33De ki: “Rabbim, sadece iğrençlikleri; onun açık ve gizli olanını, zararları, haksız yere başkaldırmayı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram etmiştir.”
Bu âyette Rabbimiz her isteyenin haramlaştırma yapamayacağını, bu konuda yetkinin sadece Kendisinde olduğunu bildirircesine, peygamberimizden haram kıldığı temel hususları insanlara açıklamasını istemektedir. Haram kılınanlar, gizli ve aşikâr fuhşiyât, günahlar, haksız yere başkaldırı, şirk ve Allah'a karşı yalan gibi çirkin iş ve davranışlardır.
GİZLİ ve ÂŞİKÂR FUHŞİYAT:28. âyetin tahlilinde verdiğimiz fuhşiyâtı anlatan âyetlerden anladığımıza göre, fahşâ ve fuhşiyât'ın gizli olanı "zina" gibi gizli yapılanıdır; aşikâr olanı ise baba eşlerini nikâhlamak gibi kitabına uydurularak alenen yapılanıdır.
GÜNAHLAR: Bizim "Zarar" diye çevirdiğimiz sözcüğün orijinali الاثم[el-ism]dir. Bu sözcüğün esas anlamı "ihmal, noksanlaştırma; zarara uğrama, getirinin karşıtı; götürü" demektir. Sözcük, Arapların geç kalan, ağırdan alan deve için kullandıkları esimetü'n-nâkatü tabirlerinden doğmuştur. Sözcüğün bu anlam kökeni dikkate alındığında, âyetteki anlamının da "insanın yapabilmeye gücü olmasına rağmen Rabbinin emirlerini ihmal etmesi, yapmaması, kendini zarara sokması " demek olmaktadır. [el İsfehani; el Müfredat, Lisanü’l Arab, " ism" mad.] Sözcüğün gerçek anlamının bu açılımı sayesinde hangi davranışın bu sözcük kapsamında olduğu kolayca bilinebilmektedir.
el-İsm sözcüğü Kur’ân'da açık olarak aşağıdaki davranışlar için kullanılmıştır:
* Allah'a karşı yalan uydurmak. (Nisâ/50)
* Şirk koşmak. (Nisâ/48)
* Başkalarının malını haksız olarak yemek ve hâkimlere rüşvet vermek. (Bakara/188)
* İçki ve kumar. (Bakara/219)
* Su-i zann. (Hucurât/12)
* Şâhitliği saklamak. (Bakara/283)
* Zina. (Furkân/68)
HAKSIZ YERE BAŞKALDIRMA:Bu günah, insanın hakkı olmayan sahaya girmesi, özellikle de meşru yönetimlere karşı makam ve para gibi kişisel çıkarları için baş kaldırması, kargaşa doğurması, anarşi yaratmasıdır.
Emredenin fâcir ve fâsık olması durumunda suskun kalmayarak, itaat etmeyerek yapılan baş kaldırma "haksız baş kaldırma" değildir. "Zulüm" ve "fesat" karşısında suskun kalınamayacağı gibi, haklı olarak Allah adına baş kaldırmak da gerekir.
ŞİRK:Fatiha sûresi'nin tahlilinde tanımını yaptığımız bu konuya, çeşitli vesilelerle değindiğimiz ve İhlâs sûresi'nde de "Tevhid İlkesi" başlığı altında ayrıntılı olarak yer verdiğimiz için burada tekrar girmiyoruz.
ALLAH'A KARŞI YALAN:Çok eskilerden başlayıp tarihte her zaman ve her yerde çok görülen bu davranış, insanları maddi ve manevi yönden sömürebilmek için onları Allah'ın adını kullanarak aldatmaktır. Allah'ın haram etmediğini "Allah haram etti"; ya da Allah'ın haram ettiğini "Allah bunu helâl kıldı" diyerek insanlara yalan söylemek şeklinde ortaya çıkan bu davranışın bir adı da "Allah ile aldatma"dır:
79Artık yazıklar olsun o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz paraya satmak için, "Bu, Allah katındandır" derler. Artık o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara yazıklar olsun! O kazandıkları şeyler yüzünden kendilerine yazıklar olsun! [Bakara/79]
Âyetteki haram listesine bakıldığında Rabbimizin yasaklarının nesebin, ırzın-namusun, aklın, canın-malın ve dinin korunmasına yönelik olduğu görülmektedir.*
*İşte Kuran, Araf Suresi
33De ki: “Rabbim, sadece iğrençlikleri; onun açık ve gizli olanını, zararları, haksız yere başkaldırmayı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram etmiştir.”