92Nisa Suresi 29-32, 13-14
Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler
92Nisa Suresi 29-32, 13-14
Hatalı Çeviri:
29. Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.
30. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır.
31. Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.
32. Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.
Doğru Çeviri:
Necm: 531
29Ey iman etmiş kişiler! Mallarınızı –kendi rızanızla yaptığınız ticaret şekli hariç olmak üzere– aranızda haksız yolla yemeyin, kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size çok merhametlidir.
30Ve kim, düşmanlık ve şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş olarak bu yasakları işlerse, yakında Biz, onu ateşe sokarız. Ve onu ateşe atmak, Allah'a çok kolaydır.
31Eğer siz, yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden sakınırsanız, kötülüklerinizi sizden örteriz. Ve sizi saygın giriş yerine girdiririz.
32Ve Allah'ın bazınıza, diğerlerinizden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyin. Erkeklere kazandırtıldıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandırtıldıklarından bir pay vardır. Ve Allah'ın fazlından isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilendir.
13İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Elçisi'ne itâat ederse Allah onu, içinde sürekli kalanlar olarak altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirir. İşte bu da, çok büyük kurtuluştur.
14Ve kim Allah'a ve O'nun Elçisi'ne karşı gelir ve O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalmak üzere cehenneme girdirir. Ve alçaltıcı azap onun içindir.
Yukarıda, mal edinim yolları emek karşılığı kazanç ve miras yoluyla mal intikali olarak gösterilmişti. Burada buna, alış-verişle kazanım da eklenmiş ve âyette, karşılıklı rızaya dayalı ticaret yoluyla kazanılan malların helâl olduğu bildirilmiştir. Bakara/275'te de, Oysa ki, Allah, alış-verişi helâl, bu ribayı haram kılmıştırbuyurulmuştu. Âyette, Mallarınızı –kendi rızanızla yaptığınız ticaret şekli hariç olmak üzere– aranızda haksız yolla yemeyin ifadesindeki bâtıl/haksız yolla yemek; faiz, irtikap, gasp, hırsızlık, hâinlik, rüşvet, zimmet, yalancı tanıklık, yalan yere yemin vs. gibi yollarla elde edilenlerin tümünü kapsar.
Âyetteki, kendinizi öldürmeyin ifadesi zâhir anlamıyla, "birbirinizi öldürmeyin, kendinizi öldürmeyin; intihar etmeyin" anlamlarına alınabilir. Ancak, içinde bulunduğu pasaj dikkate alındığında ibarenin anlamı, "mal-mülk kazanmak için başkasına zarar vermeyin; öldürmeyin, işini elinden almayın, karteller, tröstler oluşturup gelir dağılımında fertler arasında uçurum sağlayarak sosyal patlamalara neden olmayın" demek olur.
30. âyetteki, Ve kim, düşmanlık ve zulüm olarak bunu [yasakları] işlerse, yakında Biz onu ateşe sokarız. Ve bu [onu ateşe atmak], Allah'a çok kolaydır ifadesi, sûrenin başından bu yana zikredilen tüm yasakları kapsar.
32. âyette, Ve Allah'ın bazınıza, diğerlerinizden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Ve Allah'ın fazlından isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi en iyi bilendir buyurularak, insanlar arasında Allah'ın lütfunun farklı olabileceğine, dolayısıyla mal varlığı sebebiyle kimsenin kimseyi kıskanmaması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Bu husus Zuhruf sûresinde de vurgulanmıştı:
32Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Şu basit dünya hayatında, onların geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık Biz. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye Biz, onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik. Ve Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. [Zuhruf/32]
Görüldüğü üzere Zuhruf/32'de, Şu basit hayatta [dünya hayatında] onların geçimliklerini aralarında Bizpaylaştırdık, Biz. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye Biz onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik buyurulmuştur. Bu ifade, hayattaki ast-üst ilişkisinin toplumsal yaşam için konulan bir yasa olduğunu göstermektedir. Buradaki derecelerle yükseltme, "keramet/üstünlük-saygınlık" değil; mal, güç, akıl, zekâ, anlayış ve bilgi gibi hususlarda olan farklılıklardır. Herkesin mal, güç, akıl, zekâ, anlayış ve bilgi bakımından eşit olduğu bir ortamda işçi bulmak mümkün olmaz; işçi olmadığında ise hayat durur.
Dünyalık dereceler imrenilecek, göz dikilecek şeyler değildir:
131Ve kendilerini imtihan etmek için, basit dünya hayatının süsü olarak, onlardan kimi çiftleri kendileriyle yararlandırdığımız mal, mülk, evlat ve saltanata sakın gözlerini dikme/rağbetle bakma. Ve Rabbinin rızkı daha iyi ve daha süreklidir. [Tâ-Hâ/131]
88,89Sakın onlardan bazı kimselere verip de kendilerini onunla yararlandırdığımız şeylere; mal ve servete heveslenip gözlerini dikme. Onlar hakkında üzülme de... Sen kanatlarını mü’minler için indir. Ve: "Şüphesiz ben, apaçık bir uyarıcının ta kendisiyim" de. [Hicr/88-89]
32. âyetin iniş sebebiyle ilgili şunlar nakledilmiştir:
Tirmizî, Umm Seleme'den şöyle dediğini rivâyet eder: "Erkekler gazaya gidiyor, kadınlar gazaya gidemiyor ve biz mirasın (erkek hissesinin) yarısını alıyoruz" denilmesi yüce Allah, Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin buyruğunu indirdi. Mücâhid der ki: Yine bu hususta yüce Allah, Şüphesiz Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar (Ahzâb/35) âyetini de indirdi. Umm Seleme, Medîne'ye hicret eden ilk kadın olmuştu. Ebû Îsâ (et-Tirmizî) der ki: Bu mürsel bir hadistir. Kimisi bunu, "İbn Ebî Necîh'ten, o, Mücâhid'den" diye mürsel olarak, "Umm Seleme böyle böyle dedi" diye rivâyet etmiştir.
Katâde de der ki: Câhiliye dönemi insanları, kadınlara da, çocuklara da miras vermiyorlardı. Allah bunlara da mirastan pay etti. Kadınlara, erkeğin payının yarısı takdir edilince bu sefer kadınlar, paylarının erkeklerin payları gibi olmasını temenni ettiler. Erkekler de şöyle dedi: "Biz miras hususunda kadınlara üstün kılındığımız gibi, âhirette de hasenatımızla kadınlara üstün olacağımızı umarız." Bunun üzerine, Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin âyeti nâzil oldu. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]
Mücâhid'in rivâyetine göre Umm Seleme, "Yâ Rasûlallah! Erkekler savaşa katılıp savaşıyor, biz ise savaşmıyoruz. Onların mirastaki paylarıysa bizimkinin iki katı. Keşke biz de erkek olsaydık!" deyince, bu âyet-i kerîme nâzil olmuştur. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]
Âyetteki, Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır ifadesiyle, erkek ve kadının yükümlülük ve sosyal yönden farklarının olmadığı bildirilmiştir. Bu konuyu Ahzâb sûresi'nde detaylı olarak açıklamıştık.*
*İşte Kuran, Nisa Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz