı kesinlikle Allah'ın öteden beri gelen kanunu/ uygulaması olarak arkalarına dönüp kaçarlardı. –Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.– Sonra bir yol gösteren, koruyan yakın ve yardımcı da bulamazlardı.

24,25Ve Allah, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin vadisinde; Hudeybiye'de, Allah'ın dilediği kimseyi rahmetine girdirmesi için, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Ve Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir. Onlar, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini kabul etmeyen ve sizi Mescid-i Haram'dan ve ayarlanmış hedylerin/ hac yapanlara gönderilen yiyeceklerin yerlerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız, bilmeyerek ezmek sûretiyle kendilerinden sorumluluğunuz olacak mü’min erkekler, mü’min kadınlar olmasaydı, eğer onlar, birbirinden ayrılmış olsalardı kesinlikle onlardan Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimseleri acıklı bir azapla azaplandırırdık.

26Hani kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler, cahiliye kalıntısı gurur ve soy asabiyetini, tutuculuğu kendi kalplerinde alevlendirip kışkırttıkları zaman, hemen Allah, Elçisi'nin ve mü’minlerin üzerine kalbi teskin eden güven ve yatışma duygusunu/ morali indirmiş ve o mü’minlerin “takvâ/Allah'ın koruması altına girme” sözüne ilzam etmişti/sadık kalmalarını sağlamıştı. Zaten onlar, buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi en iyi bilendir.



18,19Andolsun o ağacın altında sana bağlılık yemini ederlerken Allah, mü’minlerden razı olmuştur. İşte kalplerinde olanı bilmiş, onlara kalbi teskin eden, güven ve yatışma duygusu/ moral indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ve alacakları birçok ganimetler ile ödüllendirmiştir. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.

20,21Ve Allah size, alacağınız birçok ganimetleri ve sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı başka şeyleri, siz yararlanasınız ve mü’minlere bir alâmet olsun, Allah sizi dosdoğru yola kılavuzlasın diye vaat etmiştir. İşte Allah, bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.

22,23Ve eğer kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş kimseler, sizinle savaşsalardı kesinlikle Allah'ın öteden beri gelen kanunu/ uygulaması olarak arkalarına dönüp kaçarlardı. –Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.– Sonra bir yol gösteren, koruyan yakın ve yardımcı da bulamazlardı.


Bu âyetlerde de, mü’minlerden Hudeybiye'de alınan biata –ki Rıdvan biatı denilir– işaret edilmiştir. Burada Rasûlullah'a bağlılık yemini edenler övülmekte ve Allah'ın onlara vereceği nimetler bildirilmektedir. Söz konusu edilen ganimetler ise, başta Hayber ganimetleri olmakla birlikte değişik yer ve zamanlarda, Allah'ın mü’minler için müyesser kıldığı ganimetlerdir.

Ve insanların ellerini sizden çekmiştir ifadesiyle de, Kureyş ile Müslümanlar arasında olacak savaşın engellenmesi kastedilmiştir.

Ve Allah size, alacağınız birçok ganimetleri ve sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı başka şeyleri [siz yararlanasınız] ve mü’minlere bir alamet olsun ve O [Allah] sizi dosdoğru yola kılavuzlasın diye vaat etmiştir ifadesinde, birinci gerekçe hazfedilmiş ve bağlacıyla, ve mü’minlere bir alâmet olsun diye ikinci gerekçe yer almıştır. (Bir çokları ibareyi, ve bağlacını ihmal ederek çevirmişlerdir.) Biz, birinci gerekçeyi, paragraftaki söz akışına göre "siz yararlanasınız" şeklinde takdir ettik.

22-23. âyetlerde, Ve eğer küfretmiş kimseler, sizinle savaşsalardı kesinlikle Allah'ın öteden beri gelen kanunu olarak arkalarına dönüp kaçarlardı. –Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.– Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı ifadesindeki, "Allah'ın kanunu", birçok yerde zikredilen, Allah'ın mü’minlere ve elçilerine yardım edeceği, onları yücelteceği ilkesidir:

* Ve andolsun, sizler güçsüz iken, Allah, kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödersiniz diye size Bedir'de yardım etti: Hani sen inananlara, "Rabbinizin, indirilen/hulûl ettirilen üç bin haberci âyetle size yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun. Eğer sabreder ve Allah'ın koruması altına girerseniz, evet sizi Rabbiniz destekler. Ve eğer onlar, ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size işaretlenmiş /eğiten/gönderilmiş beş bin haberci âyetle yardım eder. Ve Allah, bu yardımı size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Ve bu yardım, sırf Allah, kâfirlerden; Kendisinin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş olan kimselerden bir kısmının kökünü kessin yahut onları perişan etsin de kaybeden kimseler olarak dönüp gitsinler diye, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olan ve en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan Allah katındandır. Öyleyse Allah'ın koruması altına girin. [Âl-i İmrân/123-127]

* Kendilerine savaş açılan kimselere, kendileri haksızlığa uğramaları; onlar, başka değil sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmaları nedeniyle savaşmalarına izin verildi. Ve şüphesiz ki Allah, onları zafere ulaştırmaya en iyi gücü yetendir. Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak sûrette, filiz, tomurcuk, ağaçtaki meyve, toplanmış tahıl, bakliyat, kıraç arazide diken, yapılı bina ne varsa hepsi, tüm alış-veriş yerleri; çarşı-pazar, tüm Salat; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) ve içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan mescitler yerle bir edilirdi. Allah, Kendisine yardım edenlere –kendilerini yurtlandırıp güçlendirirsek salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan, ayakta tutan], zekâtı/vergilerini veren, örfe uygun/herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden ve vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü, çirkinliği kabul edilen şeylerden alıkoyan kimselere– kesinlikle yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, çok güçlüdür, mutlak galiptir. İşlerin sonucu da sadece Allah'a âittir. [Hacc/39-41]

Ayrıca Muhammed/7,1, Mücâdele/21, Saffat/171-173, Mü’min/51.



24,25Ve Allah, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin vadisinde; Hudeybiye'de, Allah'ın dilediği kimseyi rahmetine girdirmesi için, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Ve Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir. Onlar, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini kabul etmeyen ve sizi Mescid-i Haram'dan ve ayarlanmış hedylerin/ hac yapanlara gönderilen yiyeceklerin yerlerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız, bilmeyerek ezmek sûretiyle kendilerinden sorumluluğunuz olacak mü’min erkekler, mü’min kadınlar olmasaydı, eğer onlar, birbirinden ayrılmış olsalardı kesinlikle onlardan Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimseleri acıklı bir azapla azaplandırırdık.

26Hani kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler, cahiliye kalıntısı gurur ve soy asabiyetini, tutuculuğu kendi kalplerinde alevlendirip kışkırttıkları zaman, hemen Allah, Elçisi'nin ve mü’minlerin üzerine kalbi teskin eden güven ve yatışma duygusunu/ morali indirmiş ve o mü’minlerin “takvâ/Allah'ın koruması altına girme” sözüne ilzam etmişti/sadık kalmalarını sağlamıştı. Zaten onlar, buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi en iyi bilendir.


Bu âyet grubunda mü’minler ve müşrikler arasında meydana gelebilecek büyük felaketlerin engellendiği beyân edilmektedir. Bu hâdisenin târihsel anlatımı şöyledir:

Mekkelilerden 80 kişi silahlı olarak Peygamber'i (s.a) ve ashâbını gâfil avlamak isteği ile Tenim dağı'ndan aşağıya indiler. Bize herhangi bir zarar veremeden onları teslim aldık ve hayatta bıraktık [öldürmedik]. Bunun üzerine yüce Allah, O sizi kendilerine karşı muzaffer kıldıktan sonra Batn-ı Mekke'de onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendi buyruğunu indirdi. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

Abdullah b. Muğaffel el-Müzenî dedi ki: Hudeybiye'de Peygamber (s.a) ile birlikte yüce Allah'ın Kur’ân-ı Kerîm'de sözünü ettiği ağacın dibinde bulunuyorduk. Biz, bu durumda iken üzerimize silahlı 30 genç delikanlı çıkıverdi. Yüzümüze doğru hücum ettiler. Peygamber (s.a) onlara beddua etti, yüce Allah onların gözlerini aldı. Rasûlullah (s.a) onlara, "Sizler herhangi bir kimsenin ahdine [emanına] sığınarak mı geldiniz? Yoksa herhangi bir kimse size bir eman mı verdi?" diye sordu. Onlar, "Hayır, öyle bir şey yok" dediler. Peygamber de onları serbest bıraktı. Bunun üzerine yüce Allah, O sizi... onların ellerini sizden... çekendi âyetini indirdi. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

Seleme b. el-Ekva dedi ki: "Henüz barış görüşmeleri yapılıyorken Ebû Süfyân geliverdi. Vâdi silahlı adamlarla dolup taşıyordu." (Seleme) devamla dedi ki: Kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar vermek imkânını bulamayan silahlı 6 müşriği önüme katarak getirdim ve onları Rasûlullah'ın (s.a) huzuruna çıkardım. Ömer ise yolda, "Ey Allah'ın Rasûlü! Biz bizimle savaş hâlinde olan bir topluluğun üzerine gidiyoruz. Bizim ise beraberimizde silah da yok, savaş araç-gereci de yok" dedi. Rasûlullah (s.a) bunun üzerine yoldan Medîne'ye haber gönderdi de, oradaki bütün silahları, savaş araç ve gereçlerini getirdiler, Rasûlullah'a (s.a), Ebû Cehl'in oğlu İkrime senin üzerine 500 atlı ile birlikte geldi" diye haber verildi. Rasûlullah (s.a) Hâlid b. el-Velîd'e, "İşte bu senin amcan oğlu, üzerine 500 kişi ile birlikte geliyor"' dedi. Hâlid, "Ben Allah'ın ve Rasûlü'nün kılıcıyım" dedi. Bunun üzerine o gün kendisine ‘Allah'ın kılıcı’ adı verildi. Beraberinde bir grup atlı ile birlikte yola çıktı, kâfirleri bozguna uğratarak Mekke bahçelerine sığınmak zorunda bıraktı. (Bu rivâyet daha sahihtir. Aralarında çarpışma taşlarla olmuştu. Oklarla ve yayların uçlarıyla çarpıştıkları da söylenmiştir.) [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

25. âyetteki, Eğer kendilerini henüz tanımadığınız, bilmeyerek ezmek sûretiyle kendilerinden sorumluluğunuz olacak mü’min erkekler, mü’min kadınlar olmasaydı ifadesiyle kastedilenler, Mekke'de müşriklerin arasında bulunan hicret edememiş mü’minlerdir. Bunlardan ismi bilinenler şunlardır: Seleme b. Hişâm, Ayyaş b. Ebî Rebia, Ebû Cendel b. Süheyl.*




*İşte Kuran, Fetih Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim