Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler
96Ra'd Suresi 36-37, 40
Hatalı Çeviri:
36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene (Kur'an'a) sevinirler. Fakat (senin aleyhinde birleşen) guruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: «Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüş de yalnız O'nadır.
37. Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır.
38. Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamber için mucize getirme imkânı yoktur. Her müddetin (yazıldığı) bir kitap vardır.
39. Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır.
40. Biz, onlara vâdettiğimizin (azabın) bir kısmını sana göstersek de veya (ondan önce) seni öldürürsek de sana ancak (Allah'ın emirlerini) tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir.
Doğru Çeviri:
Necm: 594
36Ve kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen ile sevinirler. Karşıt grup oluşturanlardan, onların bir kısmını tanınmaz hâle getiren kişiler de vardır. De ki: “Ben, ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na ortak kabul etmemekle emrolundum. Ben yalnızca O'na davet ediyorum, dönüşüm de yalnız O'nadır.”
37Ve Biz, böylece Kur’ân'ı Arapça; mükemmel bir yasa olarak indirdik. Ve eğer sana gelen bilgiden sonra onların boş-iğreti arzularına uyarsan, Allah'tan sana “bir yardımcı, yol gösterici yakın ve bir koruyucu” yoktur.
40Ve onlara vaat ettiğimizin bir bölümünü sana göstersek yahut sana geçmişte yaptıklarını ve yapman gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırsak, şüphesiz yine de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Bize düşen de hesap görmektir.379
Bu âyetlerde Rasûlullah'ın çevresindeki bir grup övülerek konuya girilmekte ve Rasûlullah'ın elçilik misyonu ile ilgili detay verilmektedir.
Kendilerine Kitap verilen kimseler, Rasûlullah'a indirilen ile sevinirler. Ama hizipleşenlerden, onların bir kısmını inkâr eden kişiler de vardır. Burada insaflı Yahûdilerin Kur’ân'a bağlandıkları, yeni bir elçi ve kitabın gelişine sevindikleri, hizipleşenlerin de kısmi inkâr ettikleri bildiriliyor. Ehl-i Kitabın insaflı olanları hakkında bazı âyetlerde bilgi verilmişti:
121Kendilerine kitabı verdiğimiz kimseler onu, okumasının-izlemesinin hakkını vererek okurlar-izlerler. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim de Kitabı bilerek reddederse, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir. [Bakara/121]
107,108De ki: "Siz Kur’ân'a ister inanın, ister inanmayın; şu daha önce kendilerine bilgi verilenler; Kur’ân onlara okunduğunda onlar, boyun eğip teslimiyet göstererek çeneleri üstü kapanırlar. Ve "Rabbimiz her türlü kusurdan arınıktır. Rabbimizin vaadi kesinlikle gerçekleşecektir" derler."
109Ve onlar, ağlayarak çeneleri üstü kapanırlar. Ve Kur’ân, onların saygılarını, alçak gönüllüğünü artırır. [İsrâ/107-109]
199Şüphesiz ki Kitap Ehlinden, Allah'a inananlar, size indirilene ve kendilerine indirilene –Allah'a samimiyetle saygı duyanlar olarak– inananlar da vardır. Onlar, Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. İşte onlar, ücretleri Rableri katında olanlardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. [Âl-i İmrân/199]
Ayrıca Âl-i İmrân/114'te Ehl-i Kitabın hepsinin aynı olmadığı bildirilmişti. Bunlardan başka birçok âyette [Bakara/62, Mâide/82-83, Ahkâf/10, En‘âm/114, Kasas/52-53] bu durum beyân edilmiştir.
Bu bildiriden sonra Rasûlullah'a tüm insanlara kendi konumunu, Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emrolundum. Ben yalnızca O'na davet ediyorum, dönüşüm de yalnız O'nadır diyerek ilan etmesi emrediliyor.
Daha sonra yine Rasûlullah'a birtakım bilgiler, öğütler veriliyor ve öneriler yapılıyor:
• Biz, Kur’ân'ı Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına uyarsan, Allah'tan sana bir yakın kimse ve bir koruyucu yoktur.
• Onlara vaat ettiğimizin bir kısmını sana göstersek yahut seni vefat ettirsek, şüphesiz yine de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Bize düşen de hesap görmektir.
• Onlar Bizim yeryüzüne geldiğimizi, onu etrafından noksanlaştırdığımızı görmediler mi? Allah, hükmeder. O'nun hükmünü engelleyecek hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çok hızlı görendir.
• Onlardan önceki kimseler de hileler yapmışlardı. Fakat bütün hileler [hileleri bozup cezalandırmak] Allah'a aittir. O, her nefsin ne kazandığını bilir. Bu yurdun âkıbetinin kim için olduğunu kâfirler de yakında bilecekler.
• Şu küfretmiş olan kişiler, "Sen, gönderilmiş [elçi] değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda en iyi tanık olarak Allah ve yanında Kitab'ın bilgisi bulunan kişi yeter."
Burada Rasûlullah'a yönelik zikredilen görevler birçok kez (Yûnus/15, Zümer/11-16, En‘âm/56-57, Mü’min/66, Kehf/110) beyân edilmişti:
37. âyette, Ve Biz böylece onu [Kur’ân'ı] Arapça bir hüküm [mükemmel bir yasa] olarak indirdik. Ve eğer sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına uyarsan, Allah'tan sana bir yakın kimse ve bir koruyucu yoktur buyurularak Rasûlullah; müşriklerin, münâfıkların ve Ehl-i Kitabın hevâlarına uymaktan, onlara taviz vermekten menedilmiştir. Bu husus birçok kez (Mâide/48-49, En‘âm/148-150, Şûrâ/14-15, 10, Câsiye/17-19, Mâide/48-49, En‘âm/148-150, Şûrâ/14-15, 10, Câsiye/17-19) vurgulanmıştı.
379 Bu pasajı, teknik ve anlam bilgisi gereği Resmi Mushaf'tan farklı tertip ettik.
*İşte Kuran, Ra'd Suresi