• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

51Yunus Suresi 1-2




Hatalı Çevrilen Ayetler


51Yunus Suresi 1-2


Hatalı Çeviri:
1. Elif. Lâm. Râ. İşte bunlar hikmet dolu Kitâb’ın âyetleridir.

2. İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler?





Doğru Çeviri:
1Elif/1, Lâm/30, Râ/200. İşte bunlar, o yasalar içeren kitabın âyetleridir.

2İnsanları uyar ve inananlara Rableri nezdinde kesinlikle “kademe sıdk [hoş gelişler, mutlu yaşamlar]”193 olduğunu müjdele diye kendilerinden, olgun bir adama vahyedişimiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler, “Hiç şüphesiz bu elçi/ bu kitap, kesinlikle apaçık büyüleyici sözler söyleyen bir bilgindir/göz boyayan etkili bilgilerdir” dediler.




1Elif/1, Lâm/30, Râ/200. İşte bunlar, o yasalar içeren kitabın âyetleridir.


Sure, bizim kanaatimize göre birer uyarı edatı olan "kesik harfler"e dikkat çekerek başlamıştır.

" اE,ل L, رR" harflerinin anlamı ile ilgili olarak geçmiş dönemlerde

- "Rabb benim, Ben Rabbim",

- "Ben Allah'ım, görürüm",

- "Ben Allah'ım, Rahman'ım" gibi bir takım yakıştırmalar yapılmıştır. Bazıları da bu harfleri Allah’ın "er-Rahman" isminde bulunan harflerin dağıtılmış şekli olarak görmüştür. [Razi, el-Mefatihu’l-Gayb; Kurtubi, el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an]

Bu harflerin EBCD [Ebced] tablosundaki sayı değerleri;

ا Elif: 1,

ل Lam: 30,

ر Ra: 200 olup bu sayı değerlerinin neyi ifade ettiği konusuna henüz bir açıklama getirilememiştir.

Ümidimiz, bu konu üzerinde ciddî çalışmalar, araştırmalar yapacak Kur’an erlerindedir.

"Kesik harfler"den sonra ayet, somut varlıkları göstermekte kullanılan "işte bunlar" anlamındaki " تلكtilke" işaret zamiri ile devam etmektedir. Bu durum, Kur’an’a sihir diyenlere sert bir cevap mahiyetindedir. " تلكTilke [işte bunlar]" sözcüğüyle ayetin başlangıcındaki "ا E, ل L, ر R" harflerine işaret edilmiş olabileceği gibi, bu ayetten sonra vahyedilecek olan 2-109 arasındaki ayetlere de işaret edilmiş olabilir. Biz, " تلكtilke" sözcüğüyle bu suredeki ayetlere işaret edilmiş olma olasılığını daha güçlü görüyoruz.

Keza, ayette geçen "Kitab-ı Hakim [hikmet dolu kitap]" tabiri ile kastedilen şey için de iki olasılık söz konusudur: "Kitab-ı Hakim" olarak nitelenen kitap Kur’an olabileceği gibi, gönderilmiş her kitabın kendisinden yazıldığı "Allah katında saklı kitap", yani Allah’ın bilgisi kapsamındaki "Levh-i Mahfuz" da olabilir. Ayrıca "Kitab-ı Hakim ifadesi ile Tevrat ve İncil kastedilmiştir, çünkü bu surede zikredilen ayetlerden Tevrat ve İncil'de de bahsedilmiştir" şeklinde bir anlam ortaya çıkarmak mümkünse de, bize göre bu çok uzak bir ihtimaldir.


KİTAP HAKKINDA KULLANILAN "HAKİM" SIFATININ MANASI:

" الحكيمHakim" sözcüğü "hikmet sahibi, muhkem kılınmış" demektir. Bu sözcük Kitap’ı niteleyen bir sıfat olarak kullanıldığında, o Kitap’ın helâl, haram ve ceza hükümlerini içerdiği, yani onun bir yasalar kitabı olduğu anlamına gelir.

Bu ayette geçen "Hakîm Kitap" Kur’an’dır. Nitekim bunu Kur’an’daki birçok ayette görmek mümkündür. Konu daha önce Ya Sin suresinde de tahlil edildiği için ilgili bölümün tekrar okunmasını önermekle yetiniyoruz.

"Hakim" sözcüğü Kur’an’da 92 yerde Allah’ın sıfatı mahiyetinde, 5 yerde de Kur’an’ın niteliği olmak üzere 97 kez geçmektedir. Sözcüğün Kur’an’ın niteliği olarak kullanıldığı diğer dört ayet şunlardır:

2-6Babaları uyarılmamış, bu yüzden de kendileri duyarsız bir toplumu kendisiyle uyarasın diye en üstün, en güçlü, en şerefli, yenilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin indirdiği yasalar içeren/bozulması engellenmiş Kur’ân kanıttır ki sen, o elçilerdensin, hiç şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerinesin. [Ya Sin/2- 6]

58İşte bu, Biz bunu sana, âyetlerden ve yasalar içeren hatırlatmalardan/öğütlerden/Kur’ân'dan okuyoruz. [Âl-i Imran/58]

2-5İşte bunlar, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergiyi veren, âhirete de kesin olarak inananların ta kendileri olan güzellik-iyilik üretenler –ki işte bunlar, Rableri tarafından bir doğru yol üzeredirler. Ve onlar, kurtuluşa erecek olanların ta kendileridir– için bir doğru yol kılavuzu ve rahmet olmak üzere yasalar içeren o kitabın âyetleridir. [Lokman/2-5]

4Ve şüphesiz Kur’ân, Bizim nezdimizdeki ana kitapta gerçekten çok yücedir ve yasalar içermektedir, sağlamdır/bozulması engellenmiştir. [Zühruf/4]

"Hakim" sözcüğünün ilk [vaz’] anlamı olan " منعmenea [engel olmak]" manasından yola çıkılarak "Kitab-ı Hakîm" tamlamasından "bozulması engellenmiş", "sağlam olarak korunmuş", "içerisinde tutarsızlık, çelişki bulunmayan Kitap" anlamı da elde edilebilir.



2İnsanları uyar ve inananlara Rableri nezdinde kesinlikle “kademe sıdk [hoş gelişler, mutlu yaşamlar]” olduğunu müjdele diye kendilerinden, olgun bir adama vahyedişimiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler, “Hiç şüphesiz bu elçi/ bu kitap, kesinlikle apaçık büyüleyici sözler söyleyen bir bilgindir/göz boyayan etkili bilgilerdir” dediler.


Bu ayette, Allah’ın kendilerinden bir beşeri elçi tayin etmesine şaşıran kâfirlere bunda yadırganacak bir şey olmadığı söylenmektedir.

Esbab-ı nüzul nakilleri, peygamberimizin elçi olarak gönderilmesi üzerine, Mekkelilerin "Allah, elçisi bir insan olmayacak kadar büyüktür" ve "Peki, Allah Ebu Talib'in yetiminden başka elçi gönderecek kimse bulmadı mı?" diyen kâfirlere bu ayetin bir cevap olarak nazil olduğunu kaydetmektedir. [Razi, el-Mefatihu’l-Gayb; Kurtubi, el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an]

Sureye girişin bu ayetle olması, Yunus suresinin İsra suresinin devamı olduğunu gösteren önemli bir işarettir. Bu, konumuz olan 2. ayetin İsra suresinin 95-111 ayetlerinin devamı olarak okunması hâlinde daha iyi anlaşılmaktadır.

"KADEME SIDK"

Ayette geçen "kademe sıdk" ifadesi hakkında klâsik kaynaklarda şu açıklamalar yapılmıştır:

Katade, bu ifadeyi "eskiden beri doğruluk" diye açıklamıştır. er-Rabi' ise "doğru ve gerçek bir mükâfat", Ata, "sıddıklık makamı", Yeman ise "doğru bir iman" diye açıklamıştır. Ayrıca "Meleklerin duası" diye açıklandığı gibi, "Önden gönderdikleri [kendilerinden önce vefat eden] salih evlat" diye de açıklanmıştır.

el-Maverdî der ki: (Kademe Sıdk), doğru ve samimi, itaate uygun, doğru mükâfatın verilmesi demektir. el-Hasen ve yine Katade derler ki: Kadem-i sıdk, Muhammed [sav]'dır.

Yine el-Hasen'den dedi ki: Bu, Peygamber [sav]'ın vefatı musibetiyle karşı karşıya kalmaları demektir.

Abdulaziz b. Yahya da der ki: "Kadem-i sıdk", Yüce Allah'ın: "Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik takdir edilmiş olanlar, işte onlar oradan [cehennemden] uzaklaştırılmışlardır" (Enbiya/101) buyruğunda dile getirilmiştir. Mukatil ise der ki: Kadem-i sıdk'tan kasıt, onların dünyada iken işledikleri güzel amellerdir. Taberî de bu görüşü tercih etmiştir. [Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an]

" قدمKadem [ayak]" ve " صدقsıdk [doğruluk]" sözcüklerinden meydana gelen "kademe sıdk" tamlaması, bize göre "doğruluk ayağı" demektir ve "insanların yaptıkları amellerin karşılığının hayırlı, uğurlu olması" anlamına gelir. Bu tamlama ile ayette "inananların yaptıkları amellerin karşılıklarını mutlaka eksiksiz hatta fazlasıyla alacakları, amellerin boşa gitmeyeceği" ifade edilmiştir. Yakın bir anlama gelmek üzere Türkçede de "Uğurlu kademli olsun" diye bir deyim vardır. "Kadem" sözcüğü bu deyimde "alınan, edinilen bir şeyin, alan için hayır ve uğur getirmesi" temennisini dile getirmekte ve Kur’an’daki "Kademe Sıdk" tamlamasındakine yakın bir anlam taşımaktadır.

Ayetin birinci cümlesini oluşturan "İnsanları uyar ve inananlara Rabbleri nezdinde kesinlikle ‘kademe sıdk’ olduğunu müjdele diye kendilerinden bir adama vahyedişimiz onlara tuhaf mı geldi?" şeklindeki soru cümlesi "İstifham-ı İnkari" olup takrir ve azar anlamı taşımaktadır. Kendilerine içlerinden birinin elçi olarak gönderilmesine şaşırdıkları için azarlanan kâfirlerin bu durumu başka ayetlerde de dile getirilmiş, hatta daha önceki kavimlerin de kendi peygamberlerine tıpkı Mekkeliler gibi davrandıkları bildirilmiştir:

4,5Ve içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldiğine şaştılar da o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler, "Bu bir sihirbazdır, çok çok yalan söyleyen birisidir. O bunca ilâhı, bir tek ilâh mı yapmış? Bu gerçekten çok şaşılacak bir şey!" dediler.
6-8Ve içlerinden ileri gelenler yürüdüler: "İlâhlarınız üzerinde direnin ve sözünüzden, kararınızdan dönmeyin. Bu, gerçekten, sizden beklenen bir şeydir! Biz bunu son/başka bir dinde işitmedik, bu ancak bir uydurmadır. Öğüt/Kitap aramızdan o'nun üzerine mi indirildi?" –Aksine onlar Benim öğüdümden/Kur’ân'dan yetersiz bilgi içindeler, aksine onlar henüz azabımı tatmadılar.– [Sad/4-8]

31Yine onlar: "Bu Kur’ân, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" dediler. [Zühruf/31]

94Ve insanlara yol gösterimi/Kur’ân gelince, kendilerinin iman etmelerine, sadece "Allah bir beşeri mi elçi gönderdi?" demeleri engel olur. [İsra/94]

Ve Necm/59, Kaf/1-3, A’raf/61-63, A’raf/67-69, Furkan/7, 8.

AYETTEKİ " ساحرSAHİR" SÖZCÜĞÜ

Ayetin son bölümündeki " ساحرsahir" sözcüğünün kıraatindeki farklılık, ayette " هذاbu" işaret zamiri ile işaret edilenin de farklı şekillerde anlaşılmasına yol açmaktadır.

İbn Kesir, Asım, Hamza, Halef, Kisaî ve Kûfeliler, sözcüğü "sahirün [sihirbazdır]" şeklinde kıraat etmişlerdir. [Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an]

Bu kıraate göre, ayette, sihirbazlık isnat edilen peygamberimize işaret edilmektedir.

Sözcüğün yaygın kıraati ise " سحرsihrün [sihirdir]" şeklindedir. Bu durumda, "sihir" olan Kur’an’dır. Yani " هذاbu" işaret sıfatı Kur’an’ı göstermektedir. Kur’an’ın kâfirlerce "sihir" olarak nitelenmesinin geçerli bir sebebi vardır, çünkü Kur’an’ın nitelikleri onların becerilerinin çok üstündedir. Kur’an’a ulaşamadıkları için onun edebi üstünlüğünü tenkit edememekte, "sihir" olduğu iddiasına yapışarak güya kendilerini sorumluluktan kurtaracaklarını sanmaktadırlar.*



193 Kadem [ayak] ve sıdk [doğruluk] sözcüklerinden meydana gelen kademe sıdk tamlaması, “doğruluk ayağı” demektir ve “insanların yaptıkları amellerin karşılığının hayırlı, uğurlu olması” anlamına gelir. Bu tamlama ile âyette, “inananların yaptıkları amellerin karşılıklarını eksiksiz, hatta fazlasıyla alacakları” ifade edilmiştir.





*İşte Kuran, Yunus Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim