• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

Kasem





KASEM


 
" القسم Kasem (yemin)" sözcüğünün esas anlamı; "güç, kuvvet" demektir. 
Terim olarak ise sözcük; "iddia edilen tezi somut kanıtlar ile güçlendirmek" anlamına gelmektedir. 


"Kasem (yemin) cümlesi" de, insanların düşüncelerini anlatırlarken, ileri sürdükleri tezleri, kanıtlarla güçlü bir şekilde ortaya koymakta kullandıkları bir cümle çeşididir.



Kasem cümlesi iki bölümden oluşmaktadır. 
Bunlardan birincisi; yemin edilen (kanıt, tanık gösterilen) "kasem bölümü", ikincisi ise; söylenmek istenen asıl tezin ileri sürüldüğü "kaseme cevap bölümü" dür. 


Yani;

- kasem cümlesinin "yemin bölümünde", cümlenin ikinci bölümünde ileri sürülecek tezi desteklemek üzere, kişiler, olaylar, nesneler… kanıt gösterilir,

- kasem cümlesinin "kaseme cevap bölümü"nde de, ileri sürülen tez, asıl söylenmek istenen yargı belirtilir.



Muhataplar tarafından anlaşılabilmesi ve kabul edilebilmesi için, kasem edilen şeyin mutlaka somut ve akıl sahibi herkes tarafından ulaşılabilir özellikte olması gerekir.


"Yemin ederim, ediyorum" vs. gibi ifadeler yemin sayılmaz ve bu ifadeleri taşıyan cümleler de yemin cümlesi değildir. 


Yemin; somut kanıtlardan, yemin cümlesi de; Kur`an`da Rabbimiz tarafından verilmiş örneklerde olduğu gibi, bu somut kanıtlarla güçlendirilmiş yargılardan oluşmalıdır.



Kasem cümlesinin yapısı ve belirgin özellikleri:

Kasem cümlesinin birinci bölümü olan "kasem bölümü", kasem edatlarının (vav, be, te), sözcüğün başına getirilmesi ile oluşturulur. 


Kasem cümlesinin ikinci bölümü olan "kaseme cevap bölümü" ise, mutlaka bağımsız bir cümle hâlindedir ve bu cümle istenildiği gibi değil, bazı kurallara tâbi olunarak kurulur:


Kaseme cevap olan cümle;

1-) İsim cümlesi ise ve olumlu ise, cümlede mutlaka " ل lam" veya "انّ inne" edatlarından birisi veya her ikisi birden getirilir.


2-) Fiil cümlesi ise ve,

a) cümle olumlu ise;
I - fiil geçmiş zaman kalıbında ise " قد kad" ve " ل lam" edatları birlikte getirilir (bazı durumlarda "lam" hazfedilebilir (gösterilmeyebilir).

II- fiil geniş zaman kalıbında ise (fiili muzari), "lam" ile "tekit nunu" getirilir.

b) cümle olumsuz ise, nefy edatlarından birisi (ma, la) getirilir.


Kur'an'dan kasem/yemin ayetlerinden bazıları:

Saffat;1-5:“Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir. O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların ve doğuşların Rabbidir.” 


Zariyat;1-9“Esip savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vaad edilen kesinlikle doğrudur ve cezâ mutlaka vuku bulacaktır. Kendine has yollara sahip göğe andolsun ki siz elbette farklı bir söz ve görüş içindesiniz. Bununla beraber aldatılanlar ondan geri çevrilirler.” 


Tur;1-8:“Tur’a, satır satır yazılmış, ince deri üzerine yazılmış Kitab’a, ma’mur eve, yükseltilmiş tavana, dolan denize andolsun ki, Rabbinin azâbı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak bir şey yoktur.” 


Necm;1-4:“Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, hevâsına/kötü arzularına göre de konuşmaz. O (nun konuşması, kendisine) vahyedilenden başkası değildir.” 


Vakıa;75-78:“Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki! Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir. Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur’an’dır.” 


Hakka;38-40:“Hayır! Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki; Hiç şüphesiz o (Kur’an), çok şerefli bir elçinin sözüdür. 


Mearic;40:“Hayır, öyle değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe bizim gücümüz şüphesiz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.”

 
Kıyamet;1-4:“Hayır! Kıyâmet gününe yemin ederim ki; Kendini kınaya (haddini bilen, nedâmet çeken) nefse yemin ederim ki: İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı sanar, öyle mi? Evet, Bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.” 


Murselat;1-7:“Yemin olsun, iyilik için birbiri peşinden gönderilenlere; Şiddetle eserek savurup atanlara; tohumunu yaydıkça yayanlara; birbirinden ayıranlara; (Allah’a yönelenleri arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için öğüt telkin edenlere ki, size vaad olunan şey muhakkak gerçekleşecek!” 


Naziat;1-9:“Söküp çıkaranlar, yavaşça çekenler, kolayca yüzenler, yarış edenler, derken bir iş çevirenler hakkı için, birinci üflemenin kâinatı sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği günde yürekler kaygıdan oynar, onu gören gözler alçalır (yere iner).” 


Tekvir;15-20:“Hayır! Yörüngesinde akıp giderken bazen kaybolup bazen de etrafı aydınlatan yıldızlara; Kararmaya yüz tuttuğu anda geceye, Aydınlığını etrafa yaymaya başladığı zaman sabaha yemin ederim ki Kur’an, değerli bir elçinin (Cebrâil’in) getirip okuduğu sözdür. İşte o elçi, Arş’ın sahibi Allah’ın katında güçlü ve itibarlıdır.” 


İnşikak;16-19:“Hayır! Şafağa, geceye ve onda basan karanlığa,, dolunay olmuş aya yemin ederim ki, halden hale geçersiniz.” 


Buruc;1-7:“Burçlarla donatılmış gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan Kıyâmet gününe, Şâhide ve meşhûda yemin ederim ki, için yanan ateşle dolu hendeğe atılanlar öldürüldü. Yakanlar da başlarına oturmuşlar mü’minlere yapmakta oldukları işkenceyi temâşâ ederlerdi.” 


Târık;1-4:“Gökyüzüne ve sabah yıldızına Târık’a yemin ederim. Târık’ın ne olduğu sana söylendi mi? O, karanlığı delercesine etrafı aydınlatan sabah yıldızıdır. Hiçbir nefis (insan) yoktur ki mutlaka onun üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın.” 


Fecr;1-5:“Fecre, on geceye, çift olana ve tek’e, herşeyi karanlığı ile örttüğü zaman geceye yemin ederim ki; bunlarda elbette akıl sahibi için birer yemin değeri vardır.” 


Beled;1-5:“Hayır! Bu beldeye , senin bu beldeye girişine, babaya ve ondan gelen çocuğa yemin ederim ki Biz insanı birtakım zorluklar, zahmetler ve sıkıntılar içinde yarattık. O insan, acaba hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? 


Şems;1-10:“Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiği müddetçe aya, güneşi tam görünen gündüze, aydınlığı örttüğü vakit geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu düzlük yapana, nefse ve onu en güzel biçimde şekillendirene, sonra ona fücûru/kötülük duygusunu da takvâyı/sakınıp iyi olmayı da birlikte ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir.” 


Ya Sin;1-5:“Yâsîn. Hikmet dolu Kur’an hakkı için; Sen (habîbim!) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.” 


Zuhruf;1-3:“Hâ mîm. Apaçık Kitab’a andolsun ki, Biz düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur’an yaptık.” 


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.



istekuran.com





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim