• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

54Hicr Suresi 28-44




Hatalı Çevrilen Ayetler


54Hicr Suresi 28-44


Hatalı Çeviri:
28. Hani Rabbin meleklere demişti ki: «Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.»

29. «Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!»

30. Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.

31. Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.

32. (Allah:) Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi.

33. (İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi.

34. Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun!
35. Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır!

36. (İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.

37, 38. Allah: Sen bilinen bir vakte kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

39. (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

40. Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna.

41. (Allah) şöyle buyurdu: «İşte bana varan dosdoğru yol budur.»

42. «Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.»

43. Muhakkak cehennem, onların hepsine vâdolunan yerdir.

44. Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır.



Doğru Çeviri:
28,29Ve bir zamanlar Rabbin evrendeki güçlere, “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş/işlenebilen bir çamurdan bir beşer oluşturacağım. Ben, ona biçim verdiğimde ve onu bilgilendirdiğimde, siz hemen onun için teslimiyet gösterenler olarak yerle bir olun; hiçleşin” demişti.

30,31Bunun üzerine İblis/düşünce yetisi hariç, meleklerin/evrendeki güçlerin hepsi topluca boyun eğip teslimiyet gösterdiler. O, boyun eğip teslimiyet gösterenler ile beraber olmaya karşı çıkıp yapmadı.

32Allah dedi ki: “Ey İblis! Ne oluyor sana da, boyun eğip teslimiyet gösterenlerle olmuyorsun?”

33İblis cevap olarak; “Kuru balçıktan, şekil verilmiş/işlenebilen bir çamurdan oluşturduğun bir beşere boyun eğip teslimiyet göstermem için oluşturulmadım” dedi.

34,35Allah, “Öyle ise oradan çık! Sen, artık kesinlikle kovulmuş, mahvolmuş birisin ve kesinlikle Din gününe kadar dışlanma sadece senin üzerindedir” dedi.

36İblis, “Rabbim! Öyle ise onların yeniden dirilecekleri güne kadar beni karşında tut/bana süre tanı!” dedi.

37,38Allah, “Öyleyse sen kesinlikle bilinen vaktin gününe kadar karşıda tutulanlardansın/ süre tanınanlardansın” dedi.

39,40İblis dedi ki: “Rabbim! Sen beni, insanları azdırmam için yarattığından dolayı kesinlikle ben de yeryüzünde, her şeyi onlara süsleyeceğim ve arıtılmış kulların hariç onların hepsini kesinlikle azdıracağım!”

41-44Allah dedi ki: “İşte bu Benim üzerime aldığım dosdoğru bir yoldur. Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Şüphesiz ki onların hepsine vaat edilen yer de cehennemdir. Onun için yedi kapı vardır. O kapıların her biri için onlardan bir parça ayrılmıştır.”219


Bu ayet grubunda Rabbimiz, insanın madde ve enerjiden olan yapısını temsilî bir anlatımla ortaya koymaktadır.

İnsan soyunun ilk yaratılış aşamalarına dair bilgiler Kur’an’da ilk kez Sad suresinin 71-85. ayetlerinde verilmişti:

71,72Hani Rabbin bir zaman evrendeki güçlere, "Şüphesiz Ben çamurdan bir beşer oluşturucuyum. Onu düzgünleştirip bilgili hâle getirdiğim zaman derhal ona boyun eğip teslim olun" demişti.
73,74Bunun üzerine İblis/düşünce yetisi hariç evrendeki güçlerin tümü hep birlikte boyun eğip teslimiyet gösterdiler, İblis büyüklük tasladı ve görmezden gelenlerden oldu.
75Allah, "Ey İblis! O benim iki elimle/kudretimle oluşturduğuma boyun eğip teslim olmana ne engel oldu? Büyüklendin mi? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi.
76İblis dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım. Beni enerjiden oluşturdun, onu ise maddeden oluşturdun."
77,78Allah, "Hemen çık oradan, artık sen kesinlikle kovulmuşsun, /katilin, asılsız söz ve düşünce üretenin, karanlığa taş atanın tekisin, "Elbette hayırdan uzak tutmam da karşılık gününe kadar senin üzerindedir" dedi.
79İblis, "Rabbim! O hâlde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana süre ver" dedi.
80,81Allah, "Haydi, sen belirli bir vakte kadar süre verilenlerdensin" dedi.
82,83İblis, "Öyle ise en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan; mutlak galip oluşuna yemin ederim ki ben onların hepsini; –içlerinden arıtılmış kulların hariç– kesinlikle azdıracağım" dedi.
84Allah dedi ki: "Gerçek budur. Ben de şu gerçeği söylüyorum: "85Andolsun ki cehennemi kesinlikle senden ve onların sana uyanlarından; hepinizden dolduracağım." [Sad/71-85]

Gerek Sad suresinde gerekse konumuz olan pasajda insanın yaratılışıyla ilgili ifadeler temsilîdir. Olayın bir tiyatro sahnesi gibi canlandırılarak anlatılması, evrenin, dünyanın ve canlıların var oluş aşamaları hakkında bilgi sahibi olmayanların konuyu iyi anlamalarını sağlamaya yöneliktir. Konunun Allah, melekler, Âdem ve İblis arasında geçen diyaloglarla anlatılması, olayın tamamen temsilî olduğunu göstermektedir. Çünkü Yüce Allah'ın bir insanla bu tarz konuşması veya Kendi yarattığı bir şeyin O'na isyan etmesi, bizzat Kendisinin Kur’ân'da bildirdiğine göre mümkün değildir.
Ayette ifade edilen "çamurdan yaratılış", "tesviye", "ruhun üfürülmesi" ve "meleklerin secdesi" bir anda olup bitmiş olaylar değildir. Kur’an’da verilen ayrıntılara göre, bu olaylar milyarlarca yıllık bir süreçte gerçekleşmiştir. Yani, bu anlatımlardan: "Allah, melekleri ve İblis’i çağırdığı bir toplantıda 2-3 dakika içinde, hemen Âdem’i yaratacağını söyledi ve yaratıverdi. Sonra meleklere secde etmelerini söyledi, onlar da derhal secde ettiler. Ama İblis ..." şeklinde, her şeyin çok kısa bir zamanda gerçekleştiği anlamını verecek bir sonuç çıkarılmamalıdır.

Konu ile ilgili geniş açıklama Sad Suresi’nin tahlilinde verildiğinden, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.

Konumuz olan 44. ayette cehennemin yedi kapısı olduğundan bahsedilmektedir. Cehennemin yedi kapısının ne olduğu hakkında birçok görüş ileri sürülmüştür. Açıklamaların çoğu, bu kapıların cehenneme girecek günahkârların işledikleri suç cinslerine göre olduğu yönündedir. Mesela inançsızların, münafıkların, müşriklerin veya nefse, mala, mülke, makama, şehvete tapanların hep kendilerine ayrılmış ayrı kapılardan cehenneme girecekleri söylenmiştir. Görüş sahipleri, kâfirlerin kendi inkârcılıklarının yansıması olan inançsızlık, yalanlayıcılık, müşriklik, münafıklık gibi amellerinin cezalarını çekmek üzere atılacakları cehennemin Kur’an’da farklı isim ve niteliklerde olmasına dayanarak, cehenneme ait bu isim ve niteliklerin cehennemin kapılarını temsil ettiğini ileri sürmüşlerdir. Kur’an’da geçen isim ve nitelikler şunlardır:

1- Nar["ateş"; genel bir tabirdir],

2- Lezâ ["hiddetli alev/alev püskürtüsü"]

3- Sa'îr ["harlı alev"],

4- Sekar ["kavurucu ateş]

5- Cahîm ["harlı ateş"],

6- Hâviye [kızgın ateş]

7- Hutame ["ezici, iliklere işleyen azap]

Birçokları tarafından bu niteliklerin cehenneme ait ayrı bölümler olduğu kabul edilmiş ve her bölümün ayrı bir kapısı olacağı öngörülmüştür.

Klasik kaynaklarda yer alan iki görüş ise şöyledir:

Ateşin en üst basamağında Muhammed ümmetinden olanlar, ikincisinde Hıristiyanlar, üçüncüsünde Yahudiler, dördüncüsünde Sabiiler, beşincisinde Mecusiler, altıncısında Arap müşrikleri, yedincisinde ise münafıklar, Firavun hanedanı ve Hz. İsa'ya sofra indirilmesini isteyip de indirildikten sonra onu İnkâr edenler bulunacaktır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar" (Nisâ/145). Yine Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine sokun!" (Mü'min/46). Sofranın indirilişini görenlerden kâfir olanlar hakkında da "Ama bundan sonra sizden kim kâfir olursa, Ben onu alemlerden kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım" (Maide/115) diye buyurmaktadır. [Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an]

1- Cehennem, üst üste yedi tabakadır. Her bir tabakaya "dereke" denir. Bunun böyle olduğuna, "Hiç şüphesiz münafıklar, cehennemin en alt derekesindedirler" (Nisa/145) ayeti de delildir.

2- Cehennemin karargahı yedi kısma ayrılmıştır ve her kısmın bir kapısı vardır. İbn Cüreyc'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bunların ilki cehennemdir, sonra "Lezâ", sonra "Hutame", sonra "Sa'ir", sonra "Sakar", sonra "Cahîm", sonra "Hâviye" gelir." Dahhâk şöyle demiştir: "İlk tabakada [derekede], mü'minler günahları nispetinde azap olunur ve sonra oradan çıkarılırlar. İkincisi Yahudilere, üçüncüsü Hıristiyanlara, dördüncüsü Sâbiîlere, beşincisi Mecûsilere, altıncısı müşriklere, yedincisi de münafıklara aittir. [Razi; el-Mefatihu’l-Gayb]

Ancak cehennem bir bütündür ve yukarıdaki isim ve nitelikler cehennemdeki azabın niteliklerini yansıtmaktadır. Cennet ve cehennemin Kur’an’daki anlatımları temsilî [sembolik] anlatımlardır. Bu semboller özellikle Arabistan coğrafyasından alınan, o coğrafya ile ilgili sembollerdir. Çünkü cennet ve cehennem hem gayb konularındandır hem de içinde bulunduğumuz boyuttan farklı boyutta olan mekanlardır. Dolayısıyla insanların yaşadığından farklı bir boyutta olan herhangi bir şeyin mahiyetinin tam olarak anlaşılması, zihinde canlandırılması ancak semboller vasıtası ile mümkün olabilmektedir. Rabbimiz de cennet ve cehennemi bize bu nedenle temsilî olarak anlatmaktadır:

35Allah'ın koruması altına girmiş kişilere söz verilen cennetin örneği şöyledir: Onun altından ırmaklar akar, nasiplikleri; meyveleri, renkleri, tatları ve gölgeleri süreklidir. İşte bu, Allah'ın koruması altına girmiş kişilerin âkıbetidir. Kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin âkıbeti de Ateş'tir. [Rad/35]

14,15Peki, Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, işinin kötülüğü kendisine süslü gösterilen ve boş-iğreti arzularına uyan kimseler gibi; Ateş'te sonsuz olarak kalacak olan ve kaynar su içirilip de bağırsakları paramparça olan kimseler gibi midir? Allah'ın koruması altına girmiş kişilere vaat edilen cennetin örneği: "Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. [Muhammed/15]

Cehennemin kapılarıyla ilgili olarak verilen "yedi" sayısı, bize göre çokluktan kinayedir. Bununla insanları cehenneme sürükleyen yolların çokluğu anlatılmıştır. Çünkü daha evvel birçok kez açıkladığımız gibi, "yedi" sayısı "çokluk, değişiklik" anlamını ifade etmek için de kullanılmaktadır.*




218 Âyette geçen ruh sözcüğünün esas anlamı, “can”dır. Sözcük “vücuh” ifade eden, yani hakikat ve mecâz olarak birçok anlamda kullanılabilen bir sözcüktür. Ansiklopedik anlamda ruh, genel olarak “varlığın maddî olmayan boyutu ya da özü” olarak tarif edilmiştir. Ruh sözcüğü, yukarıda verdiğimiz hem sözlük hem de ansiklopedik anlamlara uygun olarak, “manevî benlik” ve “can” kavramları ile eş anlamlı kabul edilmiştir. Geniş anlamda “canlılık, duygu” demek olan ve ayrıca “karakter” anlamına da gelen ruh sözcüğü, mecâzen “bir şeyin özünü, en önemli ve en can alıcı noktası”nı ifade eden bir anlam taşımaktadır. Meselâ pasif kimseler hakkında kullanılan “ruhsuz” sıfatı, sözcüğün geniş anlamına, “meselenin bütün ruhu buradadır” şeklindeki deyimleşmiş cümle de, mecâz anlamına birer örnek teşkil eder. Sonuç olarak, yukarıdaki anlamlar etrafında “ruh” ile ilgili yüzlerce deyim üretilmiştir.

Ruh sözcüğünün geleneksel dinî terim anlamı, çok genel bir ifadeyle “bedensel varlığı yaratıldıktan sonra Allah tarafından üflenmek sûretiyle insana kazandırılan canlılık” şeklinde tanımlanmaktadır.

Ruh sözcüğü Kur’ân'da “ilâhî esinti, vahy/bilgi” anlamında kullanılmıştır, geleneksel anlamdaki ruh ile alakası yoktur. Kur’ân'da bahsedilen ruh [ilâhî esinti, vahiy], sadece “bilerek ve isteyerek bu ruha sahip olan ve onu hayatına geçiren ferd ve toplumlara anlamlı bir canlılık veren, onları kokuşmaktan koruyan bir şey”dir.

219 Aynı konu Sâd/71-85'de (66. necmde) de geçmiştir.





*İşte Kuran, Hicr Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim