39Araf Suresi 59-64
Hatalı Çevrilen Ayetler
39Araf Suresi 59-64
Hatalı Çeviri:
59. Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.
60. Kavminden ileri gelenler dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz!
61. Dedi ki: «Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yoktur; fakat ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim.
62. Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.
63. (Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nâil olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?»
64. Onu yalanladılar, biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Çünkü onlar kör bir kavim idiler.
Doğru Çeviri:
59Andolsun ki Biz, Nuh’u toplumuna elçi gönderdik de o, “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Cidden ben, zararınıza olan üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi.
60Toplumunun ileri gelenleri, “Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.
59Andolsun ki Biz, Nûh’u toplumuna elçi gönderdik de o, “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Cidden ben, zararınıza olan üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi.
60Toplumunun ileri gelenleri, “Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.
61-63Nûh dedi ki: “Ey toplumum! Bende herhangi bir sapıklık yoktur. Velâkin ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum. Allah’ın koruması altına girmeniz ve rahmete ulaşabilmeniz için, içinizden sizi uyaracak bir kişiye, Rabbinizden bir öğüt/kitap gelmesine şaştınız mı?”
64Bunun üzerine o’nu yalanladılar, Biz de Nuh’u ve o’nunla beraber “TEVHİT- İSLAM DİNİ’NDE bulunanları kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları da belalara batırıp perişan ettik! Gerçekten onlar, kör bir topluluk idiler.
Ayet genelde “Bunun üzerine onu yalanladılar, Biz de Nuh’u ve o’nunla beraber gemide bulunanları kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Gerçekten onlar, kör bir topluluk idiler.” şeklinde meallendirilmektedir.
Kur’an’daki Nuh peygamber ve toplumu konularını doğru anlamak için bu ayetteki “ فلك fülk” ve “ غرق gark” sözcüklerinin gerçek ve mecaz anlamlarını tespit etmek zorundayız.
لْفُلْكِ FÜLK
“ فلكFülk” sözcüğü, “küçük” gemi demektir. Türkçemizde bu sözcüğün “FİLİKA” kalıbını kullanırız. Filika denizcilikte kullanılan bir isim olarak Türkçemize İtalyanca “feluca” sözcüğünden geçmiştir. Ve anlamı, “CANKURTARAN SANDAL” demektir. Felüca” kelimesi, İtalyanca ‘da “feluca” veya “falucca” olarak da bilinir ve bir tür küçük, yelkenli tekne anlamına gelir. Bu kelimenin kökeni, Arapça “فلوكة” (falūkah) kelimesine dayanır. Arapça ‘da bu kelime, küçük tekne veya sandal anlamına gelir. Yani, “felüca” kelimesi İtalyancaya Arapçadan geçmiştir.
Mü’minûn/ 27’ de bunun içine girin denilmektedir.
Ayetlerden anladığımıza göre ayetteki “ فلك fülk” sözcüğü, İslam Dinini temsil etmektedir. Nitekim ileride “ مشحون meşhun (gerekli teçhizatın; donatılarının hepsi, eksiksiz ve mükemmel olarak donatılmış gemi )” niteliğiyle gelecektir. Buradaki “ فلك fülk (gemi)” Tevhit Dini İslam’ın simgesidir.
Nuh/28’de de, “Rabbim! Benim için, anam-babam için, mü’min olarak EVİME giren kişiler için ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için mağfiret et/bağışla hepimizi! Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlara da sadece yok oluşu arttır.
رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا تَبَارًا ﴿
” Bu ayette görüldüğü gibi gemi (fülk) ifadesi değil; İslam Dinini temsilde, EVİM sözcüğü kullanılmıştır.
Buradaki فلكfülk (gemi), Türkçemizde de kullandığımız gibi “Kurtuluş Gemisi’dir. Nuh kıssasında İslam dini “Fülk” olarak simgelenmiştir. Nitekim İslam Dini Bakara/208’de “السِّلْمِ SİLM” olarak simgelenmiştir.
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَٓافَّةًࣕ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِؕ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبٖينٌ ﴿٢٠٨﴾
“ س ل مSİLM” ifadesi, “ دَارِ السَّلَامِؕdarüsselam” demektir. Ayette دَارِ السَّلَامِؕ “darüsselamın içine girin “buyurulmaktadır.
Yunus/25
وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلٰى دَارِ السَّلَامِؕ
Neml/ 44’te de Süleyman peygamberin tebliğ ettiği Tevhit Dini İslam, صرح SARH (saray) olarak nitelenmiştir.
قٖيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَۚ فَلَمَّا رَاَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَنْ سَاقَيْهَاؕ قَالَ اِنَّهُ صَرْحٌ مُمَرَّدٌ مِنْ قَوَارٖيرَؕ قَالَتْ رَبِّ اِنّٖي ظَلَمْتُ نَفْسٖي وَاَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمٰنَ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَࣖ
44Melike’ye, “Gizli kapaklı hiçbir şeyin bulunmadığı, her şeyin açık açık gösterildiği köşke/ halis dine gir!” denildi. Sonra Melike, halis dini görünce tekrar tekrar, inceden inceye hesap yaptı, inceledi ve geçmiş yaşamındaki tüm sırlarını açıkladı. Süleyman; “Bu, Allah’ın vahiylerinden özenle elde edilmiş halis dindir” dedi. Melike, “Rabbim! Ben gerçekten kendime haksızlık etmiştim. Süleyman ile beraber, âlemlerin Rabbi Allah için Müslüman oldum” dedi. (Neml/ 44)
Netice Nuh’un yaptığı, kendisinin ve beraberindekilerin içine girerek kurtuldukları فلك FÜLK (gemi), “İSLAM Dinidir”.
غرق gark
“ غرق Gark” sözcüğü genelde “suda boğulma” olarak kabul ediliyor. Hâlbuki kadim lügatlerin hepsinde mutlak “batmak” anlamında olduğu “suya batmak, borca batmak, belaya batmak” şeklinde, aldığı tümleçle birlikte kullanıldığı görülmektedir.
Burada Nuh’un toplumunun batması ve boğulması da; suda batma, suda boğulma değil; Saffat/ 76’da ayette açıklandığı gibi belaya batma; belada boğulmadır. Hûd/ 39’da açıklandığı üzere rüsvalık azabıdır.
Hûd/39
فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُق۪يمٌ ﴿39﴾
“Artık o aşağılatıcı azabın kime geleceğini ve o sürekli azabın kimin üstüne ineceğini ileride bileceksiniz”
Saffat/76:
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظٖيمِؗ
76Biz de o’nu ve ailesini, yakınlarını, o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Kısacası Nuh ve beraberindekiler, Can Kurtaran Gemi’de yani İslam-Tevhid Dininde oldukları için; büyük beladan, rezillik azabından kurtulmuşlardır.
64Bunun üzerine o’nu yalanladılar, Biz de Nûh’u ve o’nunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Gerçekten onlar, kör bir topluluk idiler.
Nûh peygamberin yaşadığı çağ, yer ve kimliği hakkında elde sağlam bilgi yoktur. Dolayısıyla, Kur’ân’ın verdiği bilgiler dışında kalanlar söylentiden öte bir değer ifade etmemektedir. İşte söylentilerden birkaç örnek:
* Nûh 40 yaşında peygamber olmuştur. Tufandan sonra 60 yıl yaşamıştır.[43]
* Nûh, Âdem’den 800 sene sonra peygamber olarak gönderilmiştir.[44]
* Nûh 50 yaşında iken peygamber oldu.[45]
* Nûh, 350 yaşında iken peygamberlikle görevlendirildi.[46]
Birçok rivâyette de, mevcut insanların Nûh’un soyundan geldiği söylenmiştir. Buna göre; Araplar, Farslar, Rûmlar, Sûriye halkı ve Yemenliler Nûh’un Sâm adındaki oğlunun soyundan gelmektedir. Sind, Hint halkı, zenciler, Habeşliler Nûh’un Hâm adındaki oğlunun soyundandırlar. Türkler, Berberîler, Çinliler, Japonlar, Slavlar ise Nûh’un Yâfes adındaki oğlunun çocuklarıdır.
ELÇİLERİN DEĞİŞMEZ GÖREVİ: Peygamberlerin değişmez görevleri, 62. âyette Nûh peygamberin ağzından da açıklanmıştır: Risaletin tebliği ve nasihat [gelmiş vahiylerin tebyini ile öğüt vermek]...
âyetteki Biz de o’nu ve o’nunla beraber gemide/gemilerde bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları da boğduk ifadesinden, Nûh kavmini helâk eden tufanın Kitab-ı Mukaddes’te belirtildiği gibi “genel” değil, “yöresel” bir âfet olduğu anlaşılmaktadır. Ancak yukarıda da söylediğimiz gibi, bu yörenin neresi olduğu hakkında sağlam bir bilgi ve kanıt bulunmamaktadır. Bazıları tarafından bu olayın buzul çağında meydana geldiği ve Atlas okyanusu’nun Cebel-i Târık Boğazı’nı yararak Akdeniz’in oluşmasına yol açtığı gibi faraziyeler ileri sürülmüşse de, bunlar Kur’ân’a uymaz. Çünkü Kur’ân’daki açıklamalardan bu tufanın sadece su baskınından ibaret olmadığı, yağmurun da âfette rol oynadığı anlaşılmaktadır.
âyette Nûh kavmi için ‘amîn sözcüğü kullanılmış olup bu sözcük, gözlerin görmemesi anlamındaki a‘mâ sözcüğünden farklıdır. ‘Amîn sözcüğü, manevî bakışın, basiretin kör oluşunu ve bu körlüğün devamlılığını ifade etmektedir. Manevî körlüğün ne demek olduğu, aşağıdaki âyetler yardımı ile daha iyi anlaşılabilir:
66İşte, o gün onlara bütün önemli haberler kapkaranlık olmuştur; artık onlar birbirlerine de soramazlar.(Kasas/66)
104Kesinlikle size Rabbinizden gözünüzü açacak, doğru yolu bulduracak bilgiler geldi. Artık kim hakkı görürse yararı kendisine, kim de körlük ederse zararı kendisinedir. Ben sizin üzerinize bir bekçi değilim!” (En‘âm/104)*
*İşte Kuran, Araf Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz