Cüz'iyyet Mecaz-ı Mürseli, Kıyamet 22
CÜZ’İYYET MECAZ-İ MÜRSELİ
KIYAMET SURESİ
22.Yüzler var ki, o gün apaydınlıktır; 23.Rablerine nazar edicidirler; Rabblerinden nimet beklemektedirler.
22. ve 23. ayetlerde inançlı, 24. ve 25. ayetlerde de inançsız insanların ölüm anları sahnelenmiş olup bu sahneler ahirete değil, dünyaya ait sahnelerdir. Zaten 26-30. ayetlerde bu manzaraların dünyaya ait olduğu iyice netleşmektedir. Dolayısıyla bu sahneler, kıyamet gününün birinci aşaması olan ölüm ile ilgilidir.
22. ayetteki “يومئذ o gün”, yukarıda 13. ayette de belirttiğimiz gibi, “gözün fal taşı gibi açıldığı, Ay’ın tutulduğu, Güneş ve Ay’ın birleştiği ve inançsız insanın ‘kaçacak yer neresi var!’ diye kaçacak delik aradığı gün”dür. Yani ölüm anıdır.
22. ayetteki “ناضرة nâdıratün” sözcüğü, her şeyin tazesi için kullanılır. Parlak yeşil olan maddelere de “احضر ناضر ahdarün nadırın” denir.[9] Bu durumda ayetin anlamı, “yüzler vardır parlaktır, tazeciktir” demek olur ki, bu ifade ile harap olmamış, pörsümemiş, mutluluktan ve sevinçten ışıl ışıl parlayan yüzlerin [kimselerin] varlığı dile getirilmiştir. “Yüzler” ifadesinden, “kimseler”in anlaşılması, ayette “cüz’iyyet mecaz-i mürseli” sanatının kullanılması dolayısıyladır. Yapılan bu sanatla insanların yüzleri zikredilerek kendileri kastedilmiştir. Bilindiği gibi, insanın vesikalık bölümü yüzüdür.
Eski dönemlerde, 23. ayetteki “sadece Rablerine bakıcıdırlar” ifadesinden, bu sahnenin ahirete ait olduğu anlaşılmış ve “نظر nazar” sözcüğünün de anlamı kaydırılarak müminlerin ahirette Allah’ı görecekleri iddia edilmiştir.
Lisanü’l-Arab’a göre “nazar” sözcüğünün anlamı “karşı karşıya gelmek” demektir. Gözle bakılmasa, görülmese de karşı karşıya bulunmak, “nazar” için yeterlidir. Hatta gözleri görmeyenler de “nazar” edebilirler. Buradan hareketle, bir işi göreceği, bitireceği umulan kimsenin ya da makamın karşısında durmaya, göz bebeğini ona yöneltmeye “nazar” denilir olmuştur.[10]
Şu hâlde, Rabbe nazar etmenin, Allah’a gözle bakmakla ve Allah’ı görmekle alâkası yoktur. Dolayısıyla Kelâm ilmindeki “رئيةاللّه Rü’yetüllah [Allah’ın görülmesi]” bahsinin de burada konu edilmesinin bir yararı bulunmamaktadır.
Bu bilgiler ışığı altında ayetlere dönecek olursak, “nazar” sözcüğünün “bir kimsenin karşısında beklemek, kapısı önünde durmak” şeklindeki anlam içeriği dolayısıyla ayetlerden “inançlı insanların ölüm anlarında Rabblerinin huzurunda nimetler umarak, aydınlık yüzlerle bekledikleri, yani Allah’a aydınlık yüzlerle nazar ettikleri” anlamı çıkmaktadır.
İnançlı insanların ölüm anlarındaki mutluluklarını anlatan bu ayetler gibi, onların ahiretteki mutluluklarını anlatan ayetler de mevcuttur. Örneğin:
22-28.Şüphesiz ki “Ebrar/iyi adamlar”, elbette, Naim’in içindedirler, tahtlar üzerinde beklenti içindedirler. Yüzlerinde nimetin aydınlığını görürsün. Onlar, mühürlü saf bir içkiden sulanırlar. Ki onun mühürü/ neticesi misktir. Karışımı Tesnim’dendir. Yaklaştırılmışların içecekleri bir pınardandır. –Artık yarışanlar, işte bunda yarışmalıdırlar.– (Muttaffifin/ 22- 28)
Sonuç olarak 22. ve 23. ayetler, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda şöyle takdir edilebilir:
“O gün [ölüm günü] bu dünya ile ilgili hiçbir şeyi dikkate almayan; maldan, mülkten, servetten, makamdan, mevkiden, eşten, dosttan ayrılığı hiçe sayan; sadece ve sadece Rabblerine yönelmiş, O’ndan, geride bırakacaklarından daha iyi nimetler uman; aydınlık yüzlü, mutluluktan uçan, ölümü hiçe sayan, ‘bir an evvel öleyim de geçici dünyadan kurtulup ebediyet yurduna, esas hayatıma varayım, gerçek nimetleri tadayım’ diye bekleyen mutlu, sevinçli insanlar vardır.”
İşte Kur'an
Yorumlar -
Yorum Yaz