• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

63Zuhruf Suresi 46-59, 63-67




Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler


63Zuhruf Suresi 46-59, 63-67


Hatalı Çeviri:
46. Andolsun biz Musa'yı âyetlerimizle Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına göndermiştik de Musa: Ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim, demişti.

47. Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.

48. Onlara gösterdiğimiz her bir âyet (mucize) diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye onları azaba uğrattık.

49. Bunun üzerine dediler ki: Ey büyücü! Sana verdiği ahde göre bizim için Rabbine dua et; çünkü biz artık doğru yola gireceğiz.

50. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.

51. Firavun kavmine seslendi ve şöyle dedi: «Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâla görmüyor musunuz?»

52. «Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?»

53. «Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardımcı melekler gelmeli değil miydi?»

54. Firavun kavmini aldattı; onlar da kendisine boyun eğdiler. Onlar yoldan çıkmış bir kavimdir.

55. Böylece bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk.

56. Onları, sonradan gelenlerin geçmişi ve bir ibret örneği kıldık.

57. Meryem oğlu İsa, bir misal olarak anlatılınca senin kavmin hemen bağrışmaya başladılar.

58. Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa o mu? dediler. Bunu sana ancak tartışmak için söylediler. Doğrusu onlar kavgacı bir toplumdur.

59. O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.

60. Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık.

61. Şüphesiz ki o (İsa), kıyametin (ne zaman kopacağının) bilgisidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü bu, dosdoğru yoldur.

62. Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.

63. İsa, açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

64. Çünkü Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.

65. Ama aralarından çıkan guruplar, bir ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!

66. Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?

67. O gün, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler.



Doğru Çeviri:

Necm: 260

46Ve hiç kuşkusuz Biz, Mûsâ'yı âyetlerimizle/ alâmetlerimizle/ göstergelerimizle Firavun'a ve onun ileri gelenlerine elçi gönderdik de o: “Gerçekten ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti.

47Sonra da Mûsâ âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi onlara getirince, onlar hemen âyetlere gülüverdiler.

48Ve Bizim onlara gösterdiğimiz her bir alâmet/ gösterge bir önceki alâmetten/ göstergeden kesinlikle daha büyüktür. Ve onlar dönerler; Allah’ın ilkelerine uygun hareket ederler diye Biz onları azapla yakaladık.

49Onlar da: “Ey büyücü! Sende olan ahdi/ sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et. Şüphesiz biz kesinlikle kılavuzlandığımız doğru yola gireceğiz” dediler.

50Fakat ne zaman ki azabı kendilerinden kaldırdık, o zaman onlar sözlerinden dönüverirler.

51-53Ve Firavun, toplumunun içinde seslendi: “Ey toplumum! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz? Yahut ben, şu zavallının ta kendisi olan; nerede ise meramını anlatamayan kişiden daha hayırlı değil miyim? Hem o'nun üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber sımsıkı saflar hâlinde melekler gelmeli değil miydi?” dedi.

54Firavun kendi toplumunu etkisizleştirdi; niteliksizleştirdi de onlar da ona itaat ettiler. Şüphesiz onlar, hak yoldan çıkmış kimseler toplumu idiler.

55,56Sonunda onlar Bizim hoşnut olmadığımız işleri aşırı derecede yaptıkları zaman onları cezalandırarak adaleti sağladık. Sonra da onları topluca suda boğduk. Sonra da onları sonradan gelecekler için selef ve örnek yaptık.

57Meryem oğlu Îsâ bir örnek olarak anlatılınca da, senin toplumun, ondan mesafelenip giderler.

58Ve senin toplumun: “Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa o mu Muhammed mi/ Îsâ mı?” dediler. Bu örneği sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Aslında onlar, aşırı düşmanlık eden bir toplumdur.

59Îsâ, sadece Bizim kendisine nimet verdiğimiz ve kendisini İsrâîloğulları'na örnek yaptığımız bir kuldur.

63,64Îsâ apaçık delillerle geldiği zaman dedi ki: “Ben size haksızlık ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O hâlde Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Şüphesiz ki Allah; O, benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İşte bu, doğru bir yoldur.”

65Fakat gruplar, Îsâ hakkında kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Artık acı bir günün azabından dolayı, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanların vay hâline!

66Onlar kendileri farkına varmadan, ansızın, kıyâmet anının kendilerine gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?

67O gün Allah'ın koruması altına girmiş kişiler hariç tüm önderler/ birbirinin izinden gidenler, birbirlerine düşmandırlar.



46Ve hiç kuşkusuz Biz, Mûsâ'yı âyetlerimizle/ alâmetlerimizle/ göstergelerimizle Firavun'a ve onun ileri gelenlerine elçi gönderdik de o: “Gerçekten ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti.

47Sonra da Mûsâ âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi onlara getirince, onlar hemen âyetlere gülüverdiler.

48Ve Bizim onlara gösterdiğimiz her bir alâmet/ gösterge bir önceki alâmetten/ göstergeden kesinlikle daha büyüktür. Ve onlar dönerler; Allah’ın ilkelerine uygun hareket ederler diye Biz onları azapla yakaladık.

49Onlar da: “Ey büyücü! Sende olan ahdi/ sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et. Şüphesiz biz kesinlikle kılavuzlandığımız doğru yola gireceğiz” dediler.

50Fakat ne zaman ki azabı kendilerinden kaldırdık, o zaman onlar sözlerinden dönüverirler.

51-53Ve Firavun, toplumunun içinde seslendi: “Ey toplumum! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz? Yahut ben, şu zavallının ta kendisi olan; nerede ise meramını anlatamayan kişiden daha hayırlı değil miyim? Hem o'nun üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber sımsıkı saflar hâlinde melekler gelmeli değil miydi?” dedi.

54Firavun kendi toplumunu etkisizleştirdi; niteliksizleştirdi de onlar da ona itaat ettiler. Şüphesiz onlar, hak yoldan çıkmış kimseler toplumu idiler.

55,56Sonunda onlar Bizim hoşnut olmadığımız işleri aşırı derecede yaptıkları zaman onları cezalandırarak adaleti sağladık. Sonra da onları topluca suda boğduk. Sonra da onları sonradan gelecekler için selef ve örnek yaptık.



Bu ayet gurubunda, aklını kullanmayan, çevrelerindeki binlerce ayete gözünü kapayan ve bu nedenle de azabı hak edenlere Firavun ve avenesi örnek gösterilmiştir. Bu kısa anlatımda Firavun ve avenesinin politikaları ana hatlarıyla açıklanmıştır. Sonra da Mekkeli müşrik kodamanlara Firavun’dan farklarının olmadığı bildirilerek, Firavun ve avenesinin başına gelenlerin kendi başlarına da geleceği ihtar edilmiştir.

130Ve andolsun ki Biz, Firavun sülâlesini, düşünüp öğüt alsınlar diye senelerle kuraklıklarla/senelerce kıtlık ve ürün noksanlığı ile yakaladık. 131Sonra kendilerine iyilik geldiği zaman, "İşte bu bize aittir" dediler. Eğer kendilerine bir kötülük gelirse, Mûsâ ile yanındakilerin uğursuzluğu olarak kabul ederler. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındadır. Fakat onların çoğu bilmezler. [A’raf/130]

133Biz de belirli aralıklarla âyetler olmak üzere üzerlerine tufanı, çekirgeleri, haşereleri, kurbağaları ve kanı gönderdik. Yine büyüklük tasladılar ve bir suçlular toplumu oldular.
134Ve ne zaman ki, bu azap üzerlerine çöktü: "Ey Mûsâ! Sana olan ahdi/verdiği söz nedeniyle bizim için Rabbine dua et, eğer sen bizden bu cezayı kaldırırsan sana kesinlikle iman edeceğiz. Ve kesinlikle İsrâîloğulları'nı seninle birlikte göndereceğiz" dediler.
135Ne zaman ki, ulaşacakları belli bir süreye kadar onlardan cezayı kaldırdık, derhal sözlerinden cayıveriyorlar. [A’raf/133-135]

21-24Sonra da Firavun, yalanladı ve karşı geldi. Sonra çabucak arka döndü. Sonra toplayıp seslendi de: "Ben, sizin en yüce Rabbinizim!" dedi.
25Allah da, dünya ve âhiret azabıyla yakalayıverdi. [Nâziât/23- 25]

4Şüphesiz ki Firavun, yeryüzünde yüceldi ve idaresi altındaki insanları grup grup yaptı; onlardan bir grubu güçsüzleştirmek istiyor; bunların oğullarını boğazlıyor; eğitimsiz, öğretimsiz bırakıp niteliksiz bir kitle oluşturarak güçsüzleştiriyor, kadınlarını da utanca boğuyordu. Şüphesiz ki o, bozgunculardan idi. [KASAS/4]

53-56Derken Firavun da şehirlere toplayıcıları gönderdi: "Şüphesiz bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir topluluktur. Ve onlar bizim için elbette öfkelidirler. Biz ise, elbette hazırlıklı, tedbirli bekleyen bir cemaatiz." 60Sonra Firavun ve adamları güneş doğarken onların ardına düştüler. [Şuara/53-56]

Ayetlerde Firavun’un hazırladığı orduya İsrailoğulları ile ilgili "Şüphesiz bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir topluluktur. Ve onlar bizim için elbette öfkelidirler. Biz ise, elbette hazırlıklı, tedbirli bekleyen bir cemaatiz." demektedir.

56. ayetteki "Nihayet onlar Bizi gazaplandırdıkları zaman onlardan intikam aldık [cezalandırarak adaleti sağladık]" ifadesi onların artık Allah düşmanı olduklarının beyanıdır:

33,34Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri/eğitime öğretime tabi tutup dönmelerinin sağlanması veya kent yaşamından uzaklaştırılıp çiftliklerde tarım işçiliği yaptırılması, taş ocaklarında çalıştırılmaları yahut sözleşmelerden; taahhütlerden ilişkilerinin kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. [Maide/33, 34]

57Şüphesiz Allah'a ve Elçisi'ne eziyet verenler; Allah onları dünyada ve âhirette dışlamıştır. Ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. [Ahzab/57]

53. ayette Firavun’un Musa (as) hakkında sarf ettiği nakledilen "Hem onun üzerine altın bilezikler atılmalı" şeklindeki sözü, bu şekilde süslenmenin o dönemdeki soylu kimselerin âdeti olmasından dolayıdır. Firavun ve çevresindeki yakınları o dönemde bu tür altın bileziklerle süslü idiler. Çünkü altın takılarla süslenmek, o dönemin kültüründe bir soyluluk nişanesi idi.

Kitab-ı Mukaddes’te de bu âdete ait ipuçları bulunmaktadır:

Bu öneri Firavun'a ve görevlilerine iyi göründü.
Firavun görevlilerine, "Bu adam gibi Tanrı Ruhu'na sahip birini bulabilir miyiz?" diye sordu.
Sonra Yusuf'a, "Mademki Tanrı sana bütün bunları açıkladı, senden daha akıllı ve bilgili bir adam yoktur" dedi,
"Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan ötürü yalnız ben senin üzerinde olacağım.
Seni bütün Mısır'a yönetici atıyorum."
Sonra mührünü parmağından çıkarıp Yusuf'un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı.
Kendi yardımcısının arabasına bindirdi. Yusuf'un önünde, "Yol açın!" diye bağırdılar. Böylece Firavun ona bütün Mısır'ın yönetimini verdi.

Firavun Yusuf'a, "Firavun benim" dedi, "Ama Mısır'da senden izinsiz kimse elini ayağını oynatmayacak." [Tekvin/41; 37-44]


57Meryem oğlu Îsâ bir örnek olarak anlatılınca da, senin toplumun, ondan mesafelenip giderler.

58Ve senin toplumun: “Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa o mu Muhammed mi/ Îsâ mı?” dediler. Bu örneği sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Aslında onlar, aşırı düşmanlık eden bir toplumdur.

59Îsâ, sadece Bizim kendisine nimet verdiğimiz ve kendisini İsrâîloğulları'na örnek yaptığımız bir kuldur.

63,64Îsâ apaçık delillerle geldiği zaman dedi ki: “Ben size haksızlık ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O hâlde Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Şüphesiz ki Allah; O, benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İşte bu, doğru bir yoldur.”

65Fakat gruplar, Îsâ hakkında kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Artık acı bir günün azabından dolayı, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanların vay hâline!


İsa (as) ile ilgili pasajı bu düzenle tertip edip anlamalıyız.

Kur’an’ın İsa (as) hakkında verdiği bilgilere karşı Mekkeli müşriklerin tutumlarının anlatıldığı bu ayet grubunda, İsa’nın İsrailoğulları’na örnek gösterildiği ve onun Allah’ın birçok lütfuna mazhar olmuş bir kul olduğu vurgulanmaktadır.

Bu pasajın nüzul sebebi olarak klâsik kaynaklarda şu nakiller yer almaktadır:

Yüce Allah "Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor: Rah-man'dan başka ibadet edilecek ilâhlar kılmış mıyız? (Zuhruf/43, 45)" buyruğunu indirince müşrikler İsa (a.s)'ın durumunu ileri sürerek "Muhammed tıpkı Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı ilah edindikleri gibi, bizim de kendisini ilah edinmemizden başka bir şey istemiyor" dediler. Bunu Katade söylemiştir.

Buna yakın bir rivayet Mücahid'den gelmiştir. O dedi ki: Kureyş "Muhammed, İsa'nın kavmi İsa'ya tapındıkları gibi, bizim de kendisine tapınmamızı istiyor" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyet-i kerimeyi indirdi.

İbn Abbas dedi ki: Bu buyrukla Yüce Allah, Abdullah b. ez-Ziba'ra'nın Peygamber (sav) ile İsa (as) hakkındaki tartışmasını kastetmektedir. Bu örneği veren kişi Sehmoğullarından Abdullah b. ez-Ziba'ra'dır ve bunu kâfir iken söylemişti. Kureyş kendisine: "Şüphesiz Muhammed ‘Gerçekten siz de, Allah'tan başka taptıklarınız da cehennemin odunusunuz (Enbiya/98)’ ayetini okuyor" dediler. Abdullah b. ez-Ziba'ra da "Eğer yanında hazır olsam ona cevap verirdim elbet" dedi. Bu sefer: "Ona ne diyecektin?" diye sordular. O da şöyle dedi: "Ona derdim ki: İşte, Mesih'e Hıristiyanlar ibadet ediyor. Uzeyr'e de Yahudiler ibadet ediyor. Bu ikisi de cehennemin odunundan mıdırlar?" Kureyşliler onun söylediği bu sözü beğendi ve böylelikle bu sözle onun davayı kazandığı görüşüne kapıldı. İşte Yüce Allah'ın "Bağrışıp çağrışmaya koyuldu" buyruğunun anlamı budur. Yüce Allah da bunun üzerine: "Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik takdir edilmiş olanlar, işte onlar oradan uzaklaştırılmışlardır (Enbiya/101)" buyruğunu indirdi. [Kurtubi; el Camiu li Ahkami’l Kur’an]

Müfessirler bu hususta şunları ileri sürmüşlerdir ki, hepsi de ihtimal dâhilindedir:

1- Kâfirler, Hıristiyanların Hz, İsa (a.s)'ya taptıklarını duyunca, "Onlar, İsa'ya tapıyorlar; oysa, bizim ilâhlarımız İsa'dan daha iyidir" dediler. Onlar bu sözü, kendileri meleklere taptıkları için söylediler.

2- Rivayet edildiğine göre, "Siz de, Allah'ı bırakıp tapmakta olduklarınız da hiç şüphesiz ki cehennem odunusunuz (Enbiya/98)" ayeti nazil olunca, Abdullah İbnu'z-Ziba'râ, "Bu, bize ve ilâhlarımıza mı, yoksa bütün ümmetlere şamil bir hüküm mü?" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), "Hayır, bütün ümmetlere şamil bir hüküm" buyurdu. Bunun üzerine Abdullah, "Ben seni yendim; Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, sen Meryem oğlu İsa'nın peygamber olduğunu iddia etmedin mi? İsa ve annesini hayırla yâd etmiyor muydun? Sen, Hıristiyanların, İsa ve annesine; Yahudilerin de Uzeyr'e taptıklarını ve meleklere de tapıldığını biliyorsun. Binaenaleyh, eğer bunlar cehennemde olacaklarsa, biz, bizim ve ilâhlarımızın onlarla beraber olmasına çoktan razıyız" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s] sustu, kâfirler güruhu sevindiler, güldüler ve çığlıklar attılar. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak "Şüphe yok ki, kendileri için bizden en güzel [bir saadet] sebkat etmiş olanlar, işte bunlar oradan [cehennemden] uzaklaştırılmışlardır (Enbiyâ/101)" ayetini indirdi. İşte bu ayet [Zuhruf/57] de o zaman nazil oldu. Buna göre mana, "Abdullah İbnu'z-Ziba'râ, Meryem oğlu İsa'yı bir misal getirip Hıristiyanların İsa'ya ibadet etmeleri sebebiyle Hz. Peygamber (s.a.s)'le mücadele edince, "Bir de ne görelim, senin kavmin Kureyş, bu meselden dolayı Hz. Peygamber (s.a.s)'in susturulmasını görmeleri sebebiyle sevinçlerinden çığlıklar attılar, büyüktendiler ve gülmeye başladılar. Çünkü örf, taraflardan birisi, davasını savunamayıp acze düştüğünde, ikinci tarafın çığlıklar atması ve bundan sevinç duyması şeklinde cereyan edegelmiştir. Dediler ki: "Bizim tanrılarımız mı iyi, yoksa o mu?" Yani, "Sence bizim ilâhlarımız [melekler] İsa'dan daha iyi değil midir? Binaenaleyh İsa cehennem odunu olduğuna göre, bizim ilâhlarımızın durumu ise, daha hafif ve daha ehven olur" demektir.

3- Hz. Peygamber (s.a.s), Hıristiyanların Hz. İsa’ya taptıklarını ve onu kendilerinin ilâhı kabul ettiklerini anlatınca, Mekke kâfirleri de, "Muhammed, tıpkı Hıristiyanların, Mesih'i kendilerinin ilâhı kabul etmeleri gibi, bizim de, kendisini bizim ilâhımız kabul etmemizi istiyor" dediler ve işte bu durumda "Bizim ilâhlarımız mı yoksa o mu?", yani, "Bizim ilâhlarımız mı yoksa, Muhammed mi daha hayırlıdır?" dediler ve bu sözü, "Muhammed bizi kendisine tapmaya davet ediyor; halbuki atalarımız ise bu putlara tapmanın gerekli olduğunu iddia etmişlerdi. Bu iki şeyden birisinin mutlaka yapılması gerekli olduğuna göre, bu putlara tapmak daha uygun olur. Çünkü atalarımız ve geçmişlerimiz, putlara tapma hususunda mutabakata varmışlardı. Ama Muhammed ise bizim kendisine tapmamız hususunda ithama maruz bir kişidir. Binaenaleyh, putlara tapmakla meşgul olmak daha evlâ olur" dedikleri için bu sözü söylediler. Cenâb-ı Hak ise, "Biz, İsa'ya tapmanın güzel bir yol olduğunu söylemedik. Tam aksine bu, bâtıl ve yanlış bir yoldur. Çünkü İsa sadece bizim kendisine in'âmda bulunduğumuz bir kuldur. Durum böyle olunca da, onların, "Muhammed, bizim, kendisine tapmamızı istiyor" şeklindeki sözleriyle ortaya attıkları bu şüphenin, zail olduğu..." şeklinde beyanatta bulunmuştur. İşte bu üç açıklama, ayetin lâfzının, bunlardan her birine muhtemel olduğu şeyler cümlesindendir. [Razi; el Mefatihu’l Gayb]

65. ayette "Fakat gruplar, İsâ hakkında kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler" buyrulmuştur. Kur’an’ın indiği dönemde hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar İsa konusunda ihtilâf halinde idiler.

İsa peygamberin gayrimeşru bir çocuk ve sahte bir peygamber olduğunu iddia eden Yahudiler ile onun Allah’ın oğlu olduğunu ve Allah’ın onda cisimlendiğini iddia eden Hıristiyanlar, birbirleri ile sürekli ihtilâf hâlinde olmuşlardır. Rabbimiz her iki tarafın da yanlış düşünce ve kanaatlerini Kur’an’da bildirdiği bilgilerle ortadan kaldırmış, gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Allah’ı Kur’an’dan tanıyanlar ve aklıselim sahipleri artık bilmektedirler ki, Allah çocuk edinme gibi noksanlıklardan münezzehtir.

Ne var ki, İsa peygamber ile ilgili olarak sadece Yahudiler ile Hıristiyanlar arasında değil, Hıristiyanların kendi aralarında da ihtilâflar oluşmuştur. Bu ihtilâflar, hizipler ve mezhepler halinde bugüne kadar gelmiştir. İlk dönem Kur’an bilimcilerinden olan Mukatil’in tespitlerine göre o dönemde Hıristiyanların içinde farklı inanışlara sahip üç grup vardı:

*"İsa Allah’ın oğludur" diyen Nasturîler,

*"İsa Allah’ın kendisidir" diyen Mar-Yakubîler ve

*"Allah üçün üçüncüsüdür" diyen Melkanîler.

Kur’an’da Meryem ve İsa peygamber hakkında verilen bilgiler, İsa peygamberin doğumu ile Kur’an’ın inişi arasındaki dönemde ortaya çıkmış Yahudi ve Hıristiyan inançlarını yansıtmaktadır. Ne var ki, Kur’an’ın inişinden bu yana, tıpkı Müslümanların yüzlerce mezhebe, binlerce meşrebe ayrıldığı gibi, Hıristiyan ve Yahudiler de mezheplere, meşreplere ayrılmışlar ve her bir hizip değişik inanç ve yaşam tarzı sergilemiştir. Bizim düşüncemize göre, gerek Müslümanlar, gerekse Ehl-i Kitap arasında ortaya çıkmış olan yanlış inanç ve yaşam tarzlarının insanların hayatlarından çıkarılıp atılması için Kur’an’da verilen mesajlar ve ilâhî ilkeler sadece Müslümanlara değil, Ehl-i Kitap’a da ulaştırılmalıdır. Kur’an erlerinin ortaya koyacağı bu yöndeki çalışmalar, insanlığın doğru istikameti tanıması bakımından önemli sonuçlara yol açacak bir potansiyeli taşımaktadır.

213İnsanlar tek bir önderli toplum idi de Allah müjdeciler ve uyarıcılar olmak üzere peygamberler gönderdi ve anlaşmazlık ettikleri konularda insanlar arasında hükmetsinler diye onların beraberinde hak ile kitap indirdi. Ve sırf o Kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra aralarındaki azgınlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, Kendi bilgisi gereği, iman edenlere, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka kılavuz oldu. Ve Allah, dilediği kimseyi/dileyen kimseyi dosdoğru yola kılavuzlar. [Bakara/213]

Bu konu daha evvel Meryem suresinin tahlilinde de ele alındığından, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.


66Onlar kendileri farkına varmadan, ansızın, kıyâmet anının kendilerine gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
67O gün Allah'ın koruması altına girmiş kişiler hariç tüm önderler/ birbirinin izinden gidenler, birbirlerine düşmandırlar.
Bu ayetlerde, bunca açıklamaların muhatabı olup da hala yola gelmeyen, hevalarını ilâh edinmiş zavallılar kınanmıştır. Ayrıca kıyamete ait şu kısa bilgi verilmiştir:
O gün, ansızın gelecektir. Ona karşı tedbir almaları, onu geri çevirmeleri, ondan kurtulmaları söz konusu olmayacaktır. O gün Allah’ın yolundan gitmeyip de birbirinin izinden gidenler birbirlerine düşman olacaklardır. Dünyada iken birbirleriyle canciğer dost olmalarına karşın o gün birbirlerine düşman kesilecek ve "Senin yüzünden bu hale düştüm" diyerek birbirlerini itham edeceklerdir. Muttakiler ise her zamanki gibi birbirlerinin dostu olacaklardır. Aralarındaki dostluklar ahirette de devam edecektir.
Müşriklerin birbirine olan husumetleri birçok ayette dile getirilmiştir:
58Ve onun şeklinden çifter çifter diğerleri vardır. 59İşte bunlar da sizinle birlikte atılırcasına giren bir gruptur. Onlara bir rahat yok. Şüphesiz onlar cehenneme sallandılar.
60Derler ki: "Hayır, asıl size merhaba; selam sabah yok. Cehennemi önümüze siz getirdiniz. O ne kötü bir duraktır!"
61Derler ki: "Rabbimiz! Bizim önümüze bunu kim getirdiyse onun ateşteki azabını kat kat arttır!"
62Ve yine derler ki: "Kendilerini kötülerden saydığımız birtakım adamları niye göremiyoruz? 63Biz onları alaya almıştık/aşağılamıştık. Yoksa gözler onlardan kaydı mı?"
64Şüphesiz ki bu, ateş ehlinin birbiriyle tartışması/davalaşması gerçektir. [Sad/58-64]

38Allah, "Sizden önce geçmiş tanıdığınız-tanımadığınız ateş içindeki önderli toplumların içine girin!" der. Her toplum girdikçe kardeşini dışlayıp gözden çıkarır. Sonunda hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında, "Rabbimiz! İşte şunlar bizi saptırdı. Onlara ateşten kat kat azap ver" derler. Allah, "Herkese kat kattır, fakat siz bilmiyorsunuz" der.
39Öncekiler de sonrakilere, "Sizin bize karşı fazlalığınız yoktur. O hâlde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın" derler. [A’raf/38, 39]

57Şüphesiz Allah'a ve Elçisi'ne eziyet verenler; Allah onları dünyada ve âhirette dışlamıştır. Ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. [Ahzab/64- 68]

25Ve İbrâhîm dedi ki: "Siz, sırf aranızdaki dünya hayatında sevgi için Allah'ın astlarından birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyâmet günü, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi dışlayıp gözden çıkaracaktır. Varacağınız yer de cehennemdir. Ve sizin için yardımcılardan da yoktur." [Ankebût/25]

125Ve din bakımından, iyileştiren-güzelleştiren biri olarak, kendisini Allah için İslâmlaştırandan ve hanif; eski inançlarından dönen biri olarak, İbrâhîm'in dinine uyan kimseden daha iyi-güzel kim olabilir? Ve Allah, İbrâhîm'i "çığır açan-iz bırakan; imam-önder" edindi. [Nisa/125]

2Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya, hedye/hac yapanlara yiyecek yollamaya, hediye etmeye, gerdanlıklarına [hac yapanların/orada yüksek ilâhîyat eğitimi için bulunanların yemesi için gönderilen hayvanlara konulan işaretlerine] ve Rablerinden lütuf ve rıza bekleyerek Beytü'l-Haram'a/hac görevi yapmak isteyenlere saygısızlık etmeyin. Dokunulmazlığınız kalktığında/hac göreviniz bittiğinde de avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya da sevk etmesin. Ve "iyi adam"lık ve Allah'ın koruması altına girme üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Hiç şüphesiz Allah, azabı/kovuşturması çok çetin olandır. [Maide/2]*




*İşte Kuran, Zuhruf Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim