42,43Sakın şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanların yaptıklarından Allah'ın duyarsız/bilgisiz olduğunu sanma! Ancak O, onları, başlarını dikerek koşacakları, gözlerin dışa fırlayacağı bir gün için erteliyor. Onların bakışları kendilerine dönmez ve onların gönülleri bomboştur.
Bu ayetlerde Rabbimiz, yaptıklarından dolayı zalimleri hemen cezalandırmamasının yanlış yorumlanmamasını hatırlatarak onlara dünya hayatında uyguladığı sünnetini açıklamaktadır. Bu açıklama aynı zamanda peygamberimize de bir teselli mahiyetindedir. "Şüphesiz Allah zalim nankörlerin yaptıklarına karşı duyarsız değildir, onlara ilgisiz kalmamıştır. İbrahim’in sabrettiği gibi sen de sabret ve müşriklere şunu bildir ki; azaplarının ertelenmesi, yaptıkları işlere Allah’ın razı olduğundan veya göz yumduğundan dolayı değildir. Bilakis isyankârlara mühlet vermek Allah'ın bir sünnetidir. Onlar, başlarını dikerek koşacakları, gözlerin dışa fırlayacağı bir gün mutlaka cezalandırılacaklardır."
Gerek "başlarını dikerek koşacakları, gözlerin dışa fırlayacağı bir gün", gerekse "bakışları kendilerine dönmez ve onların gönülleri bomboştur" sözleri mahşerin dehşetini ortaya koyan ifadelerdir. İnsanlar bu dehşet uyandırıcı ifadelerle yargılanacakları gün konusunda uyarılmaktadırlar.
Mahşerin dehşeti şu ayetlerde de yansıtılmıştır:
6-8O hâlde onlardan geri dur. O günde Çağırıcı'nın, bilinmedik/yadırganan bir şeye çağırdığı o günde gözleri düşkün düşkün, o davetçiye hızlıca koşarak kabirlerinden çıkarlar. Sanki onlar darmadağın çekirgeler gibidirler. O, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler, "Bu, zor bir gündür" derler. [Kamer/6- 8]
42Sen onları hemen bırak da, vaat edilen günlerine kavuşuncaya dek boşa uğraşsınlar ve oynayadursunlar.
43O gün onlar, kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar. Sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi.
44Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri aşağılığa bürünmüş bir hâlde. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür! [Mearic/42-44):]
108O gün, hiçbir eğriliği olmayan o davetçiye uyarlar ve Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] için sesler kısılmıştır. Artık sadece hafif bir ses duyacaksın.
109O gün, Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] kendisine izin verdiği ve sözce hoşnut olduğu kimseler hariç, yardım-destek, yarar sağlamaz.
110Allah, yardım görmeyenlerin önlerindeki ve arkalarındaki şeyleri bilir. Onlar ise O'nu bilgice kuşatamazlar.
111Ve kişiler, diri ve bütün yarattıklarını gözetip duran Allah için baş eğmiştir. Bir şirke bulaşarak yanlış; kendi zararlarına iş taşıyan kimseler gerçekten zarara uğramıştır. [Ta Ha/108-111]
44,45Ve sen insanları, azabın geleceği gün ile uyar. Artık şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan o kimseler, “Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin davetine uyalım ve elçilere tâbi olalım.” derler. –Daha önce siz, sizin için bitişin/tükenişin/yok oluşun olmadığına dair yemin etmemiş miydiniz? Hem siz, şirk koşarak kendilerine haksızlık edenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli olmuştu. Ve size örnekler de vermiştik.–
Rabbimiz, elçisine, insanları "azabın geleceği gün" ile uyarma görevi verdikten sonra, bu ayetlerde de müşrikler ile ilgili mahşere ait bir sahneyi nakletmektedir. Bu sahnede müşrikler "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin davetine uyalım ve elçilere tâbi olalım" diye yakarmaktadırlar. Onların bu yakarışlarına Rabbimiz "Daha önce siz, sizin için zeval olmadığına dair yemin etmemiş miydiniz? Hem siz, kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl yaptığımız size apaçık belli olmuştu. Ve size örnekler de vermiştik" diye cevap vermektedir.
Müşriklerin ahiret hakkındaki kanaatleri, bunların yanlışlığı ve sonunda teslim oluşları birçok ayette (Nahl/38, 39, Kamer/3-5, Nahl/28, 29, Kehf/35, 36, Mü'min/11, 12, Secde/12-14, Fatır/37, ) Mü'minun/106- 108, Zümer/58, 59, Mülk/10, Mü'minûn/99-100, Münâfikûn/9-10, En’am/27-28) bildirilmiştir.
46Ve gerçekten onlar, tuzaklarını kurdular. Onların tuzakları, Allah katındadır. Tuzakları, dağları yerinden oynatacak olsa bile…
Bu ayette Mekkeli zalim müşriklerin planları deşifre edilip Rabbimizin hepsinden haberi olduğu, boyutu ne kadar büyük olursa olsun bu planların hiçbir öneminin olmadığı ve Allah’ın onları kesinlikle cezalandıracağı açıklanarak peygamberimiz motive edilmektedir.
Ayetteki " ... onların tuzakları" ifadesi ile Mekkelilerin şirkleri kastedilmiştir. İnsanoğlunun işlediği en ağır suç "şirk"tir.
90,91Az kalsın bundan; Rahmân'a çocuk isnat ettiler diye; gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı.
92Hâlbuki Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] için çocuk edinmek yaraşmaz. 93Göklerde ve yerde bulunan bütün herkes, Rahmân'a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a], yalnızca kul olarak gelecektir. [Meryem/91-92]
Onlar hangi miktarda ve ne tür suçlar işlerse işlesinler, hangi tuzakları kurarlarsa kursunlar, Allah hepsini noksansız bilmektedir.
108Onlar, insanlardan gizlemek isterler de Allah'tan gizlemek istemezler. Hâlbuki Allah, söz olarak/karar olarak Kendisinin razı olmadığı şeyleri onlar gece plânlarlarken kendileriyle beraberdir. Ve Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır. [Nisa/108]
7Göklerde olan şeyleri ve yeryüzünde olan şeyleri, Allah'ın bildiğini görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde O, kesinlikle dördüncüleridir. Beşte de O, kesinlikle altıncılarıdır. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar O, kesinlikle onlarla beraberdir. Sonra kıyâmet günü onlara yaptıkları şeyleri haber verecektir. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilendir. [Mücâdele/7]
47O hâlde sakın Allah'ın, elçilerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, suçluyu yakalayıp cezalandırarak adaleti sağlama ilkesi sahibidir.
Resulullah’a moral takviyesi yapıldıktan sonra, bu ayette de ona "O halde sakın Allah'ın, elçilerine olan vaadinden cayacağını sanma!" denilerek Rabbimizin inkârcılara olan değişmez tavrı vurgulanmaktadır. Allah onların yaptıklarına duyarsız değildir. Resulüne karşı çıkan, mesajlarının duyulmasına engel olmaya çalışan, ona ve beraberindekilere eza-cefa eden kişilerden mutlaka intikam alacaktır; yani onları yakalayıp cezalandıracaktır, böylece adalet sağlanmış olacaktır. Bu kesindir, Allah bu kararından asla caymamıştır, cayması da söz konusu değildir.
Ayetin ilk muhatabı Resulullah olmakla beraber verdiği mesaj geneldir. Rabbimiz her zaman hakkı galip getirecek, haktan yana olanlara destek verecektir.
51Şüphesiz Biz, elçilerimize ve iman etmiş kişilere şu basit dünya yaşamında ve şâhitlerin kalktığı/şâhitlik edecekleri günde kesinlikle yardım ederiz. [Mü'min/51]
20Allah'a ve Elçisi'ne sınırı aşmaya uğraşanlar; onlar, en aşağılık kişiler arasındadırlar.
21Allah: "Elbette, Ben ve elçilerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır. [Mücadele/20, 21]
62,63Ve eğer onlar, sana hile yapmak isterlerse, bil ki şüphesiz sana Allah yeter. O, seni Kendi yardımıyla ve mü’minlerle güçlendirendir ve mü’minlerin gönüllerini kaynaştırandır. Sen yeryüzünde ne varsa hepsini topluca harcasaydın yine de onların gönüllerini kaynaştıramazdın. Ama Allah, aralarını kaynaştırdı. Şüphesiz O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. [Enfal/62,63]
32Onlar, Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki Allah, sadece, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler hoş görmeseler de Kendi nûrunu tamamlamaya dayatıyor. [Tevbe/32]
48-51O gün, Allah'ın, her nefsi kazandığı ile karşılıklandırması için, yeryüzü bir başka yeryüzüyle değiştirilecek, gökler de. Ve onlar, Bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah için ortaya çıkacaklardır. O gün, suçluları zincire vurulmuş olarak görürsün. Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş kaplayacaktır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.
Bu ayette Rabbimizin ne zaman intikam alacağı [suçluyu yakalayıp da cezalandıracağı], böylece adaleti sağlayacağı açıklanmaktadır. Kıyamet koparılacak, gökler ve yer değiştirilecek, bütün zalim ve inkârcılar huzura çıkarılacaktır. Bu zalimler zincire vurulacaklar, katrandan gömlekler giyinecekler ve yüzlerini ateş saracaktır.
31,32Göklerde ne var, yerde ne varsa; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, iyileştiren-güzelleştiren kimseleri; –bazı küçük sürçmeler dışında– günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınan kimseleri de "En güzel" ile ödüllendirmesi için Allah'ındır. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin bağışlaması geniş olandır. Sizi, hem topraktan oluşturduğu zaman, hem de annelerinizin karnında ceninler hâlinde bulunduğunuz zaman, en iyi bilen O'dur. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın. Allah'ın koruması altına girmiş kimseyi O daha iyi bilir. [Necm/31,32]
105-107Sana dağlardan soruyorlar, de ki: "Rabbim onları savurdukça savuracaktır. Böylece onları dümdüz boş bir hâlde bırakacak. Orada bir çukur ve bir tümsek görmeyeceksin." [Ta Ha/105-107]
Ayetteki "Onların gömlekleri katrandandır" sözüyle hem zalimlerin ahiretteki perişanlığı, hem de cezalarının işledikleri suça uygun oluşu ifade edilmiştir.
Katran
Bu sözcük, Arapçadaki anlamıyla aynen Türkçeye de geçmiştir. Ardıç, çam, hurma, köknar gibi ağaçlardan elde edilen sıvı yağ kıvamında ve siyah renkli, ağır is kokulu, suda erimeyen bir özsudur. Katran bazı madenlerden de elde edilir ve bu türleri "madenî katran" olarak da adlandırılır. Zift gibi bir şeydir.
Araplar katranı genellikle kaynatarak uyuz develere sürmekte kullanırlar. Ayette yer almasının nedeni de Arapların bu uygulamasıdır. Günahkârların yüzlerini, derilerini ateş yalayınca, elbise olarak onlara da kaynar katran giydirilecektir; üzerlerine, yaralarına, yanıklarına katran sürülecektir.*
*İşte Kuran, İbrahim Suresi