Hatalı Çevrilen Ayetler
102Nur Suresi 41-46
Hatalı Çeviri:
41. Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyle bilir.
42. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dönüş de ancak O'nadır.
43. Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor; sonra onları bir araya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır!
44. Allah, gece ile gündüzü birbirine çeviriyor. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır.
45. Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
46. Andolsun biz (bilmediklerinizi size) açık seçik bildiren âyetler indirdik. Allah, dilediğini doğru yola iletir.
Doğru Çeviri:
41Göklerde ve yeryüzünde bulunanların, dizi dizi uçanların [kuşların, arıların, bulutların, boranların] Allah'ı her türlü noksanlıktan arındırdıklarını görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Hepsi kendi arındırmasını ve desteğini/doğaya yapacağı katkıyı kesinlikle bilmektedir. Allah da, onların işlemekte olduklarını en iyi bilendir.
42Göklerin ve yeryüzünün hükümranlığı yalnızca Allah'a aittir. Dönüş de ancak Allah'adır.
43Şüphesiz Allah'ın, bulutları sürüklediğini, sonra onları bir araya getirdiğini, sonra da üstüste yığdığını görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? İşte görüyorsun ki bunların arasından yağmuru çıkarıyor. Ve O, gökten, içinde dolu bulunan dağ gibi bulutları indirir de onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzak tutar. Şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır!
44Allah, geceyi ve gündüzü çevirir durur. Şüphesiz sağduyu sahipleri için kesinlikle bir ibret vardır.
45Ve Allah, her canlıyı sudan oluşturdu. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimileri iki ayak üzerinde yürümekte, kimi de dört ayak üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini oluşturur. Hiç şüphesiz Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.
46Andolsun ki Biz, açıkça ortaya koyan âyetler indirdik. Ve Allah, dileyen kimseyi dosdoğru yola iletir.
41Göklerde ve yeryüzünde bulunanların, dizi dizi uçanların [kuşların, arıların, bulutların, boranların] Allah'ı her türlü noksanlıktan arındırdıklarını görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Hepsi kendi arındırmasını ve desteğini/doğaya yapacağı katkıyı kesinlikle bilmektedir. Allah da, onların işlemekte olduklarını en iyi bilendir.
Bu âyette, göklerde ve yerde bulunan tüm varlıkların Allah'ı tesbih ettikleri [Allah'ın tüm kemal sıfatları ile muttasıf olup tüm noksanlıklarından münezzeh olduğuna kanıt oldukları] bildirilmektedir. Bu, İsrâ sûresi'nde de vurgulanmıştı:
44Tüm gökler/uzay, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı noksan sıfatlardan arındırırlar. O'nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır. [İsrâ/44]
Ancak burada, Hepsi kendi tesbihini ve salâtını mutlaka bilmektedir buyurularak, her varlığın bir salâtının [desteğinin] olduğu ve bunu yerine getirdiği de bildirilmektedir. Zira evrendeki her şey bir sebebe mebni yaratılmıştır; batıl/boş yere yaratılmamıştır:
27Ve Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve aralarında olanları boşuna oluşturmadık. Bu, kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kişilerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı şu kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden şu kişilerin vay hâline! [Sâd/27]
190-194Göklerin ve yeryüzünün oluşturuluşunda, gecenin ve gündüzün ardarda gelişinde, elbette, ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anan; göklerin ve yerin oluşturuluşu üzerinde: "Rabbimiz! Sen, bunu boş yere oluşturmadın, Sen, tüm noksanlıklardan arınıksın. Artık bizi Ateş'in azabından koru! Rabbimiz! Şüphesiz Sen, kimi o ateşe girdirirsen artık onu kesinlikle rezil etmişsindir. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar için yardımcılardan da hiç kimse yoktur. Rabbimiz! Şüphesiz ki biz, "Rabbinize inanın!" diye çağıran bir nidacıyı duyduk ve hemen inandık. Rabbimiz! Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi "iyi adamlar" ile birlikte, geçmişte yaptıklarımızı ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızı bir bir hatırlattır/öldür. Rabbimiz! Ve bize, elçilerin üzerine vaat ettiğin şeyleri ver, kıyâmet günü bizi rezil etme. Şüphesiz Sen, verdiğin sözden dönmezsin" diye iyiden iyiye düşünen kavrama yetenekleri olanlar için nice alâmetler/göstergeler vardır. [Âl-i İmrân/190-194]
En‘âm/73, Yûnus/5, İbrâhîm/19, Hicr/85, Nahl/3, Ankebût/44, Rûm/8, Zümer/5, Ahkâf/3, Duhân/39, Câsiye/22 ve Teğâbün/3'e de bakılabilir.
Burada üzerinde duracağımız nokta, âyetteki dizi dizi uçanlar ifadesidir. Âyetteki tayr sözcüğü, sadece "kuş"u değil, küçük bir böcekten, arıdan, uçağa ve bulutlara kadar her türlü uçan cismi içine alır. Burada aklımıza gelenlerden birkaçı hakkında bilgi sunmak istiyoruz:
ARILAR
Bu uçucular, bal üreterek insanlığa katkıda bulunurlar. Ama bunların bal üretmekten daha önemli bir görevleri vardır. Dünyadaki bitkilerin döllenmesinin % 90'ı arılar tarafından gerçekleştirilir. Arıların bu desteği olmasa yeryüzünde meyve, sebze, tahıl vs. hiçbir şey yetişmez.
KUŞLAR
Kuşlar, besin zincirinin önemli halkalarını oluştururlar. Ayrıca eko-sistemin sağlık ve devamlılığı için inanılmaz ölçüde destek sağlarlar.
KARGALAR
Ormanda yaşayan türleri meşe tohumlarını alarak daha sonra yemek için ağaç kovuklarına saklar ya da toprağa gömer. Daha sonra nereye gömdüklerini unuturlar. Bu tohumlar zamanla çimlenir, fidan ve ağaç olur. Cevizle beslenen türlerin de, ceviz ağaçlarının da çoğalmasını sağlarlar. Bunlar, kırılması için cevizleri ağaçtan ya da binaların tepelerinden aşağı atar, kırılan cevizlerin içini yerler. Kırılmayan cevizler ise toprakta zamanla yeşerir ve ağaç olur. Ayrıca diğer tohumları ağızlarıyla ya da dışkılarıyla taşıyarak ormanlaşmada ve ormanların yenilenmesinde önemli rol oynarlar.
DİĞER KUŞLAR
Güvercinler haberleşme, doğan ve şahin avcılık hususunda insanlara destek olurlar. Yırtıcı kuşlar, kemirgenler, sürüngenler, kurbağalar ve küçük kuşlar gibi canlıları avlayarak, doğadaki sayılarını kontrol altında tutarlar. Böcek yiyen kuş türleri birçok tarım zararlısını yiyerek ekonomik yarar sağlamalarının dışında sivrisinekleri de yiyerek sıtma gibi hastalık vakalarını azaltırlar. Leş yiyici olan akbabalar, potansiyel olarak birçok hastalık tehlikesini önlerler.
Doğadaki fosfor döngüsü de balıkçıl kuşlar vasıtasıyla gerçekleşir. Fosforun denizlerden karalara dönüşü, balıkçıl ve balık yiyen deniz kuşlarının dışkıları yoluyla olur.
Rüzgârdan elde edilen enerji ve bulutların yağmur taşımadaki destekleri de herkesçe bilinen bir gerçektir.
KENEYE KARŞI: "KEKLİK"
Çevre Bakanlığı, 10 bin tane kekliği doğaya saldı. Bir keklik, yılda 1 milyon süne ve kene yiyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı, Yozgat ve Kahramanmaraş'ta "Keklik Üretim Merkezi" kurdu. Her iki ilde, yılda yaklaşık 90 bin keklik civcivi üretilecek.
Önümüzdeki yıl da İstanbul'da; "Keklik Üretim Merkezi" faaliyete geçecek. Kekliklerin yararları saymakla bitmiyor. Yani keklikler, doğada keneleri yok edici silah olarak kullanılacak. AK Parti Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek, keneyle mücadelede, kekliğin önemine değinerek:
"KEKLİK YAKALADIĞI YERDE KENEYİ YOK EDİYOR"
"Bir keklik demek, 1 milyon süneyi ve keneyi ortadan kaldırmak demektir" dedi. Çiçek, daha önce yurtdışından, kene ilacı getirildiğini hatırlatarak:
"Bu ilaçlar, keneyi ve süneyi öldürmüyordu. Keklik öyle değil. Keklik, yakaladığı yerde, keneyi yok ediyor" bilgisini verdi.
Kene, kımıl ve süneye karşı sadece keklik değil; "Sülün Üretim Merkezleri" de kuruluyor. Şu ana kadar Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından İstanbul, Bursa ve Samsun'da kurulan Sülün Üretim Merkezleri'nde, yılda ortalama 130 bin civarında sülün civcivi yetiştirilerek doğaya salınıyor.
"YAŞADIĞIMIZ GEZEGENİ YOK EDİYORUZ!"
Bütün bu çabalara rağmen; insanlığı, ciddi haşere-böcek istilaları ve hastalıkları bekliyor. Sadece kene meselesi, kuş gribi vs. değil; daha yaygın-öldürücü hastalıklar,ekolojik çevrenin bozulması ve ekolojik canlı zincirin kırılmasıyla ortaya çıkacaktır. Küresel ısınma, ekolojik sistemin bozulması, Dünya'daki tüm canlı yaşamı tehdit etmektedir. İnsanoğlu, bindiği dalı kesiyor, oturduğu evi tahrip ediyor. Bunun bedelini ödeyecektir. Sünnetullah; Allah'ın yasası budur. "Herkes elleriyle yaptığının karşılığını bulacaktır."
BUGÜNKÜ "DÜNYA FELSEFESİ"NİN SONU İFLASTIR!
Bugün hala insanlar, hayvanları avlamıyor mu? Keklikleri, sülünleri vs. avlayarak; kendi elleriyle bozduğu ekosistemin ve küresel ısınmanın tahribatına katkıda bulunmuyor mu? Son darbeyi vurmuyor mu? Bir tarafta avcı insanlar, ellerinde silahlar, zevk için avlanacak;kuş türleri yok edilecek; diğer taraftan keklik-sülün yetiştirilip doğaya salınacak. Avlanmanın, insanlık için tek bir meşru sebebi olabilir: O da, insanın beslenmesi-karnını doyurması. Zevk için avlanma, zevk için üretim, zevk için tüketim. İşte Dünya'nın bugünkü felsefesi.. Bu felsefenin sonu iflastır. Dünya'da, bugün iflasa doğru koşuyor. Ders alanlar var mıdır?
42Göklerin ve yeryüzünün hükümranlığı yalnızca Allah'a aittir. Dönüş de ancak Allah'adır.
43Şüphesiz Allah'ın, bulutları sürüklediğini, sonra onları bir araya getirdiğini, sonra da üstüste yığdığını görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? İşte görüyorsun ki bunların arasından yağmuru çıkarıyor. Ve O, gökten, içinde dolu bulunan dağ gibi bulutları indirir de onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzak tutar. Şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır!
44Allah, geceyi ve gündüzü çevirir durur. Şüphesiz sağduyu sahipleri için kesinlikle bir ibret vardır.
45Ve Allah, her canlıyı sudan oluşturdu. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimileri iki ayak üzerinde yürümekte, kimi de dört ayak üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini oluşturur. Hiç şüphesiz Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.
46Andolsun ki Biz, açıkça ortaya koyan âyetler indirdik. Ve Allah, dileyen kimseyi dosdoğru yola iletir.
Bu âyetlerde de Allah'ın nûrundan istifade etmenin yolları gösterilmektedir. Bu yollar, kişinin Allah'ı tanıması ve bunu gözlemle yapması gerektiğidir. Çünkü evrende insanların gözü önünde cereyan eden sistemler, Allah'ın imzasını taşımaktadır.
Bu âyet grubunda, Allah'ın kâinattaki binlerce âyetinden sadece bir kaçına dikkat çekilmiştir: Göklerin ve yeryüzünün mülkü [hükümranlığı] yalnızca Allah'a aittir. Dönüş de ancak Allah'adır.
Gözlem ve araştırma yapan herkes bunun böyle olduğuna anlar. Meselâ, herkes bulutların sürüklediğini, sonra onların bir araya getirildiğini, sonra üstüste yığıldığını, bunların arasından da yağmurun çıkarıldığını; gökten, içinde dolu bulunan dağ gibi bulutların indirildiğini, kimine isabet ettirildiğini, kiminden de uzak tutulduğunu; şimşeğin parıltısının nerdeyse gözleri aldığını; gece ve gündüzün çevirilip durduğunu görebilir. Bütün bunlarda basiret sahipleri için kesinlikle bir ibret vardır.
Yine incelendiğinde anlaşılır ki, her canlı sudan yaratılmıştır. Buna rağmen kimi karnı üzerinde, kimi iki ayak üzerinde, kimi de dört ayak üzerinde yürüyor. Öyleyse, Allah dilediğini yaratıyor. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
Yine araştıran herkes görecektir ki, Allah, apaçık âyetler indirmiş; dileyen kimseyi dosdoğru yola iletiyor. Burada gerçeği bulmaya yapılan delâlet, Kur’ân'ın birçok âyetinde yer almıştır. Bunlardan bir kaçını naklediyoruz:
30Ve şu kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimseler, gökler ve yer bitişik bir hâlde idi de Bizim o ikisini ayırdığımızı ve hayatı olan her şeyi sudan oluşturduğumuzu görmediler mi? Buna rağmen hâlâ inanmıyorlar mı? [Enbiyâ/30]
190-194Göklerin ve yeryüzünün oluşturuluşunda, gecenin ve gündüzün ardarda gelişinde, elbette, ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anan; göklerin ve yerin oluşturuluşu üzerinde: "Rabbimiz! Sen, bunu boş yere oluşturmadın, Sen, tüm noksanlıklardan arınıksın. Artık bizi Ateş'in azabından koru! Rabbimiz! Şüphesiz Sen, kimi o ateşe girdirirsen artık onu kesinlikle rezil etmişsindir. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar için yardımcılardan da hiç kimse yoktur. Rabbimiz! Şüphesiz ki biz, "Rabbinize inanın!" diye çağıran bir nidacıyı duyduk ve hemen inandık. Rabbimiz! Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi "iyi adamlar" ile birlikte, geçmişte yaptıklarımızı ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızı bir bir hatırlattır/öldür. Rabbimiz! Ve bize, elçilerin üzerine vaat ettiğin şeyleri ver, kıyâmet günü bizi rezil etme. Şüphesiz Sen, verdiğin sözden dönmezsin" diye iyiden iyiye düşünen kavrama yetenekleri olanlar için nice alâmetler/göstergeler vardır. [Âl-i İmrân/190-194]*
*İşte Kuran, Nur Suresi