• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

Tebliğ Metodu






KUR'AN'IN TEBLİĞ METODU


KUR'AN'IN İNSANLARA KUSURSUZ OLARAK ANLATILMASI



Kusursuzluk Allah'a mahsustur. Tebliğ metodu "bence" olarak yapmayıp Kur'an'a göre, Kur'an'ın ilkeleri çerçevesinde yapılmalı. Kur'an'ı en iyi anlayan ve ilk uygulayan rasulullah olduğuna göre rasulullahın uyguladığı gibi yapmak gerekir. Bu konuda nelere dikkat edilmelidir. Herkes Kur'an'ı hemen anlasın diye beklenti içerisine giriliyor. Beklentisini bulamayınca da ona karşı husumet ve sertlik oluşuyor. Bu tebliğ ne için yapılıyor burası çok önemlidir. Kur'an'ı anlatan karşıdakini hidayet üzere olmasını istiyor. İnanç, amel yönüyle Allah'ın istediği gibi Allah'ın Kur'an'da bildirdiği gibi sıratı müstakim üzerinde olsun istiyor. Bu pek olmuyor. Bunun nedeni herkes hidayetin kendi etkisi ile olacağını sanıyor. Bir kimseye hidayet etme Allah'ın elindedir. Peygamberimiz tebliğ görevini yaparken çok sıkıntı çekiyordu. Bunlar hakk yola gelmediler diye sıkıntı çekiyordu.


6.Sonra da sen onlar bu Kur’ân’a inanmazlarsa, onların yaptıklarından dolayı, üzüntüden neredeyse kendini harap edeceksin! (Kehf 6)


3.Onlar; Hıcr 91Kur’ân'ı sihir, şiir, esatir (mitolojik söylentiler), uydurulmuş söz gibi birtakım parçalar, kötü sözler kabul eden kimseler,  3iman edenler olmuyorlar diye sen kendini yıkıma uğratacaksın! (47 Şuara 3) + (54 Hıcr 91) + (47 Şuara 3)


56.Kesinlikle sen sevdiğini kılavuzlanan doğru yola iletemezsin; ama Allah dilediğine doğru yolu gösterir ve O, kılavuzlanan doğru yolu kabullenecek olanları daha iyi bilir. (49 Kasas 56)



Tebliğ yapanların hemen yaptıklarının semeresine alacaklarına dair bir beklenti içine girmemelidirler.


8.Onun için, kötü ameli kendisine süslü gösterilen sonra da onu güzel gören kişi mi? Şüphe yok ki Allah dilediğini/dileyeni şaşırtır, dilediğine/dileyene de kılavuzluk eder. Onun için canın onlara karşı hasretlerle/ üzüntülerle sıkılıp gitmesin. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilir. (43 Fatır 8)



Kur'an'ı, İslam'ı anlatırken hatalar yapıyoruz. Bunlar;


Biz Kur'an'ı anlatırken batılla mücedele ediyoruz. Batılı yok edeceğiz diye uğraşıyoruz. Batılı yok edeceğiz diye uğraşmayacağız. Biz Hakk'ı igame etmek için uğraşacağız.


81.Ve de ki: “Hak geldi, bâtıl yok oldu. Şüphesiz bâtıl yok olup gider.” (50 İsra 81)


Batılın yok olması için hak'ın gelmesi gerekir. Hakk ile batıl güneş ile karanlık gibidir. Karanlığın kalknası için güneşin doğması lazım. Vahiy güneştir.

49.De ki: “Kur’ân/Kur’ân'ın içerdiği gerçekler geldi. Ve bâtıl başlatamaz ve geri getiremez; artık hiçbir şey yapamaz.” (58 Sebe 49)


18.Tam tersi Biz, hakkı bâtılın başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın bâtıl yok olup gitmiştir. Ve Allah’a yakıştırdığınız niteliklerden dolayı size yazıklar olsun! (73 Enbiya 18)


28.Allah, hak dini bütün dinlere üstün kılmak için, Elçisi’ni doğru yol kılavuzu Kur’ân ve hak din ile gönderendir. Şâhit olarak da Allah yeter.

29.Muhammed, Allah’ın elçisidir./Allah’ın elçisi Muhammed ve onunla beraber olan kimseler de, Allah’ın, kendileriyle düşmanları öfkelendirmesi için kâfirlere; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Sen onları, Allah’ın fazlından ve bir hoşnutluk isteyerek Allah’ın birliğini öğretenler, boyun eğip teslimiyet gösterenler olarak görürsün. Onların Allah’a teslimiyetlerinden nişanları, tüm varlıklarında/ her taraflarında belli olur. Bu, onların Tevrât’taki örnekleridir. Onların İncîl’deki örnekleri de, filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, sonra da gövdesi üzerine dikilmiş bir ekin gibidir. Bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah, onlardan iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimselere bağışlama ve büyük bir ödül söz vermiştir. (111 Fetih 28-29)



Kur'an hakk olarak anlatılırsa yozlaşmış olan; yahudilik, hristiyanlık, mecusilik, beşeri dinler, kapitalizm, liberalizm bunların hepsi yok olur gider.


Müslümanların birbirlerine karşı merhametli olmaları gerekiyor.


İmam Şafi'nin altı tespiti:
1- Yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma. Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir.

2- Bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken bir mesele mi bizi ayıracak?

3- Hatadan nefret et ama hataya düşenden nefret etme!

4- Günaha öfkelen, ama günahkara acı ona merhamet göster.

5- Sözü eleştir ama sözü söyleyene saygı göster. (Fikir eleştrilmelidir, kişi eleştirilmemelidir. Kişiye saygısızlık edilirse o kişi de bu sefer nefret ediyor, fayda sağlamıyor.)

6- Görevimiz hastalığı tedavi etmektir. Hastayı öldürmek değil.



Kur'an çalışanlar, hastayı öldürme cihetinde değil, hastalığı tedavi etme cihetine gitmelidir.

Öyle ise ne yapılmalıdır:

52.Öyleyse kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere itaat etme ve Furkân ile onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihat yap, uğraşı ver! (42 Furkan 52)


Kafirlerle tartışırken kendilerine ait şeylerle karşılarına çıkmamalıdırlar. Din adına söylenecek şeyler kesinlikle Kur'an ayetleri ile söylenmelidir. Kur'an ile mücadele edilmelidir.


33,34.Ve Allah’a çağırıp/ yakarıp sâlihi işleyen ve “Ben, Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/ iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın’dır. (61 Fussilet 33-34)


10.Onların söylediklerine/ söyleyeceklerine de sabret. Ve güzel bir ayrılışla onlardan ayrıl,11.Beni ve o nimet sahibi yalanlayıcıları başbaşa bırak! Birazcık süre tanı onlara.(
Müzzemmil 10)


Tarık 17 de geçen -earız sözcüğünü meallerde genellikle yüz çevir olarak dikkate almışlardır. Earız mesafelen demektir. Earız arz sözcüğünden gelir. Genişleme, enine yaygınlık demektir. Onların yanından kavga etmeden mesafelen yanlarından ayrıl demektir. Karşıdaki muhatap konuları anlamak için hazır olmadığında veya gerginlik olacaksa, konu tam olarak muhatabına aktarılamayacak durum oluşmuşsa oradan güzellikle ayrıl, mesafelen demek anlamındadır. Tarık suresinin sonunda onlara mehil ver açıklaması da bu konuya açıklık getirmektedir.


17.Bu yüzden sen kâfirlere; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere mühlet ver, onlara azıcık zaman tanı. (Tarık 17)


Kur'an çalışan, Kur'an tebliğ edenler hemen sonuç alma beklentisi içine girmektedirler. Cenabı Allah Kur'an'ı 23 sene gibi bir zaman içinde indirdi. Allah'ın 23 senede, değişik zaman ve ortamlarda indirdiği Kur'an'ı bir kaç saat içerisinde, bir kaç gün içerisinde topyekün kabulleneceği beklenmemelidir.


Ayrıca bu konumda olan kişilerin kendilerine ait ilahları, putları vardır. Put derken heykel vb kastetmiyoruz; kendi hevasını put edinme, peygamberi put edinme, bir kadını, bir erkeği put edinmesi vs. olarak düşünülmelidir.



Müşriklere taptıklarına hakaret edercesine davranılmamalıdır.

108.Ve onların Allah'ın astlarından yalvardıkları kimselere sövmeyin ki, onlar da bilgisizce, aşırı giderek Allah'a sövmesinler. Biz, her önderli topluma yaptıkları işi işte böyle süsledik. Sonra da onların dönüşü Rablerinedir. Sonra O, onlara ne yaptıklarını haber verir. (Enam 108)


43.Her ikiniz gidin Firavun’a. Şüphesiz o azdı. 44.Sonra ona öğüt alması ve saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürpermesi için yumuşak söz söyleyin.” (Taha 43-44)


Taha 43-44. ayette azdı sözcüğü var. Azdı; insanlığı aştı ilahlaştı. Anlamındadır. Ona yumuşak söz söyleyin.
63.Sonra, “Biz, sadece iyilik etmek ve uzlaştırmak istedik” diye Allah'a yemin ederek sana geldiler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; artık sen, onlardan mesafelen ve onlara öğüt ver. Ve onlara, kendileri hakkında, derinden etkileyecek güzel söz söyle! (Nisa 63)


125.Rabbinin yoluna, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Şüphesiz Rabbin Kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, kılavuzlandıkları doğru yolda olanları da en iyi bilendir. (Nahl 125)


Muhataplarımıza hikmet ile (haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle ve güzel öğüt) ve en güzel şekilde mücâdele etmeliyiz. Bu iki nokta hikmetli Kuran ve Kur'an'i metot ile tebliğ edilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.


41.Kitap’ta İbrâhîm’i de an/hatırlat. Şüphesiz ki o, özü-sözü doğru biri idi, peygamberdi.

42-45.Bir zaman o, babasına: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin kulluk ediyorsun? Babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bir bilgi bana geldi. O hâlde bana uy da, sana dosdoğru bir yolu göstereyim. Babacığım! Şeytana kulluk etme. Şüphesiz şeytan Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] âsi oldu. Babacığım! Şüphesiz ben, sana Rahmân’dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'tan] bir azap dokunur da şeytan için bir yol gösteren, koruyan, yardım eden bir yakın olursun diye korkuyorum” demişti. (Meryem 41-45)


Meryem 41-45. ayetlerde İbrahim peygamber babası nezdinde kavmine nasihat eder. Kavmi İbrahim peygamberi öldürmeye veya toplumu onu yurdundan sürmeye göze almıştı. İbrahim müşrik olan babasına "Babacığım" ... "Babacığım" ... "Babacığım" ... "Babacığım" ... ile başlayan yumuşak sözlerle, Kuran'i terbiye ile nasihat etmiştir, tebliğ etmiştir.


13.Ve hani bir zaman Lokmân oğluna öğüt vererek, “Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, hiç şüphesiz ki Allah'a ortak koşmak, kesinlikle büyük bir yanlış davranıştır; kendi zararlarına iş yapmaktır. 16.Ey oğulcuğum! Şüphesiz ortak koşmak; işlenen kötülük bir hardal tanesi ağırlığında olup da bir kayanın içinde yahut göklerde ya da yerin içinde olsa, Allah onu getirecektir. Şüphesiz Allah, en latif, hakkıyla haberdar olandır. 17.Yavrucuğum! Salâtı ikame et [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluştur-ayakta tut], iyiliği emret, kötülükten sakındır. Sana isabet edene de sabret. Şüphesiz bunlar, işlerin kesin olanlarındandır. 18.Ve insanlara avurdunu şişirme, suratını asma ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphesiz ki Allah, bütün övünen ve kuruntu edenleri sevmez. 19.Ve yürüyüşünde mutedil ol, sesinden kıs. Şüphesiz seslerin en anlaşılmazı kesinlikle eşeklerin sesidir” 13.demişti. (Lokman 13-19-13)


Lokman'ın oğluna “Yavrucuğum" ... "Oğulcuğum" ... “Yavrucuğum" ... şeklinde yumuşak sözlerle nasihatlarda bulunur.


70,71.Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın koruması altına girin ve sağlam belgeli söz söyleyin. Ki Allah, işlerinizi lehinize düzeltsin, günahlarınızı da bağışlasın. Her kim Allah'a ve Elçisi'ne itaat ederse, artık o, gerçekten çok büyük bir zafer ile kurtulmuş olur. (Ahzab 70-71)


Elinde kitab-ı müniri olamadan, ışık saçan kitabı Kur'an olmadan kimseye birşey söylemesin. Hep belgeli ve sağlam söz, Kur'an ayetleri söylenmelidir.


Konu hakkında fikir teatisi iyidir. Ancak konu din olunca bence, bana göre demesinler sağlam belgeli olmalı, sözleri Kur'an'a dayanmalıdır.


26,27.Yakınlık sahibine; yurtlarından çıkarılan fakirlere, yoksula ve yolda kalmışa da hakkını ver. Ve yersiz/ kötülüğe harcama yapma. –Şüphesiz yersiz/ kötülüğe harcama yapanlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.–

28.Ve eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti arayarak, akraba, yoksul ve yolda kalmışa yardım etmeyeceksen, o vakit de kendilerine yumuşak ve tatlı/onların ağırına gitmeyecek bir söz söyle.(İsra 26-28)


152.Yetimin malına da yaklaşmamanızı, -Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar en güzel biçimde yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz.-
ölçüyü,  tartıyı hakkaniyetle tastamam yapmanızı,-Biz kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile; kapasitesi dışındaki bir şeyle yükümlü tutmayız.-

söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa adil olmanızı

ve Allah'a verdiğiniz sözü tastamam tutmanızı.’-İşte bunlar öğüt alıp düşünesiniz diye Allah’ın size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.-”(Enam 152)



159.İşte sen, sırf Allah'ın rahmeti sebebiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. İşlerde onlarla müşavere et; işin en güzelini ortaklaşa bulup ortaya çıkar, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a işin sonucunu havale et. Şüphesiz Allah, işin sonucunu Kendisine havale edenleri sever.(Al-i İmran 159)


Bu ayetler ışığında; Kur'an, muhataplarına gayet halim, selim, güzel sözle kusursuz olarak anlatılmalıdır. İnsanlara, Allah’ın rahmeti ile Kur’an’dan öğrendiklerin ile yumuşak davranmalı, kaba davranılmamalıdır. Kur’an çalışanlar; bence ile başlayan cümleler yerine, Kur’an’dan ayetler okunmalı, belgeli, beliğ konuşulmalıdır.*



*Kur’an ve İslam 200.Bölüm







Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim