• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

112Maide Suresi 33-34




Hatalı Çevrilen Ayetler


112Maide Suresi 33-34


Hatalı Çeviri:
33. Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.

34. Ancak, siz kendilerini yenip ele geçirmeden önce tevbe edenler müstesna; biliniz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.



Doğru Çeviri:
33,34Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri/ eğitime öğretime tabi tutup dönmelerinin sağlanması veya kent yaşamından uzaklaştırılıp çiftliklerde tarım işçiliği yaptırılması, taş ocaklarında çalıştırılmaları yahut sözleşmelerden; taahhütlerden ilişkilerinin kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.


Bu âyet, 32. âyetin tefsiri niteliğinde olup insanları dininden döndürmeye çalışmanın zararlarının boyutları açıklanmaktadır. Allah ve Rasûlü'ne savaş açmak ve insanları şirke-küfre yöneltmek, imandan döndürme faaliyetleridir. Bir insanın dinden döndürülmesi, öldürülmesinden daha beterdir. Bakara/191'de, Ve fitne [dinden döndürme], öldürmeden daha şiddetlidir buyurulmaktadır.

Bu âyetlerde, Allah'a savaş açan –kontrol altına alınmadan önce tevbe edenleri hariç– bu küstahların, öldürülmesi veya asılması yahut sözleşmelerden; taahhütlerden ilişkilerinin kesilmesi ya da bulundukları yerden sürgün edilmesi gerektiği bildirilmektedir.

Âyetteki "Hılaf" sözcüğü ile ilgili açıklama A’râf/124- 126. Âyetler açıklamasında verilmiştir.

"Salb" sözcüğü ile ilgili ayrıntılı açıklama Ta Ha/71’de yapılmıştır.

Hâkim, ictihadını kullanarak, suçun niteliğine ve boyutuna göre bu cezalardan birini verebilir.

Bu âyet grubunun sebeb-i nüzûlü ile ilgili kaynaklarda şu bilgiler aktarılmıştır:

İnsanlar, bu âyet-i kerîmenin nüzûl sebebi hususunda farklı görüşlere sahiptir. Cumhurun kabul ettiği görüş ise, bu âyet-i kerîmenin Uranîler hakkında nâzil olduğudur.

Lafız Ebû Dâvûd'un olmak üzere, hadis imamları Enes b. Mâlik'ten şöyle dediğini rivâyet etmektedirler: Ukl'den –veya Ureynelilerden demiştir– bir topluluk, Rasûlullah'ın (s.a) huzuruna geldi. Medîne'nin havası kendilerini rahatsız etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) onlar için süt veren birtakım develeri tahsis etti. O develerin sidiklerinden ve sütlerinden içmelerini emretti. Bunun üzerine onlar da kalkıp gittiler. Sağlıklarına kavuştukları vakit, Peygamber'in (s.a) çobanını öldürdüler. Davarları önlerine katıp götürdüler. Sabah erken vakitte onların bu yaptıkları Peygamber'e (s.a) ulaşınca, o da arkalarına takipçi gönderdi. Gün yükseldiği sırada yakalanıp getirildiler. Hz. Peygamber'in verdiği emir üzerine el ve ayakları kesildi, gözleri çıkarıldı. Medîne'nin kara taşlığına bırakıldılar. Su istiyorlar, onlara su verilmiyordu. Ebû Kılabe (hadisi Enes b. Mâlik'ten rivâyet edendir) dedi ki: "İşte bunlar, hırsızlık yaptılar, adam öldürdüler, iman ettikten sonra kâfir oldular, Allah'a ve Rasûlü'ne karşı savaş açtılar."

Bir rivâyette de şöyle dinilmektedir: (Hz. Peygamber) emir vererek, çiviler kızdırılıp gözlerine mil çekildi. Ellerini ve ayaklarını kestirdi ve (kestirdiği yerlerinden akan kanın kesilmesi için) onları dağlamadı.

Yine bir rivâyette şöyle denilmektedir: Rasûlullah (s.a) onları takip edip yakalamak üzere iz sürmeyi bilen birtakım kimseleri gönderdi ve onlar yakalanıp getirildiler İşte bunun üzerine yüce Allah, Allah'a ve Rasûlü'ne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak... âyeti nâzil oldu. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

Âyetteki, yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanlar ifadesinden, sosyal açıdan her türlü kargaşayı çıkaranlar anlaşılacağı gibi, doğal dengeyi bozacak hareketlerde bulunanlar da anlaşılabilir. Zira Allah'ın elçi göndermesinin bir sebebi de doğayı korumaktır. Her mü’min, Allah'ın şeairi olan yaratıkları koruyup kollamakla da görevlidir.

2Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya, hedye/hac yapanlara yiyecek yollamaya, hediye etmeye, gerdanlıklarına [hac yapanların/orada yüksek ilâhîyat eğitimi için bulunanların yemesi için gönderilen hayvanlara konulan işaretlerine] ve Rablerinden lütuf ve rıza bekleyerek Beytü'l-Haram'a/hac görevi yapmak isteyenlere saygısızlık etmeyin. Dokunulmazlığınız kalktığında/hac göreviniz bittiğinde de avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya da sevk etmesin. Ve "iyi adam"lık ve Allah'ın koruması altına girme üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Hiç şüphesiz Allah, azabı/kovuşturması çok çetin olandır. [Mâide/2]

32,33İşte böyle! Her kim Allah'ın varlığına işaret olan şeylere saygı gösterirse, –ki şüphesiz bu saygı gösterme, kalplerin Allah'ın koruması altına girmesindendir– sizin için onlarda belli bir süreye kadar birtakım yararlar vardır. Sonra, bunların varış yeri; Beyt-i Atik'e/eski eve/özgür eve/Ka‘be'yedir. [Hacc/32-33]

41İnsanlar dönerler diye; kendilerinin elleriyle kazandıkları şeyler yüzünden, yaptıklarının bir kısmını onlara tattırmak için karada ve denizde kargaşa ortaya çıktı. [Rûm/41]

72Şüphesiz Biz, emaneti [bütünlüğü, kusursuzluğu, mükemmelliği] göklerin, yerin ve dağların üzerine yaydık, yaygınlaştırdık da, onlar, onu taşımaya yanaşmadılar, bütünlüğün, kusursuzluğun, mükemmelliğin alıp götürülmesinden korktular. Ve onu insan taşıdı [onu aldı götürdü, ona ihanet etti]. Şüphesiz insan, çok yanlış davranan; kendi zararlarına iş yapan ve çok cahildir. [Ahzâb/72]

Bu yetteki "öldürülmeleri" ifadesini Bakara/54. âyetteki anlamıyla ele alırsak, burada Allah’a ve elçisine karşı savaşanların eğitilerek, öğretilerek tevbe etmeleri; düşünce ve eylemlerini değiştirmelerinin sağlanması anlamı da çıkarılabilir.

Bakara/54’teki açıklamalarımız:

54Hani bir zamanlar Mûsâ toplumuna, "Ey toplumum! Şüphesiz siz altına tapmakla kendi kendinize haksızlık ettiniz. Gelin hemen Yaratıcınıza tevbe edin de benliklerinizi değiştirin. Böylesi, Yaratıcınız nezdinde sizin için hayırlıdır" demişti. Sonra da Yaratıcınız tevbenizi kabul etti. Şüphesiz Yaratıcınız, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.

Bu âyette Medîneli Yahûdilere, ataları İsrâîloğulları'nın yaşadığı önemli hâdiseler hatırlatılarak, atalarının başlarına gelenlerin kendi başlarına da gelmemesi için uyarı yapılmaktadır.

Âyette yer alan, فاقتلوا انفسكم [faqtulû enfusekum] ifadesi, genellikle "kendinizi, öldürün" veya "birbirinizi öldürün" şeklinde anlaşılmıştır.

...

Katâde, Nefislerinizi öldürün buyruğunu, "nefislerinizi geri çevirin, durumunu değiştirin" anlamına gelecek şekilde okumuştur. Yani, öldürmek sûretiyle bu tökezlemesinden nefislerinizi kurtarın demektir. [İbn Kesîr.]

Âyetin orijinalindeki ifade, فاقتلوا فتوبوا الى بارئكم [fetûbû ilâ bâri’ikum faqtulû] şeklinde olup, nefislerin öldürülmesi'nin, tevbe ile gerçekleşeceğini bildirmektedir. Nefis, tevbe ile nasıl öldürülür?

قتل [QATL]

Qatl sözcüğü, hakikat anlamıyla "öldürmek" demektir. Burada "tevbe ile qatl" söz konusu olduğuna göre, قتل [qatl] sözcüğünün hakikat manasına alınması mümkün değildir. O nedenle qatl kelimesi, mecâzî anlama hamledilmelidir.

قتل [qatl] sözcüğü, mecâzen "tahavvül" [değişim, hâlden hâle geçme] demektir. Şaraba su katan kimseye, قتل الشّراب [qatele'ş-şerâbe/şarabı katletti] denir. Çünkü şaraba su katarak, onun sertliğini ve sarhoş edici özelliğini değiştirmiştir. Âşık olup da aşkın serserileştirdiği kimseye ve işlerde deneyim kazanmış, acemiliği üzerinden atmış kişiye de رجل مقتّلة [racülün muqattelün] denir. [Lisânu'l-Arab; c. 7, s. 241-245, "Qtl" mad.; Tâcu'l-Arûs, c. 15, s. 607-606, "Qtl" mad.; Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât, "Qtl" mad.]

Âyetten anlaşılan o ki, burada İsrâîloğulları'ndan istenen, tevbe ederek Allah'ın istediği gibi olgun kul olmalarıdır.*




*İşte Kuran, Maide Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim