87Bakara Suresi 228-232
Hatalı Çevrilen Ayetler
87Bakara Suresi 228-232
Hatalı Çeviri:
228. Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir.
229. Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.
230. Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar.
231. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir.
232. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, aralarında iyilikle anlaştıkları takdirde, onların (eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. İşte bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Bu öğüdü tutmanız kendiniz için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Doğru Çeviri:
228Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet dönemi süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde oluşturduğunu gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların verimsiz kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Ve onların zararlarına olanlar gibi, örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde kendi yararlarına olanlar da vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
229Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da sizin için helâl olmaz. Ancak ikisinin de Allah'ın sınırlarını yapamamaktan korkmaları başkadır. Artık eğer siz kamu görevlileri, bunların, Allah'ın sınırlarını yapamayacaklarından korkarsanız, kadının fidye/ayrılma bedeli vermesinde ikisine de vebal yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık bunları aşmayın. Her kim de Allah'ın sınırlarını aşarsa, artık işte onlar, kendi benliklerine haksızlık edenlerin ta kendisidir.
230Eğer o, kadını boşarsa, artık bundan sonra o kadın, ondan başka bir koca ile nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. Sonra eğer ikinci koca onu boşarsa, Allah'ın sınırlarını yapabileceklerini zannettilerse, birbirlerine dönmelerinde her ikisine de vebal yoktur. Allah'ın, bilip duran bir toplum için ortaya koyduğu sınırlar, işte bunlardır.
231Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini de bitirdiklerinde, artık onları ya ma‘rûf ile tutun veya ma‘rûf ile salın, haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa kendi benliğine haksızlık etmiş olur. Allah'ın âyetlerini oyuncak da edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitabı ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri hatırlayıp düşünün. Hem de Allah'ın koruması altına girin ve şüphesiz Allah'ın her şeyi en iyi bilen olduğunu bilin.
232Ve siz kadınları boşayıp da onlar, sürelerinin sonuna geldikleri zaman, eşleriyle aralarında örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekil ile rızalaştıkları zaman, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin. İşte bu, sizden Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimselerin kendisi ile öğütleneceğidir. İşte bu, sizin için daha uygun ve daha nezihtir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Bu âyetlerde de aile hukuku çerçevesinde boşanma ilkeleri ortaya konmaktadır. Buna göre İslâm, boşama mevzuunda kocayı hem taraf, hem de yargıç olmaktan çıkararak ona sadece mahkemeye müracaat hakkı tanımış; eşler arasındaki nikâh bağını çözme yetkisini kocadan alıp hukuka teslim etmiştir. Boşanma davalarında, hakem-bilirkişi tayinini öngörmüş, boşanmalarda tanık gösterme ve yemin etme ilkelerini getirmiştir. Bu konular Nisâ, Ahzâb ve Talâk sûrelerinde gelecektir.
Bu pasajda ortaya konan ilkeler şunlardır:
* Boşanmış kadınlar, kendi kendilerine üç adet süresi beklemelidir.
* Boşanmış kadınlar, rahimlerinde yaratılmış olanı gizlememelidir.
* Kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde yeniden onlarla evlenmelidirler.
* Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya ma‘rûf ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır.
* İkinci boşamadan sonra kadın ondan başka biri ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. Sonra eğer o ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın sınırlarını ikâme edeceklerini zannettikleri takdirde birbirlerine dönmelerinde her ikisi için de sakınca yoktur.
* Verilen mehir geri alınmaz.
* Kadın bir bedel ödeyerek boşanmak isteyebilir.
* Boşandıktan sonra tekrar evlenmek isteyenler iddete riâyet etmelidirler.
* Arada hakk tecavüzü olmamalıdır.
* Boşanmış kadınların yakınları, kadının eski kocası ile evlenmesine engel olmamalıdırlar.
Âyetteki, Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç adet süresi beklerler ifadesi ile kasdedilenler, kendileriyle gerdeğe girilmiş, hâmile olmayan kadınlardır:
49Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir bekleme süresi yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin. [Ahzâb/49]
4Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmaları; doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır. Kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona işinde bir kolaylık sağlar. [Talâk/4]
Boşanan kadın için iddet öngörülmesi, pasajdaki ifadelerden anlaşıldığına göre kadının hâmile olup olmadığının anlaşılmasına ve kocaya bu süre içinde tekrar karısına dönme fırsatı vermeye yöneliktir.
Âyetteki, Allah'ın rahimlerinde yarattığı... buyruğuyla, "hayız" ve "hâmilelik" kasdedilmiştir.
Âyetin sebeb-i nüzûlü hakkında nakledilenler şöyledir:
Câhiliyye döneminde çocuklannı yeni kocaya ilhak etmek kasdıyla hâmileliklerini gizlemek kadınların adeti idi. İşte âyet-i kerîme buna dair nâzil olmuştur. Rivâyet edildiğine göre Eşcalılardan bir adam Rasûlullah'ın (s.a) yanına gelerek, "Ey Allah'ın Rasûlü!" demiş, "Ben hâmile olduğu hâlde karımı boşadım. Bununla birlikte onun evlenmeyeceğinden ve böylelikle çocuğumun başkasına gitmeyeceğinden emin değilim. Bunun üzerine Yüce Allah bu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu ve böylece o Eşcalının hanımını kocasına geri döndürdü. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]
Âyetteki, Onların da aleyhlerindeki gibi ma‘rûf ile kendileri için devardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır buyruğunda, kadınlarla erkeklerin birbirleri üzerindeki evlilik hakkları konu edilmektedir. Bu, Bakara/187'de geçen, Onlar, sizin için bir giysidir, siz de onlar için bir giysisiniz ifadesiyle bildirilen hukuktur.
Âyetteki, Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır buyruğundan hareketle; akıl, din, güç, nafaka, miras, ganimet, mehir, kadının erkekten yaratılmış olması, birçok ibâdette kadının kocasının iznine tâbi olması, kadının devlet başkanlığı, hâkimlik yapamaması, erkeğin hanımı üzerine evlenebilmesi, boşama yetkisinin kocada olması gibi sebeplerle erkeğin kadından üstün olduğu iddia edilmiştir.
Hâlbuki buradaki derece farkı; erkeğin mehir vermesi, iddet beklememesi ve kas gücüne sahip olmaları sebebiyle, boşamış olsalar da bir sene süreyle kadınların ev dışındaki işlerini görmek mecburiyetinde olmalarıdır. Bunlar, Bakara/240 ve Nisâ/34'te detaylı olarak gelecektir.
Âyetteki, Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya ma‘rûf ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır buyruğunda ortaya konulan ilke ile o gün Arap örfünde yaygın olan sınırsız boşama yetkisi ortadan kaldırılmakta ve evrensel ilke konulmaktadır. İslâm'dan önce bir koca istediği zaman ve istediği sayıda boşama ve geri dönme hakkına sahipti. Kadının buna karşı yapabileceği hiçbir şey yoktu. Allah bu ölçüler ile, kocanın karısına boşama yoluyla zulmetmesini ortadan kaldırmıştır.
Âyetin bu hükmü ile ilgili klasik kaynaklarda şu bilgilere rastlıyoruz:
Yüce Allah'ın, Boşama iki defadır buyruğu ile ilgili olarak sabit olduğuna göre câhiliyye dönemi insanlarının boşama için kabul ettikleri belli bir sayı yoktu. Bununla birlikte iddet onlarca belli idi ve süresi tesbit edilmişti. Aynı durum İslâm'ın ilk dömemlerinde de bir süre böyle devam etti. Erkek karısını dilediği kadar boşayabiliyordu. İddetini sonuna yaklaşıp başkasıyla evlenmesi helâl olacağı zaman, kocası ona dönebiliyordu.
Rasûlullah (s.a) döneminde bir erkek karısına, "Seni barındırmam ve senin başkasına helâl olmana da imkân vermem" dedi. Kadın, "Bu nasıl olur?" deyince şu cevabı verdi: "Seni boşarım. İddetinin bitmesi yaklaştı mı sana dönerim." Kadın bunu Hz. Âişe'ye şikâyet etti. Hz. Âişe de durumu Peygamber'e (s.a) bildirdi. Yüce Allah bu âyet-i kerîmeyi erkeğin yeni bir mehir ve velîye ihtiyaç olmaksızın ric’at yapabileceği talâk sayılarını beyan etmek üzere indirdi ve onların önceki durumlarını neshetti. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]
ALLAH'IN SINIRLARI
229. âyette boşanma hükümleri konu edilirken, Ancak ikisinin de Allah'ın sınırlarını ikâme edememekten korkmaları başkadır. Artık eğer siz bunların, Allah'ın sınırlarını ikâme edememelerinden korktuysanız, kadının fidye vermesinde ikisine de vebal yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık bunları aşmayın. Her kim de Allah'ın sınırlarını aşarsa, artık işte onlar, zâlimlerin ta kendisidir buyurularak, taraflar dikkatli olmaya çağırılmıştır. Zikri geçen Allah'ın sınırları ibaresiyle, "birbirlerine karşı dürüst ve samimi olmaları" kasdedilmiştir.
229. âyetteki, Artık eğer siz bunların, Allah'ın sınırlarını ikâme edememelerinden korktuysanız, kadının fidye vermesinde ikisine de vebal yoktur ifadesi, kadının ödemeyi kabul ettiği bedel karşılığında evliliği bitirebileceği; diğer bir ifade ile eşlerin anlaşma yoluyla evliliklerine son verebilecekleri beyân edilmektedir. Hukuk literatüründe buna "hul" adı verilir.
Klasik kaynaklarda bu konu hakkında şu olay nakledilir:
Bu âyetin, Cemile bt. Abdullah ibn Ubey ile kocası Sâbit ibn Kays ibn Şemmâs hakkında nâzil olduğu rivâyet edilmiştir. Kadın, kocasınden nefret ederken, kocası onu çok seviyor... Kadın Allah'ın Rasûlü'ne gelir ve, "Beni ondan ayır. Çünkü ben ona buğzediyor, onu sevmiyorum. Çadırın ucunu kaldırdığım zaman, onu bazı kimselerin arasında gelirken gördüm; o, o insanların en kısa boylusu, en çirkin yüzlüsü ve en esmeri idi. Öte yandan ben, İslâm'a girdikten sonra, küfrü de istemiyorum" der. Bunun üzerine Sâbit, "Ey Allah'ın Rasûlü! Ona emret de, kendisine verdiğim bahçemi bana iade etsin" der. Hz. Peygamber de Cemile'ye dönerek, "Ne diyorsun?" dediğinde Cemile, "Evet, fazlasını da veririm" der. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber, "Hayır, sadece bahçesini geri ver" der, sonra da Sâbit'e dönerek, "Ona ne verdinse geri al ve yolunu aç" buyurur. Sâbit de öyle yapar. Bu hâdise, İslâm'daki ilk "hul" hâdisesidir. Ebû Dâvûd'un Sünen'inde bu kadının Hafsa bt. Sehl el-Ensâriyye olduğu zikredilmektedir. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]
Âyetteki, Allah'ın âyetlerini oyuncak da edinmeyin ifadesiyle, ilâhî kanunların su-i stimal edilmemesi, yani dönüşü mümkün olan iki boşama hakkının keyfî kullanılmaması uyarısı yapılmıştır.
232. âyetteki, Ve siz kadınları boşayıp da onlar sürelerinin sonuna geldikleri zaman, eşleriyle aralarında ma‘rûf ile [meşru bir şekilde] rızalaştıkları zaman, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin buyruğuyla, boşanmış kadınların yakınlarına uyarı yapılmaktadır. Eğer taraflar anlaşmışlarsa nikâhı yenilemelerine engel olunmamalıdır. Âyetin bu kısmı hakkında da klasik kaynaklarda şu bilgiler verilmiştir:
Yüce Allah'ın, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin buyruğu ile ilgili olarak rivâyet edildiğine göre, Ma‘kil b. Ye’sâr'ın kızkardeşi Ebu'l-Beddah'ın nikâhı altında idi. Onu boşadı ve iddeti bitinceye kadar bıraktı. Daha sonra pişman oldu, tekrar ona talib oldu. Hanımı buna razı olmakla birlikte kardeşi Ebu'l-Beddah ile onu evlendirmek istemedi ve, "Şâyet onunla evlenecek olur isen yüzüm yüzünü görmeyecektir" dedi. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]
Rivâyet edildiğine göre Ma‘kil ibn Ye’sâr, kızkardeşini, Cemil ibn Abdullah ibn Âsım ile evlendirir... Daha sonra, Cemil hanımını boşar. İddeti bitinceye kadar onu terkeder. Daha sonra ise yaptığına pişman olarak, kendisine nikâhlamak üzere hanımına tekrar başvurur. Hanımı da buna razı olur. Bunun üzerine Ma‘kil, "O seni boşadı. Şimdiyse sen ona dönmek istiyorsun.. Eğer ona tekrar dönersen, bir daha yanıma gelme!" der. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirir. Allah'ın Rasûlü de Ma‘kil'i çağırarak kendisine bu âyeti okur. Ma‘kil de, "Rabbimin emrinden dolayı burnun sürtülsün!.. Ey Allahım, razı oldum, emrine teslim oldum ve kızkardeşimi kocasıyla tekrar evlendiriyorum" der.
Mücâhid ve Süddî'den rivâyet edildiğine göre, Câbir ibn Abdillâh'ın amcasının bir kızı vardı. Kocası onu boşamıştı. İddetin bitimini müteakip de tekrar ona dönmeyi istemiş, ama Câbir kabul etmemişti. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi. Câbir, "Bu âyet benim hakkımda nâzil oldu" demiştir. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb.]*
*İşte Kuran, Bakara Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz