7Tekvir Suresi 1-14
Hatalı Çevrilen Ayetler
7Tekvir Suresi 1-14
Hatalı Çeviri:
1. Güneş katlanıp dürüldüğünde,
2. Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,
3. Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,
4. Gebe develer salıverildiğinde,
5. Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,
6. Denizler kaynatıldığında,
7. Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,
8, 9. Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,
10. (Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,
11. Gökyüzü sıyrılıp alındığında,
12, 13. Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında,
14. Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.
Doğru Çeviri:
1Güneş katlanıp dürüldüğünde, 2yıldızlar bulandığında, 3dağlar yürütüldüğünde, 4çıkarlar ve en iyi gelir kaynakları32 işe yaramaz olduklarında, 5canlılar yaratılış özelliklerini yitirdiklerinde,33 6denizler kaynatıldığında, 7insanlar inanç ve amellerine göre gruplandığında,34 8,9inim inim inletilenlere,35 “Hangi günahtan dolayı öldürüldüğü/hayatı mahvedildiği?” sorulduğunda, 10amel defterleri açılıp yayınlandığında, 11gök sıyrılıp açıldığında, 12cehennem kızıştırıldığında 13,14ve cennet yaklaştırıldığında herkes ne hazırladığını anlar.
1Güneş katlanıp dürüldüğünde,"تكوير Tekvir" sözcüğü, " كوّرت küvvirat" fiilinin mastarı olup "كور kevr" sözcüğünden türemiştir. Tekvir; yuvarlak şekle sokmak, toplamak, sarık sarar gibi sarmak, bohçalamak anlamlarına geldiği gibi, devirmek, kürümek, yıkıp atmak anlamlarına da gelir. [Lisanü’l Arab, "kvr" mad. ] Bu sözcük Arapça'dan Farsça'ya ve Farsça'dan da Türkçe'ye "kör olmak" anlamında geçmiştir. Sözcüğün yapısı [tef'il babından oluşu] çokluk, peklik anlamlarını içerir. Bu kalıp işin "çok" yapıldığını ifade ederek fiile "çok sarılmış, çok yuvarlanmış" anlamını kazandırır. Bu hususlar dikkate alındığında "Küvviret" sözcüğü ayette "Güneş iyice köreltildiğinde" anlamını ifade eder.
2yıldızlar bulandığında, 3dağlar yürütüldüğünde, 4çıkarlar ve en iyi gelir kaynakları işe yaramaz olduklarında/on aylık gebe develer umursanmadığında,
dördüncü ayetin orijinalinde geçen "عشأر işar" sözcüğü on aylık gebe develer için kullanılmaktadır. Araplar on aylık gebe develere doğuruncaya kadar bu adı verirler. [Lisanü’l Arab, "aşr" mad.] Bu develer hem süt hem de yavru vermeleri bakımından çok kıymetlidirler.
Bu nitelikteki develerin başıboş bırakılmasından maksat, çobansız ve bakımsız bırakılarak umursanmamalarıdır. Zira korkunç kıyamet olayları içinde, develerin sahipleri böyle en kıymetli mallarını bile başıboş bırakıp kaçışacaklardır.
Âyetin orijinalindeki sözcüklerin lafzî anlamı, "on aylık gebe develer umursanmadığında" şeklindedir. "On aylık gebe deve", çiftlik, fabrika, maden ocağı, han, hamam vs. gibi o günün insanlarının çıkarlarını ve sahip oldukları en iyi gelir kaynaklarını ifade eder.
Bu ayetin mesajının dünyanın çeşitli yerlerindeki sosyal çevrelere farklı farklı anlatılması gerekir. Ayetin esas mesajı, o an geldiğinde herkesin çok değer verdiği şeyleri terk edeceklerini, bırakacaklarını, unutacaklarını bildirmesidir. Bu durumda ayetteki mesaj, bir sanayi ülkesinde "Fabrikalar bırakılıp kaçıldığında...", bir finans çevresinde "Bankalar açık bırakılıp kaçıldığında...", denizciliğin önemsendiği bir yörede ise "Kaptan gemisini terk edip kaçtığında" şeklinde anlaşılmalıdır.
5canlılar yaratılış özelliklerini yitirdiklerinde,
Âyetteki orijinal ifadelerin lafzî manası, "vahşî hayvanlar bir araya toplandığında" şeklindedir. Burada bu ifade ile kıyâmetin dehşetiyle vahşi hayvanların bile, koyun ve kuzu gibi bir arada toplanacakları, dolayısıyle bunların, kendi öz benliklerini yitirecekleri bildiriliyor.
Normal şartlarda vahşî hayvanların bir araya toplanması mümkün değildir. Ama kıyamet şartlarında her şey alt üst olacak, her şey aslî niteliğini yitirecektir. Korkunçluğun verdiği dehşet ile vahşî hayvanlar bile şaşırıp kalacaklar, yaratılış özelliklerinin aksine davranacaklardır.
6denizler kaynatıldığında,
Surenin ilk altı ayetinde kıyametin ilk aşamaları anlatılmıştır. Bu ilk aşamaların nasıl gerçekleşeceği ile ilgili olarak değişik bilim dalı mensuplarınca birçok teori geliştirilmiştir. Bu teorilerin öngördüğü aşamalar birbirinden farklı da olsa, gerçekleşeceğini düşündükleri son, ayetlerde açıklandığı gibi her şeyin normal akışından çıkacağı, evrenin düzeninin bozulacağı, kısaca kıyametin kopacağı şeklindedir. Bu teoriler henüz birer öngörü mahiyetinde oldukları için daha fazla açıklanmalarına gerek yoktur. Belirtilmesi gereken en önemli yanları, Kur'an'ın bildirdiği kaçınılmaz sonun hepsi tarafından da kabul ediliyor olmasıdır.
Kıyamete ait sahneler başka detaylar verilerek ileride pek çok ayette karşımıza çıkacaktır. Meselâ İbrahim suresinin 48. ayetinde bu sahne şöyle anlatılmıştır:
"O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vâhid [Sıfatlarında, özelliklerinde tek ve biricik olan; kullarının ibadet ve yönelişlerinde kendisine herhangi bir varlığı eş ve aracı tutmalarını istemeyen] ve Kahhar olan [Kâfirleri kahrı altında ezen] Allah'ın huzurunda dikilir."
7insanlar inanç ve amellerine göre gruplandığında,
Âyetin orijinalindeki ifadenin lafzî anlamı, "nefisler eşleştirildiğinde" şeklindedir. Vâkıa/7'ye (127. necm) göre buradaki eşleştirme, "sağcılar, solcular ve öncüler" şeklinde insanların kendi aralarındaki eşleştirmedir, birleştirmedir, yani grup grup toplamadır.
Bu ayetten itibaren kıyamet sahneleri bitmiş, mahşer sahneleri anlatılmaya başlanmıştır.
Ayetteki "Nefislerin eşleştirilmesi" ifadesi hakkında çeşitli yorumlar yapılmıştır. "Ruhlar bedenleriyle birleştirildiğinde", "Herkes amellerinde kendi benzerleriyle birleştirildiğinde", "Müminler hurilerle birleştirildiğinde", "Yahudi Yahudi ile, Hıristiyan Hıristiyan ile birleştirildiğinde", "Canlar amelleriyle birleştirildiğinde" şeklindeki yorumlar bunlardandır.
Ayetteki "زوّجت züvvicet" kelimesi, bir araya getirmek demektir. Ama her hangi iki şeyi bir araya getirip bir çift oluşturmak değil, bir şeyi misliyle, simetrik eşiyle bir araya getirmek, bir takım oluşturmak demektir. Aynı kelime, Şûra suresinin 50. ayetinde bir batındaki/ana karnındaki birden çok çocuğu ifade etmek için, Vakıa suresinin 7. ayetinde ise mahşerde diriltilen insanların üç grupta toplanmalarını ifade etmek için de kullanılmıştır.
Tekvir suresinin bu ayetinde de mahşer sahnelendiğine göre, Vakıa suresinin 7. ve sonraki ayetleri bu ayetin detayı olarak düşünülebilir. Bu durumda, ayette geçen eşleştirmenin Vakıa suresindeki "sağcılar, solcular ve öncüler" şeklinde kendi aralarındaki eşleştirme ile aynı olduğu söylenebilir.
8,9inim inim inletilenlere, "Hangi günahtan dolayı öldürüldüğü/hayatı mahvedildiği?" sorulduğunda,
Ayetin orijinalinde geçen "موؤدة Mev'ude", "وئد Ve'd" kökünden türemiştir. "وئد Ve'd", şiddetli, yüksek, gür ses, avaz, uzaktan duyulan uğultu demektir. [Lisanü’l Arab, "v e d" mad.]
Mev’ude için genellikle cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri toprağa gömme şeklindeki insanlık dışı âdetlerine denmektedir.
Arapların kimisi bunu kızları yüzünden ileride başlarına utanç verici bir olay gelebilir korkusuyla, kimisi de "melekler Allah'ın kızlarıdır" inanışına uygun olarak kızlarını meleklere katmak üzere yaparlardı. Fakat onları bu zulme iten başlıca nedenin fakirlik ve çocuğu besleyememek korkusu olduğu daha güçlü bir olasılıktır. Bu konu En'âm 151 ve İsra 31 gibi başka ayetlerde de yer almaktadır.
Bununla beraber Araplar içinde kız çocuklarını bu şekilde toprağa gömmeyi tasvip etmeyenler de vardı. Meselâ ünlü Arap şairi Farazdak'ın dedesi olan Sa'sa'a b. Naciye el-Mücaşi adlı şahıs, kendi kavmi olan Beni Temim'den toprağa gömülecek kız çocuklarını fidye ile kurtarırdı.
Bu ayetlerde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, diri diri gömmek suretiyle işlenen cinayetin nedeni hakkında öldürene değil de öldürülen suçsuz kızcağıza soru yöneltilmiş olmasıdır. Hesap gününde sorunun suçsuz, koruyucusuz, mazlum kıza sorulacak olması, cinayeti işleyen katile hiç söz hakkı verilmeyecek olması anlamına gelmektedir ki, bu ifade ile hem "Tariz" sanatı sergilenmiş, hem de bu katillere mahşerde düşecekleri durumla ilgili olarak çarpıcı bir uyarı yapılmıştır.
Ayetlerde, diri diri gömmek suretiyle işlenen cinayetler örnek gösterilerek aslında şekli ne olursa olsun, çocukların kasten öldürülmelerinin büyük bir günah olduğu anlatılmaktadır.
Âyetteki ve iza'l-mev’udeti süilet ifadesini "diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda" diye çevrilir, ki bu, âyetin mesajını daraltmaktır. İfadenin gerçek anlamı, "baskı, eziyet sonucu imkânları kısıtlanan; eğitim-öğretimden, iş imkânlarından ve fırsatlarından mahrum edilen, bu nedenle de sıkıntılı, seviyesiz bir hayat sürmek zorunda kalan, ömrü ah-vah ile inim inim inleyerek, feryad-ü figan ile geçen, kız, oğlan ve erişkin herkes" demektir. Bu tip sosyal cinayetlerin de aynı suç kapsamında olduğu unutulmamalıdır.
10amel defterleri açılıp yayınlandığında,
Bu ayet amel defterlerinin sadece açılmakla kalmayıp aynı zamanda neşrinin de yapılacağını, yani gazete, dergi, kitap gibi veya radyo ve televizyon programı gibi yayınlanacağını da ifade etmektedir.
Ve her önderli toplumu, diz çökmüş görürsün. Her önderli toplum, kendi kitabına çağrılır: "Bugün, yapmış olduğunuz amellerin karşılığı size verilecektir. İşte bu, yüzünüze karşı hakkı konuşan Bizim kitabımızdır. Şüphesiz Biz, sizin yaptıklarınızı yazdırıyorduk/birebir kopyalatıyorduk." [Casiye/28, 29]
Bu durumda, amel defterlerinde yazılı olan hem iyi hem de kötü amellerin, sahibi ile Allah arasında kalmayıp tüm mahşer halkı tarafından öğrenilmesi söz konusudur. Bunun detayı ileride Neml suresinde gelecektir.
11gök sıyrılıp açıldığında, 12cehennem kızıştırıldığında 13,14ve cennet yaklaştırıldığında herkes ne hazırladığını anlar.
Mahşerle ilgili olarak çizilen bu kompozisyonla inzar [uyarı] yapılmakta, insanlardan akıllarını başlarına almaları istenmektedir. Bu kısa sahneler ve uyarılar ilk yapılanlardır. Daha sonraki surelerde detaylı olarak görülecektir.*
32 Âyetin orijinalindeki sözcüklerin lafzî anlamı, “on aylık gebe develer umursanmadığında” şeklindedir. “On aylık gebe deve”, çiftlik, fabrika, maden ocağı, han, hamam vs. gibi o günün insanlarının çıkarlarını ve sahip oldukları en iyi gelir kaynaklarını ifade eder.
33 Âyetteki orijinal ifadelerin lafzî manası, “vahşî hayvanlar bir araya toplandığında” şeklindedir. Burada bu ifade ile kıyâmetin dehşetiyle vahşi hayvanların bile, koyun ve kuzu gibi bir arada toplanacakları, dolayısıyle bunların, kendi öz benliklerini yitirecekleri bildiriliyor.
34 Âyetin orijinalindeki ifadenin lafzî anlamı, “nefisler eşleştirildiğinde” şeklindedir. Vâkıa/7'ye (127. necm) göre buradaki eşleştirme, “sağcılar, solcular ve öncüler” şeklinde insanların kendi aralarındaki eşleştirmedir, birleştirmedir, yani grup grup toplamadır.
35 Âyetteki ve iza'l-mev’udeti süilet ifadesi, genellikle “diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda” diye çevrilir, ki bu, âyetin mesajını daraltmaktır. İfadenin gerçek anlamı, “baskı, eziyet sonucu imkânları kısıtlanan; eğitim-öğretimden, iş imkânlarından ve fırsatlarından mahrum edilen, bu nedenle de sıkıntılı, seviyesiz bir hayat sürmek zorunda kalan, ömrü ah-vah ile inim inim inleyerek geçen, kız, oğlan ve erişkin herkes” demektir.
*İşte Kuran, Tekvir Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz