• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

113Tevbe Suresi 111-112




Hatalı Çevrilen Ayetler


113Tevbe Suresi 111-112


Hatalı Çeviri:
111. Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.

112. (Bu alış verişi yapanlar), tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!



Doğru Çeviri:
111,112Şüphesiz Allah, tevbe eden, kulluk eden, övgüde bulunan, seyahat eden, Allah'ı birleyen, boyun eğip teslimiyet gösteren, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, kötü olan her şeyden vazgeçiren, Allah'ın hududunu koruyan inananlardan, canlarını ve mallarını şüphesiz cenneti onlara verme karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah'ın Tevrât, İncîl ve Kur’ân'daki gerçek bir vaadidir Ve sözünü, Allah'tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alış-verişle sevinin. Ve işte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir. Ve mü’minlere müjde ver!



Bu âyetlerde, Allah yolunda yapılan gayretler, mücâdeleler ve savaşlar özetlenmekte, samimi mü’minlerin sıfatları sayılmaktadır. Münâfıklar bu savaştan kaçarken mü’minler gönüllü olarak bu savaşa koşmaktadırlar. Bu, onlar için sanki çok kârlı bir alış-veriştir: Canları ve malları karşılığında cenneti satın almışlardır.

Âyetteki, es-sâihûn kelimesi, genellikle mecazî olarak değerlendirilip "oruç tutanlar" anlamında kabul edilir. Bizce kelime gerçek anlamında, "Allah'ın rızasını aramak [İslâm'ı yaymak, cihada çıkmak, kâfirlerin iktidarda oldukları yerlerden hicret etmek, insanları ıslah etmek, gerçek bilgiyi aramak, helâlinden geçim sağlamak] için seyahat edenler" anlamında kullanılmıştır.

Bu âyetlerin iniş sebebi ile ilgili şu bilgiler aktarılmıştır:

Sayıları 70 olan bir Ensâr grubu, Akabe Gecesi'nde Mekke'de Hz. Peygamber'e (s.a) biat edince, Abdullah b. Revâha (r.a), "Yâ Rasûlallah! Bize, hem Rabbin için, hem de kendin için istediğin şartı koş" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Ben Rabbim hakkında, sadece O'na ibâdet etmenizi ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı; kendi hakkımda da, kendinizi ve mallarınızı tehlikeden koruduğunuz gibi beni de korumanızı şart koşuyorum" deyince, Ensâr, "Bunu yaptığımız takdirde, bizim için ne var?" dediler. Hz. Peygamber (s.a), "Cennet" cevabını verdi. Biat eden bu kimseler, "Alış-verişimiz kârlı oldu. Biz bu alış-verişimizi ne bozarız, ne de bozulmasını isteriz" dediler. İşte bunun üzerine, bu âyet nâzil oldu. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb; Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]

Âyet-i kerîme büyük Akabe Biati diye de bilinen II. Akabe Biati hakkında inmiştir. Ensâr'dan bu biate katılan erkeklerin sayısının 70 dolaylarında olduğu biat budur. Aralarında yaşça en küçükleri Ukbe b. Amr idi. Bunlar, Rasûlullah'ın (s.a) yanında Akabe denilen yerde bir araya gelmişlerdi. Abdullah b. Revaha'nın, Peygamber'e (s.a), "Rabbin için de, kendin için de dilediğin şartı koş" demesi üzerine, Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştu: "Rabbim için, O'na ibâdet etmenizi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı şart koşuyorum. Kendim için de beni, kendinizi ve mallarınızı neye karşı ve nasıl koruyor iseniz öylece korumanızı şart koşuyorum." Bunun üzerine biate katılanlar, "Bunu yerine getirecek olursak bize ne var?" diye sordular, Hz. Peygamber, "Cennet" buyurunca da, "Böyle bir alış-veriş kârlıdır. Biz ne bu alış-verişten döneriz, ne de dönme teklifini kabul ederiz" dediler. Bunun üzerine, Şüphesiz Allah mü’minlerden canlarını ve mallarını –onlara cenneti vermek karşılığında– satın almıştır âyeti nâzil oldu. [Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân.]*




*İşte Kuran, Tevbe Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim