• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

88Enfal Suresi 30-33




Hatalı Çevrilen Ayetler


88Enfal Suresi 30-33


Hatalı Çeviri:
30. Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.

31. Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: «(Evet) işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.»

32. Hani (o kâfirler) bir zaman da: Ey Allah'ım! Eğer bu Kitap senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize elem verici bir azap getir! demişlerdi.

33. Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.



Doğru Çeviri:
30Ve hani bir zaman, şu kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimseler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Ve onlar tuzak kurarken Allah da cezalandırıyordu. Ve Allah, cezalandıranların en hayırlısıdır.

31Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman da, “İşittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, geçmiş toplumların efsanelerinden başka bir şey değildir” demişlerdi.

32Bir vakit de onlar, “Ey Allah'ım! Eğer bu, Senin katından gelmiş bir hakkın/gerçeğin ta kendisi ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize çok acı veren bir azap ver” demişlerdi.

33Hâlbuki sen içlerinde iken Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma diledikleri sürece de Allah onlara azap edici değildir.



Bu âyetlerde, Rasûlullah'a güven verilmekte; Mekke'deki yaşamının bazı bölümleri hatırlatılarak müşriklerle baş edildiği gibi bunlarla da baş edileceği, moralini yüksek tutması gerektiği bildirilmektedir. Ayrıca bu paragraf, 26. âyeti de tefsir etmektedir.

30. âyette konu edilen tuzak ile ilgili kaynaklarda şu bilgiler yer almaktadır:

Bu buyrukla, müşriklerin Daru'n-Nedve'de Peygamber'e (s.a) tuzak kurmak üzere yaptıkları toplantı haber verilmektedir. Sonunda o'nu öldürmek üzere görüş birliğine vardılar. O bakımdan, geceleyin gözetlemeye koyulup evinin kapısından çıktığı vakit o'nu öldürmek üzere gece boyunca gözetleyip durdular. Peygamber (s.a) de Ali b. Ebî Tâlib'e yatağında uyumasını emretti, Yüce Allah'a da, gittiği yerin izini müşriklerin bulmamaları için dua etti, Allah da onların gözlerini görmez kıldı. Uyku onları bürümüşken çıkıp başlarına toprak saçıp gitti. Sabah olunca Ali, evden dışarı çıkıp evde kimse olmadığını onlara haber verince, Rasûlullah'ı (s.a) ellerinden kaçırmış olduklarını ve kurtulduğunu anladılar. Buna dair haber, siyer kitaplarında ve başka yerlerde meşhurdur. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

İbn Abbâs, Mücâhid, Katâde ve benzeri müfessirler şöyle demişlerdir: "Kureyş müşrikleri Daru'n-Nedve'de müşâvere ediyorlardı. Derken bir ihtiyar kılığına girmiş olan İblis onların yanlarına gelip, kendisinin Necidli olduğunu söyledi. Oradakilerin bazıları şunu teklif ettiler:
-- Onu [Muhammed'i] bağlayın ve o'nun başına zamanın felâketlerinin gelmesini bekleyelim.
İblis de buna karşılık şöyle dedi:
-- Böyle yapmada bir fayda yok. Çünkü bundan dolayı o'nun kavmi öfkelenir ve kan döker.
Bazıları da şu teklifte bulundular:
-- Onu memleketinizden uzaklaştırın. Böylece o'nun eziyetinden kurtulur, rahata kavuşursunuz.
Bunun üzerine İblis şöyle dedi:
-- Böyle yapmada da bir fayda yok. Çünkü o zaman o, etrafında bir grup toplar ve onlarla size karşı savaşır.
Ebû Cehl ise şöyle dedi:
-- Benim görüşüm şu: Her kabileden birer adam seçip toplayalım. Onlar o'na saldırıp hep birden kılıçlarıyla vursunlar. Böylece o'nu öldürdükleri zaman kanı bütün kabilelere dağılmış olur ve Hâşimoğulları, bütün Kureyş kabileleriyle savaşmayı göze alamazlar, bundan dolayı da o'nun diyetini/kan bedelini almaya razı olurlar.
Bunun üzerine İblis dedi ki:
-- İşte bu doğru fikir.
Cenâb-ı Allah da, Peygamberi'ne bu olayı vahiy ile bildirdi ve o'na Medîne'ye hicret etme hususunda müsaade edip, yatağında yatmamasını emretti. İşte böylece Allah Teâlâ, Hz, Peygamber'e (s.a) hicret hususunda izin verdi. Hz. Peygamber (s.a), Hz. Ali'ye yatağında yatmasını emrederek şöyle dedi:
-- Cübbeme börün. Bu işten sana, hoşlanmadığın bir kötülük gelmeyecek.
Müşrikler gece boyu o'nun evini gözetlediler. Sabah olunca girip yatağına koştular. Karşılarında Hz. Ali'yi görünce şaşıp kaldılar. Allah Teâlâ onların bu komplolarını boşa çıkardı. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]
Süneyd'in Haccâc'dan, onun da İbn Cüreyc'den rivâyetine göre Atâ şöyle demiştir: Ubeyd ibn Umeyr'in şöyle dediğini işittim: Hz. Peygamber'i (s.a) tutup bağlamak veya öldürmek veya o'nu çıkarmak üzere düzen kurduklarında, amcası Ebû Tâlib Hz. Peygamber'e sormuş:
-- Senin hakkında ne düzen kurduklarını biliyor musun?
Hz. Peygamber de şöyle cevap vermiş:
-- Beni büyülemek veya öldürmek veya çıkarmak istiyorlar.
Ebû Tâlib sormuş:
-- Sana bunu kim haber verdi?
Allah Rasûlü cevab vermiş:
-- Rabbim.
Ebû Tâlib şöyle demiş:
-- Senin Rabbin ne güzel Rabb. O'na hayır tavsiye et!
Allah Rasûlü şöyle karşılık vermiş:
-- Ben mi O'na hayır tavsiye edeceğim? Aksine O bana hayır tavsiye eder.
Ebû Ca‘fer ibn Cerîr der ki: Bana Muhammed ibn İsmâîl el-Basrî... Muttalib ibn Ebû Vedâa'dan rivâyet etti ki Ebû Tâlib, Allah Rasûlü'ne (s.a) sormuş:
-- Kavmin senin hakkında ne düzen kuruyor?
Allah Rasûlü şöyle karşılık vermiş:
-- Beni büyülemek veya öldürmek veya çıkarmak istiyorlar.
Ebû Tâlib tekrar sormuş:
-- Bunu sana kim haber verdi?
Allah Rasûlü cevap vermiş:
-- Rabbim.
Ebû Tâlib şöyle demiş:
-- Senin Rabbin ne güzel Rabb. O'na hayır tavsiye et!
Hz. Peygamber de şöyle karşılık vermiş:
-- Ben mi O'na tavsiyede bulunacağım? Bilakis O bana tavsiyede bulunur.
Bunun üzerine, Hani küfredenler; seni tutup bağlamak, yahut öldürmek veya çıkarmak için düzen kuruyorlardı... âyeti nâzil oldu. [İbn Kesîr.]

31-32. âyetlerdeki, Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman da, "işittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, evvelkilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" demişlerdi. Bir vakit de onlar, "Ey Allahım! Eğer bu Senin katından gelmiş bir hakkın/gerçeğin ta kendisi ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize çok acı veren bir azap ver" demişlerdi ifadeleriyle yine Mekke dönemindeki hâdiselere gönderme yapılmıştır: Bu densizler bir zaman böyle iddialarda da bulunmuşlardı, ama bu, bir palavradan öte geçemedi. Kendilerine sürekli meydan okundu, fakat asla böyle bir kitap ortaya koyamadılar:

88De ki: "Andolsun ki bugünün, yarının tüm insanları, bu Kur’ân'ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, birbirlerine yardımcı da olsalar, onun benzerini kesinlikle getiremezler." [İsrâ/88]

37Ve bu Kur’ân, Allah'ın astları tarafından uydurulan değildir. Lâkin sadece içinde konu edilenlerin doğrulanması ve Tevrât'ın ayrıntılı olarak açıklanmasıdır. Onda şüphe edilecek hiçbir şey yoktur. Âlemlerin Rabbindendir.
38Yahut "Onu kendisi uydurdu" diyorlar. De ki: "Öyleyse siz benzeri bir sûre meydana getirin, Allah'ın astlarından çağırabileceklerinizi de çağırın. Eğer doğru kimseler iseniz." [Yûnus/37-38]

13Aslında onlar, "Onu kendisi uydurdu" diyorlar. De ki: "Öyleyse, eğer doğrulardan iseniz, uydurma olarak da olsa, benzeri on sûre getirin, Allah'ın astlarından gücünüzün yettiği kişileri de çağırın."
14Yok, eğer bunun üzerine onlar, size cevap vermedilerse, artık bilin ki, Kur’ân ancak Allah'ın bilgisiyle indirilmiştir. Ve O'ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. Artık siz Müslüman oluyor musunuz? [Hûd/13-14]

33,34Yahut vahyedilenleri, "Kendi uydurup söyledi" mi diyorlar? Aslında onlar inanmıyorlar. Peki, onun gibi bir sözü onlar getirsinler, eğer doğru kimseler iseler. [Tûr/33-34]

23Ve eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içinde iseniz, haydi onun mislinden bir sûre siz getirin, Allah'ın astlarından tüm tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru kimseler iseniz.
24Sonra, eğer bunu yapmadıysanız ve asla yapamayacaksınız; öyleyse kâfirler; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden kimseler için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten korunun. [Bakara/23-24]

33. âyette, Hâlbuki sen içlerinde iken Allah onlara azab edecek değildi. İstiğfâr ettikleri sürece de Allah onlara azap edici değildir ifadesiyle, geçmişten günümüze devam edip gelen bir ilâhî kanuna işaret edilmiştir: Allah, elçileri azmış toplum içinde bulunurken onları cezalandırmamakta; elçi aralarından ayrıldıktan sonra cezalandırmaktadır. Nitekim Nûh, Lût, Sâlih ve Mûsâ peygamberlerin kavimleri, onlar aralarından ayrıldıktan sonra cezalandırılmıştı. Ayrıca Mekke müşrikleri de Rasûlullah aralarından ayrıldıktan sonra birtakım yenilgilerle cezalandırılmıştır:

14,15Onlarla savaşın ki, Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil-rüsva etsin. Sizi de, onlara karşı muzaffer kılsın ve mü’min bir toplumun göğüslerine şifa versin, göğüslerinin kinini gidersin. Allah, dilediğinin tevbesini de kabul eder. Ve Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. [Tevbe/14-15]*



*İşte Kuran, Enfal Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim