• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

87Bakara Suresi 222




Hatalı Çevrilen Ayetler


87Bakara Suresi 222


Hatalı Çeviri:
222. Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.


Doğru Çeviri:
222Sana kadınların aybaşı hâlinden de soruyorlar. De ki: “O, bir eziyettir. Onun için aybaşı hâlinde kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Artık iyice temizlendikleri zaman da Allah'ın emrettiği yerden onlara gelin. Şüphesiz Allah, hatadan iyice dönenleri sever ve çok temizlenenleri sever.”


Bu âyette karı-koca ilişkileri hakkında bazı ilkeler ortaya konmuştur. Şöyle ki:

- Aybaşı hâlinde iken kadınlarla cinsel ilişki kurulmamalıdır.

- Kadınlar, erkekler için bir tarladır/kültürdür. Evlilikteki esas amaç, üreme ve onurlu bir hayattır.

Bu âyetlerin iniş sebebiyle ilgili kaynaklarda şu bilgiler yer almaktadır:

Yüce Allah'ın, Sana ay hâlinden sorarlar buyruğu ile ilgili olarak Taberî es-Süddî'den, soranın Sâbit b. ed-Dahdah olduğunu zikretmektedir. Soranın Huseyd b. Hudayf ile Abbâs b. Bişr olduğu da söylenmiştir. Çoğunluğun kabul ettiği görüş de budur. Katâde ve başkalarının belirttiklerine göre bu sorunun sebebi şudur: Medîne ve civarındaki Araplar ay hâli olan kadınla birlikte yemek yemekten, onunla aynı meskende bulunmaktan uzak durmak hususunda İsrâîloğulları'nın yolunu izliyorlardı. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu.
Mücâhid de der ki: "Ay hâlinde kadınlardan uzak duruyor, fakat ay hâli süresinde de kadınlara arka yoldan yaklaşıyorlardı. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu." Müslim'in Sahîh'inde Enes'ten gelen rivâyete göre Yahûdiler ay hâlindeki kadınlarla birlikte yemek yemez ve evlerde onlarnla bir arada bulunmazlardı. Peygamber'in (s.a) ashâbı Hz. Pey-gamber'e bu durumu sordular. Bunun üzerine Yüce Allah, Sana ay hâlinden sorarlar. De ki: "O bir ezadır, ay hâlinde kadınlardan uzak durun" âyetini sonuna kadar inzâl buyurdu. Rasûlullah (s.a) bunun üzerine, "Nikâh [cima] dışında her şeyi yapabilirsiniz" dedi. Durum Yahûdilere ulaşınca, "Bu adam bize kendisinde muhalefet etmedik hiçbir şey bırakmak istemiyor" dediler. Useyd b. Hudayr ile Abbad b. Bişr gelip şöyle dediler: "Ey Allah'ın Rasûlü! Yahudiler böyle böyle diyor. Biz onlarla cima etmeyelim mi?" Bunun üzerine Rasûlullah'ın (s.a) yüzü değişti. Onlara kızdığını zannettik. Onlar dışarı çıkınca karşılarında Rasûlullah'a (s.a) hediye olarak süt getirildiğini gördüler. Hz. Peygamber arkalarından haberci gönderdi; onlara o sütten içirdi. Biz de o'nun onlara kızmadığını öğrenmiş olduk. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

Yüce Allah'ın, Kadınlarınız sizin için bir tarladır buyruğu ile ilgili olarak –lafız Müslim'e ait olmak üzere– hadis imamları tarafından Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Yahûdiler; "Erkek, hanımına arka tarafından önden yaklaşırsa; çocuk şaşı olur" derlerdi. Bunun üzerine, Kadınlarınız sizin için bir tarladır, o hâlde tarlanıza dilediğiniz gibi varın âyet-i kerîmesi nâzil oldu. ez-Zührî'den gelen rivâyette şu fazlalık da vardır: "Dilerse başını önüne eğmiş, [yüzükoyun], dilerse eğmemiş olarak; şu kadar var ki hep aynı yolda olmalıdır." [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

Hristiyanlar ise, hayız falan dinlemeden, kadınlarla cima ediyorlardı. Câhiliyye dönemindekiler ise, kadın hayızlı olduğu zaman, onunla aynı sofraya oturmuyorlar, verdiği şeyleri içmiyorlar, onunla aynı yatakta yatmıyorlar, Yahudî ve Mecûsilerin yaptığı gibi, aynı çatı altında barınmıyorlardı. Bu âyet nâzil otunca, Müslümanlar âyetin zâhirine sarılarak, hayız olan kadınları evlerinden çıkarıyorlardı. Bedevilerden bir grup kimse, "Yâ Rasûlallah! Soğuk çok fazla, elbiselerimizse çok az! Elbiseleri, dışarı attığımız kadınlara versek, evde kalanlar bu sefer soğuktan üşürler. Elbiseleri kendimize alıkoysak, hayızlı olan kadınlar soğuktan ölürler!" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a), "Ben size hayızlı oldukları zaman kadınlarla cinsî münasebet yapmamanızı emrettim, yoksa acemlerin yaptığı gibi onları evlerinizden çıkarmanızı emretmedim" buyurdu. Yahûdiler bunu duyunca şöyle dediler: "Bu adam bize muhalif davranmadığı hiç bir mesele bırakmıyor." Sonra, Abbâd ibn Beşir ile Useyd ibn Hudayr, Hz. Peygamber'e gelerek o'na bu durumu haber verdiler ve, "Yâ Rasûlallah! Hayızlı iken onlarla cima etmeyelim mi?" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in (s.a) yüzünün rengi değişti, bu iki zât da o'nun kendilerine kızdığını zannederek kalktılar. Tam o sırada Hz. Peygamber'e bir süt hediye ve ikram edildi. Bunun peşinden Hz. Peygamber o iki kimseye haber salarak, bu sütü onlara ikram etti. Böylece de, kendisinin onlara kızmamış olduğunu bize anlatmış oldu. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]

1) Rivâyet edildiğine göre Yahûdiler şöyle diyorlardı: "Kim, fercinden olsa da hanımına arka taraftan yaklaşırsa, onun çocuğunun gözleri şaşı ve sakat olur." Aynca onlar bunun, Tevrât'ta bulunan bir hüküm olduğunu söylüyorlardı. Bu husus Hz. Peygamber'e anlatılınca o, "Yahûdiler yalan söylüyor" dedi ve sonra âyet-i kerîme nâzil oldu.

2) İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre Hz. Ömer, Hz. Peygamber'e gelerek, "Yâ Rasûlallah! Ben mahvoldum!" dedi ve kendisinden, böyle bir şeyin meydana geldiğini söyledi. Bunun üzerine de Allah Teâlâ bu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu.

3) Ensâr, fercinden olsa da kadına arka taraftan yaklaşmayı hoş görmüyordu. Bu düşünceyi de, Yahûdilerden almışlardı. Muhâcirler ise, bunu yapıyorlardı. İşte bunun üzerine Ensâr bunu onlara çok gördü. Bu sebebten dolayı da, bu âyet-i kerîme nâzil oldu. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]

Âyette geçen eza sözcüğü, "sıkıntı, eziyet, cinsel ilişki anındaki rahatsızlık, enfeksiyon riski, tiksinti" vs. gibi şeyleri kapsar.

Âyette, Onun için aybaşı hâlinde kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Artık iyice temizlendikleri zaman da Allah'ın emrettiği yerden onlara varın buyurularak, erkeklerin eşlerine karşı duyarlı ve saygılı olmaları istenmiştir.

Burada sadece, aybaşı hâlindeki kadınla cinsel ilişki yasaklanmış olup bunun dışında kısıtlayıcı bir hüküm yoktur. Kadınlar bu dönemlerinde her türlü ibadetini yapar, Kur’ân okur, doktor izin verirse oruç da tutarlar. Doktor izin vermezse, hayız dönemlerinden sonraki günlerde oruçlarını kaza ederler.

Ne varki, Rasûlullah'a isnaden kadınlar bu özel günlerinde namazdan, oruçtan ve Kur’ân'dan uzaklaştırılmışlardır. Hâlbuki Rasûlullah Sünen ve Târih kitaplarına göre kadınları özel günlerinde namazdan, oruçtan ve Kur’ân okumaktan değil, Mâide/6 ve A‘râf/31'deki emirler kapsamında musallâya çıkmaktan menetmiştir. Bu konuya ait yazımızın bir bölümünü burada da sunuyoruz:

KADIN-HAYIZ-NAMAZ: Hayızlı kadının namaz kılamayacağı, oruç tutmayacağı, Kur’an’ı eline almayacağı iddiası, hem Kur’ân'a, hem de Rasûlullah'ın sünnetine aykırıdır. Sünnete aykırılığına gelince:

Bir kadın Rasûlullah'a sordu:
-- Yâ Rasûlallah! Elbisesine hayız kanı bulaşan kadın ne yapmalıdır?
Rasûlullah şöyle cevap verdi:
-- Birinizin elbisesine hayız kanı bulaşırsa, onu parmaklarıyla yahut tırnağıyla kazısın, sonra azar azar üzerine su döküp yıkasın, ondan sonra o elbise içinde namaz kılsın! [Sahîh-i Buhârî, "Hayız Kitabı", bab: 10, no: 12.]

İşte sünnetteki uygulama böyledir.

İslâm öncesi devirlerde, Yahûdiler, Hırıstiyanlar ve Arap müşrikleri hayızlı kadınları hor görürler; hayızlı oldukları sürede kendilerine kötü ruhların iliştiğine inanırlar, hapsedederlerdi. Onları murdar, necis sayarlar, pişirdiklerini yemezler, onlarla bir arada oturmazlar, dokundukları nesnelere uğursuzluk bulaştırdıklarına inanırlar, yanlarından bile geçmezlerdi. Buna rağmen Hristiyanlar o şartlarda onları cinsel ilişkiye zorlar, taciz ederlerdi, hiç acımazlardı.

Kur’ân değer verip akıl, insaf, vicdan ve din dışı bu uygulama ve inançları ortadan kaldırarak kadını erkekle aynı haklara sahip kılınca, o günün Medîne halkı, hayızlı kadının durumunu Peygamber efendimize sordular. Onların sorusunu Allah cevapladı:

222Sana kadınların aybaşı hâlinden de soruyorlar. De ki: "O, bir eziyettir. Onun için aybaşı hâlinde kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Artık iyice temizlendikleri zaman da Allah'ın emrettiği yerden onlara varın. Şüphesiz Allah, hatadan iyice dönenleri sever ve çok temizlenenleri sever." [Bakara/222]

Âyette görüldüğü üzere, cinsel ilişki dışında hayızlı kadına hiçbir yasak getirilmemiştir.

Kur’ân ve sünnette durum böyle olmasına rağmen, ilmihal ve fıkıh kitaplarında hayızlı kadınlarla ilgili, İslâm öncesindekilere benzer veya onlara yakın yasaklar konmuştur; namaz kılamaz, oruç tutamaz, Kur’ân okuyamaz, camiye giremez, tavaf edemez gibi.

Bunlar, kadını Kur’ân'dan uzaklaştırıp câhil bırakmak, aşağılamak, toplumdan dışlayıp direncini kırmak ve böylece de sömürebilmek için uydurulmuş hükümlerdir.

Sahih rivâyetlere göre Peygamber Efendimiz, "Hayızlı kadınlar namaz kılmasın" dememiştir. "Hayızlı kadınlar, hayır meclislerine [okul, dernek vs. toplantılarına] katılsınlar, sadece musallâya [Cuma ve bayram toplantılarına] gelmesinler" demiştir.

Hafsa bt. Sirin şöyle demiştir: Biz genç kızlarımızı bayramlarda musallâya çıkmaktan men ederdik. Bir kadın gelip Halefoğulları'nın kasrına indi. O kadın kızkardeşinin –ki kocası Peygamber ile birlikte oniki savaşta bulunmuş, kendisi de bizzat altısına iştirak etmişti–, "Biz yaralılara ilaç yapar, hastalara bakardık" dediğini rivâyet ettikten sonra şöyle dedi: "Kızkardeşim Peygamber'e, "Birimizin örtünecek çarşı elbisesi olmazsa, musallâya çıkmamasında bir sakınca var mı?" diye sormuş. Peygamber, "Arkadaşı kendi çarşı elbiselerinden birini ona giydirsin de hayır yerlerinde ve Müslümanların duasında bulunsun" buyurmuştur.

Hafsa bt. Sirin der ki: Ümmü Atıyye buraya geldiği zaman, "Bunu sen Peygamber'den işittin mi?" diye sordum. Ümmü Atıyye, "Babam o'na feda olsun, evet işittim" dedi. Ümmü Atıyye şöyle devam etti: "Babam o'na feda olsun, ben Peygamber'den işittim, o şöyle buyuruyordu: "Tazelerle perde sahibi kadınlar, yahut perde sahibi tazeler ile hayızlı kadınlar çıkıp hayır meclisinde [okul, cemiyet ve her türlü sosyal etkinlik] ve mü’minlerin duasında hazır bulunsunlar. Yalnız hayızlı kadınlar musallâdan [Cuma ve bayram namazlarından] uzakça dursunlar." Hafsa dedi ki: Ben Ümmü Atıyye'ye, "Hayızlılar da mı?" diye sordum. Ümmü Atıyye cevaben, "Hayızlılar Arafat'ta ve falan falan yerlerde hazır bulunmuyorlar mı?" dedi. [Sahîh-i Buhârî, "Hayız Kitabı", Bab: 24, No: 29.]

Bu nakilde görülen o ki, Peygamber Efendimiz, hayızlı kadının namaz kılmasını yasaklamamış, sadece "Cuma ve bayram namazlarına gelmesinler" buyurmuştur.

Hadis kitaplarındaki nakiller arasındaki çelişkiler giderilip Kur’ân ile sağlaması yapıldığında durum ortaya çıkmaktadır. İmam Buhârî ve diğer hadis bilginleri, topladıkları rivâyetleri kendi ölçüleri içerisinde değerlendirip sınıflandırmışlar, fakat Kur’ân ile bunların sağlamasını yapmamışlardır. O nedenle, rivâyetler birbiriyle çelişmektedir.

Peki, hayızlı kadınların topluma çıkmaları neden hoş görülmemiştir? Bunu anlamak için o çağa ve o ortama gitmek gerekir. O dönemde, ped, steril pamuk ve bez; çamaşır makinasıı, deterjan, kokulu çamaşır suyu ve yumaşatıcı yoktu. Hatta yeterli su bile yoktu. Yukarıda Peygamber Efendimizin, elbisedeki hayız kanını parmak veya tırnakla temizlenmesini tavsiye ettiğini zikretmiştik. Kadınların muayyen günlerinde giydikleribirhayız elbisesi vardı. Yıkansa bile leke çıkmazdı.Dolayısıyla bir kadının hayızlı olduğu herkesçe bilinebilirdi. Bu ise kadınların hor görülmesine ya da komplekse neden olabilirdi.

Peygamber Efendimiz temiz, beyaz elbiseli ve koku sürünmüş olarak cemaate gelinmesini, soğan-sarımsak yiyenlerin ise cemaate katılmamalarını tavsiye ederdi. Bundan hareketle kimse, "Soğan-sarımsak yiyenlere namaz harâmdır" hükmü çıkarmamıştır.

İlgili hadisten de açıkça anlaşıldığı üzere, hayız hâli, musallâya gitmeye [cemaate katılmaya] engel olsa da, namaz kılmaya mani değildir. Ayrıca Allah tarafından kader olarak çizilen hayız görme özelliği irâde dışı oluştuğundan asla kusur ve eksiklik sayılamaz.*




*İşte Kuran, Bakara Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim