Hatalı Çevrilen Ayetler
110Cuma Suresi 1-4
Hatalı Çeviri:
1. Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih eder.
2. Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.
3. (Peygamberi) müminlerden henüz kendilerine katılmamış bulunan diğer insanlara da göndermiştir. O, azîzdir, hakîmdir.
4. Bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
Doğru Çeviri:
1Göklerde ve yeryüzünde olan şeyler, bütün evrenin hükümdarı, tertemiz, her türlü kötülük ve eksiklikten uzak olan, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olan, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan Allah'ı noksan sıfatlardan arındırırlar.
2,3O, Anakentliler/Mekkeliler içinde, kendilerinden olan ve Anakentlilere ve henüz onlara katılmamış olan onlardan başkalarına Allah'ın âyetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri öğreten bir elçi gönderendir. –Onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde olsalar da.– Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
4Elçi göndermek, Allah'ın dilediği kişilere verdiği armağanıdır. Ve Allah, büyük armağan sahibidir.
Sûrenin girişini oluşturan, Göklerde ve yeryüzünde olan şeyler, melik, kuddûs, azîz ve hakîm Allah'ı tesbih ederler. O, Ümmiler [Anakentliler] içinde, kendilerinden olan ve onlara [Anakentlilere] ve henüz onlara katılmamış olan onlardan başkalarına Allah'ın âyetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. –Onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde olsalar da.– Ve O, azîz'dir, hakîm’dir. Bu [elçi gönderimi], Allah'ın, dilediği kişiye verdiği lütfudur. Ve Allah, büyük lütuf sahibidir paragrafıyla, Allah, Kendisini ve Elçisi'ni tanıtmaktadır.
Buradaki Ümmiler, ifadesi "Anakentliler" demek olup bununla "Mekkeliler" kastedilmektedir. Mekke'ye, "el-Ümm" (aslı, ümmü'l-kura'dır) denilmesiyle ilgili detaylı açıklama yapmıştık. [Tebyînu'l-Kur’ân; c. 3, s. 55-65.]
Âyetteki, Ve henüz onlara katılmamış olan onlardan başkalarına ifadesiyle de, Rasûlullah'tan sonraki insanlar kastedilmektedir. Çünkü Rasûlullah'ın elçiliği, muayyen bir zaman, mekan/coğrafya ve insanlarla sınırlı olmayıp evrenseldir:
156,157Allah diyor ki: "Benim azabım var; onu dilediğime dokundururum, rahmetim de var; o ise her şeyi kuşatmıştır. Onu da özellikle Allah'ın koruması altına girenlere, zekâtını; vergisini verenlere ve âyetlerimize inananlara; kendilerine iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine serbestleştiren, kirli, pis ve kötü şeyleri de üzerlerine yasaklayan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de yazılmış bulacakları Anakentli/Mekkeli Peygamber, o Elçi'ye uyan kimselere yazacağım. O hâlde, O'na iman eden, O'na kuvvetle saygı gösteren, O'na yardımcı olan ve O'nun ile birlikte indirilen nûru izleyen kimseler var ya, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."
158De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülkü Kendisinin olan, Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah'ın, size, hepinize gönderdiği elçiyim. O hâlde kılavuzlandığınız doğru yolu bulmanız için Allah'a ve O'nun sözlerine iman eden, Ümmî; Anakentli; Mekkeli Peygamber olan Elçisi'ne iman edin ve o'na uyun." [A‘râf/157-158]
19De ki: "Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Ve sizi ve ulaşan herkesi kendisiyle uyarayım diye bana bu Kur’ân vahyolundu. Allah'la beraber gerçekten başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten tanıklık eder misiniz?" De ki: "Ben etmem." De ki: "O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve kesinlikle ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım." [En‘âm/19]
107Biz, seni de ancak, âlemler için bir rahmet olarak/rahmet için gönderdik. [Enbiyâ/107]
1Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna/kullarına Furkân'ı indiren ne cömerttir/ne bol bol nimet verendir! 2Furkân'ı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı Kendisinin olan, hiç çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı olmayan ve her şeyi oluşturup sonra da onları bir ölçüye göre ayarlama yapandır. [Furkân/1]
28Ve Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik, velâkin insanların çoğu bilmiyorlar. [Sebe/28]
4. âyette ise, elçiliğin Allah'ın bir lütfu olduğu, kimsenin kendini veya bir başkasını elçi tayin etmesinin mümkün olmadığı vurgulanmaktadır. Bunun bir benzeri daha evvel de geçmişti:
31Yine onlar: "Bu Kur’ân, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" dediler.
32Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Şu basit dünya hayatında, onların geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık Biz. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye Biz, onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik. Ve Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. [Zuhruf/31-32]*
*İşte Kuran, Cuma Suresi