39Araf Suresi 80-84
Hatalı Çevrilen Ayetler
39Araf Suresi 80-84
Hatalı Çeviri:
80. Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: «Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?
81. Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.»
82. Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış! demelerinden başka bir şey olmadı.
83. Biz de onu ve karısından başka aile efradını kurtardık; çünkü karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi.
84. Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu!
Doğru Çeviri:
80,81Andolsun ki Biz Lût'u da elçi olarak gönderdik. Hani o, toplumuna demişti ki: “Siz, sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı iğrençliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten ve kesinlikle siz, cinsellikte kadınlardan aşağı olan erkeklere şehvetle gidiyorsunuz. Aslında siz gerçeği eksik gösteren bir toplumsunuz.”
82Ve toplumunun cevabı yalnızca, “Onları kentinizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış!” demek oldu.
83Bunun üzerine Biz de o'nu ve ailesini kurtardık, yalnız karısını kurtarmadık; o, geride kalanlardan; düşünce bakımından günâhkar toplumla beraber olanlardan idi. 84Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Bak bakalım günahkârların sonu nasıl oldu!
80,81Andolsun ki Biz Lût'u da elçi olarak gönderdik. Hani o, toplumuna demişti ki: “Siz, sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı iğrençliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten ve kesinlikle siz, cinsellikte kadınlardan aşağı olan erkeklere şehvetle gidiyorsunuz. Aslında siz gerçeği eksik gösteren bir toplumsunuz.”
Lût peygamber, İsrâîloğulları tarafından iftiraya uğramış peygamberlerdendir. Kitab-ı Mukaddes'te kızlarıyla çirkin ilişkileri anlatılan Lût peygamber, Kur’ân'da ise övülmüş ve takvâlı bir kimse olarak açıklanmıştır:
161-166Hani kardeşleri Lût onlara demişti ki: "Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki, ben sizin için güvenilir bir elçiyim. Gelin artık, Allah'ın koruması altına girin ve benim dediklerimi yapın. Ve buna karşılık ben sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak âlemlerin Rabbi üzerinedir. Rabbinizin sizler için oluşturduğu eşleri bırakarak âlemler içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? İşin aslı siz sınırı aşan bir toplumsunuz." [Şu‘arâ/161]
Lût peygambere yönelik birçok karalamanın yer aldığı Kitab-ı Mukaddes'te o'nun takvâlı, iyi bir insan olduğu İbrâhîm peygamberin ağzından ifade edilmekle beraber, bu durum ona çalınan karaları temizlemekten uzaktır. Bu aynı zamanda Kitab-ı Mukaddes'in kendi içinde çeliştiğini de göstermektedir.
Kur’an’ın Lût peygamber konusundaki beyanları aslında Kitab-ı Mukaddes'i tashih eder mâhiyettedir. Bunun böyle olduğunun anlaşılabilmesi için Kitab-ı Mukaddes'in Tekvin/18, 19, 20, 21, 22, 23. Babların okunmasını öneriyoruz. Biz, o iğrenç anlatımları burada nakletmekten hayâ ettik.
Kitab-ı Mukaddes'te çamur atılan Allah'ın bir başka elçisi de Nûh peygamberdir. Sözde, Nûh peygamber tufandan sonra oğlunun tasallutuna maruz kalmıştır. [Tekvin, 9:20-27.]
Hâlbuki Kur’ân, Lût peygamberin ağzından, Siz, sizden önce âlemlerden hiç birinin yapmadığı iğrençliği mi yapıyorsunuz? sözleriyle, bu iğrençliğin daha önce hiçbir kavimde görülmediğini bildirerek, Kitab-ı Mukaddes'te Nûh peygambere sürülmeye çalışılan karayı temizlemiştir.
81. âyetteki, Aslında siz müsrif; sınırı aşan bir kavimsiniz ifadesi genellikle, Lût kavminde yaygın olan homoseksüel ilişki sebebiyle cinsel alana çekilmiş ve "bir işin gereksiz yapılması, cinsel ilişkinin asıl amacı olan üremeye yönelik olarak yapılmaması, Allah'ın nimetinin, meninin boşa atılması" olarak yorumlanmıştır. Yeri gelmişken Lût Peygamberin kavmi tarafından işlenen bu cinsel sapkınlığın Lût (as)’ın adı ile ilişkilendirilerek "Lûtîlik" veya "Livata" olarak isimlendirilmesinin yanlış bir tutum olduğunu özellikle belirtmek gerekir. Her ne kadar bu isimlendirme, söz konusu sapkınlığın Lût (as)’ın kavmine nispetinden dolayı ise de, yine de uygun bir isimlendirme değildir.
Râzî bu cinsel sapkınlık konusunda şunları söylemiştir:
EŞCİNSELLİK [HOMOSEKSÜELLİK]’TEKİ ÇİRKİNLİĞİN SEBEPLERİ
Üçüncü mesele, bu işin çirkinliğini gerektiren sebeplerin izahı hakkındadır:
Bil ki bu işin çirkinliği, insanların tabiatına âdeta yerleşmiş bir şeydir. Binâenaleyh bunun sebeplerini genişçe saymamıza gerek yok. Fakat biz yine de diyoruz ki: Bunun çirkinliğini gerektiren sebepler pek çoktur:
BİRİNCİ SEBEP: Pek çok insan çocuğunun olmasını istemez. Çünkü çocuğun doğması, insanı mal kazanmaya ve kazanç için kendisini yormaya sevk eder. Ancak Cenâb-ı Hakk, cinsî münasebeti o büyük lezzetin gerçekleşmesinin sebebi kılmıştır. Öyle ki, insan bu (şehevî) lezzeti elde etmek için cinsî münasebette bulunur. Bu durumda da o kimse istese de, istemese de çocuk olur. İşte bu yolla da insan nesli devam eder ve insan türü sona ermez. Bundan dolayı Cenâb-ı Allah, cinsî münasebete bir lezzet vermiştir. Bu tıpkı, bazı hayvanları avlamak için tuzak kuran insana benzer. Çünkü o insan mutlaka bu tuzağa, o hayvanın arzuladığı bir şeyi kor. Böylece bu, o hayvanın tuzağa düşmesine sebep olur. Bu sebeple Cenâb-ı Hakk da o hayvanın arzuladığı bir şeyin tuzağa konulmasına benzer bir şekilde, cinsî münasebete bir lezzet koymuştur. Allah Teâlâ'nın bundan maksadı, en şerefli tür olan insan türünün devamını sağlamaktır. Bu sabit olunca, biz diyoruz ki: İnsan o lezzeti, neticede çocuk yapmaya götürmeyecek bir yoldan elde etme gayretine girerse, istenen hikmet gerçekleşmez ve bu, insan neslinin sona ermesi neticesine götürür. Bu ise Allah'ın hikmetinin hilafına bir davranış olmuş olur. Binâenaleyh bunun kesin olarak haram kılınması gerekir. Tâ ki bu lezzet, neticede çocuk doğurmaya götüren bir yol ile gerçekleşsin.
İKİNCİ SEBEP: Cinsî münasebette erkeklikten beklenen vasıf fail olma, kadınlıktan beklenen ise mef‘ul olma [bu failiyyeti kabul etme] durumudur. Halbuki erkek mef‘ul, kadın da fail durumuna geçecek olursa, bu hem insan tabiatının, hem de ilâhî hikmetin aksine ve hilafına bir şey olmuş olur.
ÜÇÜNCÜ SEBEP: Sırf şehevî duyguyu tatmin için uğraşmak, hayvanların yaptığına benzer. Şehvetle meşgul olunduğu zaman, bu, şehveti tatminin ötesinde başka bir manayı da ifade eder. O halde şehveti kadın ile gidermek de, sırf şehevî duyguyu tatmin etmenin ötesinde bir başka manaya gelir ki, bu mana da, bir çocuğun olması ve en şerefli tür olan insan neslinin devam etmesidir. Ama erkeğin şehvetini yine bir erkekle gidermesi, sadece şehveti gidermekten başka bir şey ifade etmez. Binâenaleyh bu, hayvanlara benzeme ve insanın fıtratına uygun olanın dışına çıkma olur ki, son derece çirkin bir iştir
DÖRDÜNCÜ SEBEP: Diyelim ki münasebette fail durumunda olan erkek lezzet alır. Fakat özellikle mef‘ul durumundaki erkek, ebediyyen zail olmayacak bir utandırıcı leke ile kirlenmiş olur. Halbuki aklı olan bir kimse bir anda sona erecek değersiz bir lezzetten ötürü, başkası sebebi ile, üzerinden hiç silinmeyecek bir ayıba düşmeye razı olmaz.
BEŞİNCİ SEBEP: Bu, fail ile mef‘ul arasında köklü bir düşmanlığın doğmasına sebep olan bir iştir. Çoğu kez bu iş, mef‘ul durumunda olan erkeğin failden nefretine sebep olduğundan, fail olanı öldürmeye yahut da onu, elinden gelen her yol ile imha etmeye sevk eder. Ama bu işin kadın ile kocası arasında yapılması ise, onlar arasındaki ülfet ve sevginin kökleşmesini, büyük faydaların meydana gelmesini sağlar. Nitekim Cenâb-ı Hakk, Size, nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ue merhamet yaratması da Allah'ın varlığına işaret eden âyetlerindendir (Rûm/21) buyurmuştur.
ALTINCI SEBEP: Allah Teâlâ, kadının rahmine, meniyi alabildiğine kendisine çekme kuvveti vermiştir. Dolayısıyla erkek, hanımı ile cinsî münasebette bulunduğunda bu çekme kuvveti güç kazanır, böylece erkeğin meni yolunda ne var, ne yoksa hepsi çıkar. Ama erkek yine bir erkekle münasebette bulunduğunda, mef‘ul olan erkeğin dübüründe meniyi çeken bir kuvvet yoktur. Bu durumda da meninin çekilmesi tam olmaz ve meni yollarında, meni parçacıkları kalır, iyice temizlenmez, bundan dolayı da oralarda kokar, kokuşur ve bu sebeple şiddetli iltihaplar ve önemli hastalıklar meydana gelir. Bu, ancak tıbbî incelemelerle anlaşılan birtakım fayda ve hikmetlerdir. İşte, homoseksüellik işinin çirkinliğini gösterensebepler bunlardır. [Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb]
Hâlbuki 81. âyette geçen الاسراف[isrâf], "şirk, Allah'ı tanımama, elçileri yalanlama, aklı yerinde kullanmama, nasihati ciddiye almama" anlamındadır. [Lisanü’l Arab, "srf" mad.] Eğer isrâf sözcüğünün bu âyetteki anlamı, yorumcuların çoğunun yukarıdakine benzer görüşleri doğrultusunda olsaydı, kısır, hamile ve menopozdaki eşlerle yapılan cinsel ilişkilerin de, bir çocuk doğmasına yol açmayan ilişkiler kapsamında olması sebebiyle, isrâf olarak nitelenmesi gerekirdi.
82Ve toplumunun cevabı yalnızca, “Onları kentinizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış!” demek oldu.
Bu âyetten anlaşıldığına göre iyice ahlâksızlaşmış olan o yalanlayıcı kavim, aralarında birkaç temiz ve dürüst kişinin bulunmasına tahammül edememekte, onları aralarından çıkarıp sürmeyi istemektedirler.
83Bunun üzerine Biz de o'nu ve ailesini kurtardık, yalnız karısını kurtarmadık; o, geride kalanlardan; düşünce bakımından günâhkar toplumla beraber olanlardan idi. 84Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Bak bakalım günahkârların sonu nasıl oldu!
83Bunun üzerine Biz de o'nu ve ailesini kurtardık, yalnız kadınını kurtarmadık; o, geride kalanlardan; düşünce bakımından günâhkar toplumla beraber olanlardan idi.
Aralarında bulunan birkaç erdemli kişi de Lût peygamber ile birlikte gidince geride sadece toprak altına atılması lâzım gelen pisliklerin bulunduğu bir kavim kalmış, onlar da topluca helâk edilmişlerdir. Lût peygamberin kadınının da helâk edilenler arasında olması, peygamber kadını dahi olsa her suçlunun cezasını çekeceğini, Allah'a karşı gelen birini Allah'ın azabından hiç kimsenin koruyamayacağını göstermektedir. İman, iyilik insanın kendisinde olmadıktan sonra, iyilere akraba olmak, iyilerin soyundan gelmek, –Nûh peygamberin tufanda boğulan oğlu örneğinde olduğu gibi– insana bir yarar sağlamaz.
Lût peygamberin karısının kurtarılmamasının sebebi, onun diğerleriyle işbirliği yapan bir hain olması idi:
81Misafir elçiler: "Ey Lût! Şüphesiz ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamayacaklar. Sen, gecenin bir parçasında ailenle birlikte hemen yola çık. Ve içinizden hiç kimse geri bakmasın [burada olanları, eskileri düşünmesin], kadının başka. Şüphesiz onlara isabet eden ona da isabet edecektir. Şüphesiz vaat edilenin zamanı, sabah vaktidir. Sabah vakti yakın değil mi?" dediler. [Hûd/81]
10Allah, kâfirlere; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselere, Nûh'un kadını ile Lût'un kadınını örnek verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kulun nikâhı altında idiler. Sonra onlara hainlik ettiler. İkisinin kocası da, peygamber olmalarına rağmen Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. Ve, "Girenlerle birlikte siz ikiniz de ateşe girin!" denildi. [Tahrîm/10]
Kitab-ı Mukaddes'in Tekvin/11- 17. Bablarında Lût ve İbrahim-Lût ile ilgili anlatımlar yer almaktadır.
84Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Bak bakalım günahkârların sonu nasıl oldu!
Lût kavminin helâkının konumuz olan A‘râf/84’te, Şu‘arâ/173 ve Neml/58'de "yağmur" ile; Hûd ve Hicr sûrelerinde ise bir "taş yağmuru" ile gerçekleştirildiği bildirilmiştir:
82,83Sonunda emrimiz gelince, oranın üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine, istif edilmiş pişmiş çamurdan Rabbinin katında işaretlenmiş taşlar yağdırdık. Ve bunlar, şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yapanlardan uzak değildir. [Hûd/82]
74Böylece Biz, onların üstünü altı yaptık ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. [Hicr/74]
Bunlardan ve diğer âyetlerden anlaşıldığına göre, Lût kavminin helâkı, bir volkan patlaması sonucunda püsküren lâvların, curufun bir boran marifetiyle bu kavmin yaşadığı kentin üzerine yağması ile gerçekleşmiştir.
Lût kavminin helâk sebebinin sadece eşcinsellik olduğu sanılmamalıdır. Çünkü onların esas suçu, şirk ve peygamberi tanımamaktır.Bu, hem 81. âyettekiAslında siz sınırı aşan bir kavimsiniz ifadesinden, hem homoseksüelliğin cezasının "helâk edilmek" olmamasından, hem de Şu‘arâ/160'dan anlaşılmaktadır:
160Lût'un toplumu, gönderilmişleri [elçileri, mesajları] yalanladı. [Şu‘arâ/160]
EŞCİNSELLİĞİN CEZASI: Bu cinsel sapkınlığın cezası üzerinde bilginler ihtilâf etmişler; kimi uçurumdan atalım, kimi diri diri gömelim, kimi taşlayarak öldürelim, kimi de zinadaki gibi yüz sopa vuralım cinsinden ceza öngörmüşlerdir.
Hâlbuki Rabbimiz, bu suçun cezasını Kur’ân'da bildirmiştir:
16Sizlerden cinsel sapıklık eden iki er kişi, hemen her ikisine de eziyet edin. Eğer tevbe ederler de düzeltirlerse artık onlardan mesafeli durun. Şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verendir, çok merhamet edendir. [Nisâ/16]
Görüldüğü gibi bu suça öngörülen ceza, faillere el ve dil ile yapılacak eziyettir. Eziyetin niteliği belirtilmediği için, ceza şeklinin günün koşullarına göre kamuca ayarlanması söz konusudur. Âyetten anlaşılan, bu çirkin davranışın toplumlardan silinmesi görevinin kamuya ait olduğudur. Dolayısıyla bu aşırılığın ortadan kaldırılması için gerekli çabayı devletler göstermeli; fizikî yapılarında anormallik olanlar tedavi edilmeli, değişik zevkler peşinde olup tutkularının esiri olarak bu işi yapanlar ise cezalandırılmalıdır.
84. âyetteki Bak bakalım günahkârların sonu nasıl oldu!ifadesi sadece Peygamberimize yönelik bir hitap gibi görünse de, kıssa anlatımlarındaki bu tarz ifadeler tüm muhataplara yapılan tek tek hitaplar anlamındadır.*
*İşte Kuran, Araf Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz