44Meryem Suresi 41-50
Hatalı Çevrilen Ayetler
44Meryem Suresi 41-50
Hatalı Çeviri:
41. Kitap'ta İbrahim'i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi.
42. Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?
43. Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.
44. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu.
45. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.
46. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!
47. İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.
48. Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.
49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.
50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.
Doğru Çeviri:
41Kitap'ta İbrâhîm'i de an/hatırlat. Şüphesiz ki o, özü-sözü doğru biri idi, peygamberdi.
42-45Bir zaman o, babasına: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin kulluk ediyorsun? Babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bir bilgi bana geldi. O hâlde bana uy da, sana dosdoğru bir yolu göstereyim. Babacığım! Şeytana kulluk etme. Şüphesiz şeytan Rahmân'a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] âsi oldu. Babacığım! Şüphesiz ben, sana Rahmân'dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'tan] bir azap dokunur da şeytan için bir yol gösteren, koruyan, yardım eden bir yakın olursun diye korkuyorum” demişti.
46Babası: “Ey İbrâhîm! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlayarak öldürürüm. Haydi, uzun bir müddet bana uzak ol/defol!” dedi.
47,48İbrâhîm: “Selâm sana olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, bana çok armağan verendir. Ve ben, sizden ve Allah'ın astlarından kulluk ettiğiniz şeylerden çekilip ayrılıyorum. Ve Rabbime dua edeceğim. Rabbime yalvarışımda mutsuz olmayacağımı umuyorum” dedi.
49Sonra İbrâhîm, toplumundan ve onların Allah'ın astlarından kulluk ettikleri şeylerden uzaklaşınca, Biz o'na İshâk'ı ve Ya‘kûb'u ihsan ettik. Hepsini de peygamber yaptık.
50Ve Biz onlara rahmetimizden armağanlarda bulunduk. Ve onlar için yüce bir doğruluk dili yaptık.
41Kitap'ta İbrâhîm'i de an/hatırlat. Şüphesiz ki o, özü-sözü doğru biri idi, peygamberdi.
Bu ayetle başlayan pasajda tevhit dininin önderi İbrahim peygamberin insanlara tanıtılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda olmak üzere, İbrahim’in (as) hem peygamberliğinden, hem de "sıddık" biri olduğundan söz edilmiştir. "Sıddık" sözcüğü; "son derece sadık ve doğru, hakkı adamakıllı tasdik eden, tasdikinde çok samimî kimse" demektir.
Hatırlanacak olursa, İbrahim peygamberin ismi ilk defa A’lâ suresinde, ikinci olarak da kendisine verilen "suhuf"taki bazı ilkelerin açıklanması sebebiyle Necm suresinde geçmişti. Daha sonra Sad suresinin 45–47. ayetlerinde de adı zikredilmiş, "Güç ve basiret sahibi kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da hatırla! Şüphesiz Biz onları yurt düşüncesi saflığıyla saflaştırdık [arı duru hâle getirdik]. Ve şüphesiz onlar, yanımızda seçilmiş en hayırlı kimselerdendir" denilerek onun da hayırlı kimselerden biri olduğuna dikkat çekilmişti.
Kişisel özellikleri ve tevhit mücadelesinde verdiği emekler Kur’an’da hep karşımıza çıkacak olan İbrahim peygamber hakkındaki ilk ayrıntı ise konumuz olan bu ayetlerde verilmektedir.
İbrahim peygamberin kıssasının anlatıldığı bu ayetlere geçmeden önce, onu tanıtan diğer ayetlerden birkaç örnek daha vermenin yararlı olacağı kanaatineyiz:
* Ve İbrâhîm'in dininden/yaşam tarzından, kendini akılsızlaştıran kimseden başka kim yüz çevirir? Ve Biz o'nu dünyada seçmiştik. Hiç şüphesiz o, âhirette de iyilerden biridir. [Bakara/130]
* Şüphesiz İbrâhîm, çok yumuşak huylu, çok ah-vah eden/yufka yürekli/yönelen biriydi. [Hud/75]
* İbrâhîm'de ve o'nunla beraber bulunanlarda –İbrâhîm'in babası için, "Senin için kesinlikle bağışlanma dileyeceğim. Ve Allah'tan olan hiçbir şeye gücüm yetmez" demesi hariç– kesinlikle sizin için güzel bir örnek vardır. Hani İbrâhîm ve İbrâhîm ile beraber olanlar, toplumlarına, "Biz, sizden ve sizin Allah'ın astlarından taptıklarınızdan uzağız. Biz, sizi silip attık. Ve siz, bir tek olarak Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sonsuza dek bir düşmanlık ve buğz belirmiştir. Rabbimiz! Yalnız Sana dayandık, Sana yöneldik. Ve dönüş ancak Sanadır. Rabbimiz! Bizi, kâfirler; Senin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler için bir ateşe atılma/imtihan aracı yapma! Bizi bağışla! Rabbimiz! Şüphesiz Sen, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, en iyi yasa yapanın, en sağlam yapanın ta kendisisin!" demişlerdi. [Mümtehine/4,5]
* Şüphesiz İbrâhîm içtenlikle Allah'a boyun eğen, ortak koşma inancından dönmüş, Allah'ın nimetlerine karşılık ödeyen başlı başına bir ümmet idi. Ve o, ortak koşanlardan olmadı. Ve Allah, o'nu seçti ve dosdoğru yola kılavuzladı. Ve Biz İbrâhîm'e dünyada iyilik-güzellik verdik. Ve şüphesiz O, âhirette de kesinlikle sâlihlerdendir. Sonra sana: "Küfürden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten, ortak koşmakdan dönmüş bir kişi olan ve ortak koşanlardan olmayan İbrâhîm'in dinine/yaşam tarzına tâbi ol" diye vahyettik. [Nahl/120-123]
42-45Bir zaman o, babasına: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin kulluk ediyorsun? Babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bir bilgi bana geldi. O hâlde bana uy da, sana dosdoğru bir yolu göstereyim. Babacığım! Şeytana kulluk etme. Şüphesiz şeytan Rahmân'a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] âsi oldu. Babacığım! Şüphesiz ben, sana Rahmân'dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'tan] bir azap dokunur da şeytan için bir yol gösteren, koruyan, yardım eden bir yakın olursun diye korkuyorum” demişti.
Bu ayetlerde İbrahim peygamberin uyarıya babasından başladığı ve ilk uyarının da tevhit konusunda olduğu görülmektedir. İbrahim peygamberin babası ve kavmine yaptığı bu uyarılara Kur’an’da birkaç kez yer verilmiştir:
74Ve hani İbrâhîm, babası Azer'e, "Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve toplumunu apaçık bir sapıklık içinde görüyorum" demişti.
75Ve Biz, kanıt elde etmesi ve kesin inananlardan olması için İbrâhîm'e göklerin ve yerin mülkiyeti ve yönetimini böylece gösteriyorduk.
76Bu nedenle İbrâhîm, üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü, "Bu, benim rabbimdir" dedi. Sonra yıldız batınca, "Ben batanları sevmem" dedi.
77Sonra ay'ı doğarken görünce de, "Bu, benim rabbimdir" dedi. O da batınca, "Andolsun ki Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, kesinlikle ben sapkınlar toplumundan olurum" dedi.
78,79Sonra güneşi doğarken görünce de, "Bu benim rabbimdir, bu daha büyük!" dedi. Sonra o da batınca, "Ey toplumum! Şüphesiz ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Kesinlikle ben hanif; bâtıl inançlardan dönmüş biri olarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan var edene/yok edecek olana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim" dedi.
80-81Ve toplumu o'nunla tartıştı. İbrâhîm; "Bana doğru yolu göstermişken Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum. –Ancak Rabbimin dilediği şey hariç.– Rabbim bilgice her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünmez misiniz? Ve Allah, haklarında hiçbir güç-kuvvet indirmediği hâlde, siz O'na ortak koşmaktan korkmuyorken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Bu durumda eğer biliyorsanız, bu iki topluluktan hangisi güvende olmaya daha layıktır?" dedi.
82Şu iman edenler ve imanlarına yanlış; kendi zararlarına olan iş giydirmeyenler/ortak koşma inancı karıştırmayanlar, işte onlar, güven kendilerinin olanlardır. Kılavuzlandıkları doğru yolu bulanlar da onlardır.
83Ve işte bunlar, toplumuna karşı İbrâhîm'e verdiğimiz kanıtımızdır. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır, çok iyi bilendir.
84Ve Biz o'na İshâk'ı ve Ya‘kûb'u da bağışladık. Hepsine doğru yolu gösterdik. Daha önce de Nûh'a ve o'nun soyundan Dâvûd'a, Süleymân'a, Eyyûb'a, Yûsuf'a, Mûsâ'ya ve Hârûn'a da doğru yolu göstermiştik. Ve Biz güzellik-iyilik üretenlere böyle karşılık veririz. [En’âm/74- 84]
16,17İbrâhîm'i de elçi gönderdik/kurtardık. Hani o, toplumuna: "Allah'a kulluk edin ve O'nun koruması altına girin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Şüphesiz siz Allah'ın astlarından birtakım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki sizin Allah'ın astlarından mabut diye o taptıklarınız, sizin için bir rızık vermeye güç yetiremezler. Onun için rızkı Allah yanında arayın ve O'na kulluk edin ve O'na sahip olduğunuz nimetlerin karşılığını ödeyin. Yalnızca O'na döndürüleceksiniz" demişti.
24Sonra İbrâhîm'in toplumunun cevabı, yalnızca: "Onu öldürün veya yandırın/ileri derecede sıkıntıya sokun" demeleri oldu. Sonra da Allah o'nu ateşten/sıkıntıdan kurtardı. Şüphesiz bunda, iman edecek bir toplum için alâmetler/göstergeler vardır.
25Ve İbrâhîm dedi ki: "Siz, sırf aranızdaki dünya hayatında sevgi için Allah'ın astlarından birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyâmet günü, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi dışlayıp gözden çıkaracaktır. Varacağınız yer de cehennemdir. Ve sizin için yardımcılardan da yoktur." [Ankebut/16–25]
–26,27Ve hani bir zamanlar İbrâhîm babasına ve toplumuna: "Şüphesiz ben sizin taptığınız şeylerden uzağım. –Beni yoktan yaratan ayrı.– Şüphesiz ki artık O, beni doğru yola iletecektir" dedi.28İbrâhîm bu sözü, onların dönmesi için ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir söz yaptı.– [Zühruf/26–28]
Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, İbrahim peygamber, müşrik olan babası ve kavmini makul ve mantıklı gerekçelerle uyarmıştır. Onlara görmeyen, duymayan ve kendilerine bile hayırları olmayan nesnelere [putlara] yakarmanın, tapmanın mantıksız olduğunu söylemiş, bu davranışları sebebiyle onları "akılsız" olarak nitelemiş ve kınamıştır.
Uyarının İbrahim peygamberin yaptığı gibi yakın akrabadan başlaması, Rabbimizin koyduğu bir ilkedir. Nitekim Yüce Allah, peygamberimize de bu doğrultuda emir vermiştir:
214Ve en yakın oymağını uyar. [Şuara/214]
Bu ayetlerde İbrahim peygamberin "Babacığım! Şeytana kulluk etme!" ifadesiyle dikkat çektiği şeytan, İblis’tir. Çünkü İbrahim peygamberin babası ve kavmi kendi ham fikirlerine tâbi olarak menfaatlerine uygun gördüklerini ölçüp biçmeden yapmakta, kelimenin tam anlamıyla beyinlerindeki şeytana uymaktadırlar. Bu davranış, başka ayetlerde de geçmektedir:
117Onlar, Allah'ın astlarından, yalnızca dişilere yakarırlar. Ve onlar ancak inatçı şeytana yakarırlar. [Nisa/117]
63Allah'a yemin olsun ki Biz kesinlikle senden önce birtakım ümmetlere elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. İşte o şeytan, bu gün onların koruyucu, yol gösterici yakınıdır. Ve onlar için acı bir azap vardır. [Nahl/63]
45. ayette "Babacığım! Şüphesiz ben, sana Rahmân'dan bir azap dokunur da şeytan için bir yol gösteren, koruyan, yardım eden bir yakın olursun diye korkuyorum" ifadesinde, açıkça azap dokunduktan sonra müşrik kişinin şeytana veli olacağı bildiriliyor. Zira, ayette ifade, "fe tekûne" şeklinde fa-i takibiyye ile geliyor. Burada insanın aklına ister istemez, açıklananın aksine "şeytana veli olanlara azabın dokunacağı" bilgisi geliyor.
Bu ayette "dokunma" diye çevirdiğimiz sözcük "yemesseke" sözcüğü olup sözcüğün orijinal anlamı "derileştirme" demektir. Ki burada sözcüğün anlamı "azabın insana derisi gibi yapışacağı" ifade edilmektedir. Peki burada insana deri gibi yapışacak olan nedir? Bunun cevabını Zuhruf/36, 37. ayetten öğreniyoruz:
36,37Ve her kim Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] öğüdünden, anılmasından körleşirse Biz ona ceza olarak bir şeytan musallat ederiz de artık o, onun için akrandır/yandaştır; ve şüphesiz ki yandaşlar/akranlar, körleşenleri Yol'dan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin kılavuzlandıkları doğru yolda olduklarını sanırlar.
Evet, Rahmanın öğüdünden yüz çevirenlere ceza olarak şeytan musallat ediliyor; şeytan ona derisi (yumurtanın dış kabuğu) gibi yapıştırılıyor. Sonra o kişi şeytanın en yakını olup ortaklaşa insanları dinden imandan çıkarıyorlar. İnsanı asi kul yapıyorlar:
En’âm/129:
Ve işte Biz böylece, kazandıkları günahlardan dolayı yanlış; kendi zararlarına iş yapanların bir kısmını, diğer bir kısmına yakınlaştırırız.
Enam/121:
121Ve üzerine Allah'ın adı anılmayan şeylerden yemeyin. Ve şüphesiz o, tam bir yoldan çıkıştır. Ve şüphesiz şeytanlar kendi yakın kimselerine sizinle mücâdele etmeleri için gizlice telkinde bulunurlar. Ve eğer onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz ortak koşan kimseler oldunuz demektir.
Bu ayetlerde açıkça şeytana veli olanların şeytan gibi veya şeytanın yerine insanları yoldan çıkardıkları; şeytanın görevini yaptıkları bildirilip uyarı yapılıyor. Burada İbrahim peygamber, Allah’ın ceza, azap olarak babasını şeytana hizmet ettirtmesinden korktuğunu bildiriyor.
İBRAHİM PEYGAMBERİN UYARI ÜSLÛBU
İbrahim peygamber, babasını aklını kullanması ve kimseye faydası olmayan şeylere ibadet etmemesi yönünde uyarır ve dosdoğru yolu göstermek üzere onu kendisine uymaya davet ederken gayet nazik ve yumuşak bir üslûp kullanmıştır. Onu şeytana kulluk etmeye devam etmesi hâlinde Allah’ın azabıyla karşılaşacağı yönünde uyarırken de üslubu yine aynı olmuştur. Bu üslûp aslında tüm insanlar için örnek teşkil eden bir üsluptur. Çünkü Rabbimiz, tebliğ ve tebyinin bu üslûpta olması gerektiğini birçok ayette belirtmiştir:
10Onların söylediklerine/söyleyeceklerine de sabret. Ve güzel bir ayrılışla onlardan ayrıl, [Müzzemmil/10]
63Sonra, "Biz, sadece iyilik etmek ve uzlaştırmak istedik" diye Allah'a yemin ederek sana geldiler. İşte onlar, Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; artık sen, onlardan mesafelen ve onlara öğüt ver. Ve onlara, kendileri hakkında, derinden etkileyecek güzel söz söyle! [Nisa/63]
43Her ikiniz gidin Firavun'a. Şüphesiz o azdı. 44Sonra ona öğüt alması ve saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürpermesi için yumuşak söz söyleyin." [Ta Ha/43, 44]
125Rabbinin yoluna, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Şüphesiz Rabbin Kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, kılavuzlandıkları doğru yolda olanları da en iyi bilendir. [Nahl/125]
İbrahim peygamberin burada sürekli "Babacığım, babacığım!" demesi, babasını aşırı derecede sevdiğini ve onun azap çekmesini istemediğini göstermektedir.
46Babası: “Ey İbrâhîm! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlayarak öldürürüm. Haydi, uzun bir müddet bana uzak ol/defol!” dedi.
İbrahim peygamberin gerçekleri makul ve mantıklı bir şekilde anlatmasına, hatta yalvararak uyarmasına rağmen babası onu tehdit etmiş ve yakınından kovmuştur.
47,48İbrâhîm: “Selâm sana olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, bana çok armağan verendir. Ve ben, sizden ve Allah'ın astlarından kulluk ettiğiniz şeylerden çekilip ayrılıyorum. Ve Rabbime dua edeceğim. Rabbime yalvarışımda mutsuz olmayacağımı umuyorum” dedi.
Babasının bu kaba davranışına karşılık İbrahim peygamber ona ilâhî ilkeler çerçevesinde mukabele etmiştir. İbrahim peygamberin bu tutumu, Kur’an’da birçok ayette tavsiye edilen ve Furkan suresinde de "Rahman’ın kulları öyle kimselerdir ki" başlığı altında sıralanmış olan özelliklerdendir:
* Ve Rahmân'ın; yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın kulları öyle kimselerdir ki onlar, yeryüzünde alçakgönüllülükle yürürler ve cahil kimseler kendilerine lâf attığı zaman "Selâm!" derler. [Furkan/63]
* Ve onlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve "Bizim işlerimiz yalnızca bizim için, sizin işleriniz de yalnızca sizin içindir. Size selâm olsun! Biz cahilleri aramıyoruz" derler. [Kasas/55]
49Sonra İbrâhîm, toplumundan ve onların Allah'ın astlarından kulluk ettikleri şeylerden uzaklaşınca, Biz o'na İshâk'ı ve Ya‘kûb'u ihsan ettik. Hepsini de peygamber yaptık.
50Ve Biz onlara rahmetimizden armağanlarda bulunduk. Ve onlar için yüce bir doğruluk dili yaptık.
Yüce Allah, İbrahim’in (as) bir hanif olarak gösterdiği gayretler karşılığında ona kendisi gibi "peygamberlik" rütbesiyle onurlandırdığı evlâtlar ve torunlar ihsan etmiş, onları saygın, hayırla, doğrulukla anılan kişiler kılmıştır. Bu ayetlerin bir diğer mesajı da "Allah’a yönelen ve itaat eden samimî kullara nimetler bahşedileceği ve onların hiçbir zaman kayba uğramayacakları" mesajıdır.
Bu ayette kısaca değinilmiş olaylar, Saffat ve Şuara surelerinde ayrıntılı olarak anlatılmıştır:
83Hiç kuşkusuz İbrâhîm de Nûh'un grubundandı.
84Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti.
88-89Çünkü İbrâhîm, yıldızlara öyle bir bakış baktı ki! Sonra da ‘Şüphesiz ben sancılıyım/fikir sancısı çekiyorum’ dedi.
85-87Hani o, babasına ve toplumuna: "Siz neye kulluk ediyorsunuz? Allah'ın astlarından birtakım uydurma ilâhları mı istiyorsunuz? Peki, âlemlerin Rabbi hakkında kanaatiniz nedir?" demişti.
90Bunun üzerine babası ve toplumu, İbrâhîm'den arkalarını dönerek geri durdular/o'nunla ilişkiyi kestiler.
91,92Sonra da o, onların ilâhlarına sokulup "Yemez misiniz/nasiplenmez misiniz? Neyiniz var ki, konuşmuyorsunuz?" dedi. 93Hemen sağ eliyle/yemini nedeniyle bir vuruşla sokuldu.
94Bir süre sonra, İbrâhîm'in halkı koşarak İbrâhîm'le yüz yüze geldiler.
95,96İbrâhîm: ‘Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysaki sizi ve yaptığınız şeyleri Allah oluşturmuştur’ dedi.
97Onlar: "Şunun için bir duvar yapın/ambargo uygulayın da bunu çılgınca yanan ateşin/aşırı sıkıntının içine atın!" dediler.
98Onlar, İbrâhîm'e tuzak kurmak istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik.
99,100Ve İbrâhîm: ‘Kuşkusuz ben Rabbime gideceğim, O, bana yol gösterecek: Rabbim! Bana sâlihlerden birini lütfet!’ demişti.
101Bunun üzerine Biz, İbrâhîm'e yumuşak huylu bir delikanlıyı müjdeledik.
102Sonra ne zaman ki o müjdelenen çocuk kendisiyle birlikte koşacak duruma/o'nunla birlikte iş tutacak çağa geldi, o zaman İbrâhîm: "Oğulcuğum! Şüphesiz ben, bu, uyunan; sakin, ilgisiz, duyarsız; yerde, şüphesiz kendimi, seni perişan, mağdur ediyor görüyorum. Bak bakalım sen ne düşünürsün?" dedi. Oğlu: "Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap! İnşallah beni, sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere sabredenlerden bulacaksın" dedi.
103-105Sonra ne zaman ki ikisi de İslâmlaştılar ve İbrâhîm, o'nu alnı üzere yatırdı [yüzüstü bıraktı, mağdur etti] ve Biz o'na, "Ey İbrâhîm! Sen o düşünceyi kesinlikle onayladın" diye seslendik...–Şüphesiz Biz, iyilik-güzellik üretenleri işte o'nun gibi karşılıklandırırız/ödüllendiririz.–
106Şüphesiz oğulu yüzüstü bırakma işi, kesinlikle apaçık yıpratarak sınamadır.
107Ve Biz İbrâhîm'e, perişan, mağdur edeceği çok büyük bu şey karşılığında/sebebiyle bedel/bahşiş verdik.
108Ve sonradan gelenler içinde o'nun hakkında devamlı kalacak [hayırla anılacak, örnek alınacak] bir söz bıraktık.
109Selâm olsun İbrâhîm'e!
110İşte Biz iyilik-güzellik üretenleri o'nun gibi ödüllendiririz.
111Şüphesiz o, Bizim inanan kullarımızdandır.
112Ve Biz o'na sâlihlerden bir peygamber olarak İshâk'ı müjdeledik. [Saffat/83–112]
69Ve onlara İbrâhîm'in haberini oku!
70Hani o, babasına ve toplumuna "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.
71Onlar: "Birtakım putlara kulluk ediyoruz. Onlara kulluk etmeye devam edeceğiz" dediler.
72-74İbrâhîm: "Yalvarıp yakardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı veya size yarar sağlıyorlar mı yahut zarar veriyorlar mı?" dedi. Onlar, "Tam tersi, biz babalarımızı böyle yapar bulduk" dediler.
75, 76İbrâhîm: "Peki, siz ve en eski babalarınızın nelere tapmış olduğunuzu hiç düşündünüz mü? 77İşte onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi ayrı. 78-82O, beni oluşturandır. Ve bana doğru yolu O gösterir. Ve O, beni yedirenin, içirenin ta kendisidir. Hastalandığım zaman O bana şifa verir. Ve O, beni öldürecek, sonra beni diriltecektir. Ve O, din günü, kusurumu bağışlayacağını umduğumdur. 83Rabbim! Bana ‘hüküm’ ver ve beni iyilere kat! 84Ve beni, sonra gelecekler için doğrulukla anılanlardan kıl! 85Ve beni nimeti bol cennetin mirasçılarından kıl! 86Ve babamı da bağışla, şüphesiz o sapıklardan oldu. 87-91Ve yeniden diriltilen gün; mal ve oğulların sağlam bir kalple/gerçek imanla gelenlerden başkasına yarar sağlamadığı ve cennetin Allah'ın koruması altına girenlere yaklaştırıldığı, azgınlar için de cehennemin açılıp gösterildiği gün beni rezil etme!" dedi. [Şuara/69–91]
Bu ayetlerde İbrahim peygamberin kavminden uzaklaşmasının bildirilmesiyle sanki peygamberimize de Mekke’den başka bir kente taşınması için bir işaret verilmiş olmakta ve peygamberimiz zihinsel olarak hicrete hazırlanmaktadır. Kavminden uzaklaştıktan sonra İbrahim peygambere nimetlerin bahşedilmesi ise, hanif davranışları sebebiyle göç etmek zorunda bırakılan tüm insanlara bir ümit ışığı olmaktadır. Çünkü onlar da İbrahim peygambere verilen nimetlere bakarak, hem durumlarının daha iyiye döndürüleceğini hem de evlât ve torun yönünden büyük mazhariyetlere nail olacaklarını umar duruma gelmektedirler. Bu noktada Eyyüb peygamberin Sad suresindeki kıssasının da hatırlanmasında yarar vardır.*
*İşte Kuran, Meryem Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz