• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

47Şuara Suresi 69-91



Hatalı Çevrilen Ayetler


47Şuara Suresi 69-91


Hatalı Çeviri:
69. (Resûlüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet.
70. Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.
71. «Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz» diye cevap verdiler.
72. İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?
73. Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?
74. Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.
75, 76. İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
77. İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);
78. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.
79. Beni yediren, içiren O'dur.
80. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.
81. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur.
82. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur.
83. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
84. Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
85. Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.
86. Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır.
87. (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.
88. O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.
89. Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).
90. (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
91. Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.

Doğru Çeviri:
69Ve onlara İbrâhîm'in haberini oku!
70Hani o, babasına ve toplumuna “Siz neye kulluk ediyorsunuz?” demişti.
71Onlar: “Birtakım putlara kulluk ediyoruz. Onlara kulluk etmeye devam edeceğiz” dediler.
72-74İbrâhîm: “Yalvarıp yakardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı veya size yarar sağlıyorlar mı yahut zarar veriyorlar mı?” dedi. Onlar, “Tam tersi, biz atalarımızı böyle yapar bulduk” dediler.
75, 76İbrâhîm: “Peki, siz ve en eski atalarınızın nelere tapmış olduğunuzu hiç düşündünüz mü? 77İşte onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi ayrı. 78-82O, beni oluşturandır. Ve bana doğru yolu O gösterir. Ve O, beni yedirenin, içirenin ta kendisidir. Hastalandığım zaman O bana şifa verir. Ve O, beni öldürecek, sonra beni diriltecektir. Ve O, din günü, kusurumu bağışlayacağını umduğumdur. 83Rabbim! Bana ‘hüküm’ ver ve beni iyilere kat! 84Ve beni, sonra gelecekler için doğrulukla anılanlardan kıl! 85Ve beni nimeti bol cennetin mirasçılarından kıl! 86Ve babamı da bağışla, şüphesiz o sapıklardan oldu. 87-91Ve yeniden diriltilen gün; mal ve oğulların sağlam bir kalple/gerçek imanla Allah’a gelenlerden başkasına yarar sağlamadığı ve cennetin Allah'ın koruması altına girenlere yaklaştırıldığı, azgınlar için de cehennemin açılıp gösterildiği gün beni rezil etme!” dedi.

69Ve onlara İbrâhîm'in haberini oku!


Musa peygambere ait önemli haberlerin verilmesinden sonra ikinci önemli haber olarak İbrahim peygamberin haberlerine sıra geldiği görülmektedir. Daha önce ayrıntı verilerek Meryem suresinde bahsi geçmiş olan İbrahim peygamberle ilgili haberler, bu surede 69. ayetten başlayıp 104. ayete kadar devam etmekte ve olaylar farklı bir edebî üslûpla anlatılmaktadır. Ancak İbrahim peygamberin hayat hikâyesinin tamamı anlatılmamaktadır. Burada anlatılanlar, onun elçilik görevi almasından sonraki hayatında, tevhit konusundadır ve şirk içinde olan kavmi ile arasında geçen çatışmanın naklinden ibarettir.

Bize göre, İbrahim peygamberin buradaki haberleri ile birlikte diğer haberlerini içeren Bakara/258,260, En’âm/75–83, Meryem/41–50, Enbiya/51–70, Saffat/83–113, Mümtehine/4–5 ve Âl-i İmran/67–68 de dikkate alınmalıdır.

Araplar, özellikle de Kureyş kabilesi, kendilerini İbrahim peygamberin torunu saydıkları ve inançlarının ondan geldiğini kabul ettikleri için Kur’an’da onun haberleri ile uyarılmışlardır. Araplardan, Yahudi ve Hıristiyan olmayan, Müslüman bir hanif olan dedeleri İbrahim gibi olmaları istenmektedir. Ama müşrik olmayan İbrahim’in dini, şirk içinde yüzen Araplardan çok uzaktır.


70Hani o, babasına ve toplumuna “Siz neye kulluk ediyorsunuz?” demişti.

71Onlar: “Birtakım putlara kulluk ediyoruz. Onlara kulluk etmeye devam edeceğiz” dediler.

72-74İbrâhîm: “Yalvarıp yakardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı veya size yarar sağlıyorlar mı yahut zarar veriyorlar mı?” dedi. Onlar, “Tam tersi, biz atalarımızı böyle yapar bulduk” dediler.

75, 76İbrâhîm: “Peki, siz ve en eski atalarınızın nelere tapmış olduğunuzu hiç düşündünüz mü? 77İşte onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi ayrı. 78-82O, beni oluşturandır. Ve bana doğru yolu O gösterir. Ve O, beni yedirenin, içirenin ta kendisidir. Hastalandığım zaman O bana şifa verir. Ve O, beni öldürecek, sonra beni diriltecektir. Ve O, din günü, kusurumu bağışlayacağını umduğumdur. 83Rabbim! Bana ‘hüküm’ ver ve beni iyilere kat! 84Ve beni, sonra gelecekler için doğrulukla anılanlardan kıl! 85Ve beni nimeti bol cennetin mirasçılarından kıl! 86Ve babamı da bağışla, şüphesiz o sapıklardan oldu. 87-91Ve yeniden diriltilen gün; mal ve oğulların sağlam bir kalple/gerçek imanla Allah’a gelenlerden başkasına yarar sağlamadığı ve cennetin Allah'ın koruması altına girenlere yaklaştırıldığı, azgınlar için de cehennemin açılıp gösterildiği gün beni rezil etme!” dedi.


70–77. Ayetler:


70Hani o, babasına ve toplumuna "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.

71Onlar: "Birtakım putlara kulluk ediyoruz. Onlara kulluk etmeye devam edeceğiz" dediler.

72-74İbrâhîm: "Yalvarıp yakardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı veya size yarar sağlıyorlar mı yahut zarar veriyorlar mı?" dedi. Onlar, "Tam tersi, biz babalarımızı böyle yapar bulduk" dediler.

75, 76İbrâhîm: "Peki, siz ve en eski babalarınızın nelere tapmış olduğunuzu hiç düşündünüz mü? 77İşte onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi ayrı.


Bu ayet grubunda İbrahim peygamberin kavmini sorgulayışı ve onların akılsız davranışlarını kendi yüzlerine vuruşu dile getirilmektedir. Böylece hem Allah’ın astlarından rabbler edinen Mekkeli ve tüm zamanların müşrikleri kınanmakta, hem de gerçek Rabb, âlemlerin Rabbi Allah tanıtılmaktadır.

İbrahim peygamberin bu sorgulaması başka ayetlerde farklı ifadelerle dile getirilmiş ve benzer sorgulamalar başka elçiler tarafından da yapılmıştır:

80-81Ve toplumu o'nunla tartıştı. İbrâhîm; "Bana doğru yolu göstermişken Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum. –Ancak Rabbimin dilediği şey hariç.– Rabbim bilgice her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünmez misiniz? Ve Allah, haklarında hiçbir güç-kuvvet indirmediği hâlde, siz O'na ortak koşmaktan korkmuyorken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım? Bu durumda eğer biliyorsanız, bu iki topluluktan hangisi güvende olmaya daha layıktır?" dedi. [En’âm/80, 81]

25Bunun üzerine Biz de onları yakaladık, cezalandırmak sûretiyle adaleti sağladık. Hadi, yalanlayanların sonu nasıl oldu bir bak! –26,27Ve hani bir zamanlar İbrâhîm babasına ve toplumuna: "Şüphesiz ben sizin taptığınız şeylerden uzağım. –Beni yoktan yaratan ayrı.– Şüphesiz ki artık O, beni doğru yola iletecektir" dedi.28İbrâhîm bu sözü, onların dönmesi için ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir söz yaptı.– [Zühruf/25–28]

70O şeyler, dünyada bir kazanımdır. Sonra dönüşleri yalnızca Bizedir. Daha sonra da küfrettikleri; bilerek reddedip kabul etmedikleri şeyler nedeniyle kendilerine o çetin azabı tattıracağız.

71,72Bir de onlara Nûh'un önemli haberlerini oku: Hani o toplumuna: "Ey toplumum! Eğer benim makamım; görevli oluşum, size karşı çıkışım ve Allah'ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben, işin sonucunu yalnızca Allah'a bırakmışımdır. Artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün gücünüzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana gerçekleştirin, bana süre de tanımayın. Sonra da eğer yüz çevirirseniz; zaten ben sizden bir ücret istemedim! Benim ücretim sadece Allah'ın üzerinedir. Ve ben Müslümanlardan olmakla emrolundum" demişti. [Yunus/70- 72]

53-57Onlar dediler ki: "Ey Hûd! Bize bir açık kanıt ile gelmedin. Ve biz, senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Biz, sana inananlar da değiliz. Ancak ‘Tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış’ diyebiliriz." Hûd dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ı şâhit tutuyorum, siz de şâhit olun ki, ben, Allah'ın astlarından O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Hadi öyleyse hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni hiç bekletmeyin. Şüphesiz ben gerçekten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a işin sonucunu havale ettim. Onun, perçeminden yakalayıp denetlemediği hiçbir irili-ufaklı hareket eden canlı yoktur. Şüphesiz ki benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerinedir. Buna rağmen yine de sırt çevirirseniz, ben size ne ile gönderilmiş isem, işte onu tebliğ ettim. Ve benim Rabbim, başka bir toplumu sizin yerinize getirir. Ve siz O'na hiçbir şekil ve yolla zarar veremezsiniz. Hiç şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir." [Hud/53–57]

78–82. Ayetler:

78-82O, beni oluşturandır. Ve bana doğru yolu O gösterir. Ve O, beni yedirenin, içirenin ta kendisidir. Hastalandığım zaman O bana şifa verir. Ve O, beni öldürecek, sonra beni diriltecektir. Ve O, din günü, kusurumu bağışlayacağını umduğumdur.

Bu ayetlerde İbrahim peygamber, 77. ayette "Âlemlerin Rabbi" olarak nitelediği Allah’ı tanıtmaya çalışmaktadır. Tanıtmaya, Rabbimizin "yaratan", "kılavuzluk eden", "rızık veren", "şifa veren" gibi bazı sıfatlarını sayarak başlayan İbrahim peygamber, kendisini öldürecek ve sonra da diriltip hesap soracak olanın "Allah" olduğunu ve o gün bağışlanmayı da Allah’tan umduğunu söyleyerek yaratılışından mahşerin son noktasına kadar Allah’la olan ilişkisini gözler önüne sermiş, böylece de İlâhlığa sadece Allah’ın lâyık olduğunu ve sadece O’na kulluk edilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

İbrahim peygamberin 82. ayetteki sözleri dikkat çekicidir. Burada, meselâ "beni bağışlayacak olan..." gibi bir ifade yerine, her zaman her işi Allah’ın irade ve meşiyyetine havale etme ilkesini hatırlatan "beni bağışlamasını umduğum..." şeklinde bir ifade kullanılmıştır. Böylece mutlak etki gücünün tamamen ve sadece Allah’a ait olduğu, eşyadaki etkinin Allah’ın dilemesi ve iznine bağlı bulunduğu bir kere daha vurgulanmıştır. Elçilerin sorgulanması hakkındaki detay, A’râf suresinin 6. ayetinin tahlilindedir.

İbrahim peygamberin 82. ayetteki, bağışlanma umduğunu dile getiren sözleri, bazıları tarafından onun "bağışlatmak istediği suçları olduğu" şeklinde algılanmış ve bu kişiler, İbrahim peygambere Kur’an’dan ve Kitab-ı Mukaddes’ten suç ayarlama çabasına girmişlerdir.

İbrahim peygambere Kur’an’dan ayarlanmaya çalışılan suçlar için, Enbiya suresinin 63, Saffat suresinin 88, 89. ve En’âm suresinin 76. ayetler kullanılmıştır. Oysa bu ayetlerde İbrahim peygamberin yalan söylediğine dair herhangi bir beyan yoktur. Bu konu, ilgili ayetlerin tahlilinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

İbrahim peygamberin Kitab-ı Mukaddes’e dayandırılan suçu ise, onun eşi için "kız kardeşim" demesidir. Konu, Tekvin, Bab; 20’de ayrıntılı olarak mevcuttur.

83–91. Ayetler:

83Rabbim! Bana ‘hüküm’ ver ve beni iyilere kat! 84Ve beni, sonra gelecekler için doğrulukla anılanlardan kıl! 85Ve beni nimeti bol cennetin mirasçılarından kıl! 86Ve babamı da bağışla, şüphesiz o sapıklardan oldu. 87-91Ve yeniden diriltilen gün; mal ve oğulların sağlam bir kalple/gerçek imanla Allah’a gelenlerden başkasına yarar sağlamadığı ve cennetin Allah'ın koruması altına girenlere yaklaştırıldığı, azgınlar için de cehennemin açılıp gösterildiği gün beni rezil etme!" dedi.

İbrahim peygamberin dileklerinin sıralandığı bu ayet grubu, duanın nasıl yapılacağını, Allah’tan nelerin isteneceğini göstermektedir.

قلب سليمKALB-İ SELİM

" قلبKalp" sözcüğü ile ilgili ayrıntılar Kaf suresinin tahlilinde verilmişti.

İbrahim peygamberin duasında geçen "kalb-i selim"; "sağlam, hastalıksız, evrendeki mucizeler karşısında hiçbir şüphesi ve zihinsel sancısı kalmamış, tamamen mutmain olmuş kalp" demektir. Bu ifade ile konumuz olan ayette "gerçek iman" kastedilmiştir. Çünkü "kalp hastalığı" Kur’an’da "nifak, münafıklık" olarak tanımlanmıştır:

10Onların kalplerinde hastalık vardır; onların zihniyetleri bozuktur da Allah, onlara hastalığı; sapkınlığı artırdı. Yalan söylemekte olduklarından dolayı da onlar için acı bir azap vardır. [Bakara/10]

60-62Andolsun ki eğer o münâfıklar ve kalplerinde bir hastalık olan; zihniyeti bozuk şu kimseler ve Medîne'de ortalığı karıştıranlar, bu yaptıklarından vaz geçmezlerse, kesinlikle seni onlara, onlar dışlanarak musallat ederiz. Sonra onlar, seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar; Allah'ın önceki geçen kimseler hakkındaki uygulaması olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve acımadan, kıyasıya öldürülürler. Ve sen Allah'ın yasası/uygulaması için asla bir değişiklik bulmayacaksın! [Ahzab/60]

İbrahim peygamber Allah’ın huzuruna "kalb-i selim" ile gelmeyi başarmış ve Rabbimiz de bunu Kur’an’da bildirmiştir:

84Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti.

Saffat 84:

İBRAHİM PEYGAMBERİN RABBİNDEN DİLEDİKLERİ:

*Hüküm sahibi olmak

*Salihlere katılmak

*Lisan-ı sıdk [sonrakiler arasında iyi anılmak]

*Cennete vâris olmak

*Babasının affedilmesi

*Mahşerde rezil olmamak

Kişilerin mahşerde rezil olmaları Kur’an’da şöyle açıklanmıştır:

27Sonra kıyâmet günü Allah, onları rezil-rüsva edecek ve "Hani uğrunda düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede?" diyecektir. Kendilerine bilgi verilmiş olan kimseler: "Şüphesiz ki bugün rezillik-rüsvalık ve kötülük, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler üzerinedir" diyecekler. [Nahl/27]

Rabbimizin İbrahim peygamber ve sonra gelenler ile ilgili lütuflarından bazıları şunlardır;

108Ve sonradan gelenler içinde o'nun hakkında devamlı kalacak [hayırla anılacak, örnek alınacak] bir söz bıraktık. [Saffat/108]

50Ve Biz onlara rahmetimizden armağanlarda bulunduk. Ve onlar için yüce bir doğruluk dili yaptık. [Meryem/50]

90. ayette, cennetin muttakilere yaklaştırıldığını, tabir yerinde ise muttakilerin ayağına getirildiğini bildiren ifade Kaf suresinde de geçmektedir:

31Cennet de, Allah'ın koruması altına girmiş kişilere uzak olmayıp yaklaştırılmıştır. [Kaf/31]*



*İşte Kuran, Şuara Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim