Hatalı Çevrilen Ayetler
103Hacc Suresi 77-78
Hatalı Çeviri:
77. Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
78. Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size «müslümanlar» adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!
Doğru Çeviri:
77,78Ey iman etmiş kimseler! Zafer kazanmanız, durumunuzu korumanız için, Allah'ı birleyin, boyun eğip teslimiyet gösterin, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ve Allah uğrunda gerektiği gibi gayret gösterin. O, sizi seçti ve dinde; atanız İbrâhîm'in dininde/yaşam tarzında sizin için bir zorluk oluşturmadı. O, daha önce ve işte Kur’ân'da, Elçi'nin; Kur’ân’ın size şâhit olması, sizin de insanlara şâhit olmanız için, sizi “Müslümanlar” olarak isimledi. Öyleyse, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekat'ı; Allah’ın dininin yayılması, ayakta tutulması, salâtın ikame edilebilmesi için müminlerin iman borcu; kulluk görevi olarak içtenlikle verdiği vergiyi verin ve Allah'a sarılın. O, sizin mevlânız; yol gösteren, yardım eden, koruyan yakınınızdır. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!
Bu âyetlerde de muhatap alınan mü’minlere kurtuluş yolu hatırlatılmaktadır:
• Felâh bulmanız [zafer kazanmanız, durumunuzu korumanız] için rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ve Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin.
• O, sizi seçti ve dinde; babanız İbrâhîm'in milletinde sizin için bir zorluk kılmadı.
• O, daha önce ve bunda [Kur’ân'da], Elçi'nin size şâhit olması, sizin de insanlara şâhit olmanız için, sizi "Müslümanlar" olarak isimledi.
• Öyleyse, salâtı ikâme edin, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O, sizin mevlânızdır [yol gösteren, yardım eden, koruyan yakınınızdır]. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!
Dinin özü olan bu emirlerle ilgili birçok detay sunmuştuk. Burada kısa hatırlatmalar yapmakla yetiniyoruz:
RÜKÛ
Rükû, "puta tapmamak, şirk koşmamak, geçmişte yapılandan dönüp sadece Allaha kul olmak"tır. Bu hususta daha evvel sunduğumuz detaya bakılabilir. [Tebyînu'l-Kur’ân]
SECDE
Secde, "Allah'a boyun eğmek, itaat etmek" tir. [Tebyînu'l-Kur’ân]
KULLUK
Kulluk, "kulun sahibine karşı, sahibi tarafından verilen görevleri kayıtsız şartsız kabullenip yerine getirmesi"dir. Bu konuda Zâriyât sûresi'nde sunduğumuz detaya bakılabilir. [Tebyînu'l-Kur’ân]
CİHAD
Cehd sözcüğünün türevlerinden olan cihad sözcüğü, müfaale babından mastardır. Cühd olarak okunuşu da söz konusu olan cehd sözcüğü, "ağır yük taşıyan hayvanın menziline ulaşabilmesi için gösterdiği çaba"yı anlatmak için türetilmiştir. Dolayısıyla sözcüğün esas anlamı, "takat"tır. Müfaale babı, "işteşlik" ifade ettiği için, konumuz olan cihad sözcüğü de, "karşılıklı olarak gayretleşme" anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle cihad, "karşı tarafın gücüne karşı güç kullanma, güç ile mukabele etme" demektir. Cihad konusu ile ilgili detay da Furkân sûresi'nde verilmiştir. [Tebyînu'l-Kur’ân]
HAYIR İŞLEMEK
148Ve herkes için bir yön vardır; o, ona yönelendir. O nedenle hep hayırlara koşun, yarışın/hayırları öne getirin. Her nerede olsanız Allah, tümünüzü bir araya getirir. Şüphesiz Allah, her şeye en iyi güç yetirendir. [Bakara/148]
113,114Hepsi bir değildirler. Kitap Ehli içinde doğruluk üzere bulunan bir önderli topluluk vardır ki onlar, gecenin saatlerinde boyun eğip teslimiyet göstererek Allah'ın âyetlerini okurlar. Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, herkesçe iyi kabul edilen şeyleri emrederler, herkesçe kötülüğü kabul edilen şeylerden vazgeçirmeye çalışırlar, hayırlarda da birbirleriyle yarışırlar. Ve işte onlar, iyi insanlardandırlar. [Âl-i İmrân/113-114]
104Ve içinizden hayra çağıran, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü-çirkinliği kabul edilen şeyleri engelleyen bir önderli toplum bulunsun. Ve işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. [Âl-i İmrân/104]
Âyette İbrâhîm peygamber mü’minlerin babası olarak nitelenmiştir. Bu, Arapların İbrâhîm soyundan gelmesine işaret etmekten ziyade, İbrâhîm'in tevhid/haniflik öncüsü olmasından; Müslümanlar nezdindeki saygınlığının, babanın çocuğu yanındaki saygınlığı mesabesinde olmasından dolayıdır.
Peygamber'e inanıp tâbi olanların "Müslümanlar" olarak isimlendirilmeleri, Rabbanî bir isimlendirme olduğundan, bu ismi taşımaktan daha onurlu bir şey olamaz:
"68-70Ey âyetlerimize iman etmiş ve Müslümanlar olmuş olan kullarım! Bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz. Siz ve eşleriniz ağırlanmış olanlar olarak girin cennete! 71-73 -Allah'ın koruması altına girmiş kişilerin çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır.– Ve siz, orada sürekli kalacaksınız. Ve işte bu, yapagelmiş olduğunuz şeyler sebebiyle, kendisine son sahip edildiğiniz cennettir. Orada sizin için birçok meyveler vardır. Onlardan yiyeceksiniz." [Zuhruf/68-73]
102De ki: "İman etmiş kimseleri güçlendirip kökleştirmek/tutundurmak için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olmak üzere, senin Rabbinden ona, Allah'ın birçok can katan âyeti hak ile inmiştir. [Nahl/102]
10De ki: "Ey iman etmiş olan kullar! Rabbinizin koruması altına girin. Bu dünyada iyilik-güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Şüphesiz Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenler, ödüllerini hesapsız tastamam alacaklardır."
11,12De ki: "Ben, kesinlikle dini yalnızca Kendisine özgü kılarak Allah'a kulluk etmekle emrolundum. Ve bana Müslümanların ilki olmam için emir verildi." [Zümer/11-12]
33,34Ve Allah'a çağırıp/yakarıp sâlihi işleyen ve "Ben, Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır. [Fussilet/33-34]
34Şüphesiz ki Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için Rableri yanında nimetleri bol cennetler vardır. 35Ya artık, Müslümanları günahkârlar gibi yapar mıyız? [Kalem/35]
Allah, O, sizi seçti ve dinde; babanız İbrâhîm'in milletinde sizin için bir zorluk kılmadı buyurmuştur, ki Kur’ân incelendiğinde böyle olduğu görülür:
156,157Allah diyor ki: "Benim azabım var; onu dilediğime dokundururum, rahmetim de var; o ise her şeyi kuşatmıştır. Onu da özellikle Allah'ın koruması altına girenlere, zekâtını; vergisini verenlere ve âyetlerimize inananlara; kendilerine iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine serbestleştiren, kirli, pis ve kötü şeyleri de üzerlerine yasaklayan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de yazılmış bulacakları Anakentli/Mekkeli Peygamber, o Elçi'ye uyan kimselere yazacağım. O hâlde, O'na iman eden, O'na kuvvetle saygı gösteren, O'na yardımcı olan ve O'nun ile birlikte indirilen nûru izleyen kimseler var ya, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." [A‘râf/157]
87Ey iman eden kimseler! Allah'ın size helal kıldığı temiz-nefis-güzel şeyleri haram saymayın. Ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah, aşırı gidenleri sevmez.
88Ve Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yiyin ve siz, inandığınız Allah'ın koruması altına girin.
89Allah, sizi, kasıtsız olarak yaptığınız/ağız alışkanlığı yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız/sözleşmeler oluşturduğunuz yeminlerinizden sizi sorumlu tutar; onun kefareti, ehlinize yedirdiğinizin en hayırlısından/en iyisinden on miskini yedirmek veya giydirmektir. Veyahut da bir köleyi özgürleştirmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. Bu, bozduğunuz zaman yeminlerinizin kefaretidir. Ve yeminlerinizi koruyun. İşte Allah, karşılığını ödersiniz diye âyetlerini sizin için böyle açığa koyar. [Mâide/87-89]
285,286Elçi, kendi Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de. Hepsi Allah'a, doğal güçlerine/haberci âyetlerine, kitaplarına ve elçilerine iman ettiler: "Biz Allah'ın elçileri arasında ayırım yapmayız." Ve "Biz duyduk ve itaat ettik. Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz, dönüş ancak Sanadır. Ey Rabbimiz! Eğer terk ettiysek ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır sorumluluk/sıkıntıya sokacak şeyler yükleme! Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Ve affet bizi, bağışla bizi, merhamet et bize! Sen bizim yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınımızsın. Ve de kâfirler toplumuna; Senin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden toplumlara karşı yardım et bize" dediler.
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka; kapasitesi dışında yük yüklemez. Herkesin kazandığı kendi yararına ve kendi yaptığı zararınadır. [Bakara/285,286]*
*İşte Kuran, Hacc Suresi