• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

102Nur Suresi 35



Hatalı Çevrilen Ayetler


102Nur Suresi 35


Hatalı Çeviri:
35. Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.



Doğru Çeviri:
35Allah, gökleri ve yeryüzünü; evreni aydınlatan tek zattır, başkasının aydınlatması mümkün değildir/Allah gökleri ve yeryüzünü nurlandırmıştır. O'nun nûrunun; Kur’an’ın örneği, içinde kandil bulunan bir kandil yuvası gibidir; o kandil, bir cam içindedir; o cam, sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya, batıya nisbet edilemeyen; dünyanın her yerinde var olan bereketli bir zeytin ağacından yakılır, tutuşturulur. –O ağacın yağı, neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile ışık verir.– Nûr üstüne nûrdur. Allah, dileyen kimseyi nûruna kılavuzluk eder. Allah, insanlar için örnekler verir ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.



Bu âyetlerde, Allah’ın evrendeki rolü çarpıcı ifadeler ve örnekleme ile açıklanmaktadır.

Allah, insanlar için apaçık âyetler, geçmiştekilerden örnekler ve muttakiler için öğütler indirmiştir.

Allah, göklerin ve yeryüzünün nûrudur. Allah gökleri ve yeryüzünü nurlandırmıştır.

O’nun nûrunun misali, içinde kandil bulunan bir kandil yuvası gibidir; o kandil, bir cam içindedir; o cam, sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya, batıya nisbet edilemeyen [dünyanın her yerinde var olan] mübarek bir zeytin ağacından yakılır, tutuşturulur, ki onun [ağacın] yağı, neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile ışık verir; nûr üstüne nûrdur.
Allah, dileyen kimseyi nûruna hidâyet eder.

Allah, insanlar için misaller verir; ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Bu âyetin sağlıklı anlaşılabilmesi için, önce sûrenin ilk âyetinin dikkate alınması gerekir:

İndirdiğimiz ve farz kıldığımız/parça parça ayırdığımız bir sûre! Öğüt alasınız diye onda apaçık âyetler de indirdik. Ve andolsun ki Biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce geçen kişilerden örnekler ve muttakiler için öğütler indirdik. Allah, göklerin ve yeryüzünün nûrudur. O’nun nûrunun misali, içinde kandil bulunan bir kandil yuvası gibidir; o kandil, bir cam içindedir; o cam, sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya, batıya nisbet edilemeyen [dünyanın her yerinde var olan] mübarek bir zeytin ağacından yakılır, tutuşturulur, ki onun [ağacın] yağı, neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile ışık verir; nûr üstüne nûrdur. Allah dileyen kimseyi nûruna hidâyet eder. Allah insanlar için misaller verir; ve Allah her şeyi en iyi bilendir. (Nûr/1, 34-35)

Burada, evrenin ancak Allah tarafından aydınlatılabileceği, Allah’ın gökleri ve yeryüzünü, üzerlerindeki varlıkların konum ve ihtiyaçlarına göre mükemmel bir şekilde idare ettiği açıklanmaktadır.

Nûr‘un, “ışık” olmasından hareketle Allah’ın ışık olduğu iddia edilemez. Zira âyetin devamında, O’nun nûrunun örneği… denilmektedir. Burada konu edilen Allah’ın zatı değil, nûrudur. Allah, … nûrudur tarzındaki ifade mübalağa içindir. Nitekim Araplar, “Zeydun cûdun” [Zeyd, cömertliktir] derler. Bununla onun her yanından cömertlik fışkırdığını ifade etmek isterler.
Türkçe’de de, “okulun kalbi, okulun beyni, okulun onuru, mahallenin gülü, ailenin direği, can damarı, eğitimin temeli” gibi deyimler mübalağa için kullanılır. Toplumda bazı insanlar için “o, altındır” denilir. Bununla o kişinin gerçekten altın olduğu değil, onun altın gibi saf ve değerli olduğu ifade edilir.
Allah’ın nûru da, “Allah’ın gönderdiği vahiyler”dir:

174Ey insanlar! Kesinlikle Rabbinizden size apaçık bir kanıt geldi. Ve Biz size apaçık/açıklayan bir ışık indirdik. (Nisâ/174)
8Öyleyse, Allah’a, Elçisi’ne ve Bizim indirdiğimiz ışığa/Kur’ân’a inanın. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Teğâbün/8)

156,157Allah diyor ki: “Benim azabım var; onu dilediğime dokundururum, rahmetim de var; o ise her şeyi kuşatmıştır. Onu da özellikle Allah’ın koruması altına girenlere, zekâtını; vergisini verenlere ve âyetlerimize inananlara; kendilerine iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine serbestleştiren, kirli, pis ve kötü şeyleri de üzerlerine yasaklayan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrât ve İncîl’de yazılmış bulacakları Anakentli/ Mekkeli Peygamber, o Elçi’ye uyan kimselere yazacağım. O hâlde, O’na iman eden, O’na kuvvetle saygı gösteren, O’na yardımcı olan ve O’nun ile birlikte indirilen nûru izleyen kimseler var ya, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (A‘râf/156,157)

Ayrıca, vahiy birçok âyette mecazen “güneş” olarak ifade edilmiştir. Allah’ın vahiyle toplumları aydınlatması ise birçok yerde (En‘âm/1, Bakara/257, En‘âm/122, Şûrâ/52-53, Mâide/15-16, Ahzâb/45-48) konu edilmiştir:

Burada, O’nun nûrunun misali, içinde kandil bulunan bir kandil yuvası gibidir; o kandil, bir cam içindedir; o cam, sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya, batıya nisbet edilemeyen [dünyanın her yerinde var olan] mübarek bir zeytin ağacındandır, ki onun [ağacın] yağı, neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile ışık verir; nûr üstüne nûrdur nitelemesiyle, gönderilen kitap ve elçinin süresizlik ve evrenselliği beyân edilmektedir. Bu, her insanın kolayca anlayabileceği şekilde izah edilmiştir: O, doğu-batı gibi herhangi bir yöreye, mekana indirgenemez; evrenin her yerindedir. Onun yakıt desteğine, enerji takviyesine ihtiyacı yoktur. O, inci gibi kat kat koruma altına alınmıştır. Mahfazaları şeffaftır, koruma katmanları ışığının yayılmasına engel olmaz.

Allah’ın nûr oluşu, âhiret âlemi için de kullanılmıştır:

69Ve yeryüzü Rabbinin nûruyla aydınlanmış, kitap konulmuş, peygamberler ve tanıklar getirilmiş ve aralarında hak ile karar verilmiştir. Ve onlara haksızlık edilmez. (Zümer/69)

Ayetteki “Nurüssemavatı vel arzı” ifadesini kurranın çoğu ve seçkin sahabeler, “Allaü NEVVERE Ssemavatı vel arza (Allah semaları ve yeryüzünü nurlandırmıştır)” şeklinde okumuşlardır.*




*İşte Kuran, Nur Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Linkler
Takvim