57Lokman Suresi 6-9
Hatalı Çevrilen Ayetler
57Lokman Suresi 6-9
Hatalı Çeviri:
6. İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.
7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver!
8, 9. Şüphesiz, iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, içinde devamlı kalacakları ve nimetleri bol cennetler vardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
Doğru Çeviri:
6İnsanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence edinmek için laf eğlencesi satın alır. İşte onlar, kendileri için aşağılayıcı bir azap olanlardır.
7Ve ona âyetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında bir ağırlık varmış da onları işitmemiş gibi, büyüklük taslayarak sırt çevirir. İşte ona, çok acı verecek bir azabı müjdele.
8,9Şüphesiz şu iman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış olan kişiler, içinde sonsuz olarak kalıcı oldukları hâlde, kendileri için nimet cennetleri olanlardır. Bu, Allah'ın gerçek bir vaadidir. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
6İnsanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence edinmek için laf eğlencesi satın alır. İşte onlar, kendileri için aşağılayıcı bir azap olanlardır.
6 ve7. ayetlerde kâfirlerin kınanmalarına karşılık, bu ayetlerde de inanıp salihatı işleyen müminler övülmekte ve onlar için hazırlanan güzel karşılık müjde edilmektedir.
7Ve ona âyetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında bir ağırlık varmış da onları işitmemiş gibi, büyüklük taslayarak sırt çevirir. İşte ona, çok acı verecek bir azabı müjdele.
Bu ayetlerde "cahil, inatçı ve kibirli müşrik" tip sergilenmektedir. Türünün bir örneği olan müşrik kişi, "bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence edinmek için laf eğlencesi satın almakta"dır. Allah bunların sonunun ne olacağını, alaylı bir üslup ile "İşte ona çok acı verecek bir azabı müjdele" ifadesiyle bildirmektedir.
Ayettegeçen "bilgisizce" ifadesini basit cehalet olarak anlamak yeterli değildir. Ayetin devamındaki "boş laf satın alır" ifadesine göre, "bilgisizce" ortaya konan iş, bilinçli, teşkilatlı ve programlı bir şekilde yapılmaktadır. Ayetten anlaşıldığına göre, tipi karakterize edilen kişi masallarla, şarkılarla, asılsız hikâyelerle halkı kendisine bağlayıp oyalayarak ilahî vahiyleri alaya almak istemektedir. Niyeti Kur'an davetini alaya almak, maskara etmek ve gülünç duruma düşürmektir. Kafasında Allah'ın diniyle savaşmak üzere bir taktik geliştirmiştir. Bu taktiğe göre, Rasulüllah Allah'ın vahiylerini halka tebliğ etmeye başlar başlamaz, bir tarafta büyüleyici, tatlı sesli bir genç kız müzik konseriyle marifetini gösterecek, diğer tarafta da tatlı dilli bir hikâyeci İran hikâyeleri ve masalları anlatarak ilgiyi üzerine toplayacaktır. Böylece halk "Allah", "ahlâk" ve "ahiret" hakkında herhangi bir şey dinleyebilecek bir durumda olmayacaktır.
Nitekim "Esbab-ı Nüzul" nakilleri bunu doğrulamaktadır:
Denildiğine göre, ayet-i kerime Nadr b. el-Hâris hakkında nazil olmuştur. Çünkü o Rüstem ve İsfendiyar gibi kimselere ait Acem [İranlı]ların kitaplarını satın almıştı. Nadr Mekke'de oturur, Kureyşliler "Muhammed böyle dedi" dediklerinde buna güler ve onlara Pers hükümdarlarının başından geçen olayları anlatır ve şöyle dermiş: "Benim bu anlattıklarım Muhammed'in sözlerinden daha güzeldir."
Bunları el-Ferra, el-Kelbî ve başkaları nakletmiştir.
Bir diğer açıklamaya göre; Nadr şarkıcı cariyeler satın alır ve müslüman olmak isteyen bir kişiyi buldu mu mutlaka bu şarkıcı cariye ile birlikte o kimsenin yanına gider ve ona "Yedir, içir ve şarkı söyle!" derdi. Sonra da şunları söylerdi: "İşte bu, Muhammed'in seni kendisine davet ettiği namazdan, oruçtan ve onun önünde fedakârlık edip çarpışmandan daha iyidir." [Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an]
7. ayette "kibir" denen illetin insanı ne hale getirdiği anlatılmaktadır. Bu zihinsel hastalık duyuları devre dışı bıraktırmakta, insana sağduyusunu kaybettirmektedir. Böyle birisinin de bunca ayetler karşısında aklederek gerçeği bulması söz konusu olmamaktadır. Kibirlerine mağlup olmuş bu tür kimselerin durumu Müminun suresinde de konu edilmiştir.
65-67Bugün feryat etmeyin! Şüphesiz siz, Bizden yardım göremezsiniz. Şüphesiz âyetlerimiz size okunurdu da, buna karşı siz kibirlenerek ve geceleyin hezeyanlar savurarak arkanızı dönüp gidiyordunuz. [Mü’minun/65- 67]
Müşriklerin kibirden kaynaklanan durumları başka ayetler (Fussılet/5, En'âm/25)
Müminler ise kibirden kaçınıp yapılan davete alçakgönüllülükle uymaktadırlar:
17,18Ve tağuta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelen kimseler, kendileri için müjde olanlardır. Haydi, müjdele, sözü dinleyip de en güzeline uyan kullarımı! İşte onlar, Allah'ın kendilerine doğru yol kılavuzu verdiği kimselerdir. Ve işte onlar, kavrama yeteneği/temiz akıl sahibi olanların ta kendileridir. [Zümer/17, 18]
Kibirden kaynaklanan bir düşmanlıkla İslam mesajını engellemeye çalışmak sadece Nadr b. Haris'in değil, tüm İslam düşmanlarının genel stratejisidir.
26Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: "Üstün gelmeniz için bu Kur’ân'ı dinlemeyin, onun içinde anlamsız şeyler yapın/anlaşılmasını her türlü yolla engelleyin" dediler. [Fussılet/26]
8,9Şüphesiz şu iman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış olan kişiler, içinde sonsuz olarak kalıcı oldukları hâlde, kendileri için nimet cennetleri olanlardır. Bu, Allah'ın gerçek bir vaadidir. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
Ayetlerden anlaşılan bir başka husus da, Kur’an’ın tanımladığı çerçevede iman etmenin ve salihatı işlemenin birbirine bağlı iki paralel olgu olduğudur. "Salihatı işlemek" ifadesiyle neyin kast edildiğini, önemine binaen bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz:
SÂLİHÂTI İŞLEMEK: "عملواالصّلحات – [amilu’s-sâlihât] sâlihâtı işleyenler" olarak çevirdiğimiz ifade kalıbı Kur’ân'da toplam 62 âyette yer almıştır. Bu kalıbın pek çok meal ve tefsirde olduğu gibi "salih amel işleyenler" şeklinde çevrilmesi isabetli değildir.
"اصلاح - Islâh" sözcüğünden türemiş olan "sâlihât" düzeltmek demektir. "Sâlihâtı işlemek" ise bozuk olan şeyi düzeltmek, düzelticilik yapmak, düzeltmeye yönelik işler yapmak anlamlarına gelir.
Kur’ân'daki bu hususlar dikkate alınarak "sâlihât" konusunda şunları söylemek mümkündür: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek sâlihâtı işlemek değildir. Ama öğüt verme yolu ile namaz kılmayanı namaz kılar hale getirmek, zekât vermeyeni zekât verir hale getirmek, oruç tutmayanı da oruç tutar hale getirmek, sâlihâtı işlemektir. Bu kavramı toplumsal boyuta taşıdığımızda, bulunduğumuz zaman ve zeminde adlî, idarî, siyasî, iktisadî ve benzeri alanlarda her türlü bozukluğun düzeltilmesi için gösterilecek her türlü çaba, yapılacak uygulama "sâlihâtı işlemek" anlamına gelmektedir.
Bu konunun detayı için Asr Suresi’nin tahlilinin yeniden okunmasını öneriyoruz.
Konumuz olan ayette dikkati çeken bir diğer husus da "cennet nimetleri" yerine "nimet cennetleri" ifadesinin kullanılmış olmasıdır. Bu ifade ile cennetlerin müminlerin kendi malları olduğu, nimetleri kendi mülklerinden elde ettikleri, başkasının mülkündeki nimetlerden istifade etmiş olmadıkları, olmayacakları açıklanmaktadır.
Ayetteki "Bu, Allah'ın gerçek bir vaadidir" ifadesi vaat edilenlerin mutlaka gerçekleşeceğini; daha sonra gelen "Ve O, Aziz’dir, Hakîm’dir" ifadesi de bu va’di gerçekleştirirken hiç kimsenin Allah’a engel olmayacağını bildirmektedir.
* Şüphesiz, "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru olanlar; onların üzerine, haberci âyetler sürekli iner; "Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında ve âhirette sizin yol gösterenleriniz, yardımcılarınız, koruyanlarınızız. Cennette, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olan, engin merhamet sahibinden bir ikram olarak sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada istediğiniz şeyler de sizin içindir." [Fussılet/30-32]*
*İşte Kuran, Lokman Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz