Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler
88Enfal Suresi 39-40, 42
Hatalı Çeviri:
39. Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.
40. Eğer (imandan) yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!
Doğru Çeviri:
Necm: 467
39Ve insanları dinden çıkarma faaliyeti kalmayıp din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık vazgeçerlerse bilinsin ki, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını en iyi görendir.
40Ve eğer onlar geri dururlarsa, artık siz, şüphesiz Allah'ın yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınınız olduğunu bilin. O, ne güzel yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın, ne güzel yardımcıdır!
42Hani siz, vâdinin yakın bir yamacında idiniz, onlar da uzak yamacında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Şâyet onlarla sözleşmiş olsaydınız da, buluşma yerinde kesinlikle anlaşmazlık çıkarırdınız. Fakat olması gereken işi Allah'ın gerçekleştirmesi için; değişime/yıkıma uğrayan apaçık bir delil gördükten sonra yıkıma uğrasın, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın diye... Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
39Ve insanları dinden çıkarma faaliyeti kalmayıp din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık vazgeçerlerse bilinsin ki, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını en iyi görendir.
40Ve eğer onlar geri dururlarsa, artık siz, şüphesiz Allah'ın yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınınız olduğunu bilin. O, ne güzel yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın, ne güzel yardımcıdır!
Bu âyet grubunda yine Rasûlullah'ın Mekke'deki mücâdelesine göndermeler yapılmak sûretiyle Mekkeli müşriklerin gerçek kimlikleri, İslâm'a ve Müslümanlara karşı takındıkları tavırları, düşünceleri, planları bir kere daha hatırlatılıp onlara karşı yapılması gereken muamelelere değinilmekte, son olarak da Peygamberimizin Medîne'deki göreviyle ilgili yönlendirmeler yapılmaktadır.
Mekke ile ilgili olarak Rasûlullah'a şu vakalar hatırlatılıyor:
* Onlar Mescid-i Harâm'ın velîleri olmadıkları hâlde, her türlü gazabı göze alarak ondan menedip durmuşlardır.
* Onların Beyt'in [Ka‘be'nin] yanındaki salâtları, sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktır. Onlar orada sadece riyakârlık yaparlar.
* Onlar, mallarını, Allah yolundan alıkoymak için sarfetmektedirler ve sarfedeceklerdir. Onların kin ve düşmanlıkları bitmeyecektir.
* Sonra pişmanlık duyacaklar ama fırsat kaçmış olacak. Hem dünyada hem de âhirette cezalandırılacaklar.
34. âyette,Kendileri Mescid-i Harâm'ın velîleri olmadıkları hâlde ondan menedip dururlarken Allah'ın kendilerine azap etmemesi için neleri var? Onun velîleri sadece muttakilerdir buyuruluyor. Mekke'nin ileri gelenleri/Kureyş müşrikleri kendilerini Ka‘be'nin mütevelli heyeti kabul ediyorlardı. Ka‘be ve hacc hizmetlerini kendi aralarında taksim edip olağanüstü kâr elde ediyorlardı. Babalarının malı gibi, istediklerini Mescid-i Harâm'a sokuyor, istemediklerini sokmuyorlardı.
Âyetteki, Onun velîleri sadece muttakilerdir ifadesiyle, müşriklerin-kâfirlerin mescidlere, eğitim ve öğretim kurumlarına asla mütevelli [koruyan, gözeten, ayakta tutan yönetici] yapılmaması gerektiğine de işaret edilmiştir:
24,25Ve Allah, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin vadisinde; Hudeybiye'de, Allah'ın dilediği kimseyi rahmetine girdirmesi için, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Ve Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir. Onlar, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini kabul etmeyen ve sizi Mescid-i Haram'dan ve ayarlanmış hedylerin/hac yapanlara gönderilen yiyeceklerin yerlerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız, bilmeyerek ezmek sûretiyle kendilerinden sorumluluğunuz olacak mü’min erkekler, mü’min kadınlar olmasaydı, eğer onlar, birbirinden ayrılmış olsalardı kesinlikle onlardan Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimseleri acıklı bir azapla azaplandırırdık. [Feth/24,25]
17Ortak koşanlar, kendilerinin küfrüne; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedişlerine kendileri şâhit olup dururlarken Allah'ın mescitlerini imar etmeleri söz konusu olamaz. İşte onlar, işleri boşa gitmiş kimselerdir. Ve onlar, Ateş içinde sürekli kalacaklardır.
18Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergisini veren ve sadece Allah'a saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan kimseler açar ve yaşatırlar. Artık işte onların, kılavuzlandıkları doğru yol üzere olan kimselerden olmaları beklenir. [Tevbe/17-18]
217Sana dokunulmaz olan aydan ve o dokunulmaz olan ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: "Onda savaşmak, büyük suçtur. Ve Allah yolundan alıkoymak, O'nu ve Mescid-i Harâm'ı/ilâhîyat eğitim merkezini bilerek reddetmek/görmezlikten gelmek ve Mescid-i Harâm'ın halkını; orada eğitim-öğretim yapanları ve kısa süreli eğitime katılanları oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyüktür. Ve insanları dinden çıkarmak; ortak koşmaya, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtmeye sürüklemek, öldürmekten daha büyüktür." Onlar, eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim dininden döner ve kâfir; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden biri olarak can verirse, artık onların bütün amelleri, dünyada ve âhirette boşa gitmiştir. Ve işte onlar, ateşin ashâbıdır. Onlar orada sürekli kalanlardır. [Bakara/217]
35. âyetteki, el çırparak, ıslık çalarak salât etme ifadesiyle de, Mekkeli müşriklerin sosyal yardım faaliyetlerini şaşalı, tantanalı bir şekilde yaptıkları belirtilmektedir. Söz konusu salatın, namaz ile alakası yoktur. Onların maksadı, yardım yapmak değil, reklam ve yatırım yapmak, rabbliklerini ortaya koymaktır ki bu durumları Mâûn sûresi'nde deşifre edilmişti:
1Âhirette herkesin iyi veya kötü, yaptığı işlerin karşılığını görmesini/Allah'ın sosyal düzeni belirleyen ilkelerini yalanlayan şu kimseyi gördün mü/hiç düşündün mü? 2,3İşte odur, yetimi itip kakan ve yoksulun yiyeceği üzerine teşvik etmeyen kimse.
4-7Artık, salâtlarında ilgisiz, duyarsız, gösteriş olsun diye salât eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olan; toplumu aydınlatmaya çalışır gözüken] ve basit bir şeylerin bile bir ihtiyaçlıya ulaşmasını engelleyen kişilerin vay haline! [Mâûn/1-7]
Bu konuya ait detay için Mâûn sûresi'ne bakılabilir. [Tebyînu'l-Kur’ân]
36-37. âyetlerdeki, Şüphesiz, mallarını, Allah yolundan alıkoymak için sarfeden o küfretmiş olan kişiler; yine onu sarfedecekler. Sonra o, bir pişmanlık olacak sonra da Allah'ın, murdarı temizden ayırdetmesi için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmesi, sonra da topunu birden cehenneme koyması için yenileceklerdir. Ve küfretmiş olan kişiler cehenneme toplanacaklar. İşte bunlar, o hüsran içinde kalanların ta kendileridir ifadesiyle de, müşriklere hasret; mal-mülkten, evlattan, vatandan mahrumiyet ve yenilgi tattırılacağı ihtar ediliyor.
38. âyetteki, Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak ifadesiyle, o kâfirlerin, küfürlerinden vazgeçmeleri hâlinde bağışlanacakları; Yine de dönerlerse, kesinlikle önceki ümmetlerin sünnetleri [onlara uygulanan kurallar] devam etmiş olur ifadesiyle de, inkârlarında ısrar etmeleri hâlinde geçmişteki toplumlar gibi cezalandırılacakları belirtilerek Mekkeli müşrikler tehdit edilmektedir. Bu konu şu âyetlerde de yer almıştır:
5Şu dokunulmaz kılınmış aylar/hac ayları çıktığı zaman da o ortak koşanları nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve her gözetleme yerinde onlar için oturun. Artık, eğer tevbe ederlerse, salâtı ikame ederlerse [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlarsa] ve zekâtı/vergilerini verirlerse artık onların yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir. [Tevbe/5]
11Bundan sonra eğer tevbe ederlerse, salâtı ikame ederlerse [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlarsa] ve zekâtı/vergilerini verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdirler. Ve Biz âyetleri, bilen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklıyoruz. [Tevbe/11]
193Ve de insanları dinden çıkarmak; ortak koşmaya, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeye sürüklemek faaliyeti kalmayıp din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık eğer vazgeçerlerse, düşmanlık, kendi benliklerine haksızlık edenlerden başkasına yoktur. [Bakara/193]
39. âyetteki, Ve fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın ifadeleriyle, mü’minler için Medîne'de sağlam bir yol haritası çizilmesi gerektiğine işaret ediliyor. Buna ilk kez Bakara sûresi'nde işaret edilmişti:
193Ve de insanları dinden çıkarmak; ortak koşmaya, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeye sürüklemek faaliyeti kalmayıp din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık eğer vazgeçerlerse, düşmanlık, kendi benliklerine haksızlık edenlerden başkasına yoktur. [Bakara/193]
Bu âyetlerde zikredilen fitne, "dinden çıkarma, yurttan çıkarma" faaliyetleridir. Müşrikler Müslümanları İslâm dininden vazgeçirmek için maddî ve manevî her türlü gayreti gösteriyorlardı. Buna, 36. âyette, Mallarını, Allah yolundan alıkoymak için sarfeden o küfretmiş olan kişiler; yine onu sarfedecekler ifadeleriyle işaret edilmişti. İşte bu âyetlerde Müslümanlara, bu fitne ortadan kalkıncaya kadar onlarla savaşmaları emredilmektedir.
40. âyette, Ve eğer onlar geri dururlarsa, artık siz, şüphesiz Allah'ın mevlânız olduğunu bilin. O, ne güzel mevlâ, ne güzel yardımcıdır buyurularak, küfürden dönenlere karşı iyi muamele yapılması emredilmekte ve Allah'ın her iki tarafı da [küfürden döneni de affedeni de] ödüllendireceği bildirilmektedir.
1-Enfal suresinde Meal bölümünde 41. Ayeti şöyle güncelleyelim
2- Tahlil bölümünde de aynı işlemi yapalım.
3- Tahlil bölümünde de
40. âyette, Ve eğer onlar geri dururlarsa, artık siz, şüphesiz Allah'ın mevlânız olduğunu bilin. O, ne güzel mevlâ, ne güzel yardımcıdır buyurularak, küfürden dönenlere karşı iyi muamele yapılması emredilmekte ve Allah'ın her iki tarafı da [küfürden döneni de affedeni de] ödüllendireceği bildirilmektedir.
Den sonrasını 42. Ayete kadar yeni şekliyle; şu şekilde güncelleyelim:
42Hani siz, vâdinin yakın bir yamacında idiniz, onlar da uzak yamacında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Şâyet onlarla sözleşmiş olsaydınız da, buluşma yerinde kesinlikle anlaşmazlık çıkarırdınız. Fakat olması gereken işi Allah'ın gerçekleştirmesi için; değişime/yıkıma uğrayan apaçık bir delil gördükten sonra yıkıma uğrasın, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın diye... Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
Bedir savaşı'ndan bir sahne yer aldığı bu âyette, Allah'ın, Rasûlü'ne yaptığı yardıma ilişkin bir örnek verilmektedir: Müslümanlar vâdide, düşman ise tepede konuşlanmıştır. Fizikî şartlar tamamen Müslümanların aleyhinedir; sayıları az, techizatları zayıf, yolları ve konakladıkları yerler çöl olup ayakları kuma gömülmektedir. Kâfirlerin ise sayıları çok, teçhizatları fazla, konakladıkları yer suya yakın ve yürümeye elverişliydi.
Ama Yüce Allah, yukarıda nakledilen mucizevî yardımları ile durumu Müslümanların lehine değiştirdi de, Müslümanlar gâlip geldi. İşte âyette geçen "apaçık delil" ile, bu mucizeler kasdedilmiştir. Kâfirler; uyarılmadan, delil gösterilmeden değil, her türlü kanıt gösterildikten sonra cezalandırılmışlardır. Mü’minler de Allah'ın birçok delilini görerek imanlarını güçlendirmişlerdir.
Âyetteki, Fakat olması gereken işi Allah'ın gerçekleştirmesi için; helak olan apaçık bir delil gördükten sonra helak olsun, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın diye ifadesinde, hazfedilen yüklem şu şekillerde takdir edilebilir:
* Askerî açıdan hiçbir şansınız yokken...
* İşte siz bu hâlde iken Biz kulumuza hükümlerimizi indirdik.
* Siz bu şartlarda iken Biz size yardım ettik.
Fakat olması gereken işi Allah'ın gerçekleştirmesi için; helak olan apaçık bir delil gördükten sonra helak olsun, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın diye... buyruğu, Bakara sûresi'ndeki Dinde zorlama/tiksindirme yoktur; rüşd ğayden [iman küfürden, iyi kötüden, güzel çirkinden, doğruluk sapıklıktan] kesinlikle iyice ayrılmıştır buyruğunun bir başka ifadesidir. Burada verilen mesaj, her türlü delil ortaya konulduktan [kimsenin ileri sürecek mazereti kalmadıktan] sonra, kâfirin küfründe, mü’minin de imanında devam etmesidir.*
*İşte Kuran, Enfal Suresi