• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

47Şuara 202-223 + 48Neml 6 + 47Şuara 224-227




Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler


47Şuara 202-223 + 48Neml 6 + 47Şuara 224-227


Hatalı Çeviri:
202. İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

203. O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

204. (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

205, 206. Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!

207. Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.

208, 209. Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz.

210. O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi.

211. Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.

212. Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

213. O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!

214. (Önce) en yakın akrabanı uyar.

215. Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.

216. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.

217. Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.

218. O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

219. Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).

220. Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.

221. Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?

222. Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.

223. Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

224. Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.

225, 226. Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?

227. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.


Doğru Çeviri:

Necm: 142

202İşte bu onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

203Sonra da onlar, “Biz süre tanınanlardan mıyız?” diyeceklerdir.

204Onlar, Bizim azabımızı oldukça çabuklaştırmak mı istiyorlar?

205-207Gördün mü/hiç düşündün mü, onlara senelerce kazanç sağlatsak, sonra kendilerine vaat edilen gelip çatıverse, o kazandıkları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmayacaktır.

208Ve Biz, sadece kendileri için uyarıcılar olan kenti değişime/yıkıma uğrattık.

209Öğüt! Ve Biz, haksızlık edenler değiliz.

210Ve apaçık, açıklayıcı kitabı şeytanlar senin kalbine sokmadı.

211Bu onlara yaraşmaz, onlar güç yetiremezler de.

212Şüphesiz onlar duyumdan/vahiyden kesinlikle uzak tutulmuşlardır.

213O hâlde sakın Allah ile beraber başka ilâha yalvarma, sonra azaplandırılmışlardan olursun. 214Ve en yakın oymağını uyar. 215Ve mü’minlerden sana uyan kimselere kanadını indir. 216Şâyet sana isyan ederlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptıklarınızdan kesinlikle uzağım” de. 217-219Ve sen kalktığın/elçilik görevini yapmak için ortaya çıktığın ve boyun eğip teslimiyet gösterenler arasında dolaştığın zaman seni gören en üstün, en güçlü, en şerefli, yenilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olan, engin merhamet sahibine sonucu havale et. 220Şüphesiz ki O, en iyi işiten, en iyi bilendir.

221Şeytanların kime inip durduğunu/kimlerin kafasına bir şeyler soktuğunu size haber vereyim mi? 222Şeytanlar, tüm iftiracı zaman kaybına uğrayan/ hayırda ağırda alan/ zarar veren/ kusur oluşturan kimselere iner dururlar/onların kafasına bir şeyler sokarlar. 223Onlar, duyum bırakırlar, hâlbuki onların çoğu yalancıdır. –Neml 6Şüphesiz bu Kur’ân ise sana, yasalar koyan ve en iyi bilen Allah tarafından senin içine işletilmektedir.164

224Ve şu şairler, şüphesiz onlara azgın sapıklar uyar.

225,226Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekten yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi/hiç düşünmedin mi? 227Ancak iman edenler ve düzeltmeye yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna. Haksızlık edenler, hangi dönüşüme döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

202İşte bu onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

203Sonra da onlar, “Biz süre tanınanlardan mıyız?” diyeceklerdir.

204Onlar, Bizim azabımızı oldukça çabuklaştırmak mı istiyorlar?

205-207Gördün mü/hiç düşündün mü, onlara senelerce kazanç sağlatsak, sonra kendilerine vaat edilen gelip çatıverse, o kazandıkları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmayacaktır.

208Ve Biz, sadece kendileri için uyarıcılar olan kenti değişime/yıkıma uğrattık.

209Öğüt! Ve Biz, haksızlık edenler değiliz.


202–209. Ayetler:

Bu ayet grubunda, kâfirlerin Kur’an karşısındaki akılsız ve inatçı tutumları ile akıbetleri bildirilmektedir. Ancak bu şüpheci akılsızlar her ne kadar peygamberimizden tehdit edildikleri azabı hemen getirmesini isteyerek inanmaz görünseler de, kafalarının içinde daima bir "acaba?" taşımaktadırlar. Yani, görünüşte kabul etmez, inanmaz bir tavır sergileyen bu inkârcılar, aslında içlerinden "Ya doğruysa, ya varsa!" diye şüpheye düşmekte ve huzursuz olmaktadırlar:

* Küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kişiler de, kendilerine ansızın kıyâmetin kopuş anı veya kısır [yararsız, verimsiz] bir günün azabı gelinceye kadar, Kur’ân'dan kuşku duymaya devam edeceklerdir. [Hacc/55]


210Ve apaçık, açıklayıcı kitabı şeytanlar senin kalbine sokmadı.

211Bu onlara yaraşmaz, onlar güç yetiremezler de.

212Şüphesiz onlar duyumdan/vahiyden kesinlikle uzak tutulmuşlardır.


210–212. Ayetler:

Bu ayet grubunda ana konuya dönülmüş ve Apaçık Kitab’ın [Kur’an’ın] Allah’ın indirmesi olduğu, kitabın indirilişinde kesinlikle kötü kişilerin [şeytanların] bir rolünün bulunmadığı açıklanmıştır.

Hatırlanacak olursa daha evvel şeytanın;

*Haramın yenmesini, haksız kazanç elde edilmesini emreden ve öneren,

*Kötülük, hayâsızlık ve Allah’a karşı bilmediğimiz şeyleri söylememizi emreden,

*Bizi fakirlikle korkutan,

*Bizi kuruntulara düşüren,

*Allah’ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden,

*Bizleri kandırmak için bizlere yaldızlı sözler fısıldayan,

*Bize vesvese verip, kışkırtıp kafa bulandıran,

*Yaptığımız amellerimizle bizi şımartan,

*Bizi azdıran,

*İçki/uyuşturucu ve kumarda, aramıza düşmanlık ve kin sokmak isteyen,

*Allah’ı anmaktan ve sosyal destekten bizi geri durdurmak isteyen, kişiler ve güçler olduğunu açıklamıştık.

İşte burada "şeytanlar" ile kastedilen, yukarıdaki özellikleri taşıyan kötü kişilerdir. Bu kötü kişilerin Kur’an’a herhangi bir müdahalede bulunmaları söz konusu değildir. Çünkü Kur’an Allah tarafından korunmakta ve elçi Muhammed’in kalbine Allah tarafından bırakılmaktadır:

9Hiç kuşkusuz Biz, o Öğüt'ü/Kur’ân'ı Biz indirdik, Biz. Ve kesinlikle Biz, onun için koruyucularız. [Hicr/9]

Kur’an’ın Allah tarafından korunduğu ve korunacağı konusu, daha evvel Burûc suresinin tahlilinde detaylı olarak işlenmişti.

Konunun öneminden dolayı ilgili bölümün tekrar okunmasının yararlı olacağı kanısındayız.

212. ayetteki "sem’a" sözcüğü "vahiy" anlamındadır. Sözcüğün bu anlamda kullanıldığının, Mülk suresinin 10. ve Hicr suresinin 18. ayetleri gibi örnekleri de mevcuttur. Ancak Hicr suresinin 16–18. ayetleri çarpıtılmış ve bu çarpıtma sonucu şeytanların göklere çıkıp melekler ile konuştuğu veya Allah ile melekler görüşürken şeytanların gizlice ve sinsice yaklaşarak Allah ile meleklerin konuşmasından bazı bölümleri çaldığı ve bunları yeryüzündeki kâhinlere bildirdiği gibi inançlar ortaya çıkmıştır. Fakat bu gibi inançlar çok eski bir anlayışa dayanmaktadır ve Hicr suresinin ayetleri ile hiç alâkası yoktur. Bu konu inşallah Hicr suresinin tahlilinde ayrıntılı olarak işlenecektir.



213O hâlde sakın Allah ile beraber başka ilâha yalvarma, sonra azaplandırılmışlardan olursun. 214Ve en yakın oymağını uyar. 215Ve mü’minlerden sana uyan kimselere kanadını indir. 216Şâyet sana isyan ederlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptıklarınızdan kesinlikle uzağım” de. 217-219Ve sen kalktığın/elçilik görevini yapmak için ortaya çıktığın ve boyun eğip teslimiyet gösterenler arasında dolaştığın zaman seni gören en üstün, en güçlü, en şerefli, yenilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olan, engin merhamet sahibine sonucu havale et. 220Şüphesiz ki O, en iyi işiten, en iyi bilendir.


Bu ayet grubunda peygamberimize, elindeki temiz ve güçlü malzemeyle [Kur’an ile] hizmetine devam ederek kulluğunu sürdürmesi talimatı verilmekte, bunu yaparken de nazik olması, kötü davrananlardan bile yumuşak bir şekilde ayrılması, her zaman ve her yerde işi Aziz ve Rahîm Allah’a havale etmesi istenmektedir.

* Ve sen, hangi işi yaparsan yap, Kur’ân'dan onun hakkında ne okursan oku ve siz ne işte çalışırsanız çalışın, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, Biz, sizin üzerinizde şâhitiz. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinizden uzak kalmaz. Ve bundan küçüğü ve daha büyüğü ancak apaçık bir kitaptadır. [Yunus/61]

* Sakın onlardan bazı kimselere verip de kendilerini onunla yararlandırdığımız şeylere; mal ve servete heveslenip gözlerini dikme. Onlar hakkında üzülme de... Sen kanatlarını mü’minler için indir. Ve: "Şüphesiz ben, apaçık bir uyarıcının ta kendisiyim" de. [Hicr/88,89]

Konumuz olan ayet grubunda yer alan "Ve boyun eğenler arasında dolaştığın zaman seni gören Aziz [mutlak galip] ve Rahîm’e [engin merhamet sahibine] güvenip dayan!" ifadesi ile ilgili olarak acayip uydurmalar üretilmiştir. Bu uydurma anlatımlarda peygamberimiz annesinden doğuncaya kadar Âdem ile Havva’dan olma tüm secde eden mümin kadınların rahimlerinde ve mümin erkeklerin sulblerinde dolaştırılmış, tüm peygamberlerin sulbünde taşınmıştır. Hatta öylesine ileri gidilmiştir ki, bazı dedelerinin sulbünde dolaşırken peygamberimizin yaptığı tesbih ve hacc telbiyesinin ["lebbeyk, lebbeyk" demesinin] başkaları tarafından duyulduğu bile iddia edilmiştir. [Kurtubi; Mücahid ve Katade’den naklen]



221Şeytanların kime inip durduğunu/kimlerin kafasına bir şeyler soktuğunu size haber vereyim mi? 222Şeytanlar, tüm iftiracı zaman kaybına uğrayan/ hayırda ağırda alan/ zarar veren/ kusur oluşturan kimselere iner dururlar/onların kafasına bir şeyler sokarlar. 223Onlar, duyum bırakırlar, hâlbuki onların çoğu yalancıdır. –Neml 6Şüphesiz bu Kur’ân ise sana, yasalar koyan ve en iyi bilen Allah tarafından senin içine işletilmektedir.–164


Görüldüğü gibi bu ayet grubunun içine Neml suresinin 6. ayetini de koymuş bulunuyoruz. Bizim kanaatimize göre, sahabe tarafından Neml suresinin 6. ayeti olarak tasnif edilen ayet aslında buraya aittir. Neml suresinde de değinileceği gibi, bu ayetin Neml suresindeki pasajla anlam ve teknik itibariyle uygunluğu söz konusu değildir.

Bu ayetlerde Kur’an ile ilgili açıklamalara devam edilerek kötü kişilerin [şeytanların] kimleri kandırıp vahiy olmayan şeyi vahiy imiş gibi söyletebilecekleri açıklanmakta, bu kötü kişilere ancak iftiracıların, yalancıların, günahkârların alet olacakları bildirilmektedir. Peygamberimiz ise bir yalancı değil, aksine büyük ahlâk sahibi, zihinsel yönden sağlıklı, emin birisidir. Ona ancak Allah indirmektedir.


224Ve şu şairler, şüphesiz onlara azgın sapıklar uyar.

225,226Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekten yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi/hiç düşünmedin mi? 227Ancak iman edenler ve düzeltmeye yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna. Haksızlık edenler, hangi dönüşüme döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.


224–226. Ayetler:

224Ve şu şairler, şüphesiz onlara azgın sapıklar uyar.

225,226Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekten yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi/hiç düşünmedin mi?

Burada şairlerin düşünce ve sözlerinde hiç sınır tanımadıkları, her vadide başıboş gezinip durdukları [her konuda doğru yanlış demeden fikir ileri sürdükleri] ve genellikle süslü sözlerle kötülük işledikleri bildirilmektedir. Gerçekten de şairler, özellikle de geçmişin şairleri, dalkavuklukla bir şeyler koparmanın yollarını ararlar, bunu yaparken yalan ve iftiradan çekinmezler, diledikleri kişileri yerin dibine batırırlar, dilediklerini de yüceltirlerdi. Böylece halka yalan yanlış fikirler aşılayarak kamuoyu oluştururlardı. Bu sebeple eski devirlerden beri şiir silâhtan daha etkili, şair de silâhşordan daha güçlü olarak kabul edilegelmiştir. [Eski dönemde şairler tarafından oluşturulan kamuoyu, günümüzde medya tarafından oluşturulmaktadır.]

O dönem Arap şiiri cinsellik, aşk hikâyeleri, içki, kabilesel nefretler ve kan davaları, atalarla övünme gibi konular üzerineydi. Bu konularda yazılan şiirler yalan, abartma, yersiz suçlama, gereksiz övgü, boş söz, övünme, hiciv, çok tanrıcılık ve müstehcenlikle doluydu. Şairler ise hep yalan söylerler, şiirlerinde söylediklerinin aksini yaparlardı. Meselâ şiirlerinde cömertlik, dünyalığa ilgi göstermeme, kanaat ve saygı temalarını işlerlerken, kendileri günlük hayatlarında bütünüyle cimri, korkak, servet düşkünü ve bencil bir tutum sergilerlerdi. Başkalarının gözündeki çöpü büyütürler, fakat kendi gözlerindeki merteği görmezlerdi.

Esbab-ı nüzul kayıtlarına göre bu ayet gurubu, şiirleriyle peygamberimize ve inananlara saldıran, sağda solda onlar için olumsuz propagandalar yapan Abdullah b. ez-Ziba’rî, Müsaı b. Abd Menaf ve Umeyye b. Ebi’s-Salt hakkında inmiştir. Bazıları ise bu ayetlerin Ebu Azze el-Cumahî’nin bir sözlü saldırısı üzerine indiğini ileri sürmüşlerdir. [Kurtubi; el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an]

Şiirin etkisi Kur’an’da başka ayetlerde de işlenmiştir:

112,113Böylece Biz, her peygamber için gizli-açık şeytanlarını düşman yaptık: Ki dünya malına aldanmaktan dolayı, âhirete inanmayan kimselerin kalpleri ona kansın, ondan hoşnut olsun ve yapmakta olduklarını yapsınlar diye bunların bazısı bazısına sözün süslüsünü gizlice telkinde bulunur/fısıldar. –Ve şâyet Rabbin dileseydi onu yapmazlardı. Öyleyse onları ve uydurdukları şeyleri bırak!– [En’âm/112, 113]

Yukarıdaki ayetlerden de anlaşıldığına göre, ins ve cinn şeytanlar [bildik bilmedik tüm kötü kişiler];

*Ahirete inanmayanların [henüz Müslüman olmamışların] kalplerini bu kendi ürettikleri, Kur’an’a alternatif süslü sözlere yöneltmek,

*Bu sözlerle ahirete inanmayanları [henüz Müslüman olmamışları] memnun etmek,

*Böylece işlemekte oldukları suçu işlemeye devam etmek [bu sayede de dümenlerini döndürmek, gemilerini yüzdürmek, saltanatlarını sürdürmek, halkı sömürmeyi devam ettirmek, çıkarlarını devam ettirmek]için süslü, yaldızlı sözlerle girişimde bulunmaktadırlar.

İslâm tarihine bakıldığı zaman İslâm’a sokulan tüm hurafelerin, yozlaşmaların bu şair kılıklı heriflerin yaldızlı sözleriyle [şiirleriyle] İslam’a sokulduğu görülecektir.

ŞİİR NEDİR?

Yüzlerce tanımı yapılmış olan şiir kısaca "bir benzetme sanatı"dır. Şiir hiçbir zaman "gerçek" değildir. Dolayısıyla şiir, bir nesnenin veya olayın gerçeğinin değil, benzerinin [taklidinin, sahtesinin] sunumu olan "süslü söz"dür [zuhrufu’l-kavl]. Şiirin görece en iyi irdelemesi, M.Ö. 427–347 yılları arasında yaşamış olan Platon tarafından yapılmıştır. Platon’a göre şairler, gerçekler yerine görünüşle uğraşmakta, kopyanın kopyasını yaparak insanları gerçekten uzaklaştırmaktadırlar. [Platon; Devlet, 10. Bölüm] Bu yaklaşıma göre, tıpkı çocukların oyuncaklarla aldatılması gibi toplumlar da şiirle [benzetme ile] aldatılabilir, yanıltılabilir ve ideolojiler sulandırılabilir. Tarihte, özellikle de İslâm tarihinde bunun yüzlerce örneği mevcuttur. Meselâ, Celalettin-i Rumî bu örneklerden bir tanesidir.

224–226. Ayetler:

227. Ayet:

227Ancak iman edenler ve düzeltmeye yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna. Haksızlık edenler, hangi dönüşüme döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

224–226. ayetlerde kötülenen şairlerin iyileri, bu ayetle istisna edilmektedir. Çünkü şairlerin hepsi aynı değildir ve söylenmiş nice güzel şiirler vardır. Akıl ve bilgi sahiplerinin bunu reddetmesi, şiirin iyisine, yararlısına karşı çıkması düşünülmez. Ayete göre istisna edilen şairler aşağıdaki vasıflarda olanlardır:

*İman edenler,

*Salihatı işleyenler,

*Şiirleri, tevhit, nübüvvet ve insanları hakka davet konusunda olanlar, [Allah’ı çok zikredenler],

*Kendilerini hicvedenlere karşılık vermeleri durumu dışında hiç kimseyi hicvetmeyenler [zulme uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar].

Ayetteki "ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna" ifadesinden ancak zulme uğrandığı zaman kötü söz söylenebileceği anlaşılmaktadır. Normal şartlarda Rabbimiz kötü söze, saldırıda bulunmaya izin vermemektedir.

148Allah, haksızlığa uğrayanların dışında, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Ve Allah, en iyi işiten, en iyi bilendir.

Nisa 148:


194Dokunulmazlık ayı, harâm aya karşılıktır. Ve bütün dokunulmazlıklar/bağlayıcı hükümler, birbirine karşılıktır. O hâlde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyla saldırın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Ve bilin ki Allah, Kendi koruması altına girmiş kişiler ile beraberdir. [Bakara/194]

227. ayette istisna edilen şairler, Abdullah b. Ravaha, Hassan b. Sabit, Ka’b b. Malik, Ka’b b. Züheyr gibi şairlerdir. Bunlar, iftiracı kâfirlerin yalanlarını onların yüzlerine vurmuşlar, peygamberimizi ve inananları yapılan saldırılara karşı savunmuşlardır.

Ayetin son cümlesi olan "Haksızlık edenler, hangi dönüşüme döndürüleceklerini yakında bileceklerdir" ifadesi uyarı mahiyetinde açık bir tehdittir. Bu tehdidin muhatapları, aklî delillerin, elçilerin açıklamalarının ve geçmiş peygamberlerin kıssalarının defalarca anlatılmasına rağmen bunlara itibar etmeyenler ve Kur’an ile şiirin, elçi ile şairin ayırımını yapamayan, anlatılmış olmasına rağmen hâlâ Kur’an’ı şiir, elçiyi de şair veya kâhin olarak gören akılsızlardır. Bu zavallılar, yakında büyük bir değişime uğrayacakları bildirilmek suretiyle uyarılmışlardır.*



164 Resmi Mushaf'taki Neml/6. âyeti, aidiyeti gereği bu pasajda 223. âyet ile 224. âyetin arasında tertip edilmiştir.




*İşte Kuran, Şuara Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim