• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

61Fussilet Suresi 37-40




Hatalı Çevrilen Ayetler


61Fussilet Suresi 37-40


Hatalı Çeviri:
37. Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun âyetlerindendir. Eğer Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin!

38. Eğer insanlar büyüklük taslarlarsa (bilsinler ki) Rabbinin yanında bulunan (melekler) hiç usanmadan, gece gündüz O'nu tesbih ederler.

39. Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın âyetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir.

40. Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar bize gizli kalmaz. O halde, ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! Kuşkusuz O, yaptıklarınızı görmektedir.



Doğru Çeviri:
37Ve gece, gündüz, güneş ve ay O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Güneşe ve aya boyun eğip teslimiyet göstermeyin. Ve eğer sadece Allah'a kulluk yapıyorsanız, onları oluşturmuş olan Allah'a boyun eğip teslimiyet gösterin.

38Buna rağmen onlar eğer büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbini iyi tanıyan kişiler her zaman O'nun için Allah'ı noksan sıfatlardan arındırırlar ve onlar hiç usanmazlar.

39Şüphesiz senin yeryüzünü boynu bükük görüp de Bizim onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, onun titreşmesi ve kabarması da O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Şüphesiz ki ona hayat veren, kesinlikle ölüleri de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü yetendir.

40Şüphesiz alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapan kimseler Bize gizli kalmazlar. O hâlde ateşe atılacak olan kişi mi daha hayırlıdır, yoksa kıyâmet günü güven içinde gelecek kişi mi? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri en iyi görendir.


37Ve gece, gündüz, güneş ve ay O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Güneşe ve aya boyun eğip teslimiyet göstermeyin. Ve eğer sadece Allah'a kulluk yapıyorsanız, onları oluşturmuş olan Allah'a boyun eğip teslimiyet gösterin.

38Buna rağmen onlar eğer büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbini iyi tanıyan kişiler her zaman O'nun için Allah'ı noksan sıfatlardan arındırırlar ve onlar hiç usanmazlar.


Bu ayetlerde de yine aklını kullanabilen kimselere Allah’ın evrendeki ayetleri hatırlatılmakta ve bu ayetlerden hareketle Allah’ı tanımaları istenmektedir. Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan sıradan bir güç değildir:

164Şüphesiz ki göklerin ve yerin oluşturuluşunda, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde,
insanlara yarayan şeylerle denizde akıp giden gemide,
Allah'ın semadan bir su indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde,
yeryüzünde her deprenen canlılardan yaymasında,
rüzgârları evirip çevirmesinde,
gök ile yeryüzü arasında emre hazır olan bulutta, şüphesiz akıllarını çalıştıran bir toplum için elbette alâmetler/göstergeler vardır. [Bakara/164]

37. ayetin sonunda ise Yüce Allah "Ve eğer sadece Allah’a kulluk yapıyorsanız, onları yaratmış olan Allah’a secde edin" diyerek bu ayetlere [Güneş ve Ay’a] secde etmeyi yasaklamaktadır: Yani, "Onları belirli bir nizam ve intizam içinde takdir eden ve emrine boyun eğdiren Allah'a ibadet edin."

38. ayetteki "Rabbinin yanındaki kişiler gece gündüz [her zaman] O'nun için tesbih ederler ve onlar hiç usanmazlar" ifadesinde geçen "Rabbinin katında olanlar" cümlesiyle "bilginler"in kastedildiğini söyleyebiliriz. Bilgili insanlar ne şirk koşarlar, ne de Allah’a kulluktan geri dururlar.

ARAPLARIN GÜNEŞ’E VE AY’A İBADET ETMELERİ ÜZERİNE

Konumuz olan ayetlerden, putları veya insanları ilah edinenlerden başka Ay ve Güneş’i ilah edinip onlara tapan müşriklerin de olduğu anlaşılmaktadır. Bu, Araplar için ilk kez dile getirilen bir şirk şeklidir. Demek ki, Kur’an indiği dönemde Mekke ve civarında Ay’a ve Güneş’e secde eden kimseler de bulunmaktaydı. Dinler tarihinde, bu iki gök cismine tapınmanın genellikle Yemen, Mısır ve Irak gibi yörelerde yer aldığı konu edilir. Bu tarihsel bilgiler bize Ay ve Güneş’e tapan o yöre halkından Mekke’ye gelip yerleşenler olduğu izlenimini vermektedir. Nitekim o yıllarda Mekke’de "Abdüşşems [Güneşin kulu]" adında kimseler bulunmaktaydı. Hatta Ümeyye Oğullarının dedelerinden birinin adı da "Abdüşşems [Güneşin kulu]" idi.

39Şüphesiz senin yeryüzünü boynu bükük görüp de Bizim onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, onun titreşmesi ve kabarması da O'nun alâmetlerinden/ göstergelerindendir. Şüphesiz ki ona hayat veren, kesinlikle ölüleri de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü yetendir.


Bu ayette Rabbimiz dikkatleri insanların gözleri önünde cereyan edip duran bir başka ayete çekerek ölülerin dirileceği gerçeğine inanılmasını istemektedir.

Ayette geçen "خاشعة haşiaten [boynu büküklük]" ifadesi, kişinin zelilliğini, Allah karşısındaki küçüklüğünü kabul etmesi demektir. Dolayısıyla bu ifade, yeryüzünün yağmurdan ve bitkilerden uzak kaldığı zamanki durumunu anlatmak için kullanılmış sanatsal bir ifadedir. Edebiyatta bu sanata teşbih denir.


40Şüphesiz alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapan kimseler Bize gizli kalmazlar. O hâlde ateşe atılacak olan kişi mi daha hayırlıdır, yoksa kıyâmet günü güven içinde gelecek kişi mi? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri en iyi görendir.


Rabbimiz ölüleri tekrar dirilteceğine dair yeryüzündeki ayetlerine dikkat çektikten sonra, bu ayette de aklını başına toplayıp gösterdiği kanıtlardan ibret almayan ve içinde bulundukları inkârcılık sapıklığını devam ettirenlerden habersiz kalmayacağını, onlara mutlaka hesap soracağını bildirmektedir. Bu ifadeler apaçık bir tehdit niteliğindedir.

Ayette geçen "doğruluktan ayrılıp inkâra sapan kimseler" ifadesi:

1-Anlam bu paragrafa göre özelleştirildiğinde; "Kur’an’ın dinlenmesine engel olanlar, Kur’an’ın okunması esnasında ıslık çalarak gürültü koparanlar, boş söz söyleyip, el çırpıp ıslık çalanlar ve Kur’an içinde Tertil’i ve Tedebbürü bozanlar, sözcüklerin öz anlamlarını değiştirmeye yeltenenler" olarak;

2-Anlam genelleştirildiğinde ise "Allah’ın ayetleri hakkında yalan söyleyenler, inatlaşanlar ve ayrılık içerisinde olanlar" olarak anlaşılabilir.

Ayetteki "İstediğinizi yapın! Şüphesiz ki O [Allah], yaptığınız şeyleri en iyi görendir" ifadesi, tehdit içeren bir emirdir. "Sizler, bu ikisinin eşit olmayacağını bildikten ve amellerin karşılığının mutlaka verileceğini öğrendikten sonra, istediğinizi yapabilirsiniz" demektir.*



*İşte Kuran, Fussilet Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim