• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

37Kamer Suresi 49-55



Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler


37Kamer Suresi 49-55


Hatalı Çeviri:
49. Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
50. Bizim buyruğumuz, bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir.
51. Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?
52. Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.
53. Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.
54, 55. Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarında, güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler.



Doğru Çeviri:
49Şüphesiz ki, Biz her şeyi; evet her şeyi bir ölçü, ayar ile oluşturduk.
50Ve buyruğumuz, ancak göz kırpması gibi bir tekdir; anlık bir şeydir.
51Ve andolsun Biz, sizin benzerlerinizi değişime, yıkıma uğrattık. O hâlde var mı bir düşünen?
52Ve onların işledikleri her şey, yazıtlarda kayıt altındadır. 53Küçüğün, büyüğün, hepsi satır satır yazılmıştır.
54Hiç şüphesiz Allah'ın koruması altına girmiş kimseler cennetlerdedir, BOLLUKTADIRLAR/ aydınlıklardadır. 55Çok güçlü sahip, yöneticinin huzurundaki “doğruluk oturma yerleri”nde; doğru kimselere mahsus olan, yalan söylenmesi mümkün olmayan, yok olma ihtimali bulunmayan sabit makamlardadırlar.



49Şüphesiz ki, Biz her şeyi; evet her şeyi bir ölçü, ayar ile oluşturduk.

Âyet, her şeyin Allah’ın ilminde takdir edilmiş bir kader [ölçü] çerçevesinde meydana geldiğini bildirmektedir. Evrendeki hiçbir şey boşuna, amaçsız, plânsız, rastgele meydana gelmemiş, her şey belirli bir amaca yönelik olarak önceden yapılmış bir plân dâhilinde yaratılmıştır:

11Ve O Allah ki, suyu gökten belli bir ölçü ile indirdi. Sonra Biz, onunla ölü bir beldeyi canlandırdık. İşte siz, böyle çıkarılacaksınız. (Zuhruf/11)


1Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna/kullarına Furkân’ı indiren ne cömerttir/ ne bol bol nimet verendir! 2Furkân’ı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı Kendisinin olan, hiç çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı olmayan ve her şeyi oluşturup sonra da onları bir ölçüye göre ayarlama yapandır. (Furkan/1, 2)


Bu âyet, Peygamberimizin yaşadığı devirden bir hayli zaman sonra, bir takım gruplarca maksadına uygun olmayan şekillerde yorumlanmış ve ortaya Kaderiye ve Cebriye gibi birbirine zıt düşünce ekolleri çıkmıştır. Rivâyetler kanalıyla oluşmuş bu ekolleri ve düşüncelerini aktarmaya gerek görmüyoruz. Bizim bu âyetten anladığımız, Rabbimizin evrene gözle görülen, bilimsel yöntemler ile tesbit edilebilen somut ölçüler koyduğu ve tüm varlıkları göz alıcı tasarımlarla biçimlendirdiği gerçeğidir.

Objektif davranan bilim adamları bunun en büyük tanığıdır: Nitekim ünlü fizikçi Alber Einstein, “Tanrı zar atmaz tanrı evrenle kumar oynamaz” demiştir. Ayrıca “Papa xıı. Pıus, “Gerçek bilim, her kapının ardında bekleyen tanrıyı keşfeder” demiştir. Kısacası doğa yasaları, tümüyle Allah’ın imzasıdır.

İsra/ 44:

44Tüm gökler/ uzay, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı noksan sıfatlardan arındırırlar. O’nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah’ı noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır.


Al-i Imran/ 18:
18Allah, doğadaki güçler/haberci âyetler ve hakkaniyeti ayakta tutan bilgi sahipleri, şüphesiz Allah’tan başka ilâh diye bir şeyin olmadığına tanıklık etti. O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandan, en iyi yasa koyandan başka ilâh diye bir şey yoktur.
Bu nedenle de birçok ayette Allah’ın varlığına- birliğine, ölümden sonra dirilmeye bilginler referans verilmiştir.


50Ve buyruğumuz, ancak göz kırpması gibi bir tekdir; anlık bir şeydir.

Bu âyette Mekkeli müşriklere geçmişte yaşamış inkârcıların acı sonları ima edilerek şöyle denmektedir: “Kıyâmeti getirmek için Bizim ne bir hazırlığa ne de bir zamana ihtiyacımız vardır. Bir emrimiz kâfidir.”

Yüce Allah, bir önceki âyette değindiğimiz benzersiz ve mükemmel tasarımcılığı ile tasarladıklarını sınırsız gücünü kullanarak en basit işaretle ve bir anda gerçekleştirir. Gerçekleştirilen işlerin büyük veya küçük olması O’nun için önemli değildir. Çünkü “büyüklük” ve “küçüklük”, insanların ölçülerine göre olan bir farklılıktır. İnsanların kendi sınırlı güçlerine göre algıladıkları ve tanımladıkları büyüklük veya küçüklük gibi durumların Allah’ın sınırsız gücü karşısında hiçbir önemi yoktur. Aynı şekilde “zaman” da insanlara özgü bir kavramdır ve bir başlangıç ile bir sonu ifade etmektedir. Oysa Allah her yönüyle sınırsız [sonsuz] olduğu için zamanın da ötesindendir. Sınırlı [sonlu] olan her şey sınırsızlık [sonsuzluk] içinde bir nokta durumunda olacağından, Allah’a göre her şey zaman içinde ve bir sürece bağlı olarak değil, birdenbire olur. Varlıklar birdenbire meydana gelir, birdenbire değişir, başkalaşır ve birdenbire yok olur. Evrendeki bütün varlıklar gibi insanlığın yaratılması da Allah için bir anda olmuştur. Ölmeleri de bir anda olmaktadır, tekrar diriltilmeleri ve hesaba çekilmeleri de bir anda olacaktır. Kısaca, Allah’ın zamana ihtiyacı yoktur.

Yüce Allah, bir şeyi yaratmak istediğinde ona, “Ol” der, o da oluverir:

82Şüphesiz ki O, bir şeyi dilediğinde, O’nun buyruğu/işi o şeye “Ol!” demektir; o da hemen oluverir.(Yâ-Sîn/82)

Müşriklere, tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün ilâhî mesaj yalanlayıcılarının yok edilmelerinin bir tek sözle ve birdenbire gerçekleştirildiği hatırlatmakta ve kendilerinin de aynı âkıbete uğrayabilecekleri ihtar edilmektedir.


51Ve andolsun Biz, sizin benzerlerinizi değişime, yıkıma uğrattık. O hâlde var mı bir düşünen?

Mekkeli müşrikleri muhatap almakla beraber aslında bütün insanlığa hitap eden bu âyette, tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün ilâhî mesaj yalanlayıcılarının helâk edildiği bildirilmekte ve şöyle seslenilmektedir: “Size benzeyen inkârcıları helâk ettik. Siz de helâk olmak üzeresiniz [o saat yaklaştı, ay yarıldı]. İş işten geçmeden aklınızı başınıza toplayın. Yok mu gördüklerini düşünce süzgecinden geçirip ders alan?”


52Ve onların işledikleri her şey, yazıtlarda kayıt altındadır. 53Küçüğün, büyüğün, hepsi satır satır yazılmıştır.


Geçmiş toplumların helâkine sebep olan her şey istisnâsız olarak kitaplarda, amel defterlerinde yazılıdır. Dolayısıyla inkârcıların hesapları, feci şekilde yok edilişleri ile kapanmış değildir. Bütün yaptıkları yazılı olarak kaydedilmiş olduğundan, hiçbir ayrıntının ihmal edilmediği hesaplaşma gününde bu kitaplar karşılarına getirilecek ve kendilerine okutturulacaktır:

49Ve Kitap/ amel defteri konulmuştur. Suçluların ondan korktuğunu göreceksin. Ve “Eyvah bize! Bu nasıl kitapmış ki, büyük-küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış” derler. Ve onlar, yaptıklarını hazır bulurlar. Ve senin Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez.(Kehf/49)

13,14Ve her insanın kendi yaptıklarının karşılıklarını, ayrılmayacak şekilde boynuna doladık. Ve Biz, kıyâmet günü açılmış bulacağı kitabı onun için çıkarırız: “Oku kendi kitabını! Bugün kendi zatın, kendine karşı hesap sorucu olarak sana o yeter!”(İsrâ/13-14)

28,29 Ve her önderli toplumu, diz çökmüş görürsün. Her önderli toplum, kendi kitabına çağrılır: “Bugün, yapmış olduğunuz amellerin karşılığı size verilecektir. İşte bu, yüzünüze karşı hakkı konuşan Bizim kitabımızdır. Şüphesiz Biz, sizin yaptıklarınızı yazdırıyorduk/ birebir kopyalatıyorduk.” (Casiye/28, 29)

Dolayısıyla, hiç kimse yaptıklarının unutulacağını zannetmemelidir:

3,4Ve kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler: “Bize o kıyâmetin kopuş anı gelmeyecektir” dediler. De ki: “Evet, gelecektir. Görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilen Rabbime andolsun ki iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan o kimselere –ki işte onlar kendileri için bir bağışlanma ve hatırı sayılır bir rızık olanlardır– karşılıklarını vermek için size kesinlikle gelecektir. O’ndan göklerde ve yerde zerre ağırlığı bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi kesinlikle açık bir kitaptadır.” (Sebe/3, 4)


54Hiç şüphesiz Allah’ın koruması altına girmiş kimseler cennetlerdedir, BOLLUKTADIRLAR aydınlıklardadır.

Kara haber, korku, acı, yakalanma, yok edilme sahneleri ile dolup taşan iç karartıcı tablolar artık bitmiş ve bu âyetle mutluluk tablolarının yer aldığı bir huzur mesajı başlamıştır.
Âyette geçen نهر [neher] sözcüğü “BOLLUK GENİŞLİK” demektir. Ama çoğulun çoğulu kalıbında olduğu kabul edilmek sûretiyle نهار [nehâr=gündüz] sözcüğünün çoğulu, yani “gündüzler, aydınlıklar” anlamına da gelir. Cennette gecenin olmaması dolayısıyla burada bu anlamı da uygun olan sözcüğün, “gündüzler” manasında nühür şeklinde okunuşu da mevcuttur.[26]



55Çok güçlü sahip, yöneticinin huzurundaki “doğruluk oturma yerleri”nde; doğru kimselere mahsus olan, yalan söylenmesi mümkün olmayan, yok olma ihtimali bulunmayan sabit makamlardadırlar.

MAK‘AD-I SIDK: مقعد صدق [mak‘ad-ı sıdk]; “sıdk meclisi, doğruluk sandalyesi” ya da “doğru kimselere mahsus olan, yalan söylenmesi mümkün olmayan, yok olma ihtimali de bulunmayan sabit makam veya mevki” demektir. Bu makam, Duhan/51-57. âyetlere “Emin Makam” olarak tefsir edilmiştir. Ayrıntılı bilgi için oraya bakılmalıdır.

“Çok kuvvetli iktidarı olan”, “Kudretinin sonu olmayan kral”, “Pek büyük mülk sahibi”, “Şahlar şahı” vurguları ile Allah kasdedilmiştir. “Melik” ve “muktedir” isimlerindeki tenvin ise azamet içindir.

Âyette bahsedilen kişilerin Allah’ın “yanında, huzurunda” olmaları, mekân bakımından bir yakınlığı değil, onlara makam, mevki, şan bakımından verilen pâyeleri ifade eder. Takvâ sahiplerinin böyle yüce bir huzurda bulunduklarının ifade edilmesiyle bu kimselerin kavuşacakları güven ve rahatlık anlatılmak istenmiştir. Allah tarafından muttakîlere sunulan bu makam ve nimetlerin daha iyi anlaşılması için Kur’ân’daki konuyla ilgili diğer pasajların da okunmasını tavsiye ediyoruz. Özellikle Vâkıa/10-40 âyetleri bu konuda ayrıntılı sahneler içermektedir. Bu mutluluk tabloları Kur’ân’da birçok kez değişik üslûplarla anlatılmıştır. Örnek:

31-37Kesinlikle Allah’ın koruması altına girmiş kişiler için, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden; Rahmân’dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah’tan] bir karşılık ve yeterli bir bağış olarak korunaklar/ kurtuluş mekânları; sulak bağlar-bahçeler, üzümler, hepsi bir seviyede tomurcuklar; çiçek bahçeleri, dolu dolu su kapları vardır. Onlar, orada boş bir söz ve yalan duymazlar. –Onlar, O’nun huzurunda söz söylemeye güç yetiremezler.– (Nebe/31-37)

Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır*



*İşte Kuran, Kamer Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Linkler
Takvim