• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

Mahalliyet Mecaz-ı Mürseli, Tin 1-3




MAHALLİYET MECAZ-İ MÜRSELİ



TİN SURESİ


Dört Kasem Maddesinin Birleşimi


1-3.Ege bölgesi halkını, Akdeniz bölgesi halkını, Orta doğu halkını ve Arabistan halkını; dünyanın her yerindeki insanları kanıt gösteririm ki, 4-6.gerçekten Biz, insanı en güzel biçimde oluşturduk, sonra iman edenler ve düzeltmeye yönelik işler yapanlar hariç –çünkü onlar için kesintisiz bir ödül var– onu alçakların en alçağına döndürdük.



“İncir” ve “zeytin”in “Sina dağı” ve “güvenli kent” gibi yer veya bölge bildiren semboller olduğu, bu bölgelerin de incir ve zeytin meyvelerinin yetiştiği Filistin ve Suriye olduğu yönündeki kabuller neticesinde, bu dört yerin insanın en güzel biçimde yaratılmasının ve sonra da alçakların en alçağına döndürülmesinin kanıtı olması gerekmektedir. Ancak kasem cümlesinin yargısı ile bu yargının kanıtları arasında olması lâzım gelen mantıklı ilişki görünürde bulunmamakta, yargı ile kanıtlar birbirlerine uzak görünmektedir. Yargı, açık ve net olarak anlaşıldığına göre, bu durumda yapılacak şey, kanıtların başka anlama gelip gelmediğini araştırmaktır.


Bu amaçla, birer yer bildiren bu sözcüklerin başka ne anlamlara gelebileceği düşünüldüğünde, akla ilk olarak bu sözcüklerin mecaz manalarına uzanmak gelmektedir. Gerçekten de burada tüm dünya edebiyatlarında çok yaygın kullanılan bir sanat; “Mahalliyet Mecaz-i Mürseli” söz konusudur. Kur’an’da yüzlerce örneği olan bu sanata göre “mahal zikredilmekte ama aslında o mahalde yaşayanlar kastedilmektedir. Meselâ Yusuf suresinin 82. ayetinde “واسئل القرية ves’eli’l-garyete [o kente sor]” ifadesinde “kent” zikredilmiş ama “kentin insanları” kastedilmiştir.


Buna göre, konumuz olan ayetlerde de yer [mahal] ismi zikredilmiştir ama kastedilen o yerler değil, o yerlerde yaşayan insanlar, oralara gönderilen peygamberler ve oralarda indirilen vahiylerdir. Zaten Kur’an’da adı geçen peygamberlerin birçoğu [İbrahim peygamber, oğlu İsmail (as), İshak (as), torunu Yakup (as), Yusuf (as), Musa (as), Harun (as), Davud (as), Süleyman (as), İsa (as) ve Muhammed (as)] o bölgelerde yaşamışlardır. Ayrıca bu peygamberler vahiyle bu yörelerde muhatap olmuşlar; çevrelerindeki “inanarak ve salihatı işleyerek a’lâ-yı ıllıyyine [yüksek erdemlere, dolayısıyla da cennetlere] ulaşan kimseler” ile “vahye yüz dönerek esfel-i safiline [en aşağılık, en rezil konumlara, dolayısıyla cehenneme] yuvarlanan kimseler de yine o yörelerde yaşamışlardır.

...
Kalp
“Kalp” sözcüğü “insanın ortası, özü” demektir. Bundan dolayı “yürek”e de “kalp” denmiştir. Araplar “yürek”i, düşünce ve tefekkürün merkezi olarak bildikleri için zamanla “akıl”a da “kalp” demeye başlamışlardır. “Akıl”ın “kalp” olarak isimlendirilmesi aslında edebi sanatlardan “mahalliyet mecazı mürseli” yoluyla olmasına rağmen, “akıl” ve “kalp” kelimeleri giderek eş anlamlı isimler olarak görülmüş ve böylece doğru bir temele dayanıp dayanmadığına bakılmaksızın bu kullanım “kalp” ve “akıl” sözcüklerinin geçtiği diğer dillerde de uygulama alanı bulmuştur. Bu sebepledir ki, Kur’an’da kalp sözcüğü kan pompalayan organ olarak değil, aklın, düşüncenin, tüm zihinsel fonksiyonların merkezi olan “beyin” anlamında kullanılmıştır.



İşte Kur'an









İşte Kur'an

Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim