39Araf Suresi 85-93
Hatalı Çevrilen Ayetler
39Araf Suresi 85-93
Hatalı Çeviri:
85. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.
86. Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!
87. Eğer içinizden bir gurup benimle gönderilene inanır, bir gurup da inanmazsa, Allah aramızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir.
88. Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: «Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden kesinlikle çıkaracağız veya dinimize döneceksiniz» (Şuayb): İstemesek de mi? dedi.
89. Doğrusu Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah dilemiş başka, yoksa ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a dayanırız. Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.
90. Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Eğer Şuayb'e uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız.
91. Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.
92. Şuayb'ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb'ı yalanlayanların kendileridir.
93. (Şuayb), onlardan yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki: «Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım!»
Doğru Çeviri:
85-87Andolsun ki Biz, Medyen'e de kardeşleri Şu‘ayb'ı elçi gönderdik. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah'a kulluk edin, sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi: Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanlara varlıklarını eksiltmeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan kimseler iseniz, bu sizin için daha hayırlıdır! Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolun eğriliğini arayarak her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Ve bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın! Ve eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, o takdirde Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. Ve O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
88,89Toplumundan büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey Şu‘ayb! Ya seni ve seninle beraber inananları kentimizden kesinlikle çıkarırız, ya da bizim dinimize/ yaşam tarzımıza dönersiniz!” Şu‘ayb, dedi ki: “İstemesek de mi! Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize/yaşam tarzınıza dönersek, kesinlikle Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah'ın dilemesi dışında ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz bilgisi ile her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a güvenip dayandık.” –Ey Rabbimiz! Bizimle toplumumuz arasında hak ile hükmet. Çünkü Sen hükmedenlerin en hayırlısısın!–
90Ve o'nun toplumundan, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan ileri gelenler dediler ki: “Eğer Şu‘ayb'a uyarsanız o takdirde siz kesinlikle ziyana uğrayanlardan olursunuz.”
91,92Bunun üzerine o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında KISA ZAMAN SONRA diz üstü çöke kaldılar. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar, sanki orada hiç oturmamış/zenginlik sürmemiş gibi oldular. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar var ya, işte ziyana uğrayanlar, kendileri oldular.
93Bunun üzerine Şu‘ayb, onlara sırt çevirdi ve: “Ey toplumum! Ben size Rabbimin gönderilerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, durum böyleyken kâfirler toplumuna; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden bir topluma nasıl tasalanayım?” dedi.
85-87Andolsun ki Biz, Medyen'e de kardeşleri Şu‘ayb'ı elçi gönderdik. Dedi ki: “Ey toplumum! Allah'a kulluk edin, sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi: Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanlara varlıklarını eksiltmeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan kimseler iseniz, bu sizin için daha hayırlıdır! Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolun eğriliğini arayarak her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Ve bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın! Ve eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, o takdirde Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. Ve O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
Şu‘ayb peygamber ve Medyen halkı, Kur’ân'da ilk kez burada konu edilmiştir. İleride, Hûd, Şu‘arâ ve Ankebût sûrelerinde tekrar gündeme getirilecektir.
Kitab-ı Mukaddes, Çıkış 18:1-27’de Yitro’nun Musa’yı ziyareti yer alır.
MEDYEN: Batlamyos bu şehirden "Modiana" diye söz etmiş ve Şu‘ayb sözcüğünün de "Jethro" sözcüğü ile aynı olduğunun söylendiğini kaydetmiştir.
86. âyetteki Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolun eğriliğini arayarak her yolun başında oturmayın ifadesinden, Medyen halkının ileri gelenlerinin sadece peygamberlerini yalanlamakla kalmadıkları, aynı zamanda karşı saldırıya da geçtikleri anlaşılmaktadır. O yolun eğriliğini arayarak her yolun başında oturmak ifadesi bize bu karşı saldırının Şu‘ayb'ın peygamberliğini kabul edenlere mal-mülk, menfaat teklifi ve tehdit şeklinde veya onların aralarına ve kalplerine bir takım şüpheler sokmak şeklinde olduğunu düşündürmektedir. Böylece vahyin tebliği, peygamberin öğüt vermesi, yani halkın Müslüman olması, tüm yollar kesilmek sûretiyle engellenmiş olmaktadır. Bu davranış ise tam olarak Allah'a ve elçisine savaş açmaktır. Medyen halkının kahredilmesinin sebebi bu suçtur. Yoksa ölçüde-tartıda hile yapmaları değildir.
Kur’ân'da, Şu‘ayb peygambere gelen belge ve bilgiler hakkında bir bildirim yoktur. Kıssadaki ifadelerden anlaşıldığına göre, Şu‘ayb peygambere, tevhîdin tebliğ edilmesi görevi yanında halkın birbirini sömürmemeye, insanların varlıklarını eksiltmemeye, haksız kazanç sağlamamaya çağırıldığı bir şeriat kitabı da verilmiş olmalıdır.
87. âyetteki Ve eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, o takdirde Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin! Ve O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır ifadesi, Şu‘ayb peygamberin Allah'a olan güveninin tam olduğunu vurgulamaktadır. Tabiî ki sünnetullah da Şu‘ayb peygamberin inandığı gibidir ve inananlar ile inanmayanlar bir tutulmayacaktır:
21Yoksa kötülükleri işleyen o kimseler, kendilerini, hayatlarında ve ölümlerinde, iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimseler gibi yapacağımızı mı zannettiler? Ne kötü hüküm veriyorlar! [Câsiye/21]
88,89Toplumundan büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: “Ey Şu‘ayb! Ya seni ve seninle beraber inananları kentimizden kesinlikle çıkarırız, ya da bizim dinimize/ yaşam tarzımıza dönersiniz!” Şu‘ayb, dedi ki: “İstemesek de mi! Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize/yaşam tarzınıza dönersek, kesinlikle Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah'ın dilemesi dışında ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz bilgisi ile her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a güvenip dayandık.” –Ey Rabbimiz! Bizimle toplumumuz arasında hak ile hükmet. Çünkü Sen hükmedenlerin en hayırlısısın!–
Dikkat edilirse burada da Şu‘ayb peygambere karşı çıkan ve Ey Şu‘ayb! Ya seni ve seninle beraber inananları kentimizden muhakkak çıkarırız, ya da bizim milletimize dönersiniz diyenler, Medyen halkının ileri gelenleridir. Bilindiği gibi Peygamberimiz de Mekke'nin ileri gelenleri yüzünden Yesrib'e göç etmek zorunda kalmıştır. "Kıssaların yararları" bahsinde söylediğimiz gibi, Allah'ın elçilerine karşı direniş, o toplumların "ileri gelenler"i tarafından yapılmaktadır.
Şu‘ayb peygambere karşı yapılan bu tehdit, sadece Medyen ileri gelenlerinin politikası değildir. Kıssaları nakledilen diğer kavimlerin hepsinde de "ileri gelenler"in politikaları aynıdır:
Ve Biz herhangi bir memlekete uyarıcı gönderdikse, kesinlikle oranın varlık ve güç sahibi şımarık önde gelenleri: "Biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri/mesajları bilerek reddedenleriz /inanmayanlarız" dediler. [Sebe/34]
Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler, elçilerine: "Ya sizi kesinlikle yurdumuzdan çıkaracağız, ya da kesinlikle bizim dinimize/yaşam tarzımıza döneceksiniz!" dediler. Rableri de elçilerine: "Biz şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları kesinlikle değişime/yıkıma uğratacağız ve onlardan sonra sizi kesinlikle o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkan içindir" diye vahyetti. [İbrâhîm/13,14]
90Ve o'nun toplumundan, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan ileri gelenler dediler ki: “Eğer Şu‘ayb'a uyarsanız o takdirde siz kesinlikle ziyana uğrayanlardan olursunuz.”
Bu âyette Medyen halkının ileri gelenleri akıl hocalığı yaparak halka Şu‘ayb peygambere uyulduğu takdirde ziyana uğranılacağını telkin etmektedirler.
Bu âyet üzerinde iyi düşünülmeli ve Allah'ın kurulmasını istediği düzenin ne sebeple ve kimin ziyanına yol açacağı hakkında somut örneklemeler yapılmalıdır. Çünkü ancak bu şekilde Medyen ileri gelenlerinin halkı kandırmaya uğraşırken "ziyana uğrama" ile ne kasdettikleri anlaşılabilir.
Bize göre Medyen ileri gelenlerinin asıl söylemek istedikleri şunlardır: "Dürüstlük, doğruluk, ahlâk ve iyilik gibi hususları temel ilkeler kabul eder ve uygularsak tamamen biter, mahvoluruz. Çünkü ticaret ve alışverişimizde doğruluk ve dürüstlüğe uyar ve işlerimizi bunlara göre yürütürsek, ticaretimiz kesinlikle büyüyemez, serpilemez. Ayrıca, en önemli kervan güzergâhlarının kesiştiği bölgede yer alan şu coğrafî konumumuzdan yararlanmaz, bu yörenin iyi vatandaşları olur ve kervanların geçip gitmelerine bir şeyler yapmadan seyirci kalırsak, işte o zaman bu stratejik durumun sağlamakta olduğu bütün siyasî ve ticarî avantajlarımızı da kaybetmiş oluruz. Bu, komşu ülkelere karşı olan hâkimiyetimiz ve etkinliğimizin de sonu demektir."
Yalan, hile ve ahlâksızlığa başvurmaksızın ticaret, siyaset ve diğer dünyevî işlerin yürütülmesinin imkânsız olduğu düşüncesi, tarih boyunca bütün iflâs etmiş toplumların görüşü olagelmiştir. Dolayısıyla inançsızların hakk, doğruluk ve dürüstlük hakkında her zaman aynı tedirginliği duymaları ve aynı tepkiyi vermeleri bu sebepledir. Nitekim bu örneklerin verilmesi sûretiyle doğru yola çağırılan o günün Mekke ileri gelenleri de aynı görüşte idiler.
91,92Bunun üzerine o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında KISA ZAMAN SONRA diz üstü çöke kaldılar. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar, sanki orada hiç oturmamış/zenginlik sürmemiş gibi oldular. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar var ya, işte ziyana uğrayanlar, kendileri oldular.
İman edenleri ziyana uğramak ve perişanlık ile tehdit edenler, Allah'ın şaşmaz adaletinin tecellisi sonucunda kendileri perişan olmuşlar, asıl ziyana kendileri uğramışlardır. Bu âyette anlatılanlar, Allah'ın elçileri ile gönderdiği mesaja sırt çeviren, Allah'ın kendilerine tanıdığı bu fırsattan yararlanmayan ve sapkınlıklarında ısrar edenlerin bu kaçınılmaz sonuçtan kurtulamayacaklarına dair o günün Mekkelilerine ve bugünün insanlarına çok ciddî bir mesajdır.
93Bunun üzerine Şu‘ayb, onlara sırt çevirdi ve: “Ey toplumum! Ben size Rabbimin gönderilerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, durum böyleyken kâfirler toplumuna; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden bir topluma nasıl tasalanayım?” dedi.
Şu‘ayb peygamberin felâketin ardından kavmi ile yaptığı bu konuşma, Medyen halkının tümüyle yok edilmediklerini göstermektedir.
Şu‘ayb peygamberin kıssası ileride; Hûd/84-95 ve Şu‘arâ/176-191’de gelecektir.*
*İşte Kuran, Araf Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz