84Rum Suresi 11-19
Hatalı Çevrilen Ayetler
84Rum Suresi 11-19
Hatalı Çeviri:
11. Allah, ilkin mahlûkunu yaratır, (ölümden) sonra da bunu (yaratmayı), tekrarlar. Sonunda hep O'na döndürüleceksiniz.
12. Kıyametin kopacağı gün, günahkârlar (ümitsizlik içinde) susacaklardır.
13. (Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.
14. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkârcılar) birbirlerinden ayrılacaklardır.
15. İman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar olacaklardır.
16. İnkâr edenler, âyetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır.
17, 18. Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.
19. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.
Doğru Çeviri:
11,12Allah, oluşturmayı ilkin yapar, sonra onu iade eder. Sonra da O'na döndürülürsünüz. Kıyametin kopuş anında da suçlular, ümidi keserler.
13Onlar için ortak koştuklarından, şefaat; yardım, kayırma yapacaklar da bulunmaz. Ve onlar, ortaklarını reddettiler/ kabul etmeyenler oldular. 14Ve Saat'in dikildiği günde de, işte o gün onlar ayrılırlar.
15Şimdi iman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimselere gelince; artık onlar, bir bahçe içinde neşelendirilirler.
16Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden, âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalanlayan şu kimselere de gelince, işte onlar azap içinde hazır bulundurulurlar.
17,18O hâlde, yapmanız gereken, akşama erdiğinizde, sabaha erdiğinizde, gece sırasında, öğleye erdiğinizde; her zaman Allah'ın tüm noksan sıfatlardan arındırılmasıdır! Göklerde ve yerde de tüm övgüler sadece O'na aittir; başkası övülemez.
19O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır ve yeryüzüne ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.
11,12Allah, oluşturmayı ilkin yapar, sonra onu iade eder. Sonra da O'na döndürülürsünüz. Kıyametin kopuş anında da suçlular, ümidi keserler.
13Onlar için ortak koştuklarından, şefaat; yardım, kayırma yapacaklar da bulunmaz. Ve onlar, ortaklarını reddettiler/ kabul etmeyenler oldular. 14Ve Saat'in dikildiği günde de, işte o gün onlar ayrılırlar.
Bu ayetlerde Rabbimiz Kendisini tanıtmakta ve yarattıklarının Kendisinden kaçamayacaklarını, mutlaka sorgulanacaklarını bildirirken, aynı zamanda da bu gün mağrurlanan müşriklerin o gün ümitlerini keseceklerini; güvendikleri sözde şefaatçilerin [Allah’a ortak tanıdıkları kişi ve nesnelerin] de ortalarda bulunmayacağını bildirmektedir.
Ayette geçen "ortak koştuklarından" şeklindeki ifadeden, geçmişten günümüze şirk unsuru olarak kullanılan her türlü şirk malzemesi; melekler, peygamberler, azizler, şehitler ve salih insanlar, Ay, güneş, gezegenler, ağaçlar, taşlar, hayvanlar gibi cansız veya şuursuz varlıklar; ya da şeytan, dini liderler, zalimler, despotlar gibi insanları kandırıp saptırarak veya baskı yaparak Allah'ın kullarını kendilerine ibadete zorlayan tağutlar anlaşılabilir.
Bunların ahiret günü hiçbir işe yaramayacağı Kur’an’da birçok kez ifade edilmiştir: En’am/94; Yunus/28,29; Hud/20,21; Nahl/86,87; Meryem/81,82; Furkan/17,18; Mü’min/73,74; Fussılet/47,48.
15Şimdi iman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimselere gelince; artık onlar, bir bahçe içinde neşelendirilirler.
16Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden, âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalanlayan şu kimselere de gelince, işte onlar azap içinde hazır bulundurulurlar.
Bu ayetlerde, kaçışı mümkün olmayan o günde inananlar ile inanmayanların akıbetlerinin neler olduğu kısaca tasvir edilmiştir. O gün insanlar "inananlar" ve "küfredenler" olarak iki guruba ayrılırlar. İnanmış ve salihatı işlemiş olan grup cennette mutlu olarak yaşayacak; küfreden, ahireti ve Allah’ın ayetlerini yanlayan grup ise azap içinde bulundurulacaktır. Bu gerçek Kur’an’da defalarca hatırlatılmıştır: Vakıa/7-10, Ya Sin/59-64, Saffat/22, 23, Casiye/28, Yunus/28, Zümer/71-74, Hacc/19- 22, Zuhruf/75.
17,18O hâlde, yapmanız gereken, akşama erdiğinizde, sabaha erdiğinizde, gece sırasında, öğleye erdiğinizde; her zaman Allah'ın tüm noksan sıfatlardan arındırılmasıdır! Göklerde ve yerde de tüm övgüler sadece O'na aittir; başkası övülemez.
Bu ayetlerde, insanların akıllarını başlarına aldıkları takdirde ister istemez yapmak zorunda kalacakları iş ortaya konmaktadır. Bu, "Allah’ı tanımak, O’nu her türlü noksanlıktan arındırmak ve O’na hamd etmek"tir.
Daha önce de açıklandığı gibi, "tesbih", "Yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak" demektir. Dolayısıyla Yüce Allah’ı tesbih etmek, "O’nu müşriklerin, bilgisizlerin yakıştırdıkları noksanlıklardan, iftiralardan tenzih etmek ve sıfatları gereğince yüceltmek" demektir. Peygamberimizden istenen tesbih budur; yani Allah’ın gerektiği gibi tanıtılması eylemidir.
Dolayısıyla, bu ayetlere göre, bu gerçekleri bilenlerin Allah’ı gece gündüz sürekli tanıtmaları gerekmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak A’la/1, Kaf/39, 40, Ta Ha/130, Ali Imran/41, Hıcr/98, Furkan/58, Mümin/55, Tur/48, Vakıa/74, Vakıa/96, Hakka/52 ve Nasr/3’e de bakılmalıdır.
* Ey iman eden kişiler! Allah'ı anışınız, ‘çokça anmak’ olmak üzere anın. Ve O'nu her zaman noksan sıfatlardan arındırın. [Ahzab/41,42]
19O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır ve yeryüzüne ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.
Bu ayette Rabbimiz insanlar üzerindeki mutlak tasarrufunu vurgulamaktadır. Asla unutulmaması gereken temel gerçek, yaratanın, diriltenin, öldürenin O olduğu; ölüden diri, diriden ölü çıkardığıdır. O, yeryüzünü cansız iken bitkileri çıkartmak suretiyle canlandırdığı gibi, insanları da ölümlerinden sonra diriltecektir.
33Ve ölü toprak, duyarsız topluma bir delildir. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yeyip duruyorlar. [Ya Sin/33]
5Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz, bilin ki ne olduğunuzu size ortaya koymak için, şüphesiz Biz, sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra bir embriyondan, sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından oluşturmuşuzdur. Ve Biz, dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak, sonra da olgunluk çağına erişmeniz için çıkartırız. Bununla beraber kiminiz geçmişte yaptıkları ve yapması gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırılır/öldürülür. Kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en rezil zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki sönmüştür; sonra Biz, onun üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir.
6İşte bu, şüphesiz ki Allah'ın hak olması, şüphesiz sadece O'nun, ölüleri diriltmesi ve şüphesiz sadece O'nun her şeye en iyi güç yetiren olması nedeniyledir.
7Kıyâmet ise şüphesiz gelicidir. Kesinlikle onda şüphe yoktur. Ve şüphesiz ki Allah, kabirlerde olan kimseleri diriltecektir. [Hacc/5-7]
57Ve O, hatırlarsınız/öğütlenirsiniz diye, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeciler/dağıtıcılar/yayıcılar olmak üzere gönderir. O rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları yüklenince, onu kurak bir beldeye gönderir, sonra onunla suyu indiririz. Böylece onunla ürünün hepsinden çıkartırız. İşte Biz, ölüleri de böyle çıkaracağız. 58Ve güzel beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle/bilgisiyle çıkar; kötü olandan ise yararsız bitkiden başka bir şey çıkmaz. İşte Biz, kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen bir toplum için âyetleri böyle türlü türlü, tekrar tekrar açıklarız. [A'râf/57]
Ve Bakara/164, Nahl/65, Ankebut/63, Fatır/9, Fussılet/39, Casiye/5.*
*İşte Kuran, Rum Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz